DİKKATİNİZİ çekti mi? Bir süredir İsrail ile Türkiye arasında kıvılcımlar uçuşmuyor.
İki taraftan da gerilimi yeniden yükseltecek çıkışlar yapılmıyor.
Sanki bir “bırakışma” izlenimini veriyor karşılıklı “hal dili...”
Gerçi bir çözüm, bir yaklaşım adımı henüz yok ama bu da “olumlu” sayılmalı.
Kısa dönemde her şeyin eskisi gibi olacağı elbette düşünülemez ama fay kırığı hiç değilse daha da derinleşmiyor.
Kıbrıs Rum kesiminin denizde açtığı kuyular nedeniyle İsrail’den aldığı destek ve İsrail-Yunanistan arasındaki savunma anlaşması adımları zaten iki mayın...
Onlara “ön ateşleme” yaptırmanın hiç zamanı değil.
RAUF Denktaş’ın elini ilk kez gazeteciliğimin ilk yıllarında sıkmıştım.
O zamanlar Ankara’nın diplomatları yemeklerde Bulvar Palas’ı tercih ederlerdi.
O gün salonun hangi açıdan bakılsa hemen göze çarpacak göbekteki bir masasındaydı.
Nedenini yıllar sonra kendisinden dinledim.
Onu da anlatacağım.
Bulvar Palas’taki masada Rauf beyin eşi de vardı.
Birkaç da yakın dostları.
BU hafta, Kurtuluş Son Durak filminin simgesi pembe-fuşya fular boynumda başlıyorum Şeffaf Oda’ya...
Bir gün bütün erkekler fuşya fular taktığında kadına şiddetin ne kadar gerilediği anlaşılacak.
Bu pembe-fuşya fularlar morhipo.com’da... (*)
.........................
“Biz her türlü şiddete karşıyız” sloganıyla gösterime giren “Kurtuluş Son Durak” dramatik komedi...
Gülmekten gözlerinizden yaşlar gelebilir.
12 Eylül için iddianamede dönemin Genelkurmay Başkanı (7’inci Cumhurbaşkanı) Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı Em. Org. Tahsin Şahinkaya için suç iddiası -özetle- şöyle:
“İktidarı devirerek yönetime el koymak ortamını yaratmak üzere terör örgütlerine ve işlenen cinayetlere müdahale etmemek...”
Bu davada “zamanaşımı” ve yargılama yapılacaksa yerinin Yüce Divan satatüsüyle toplanacak Anayasa Mahkemesi olabileceği gibi ihtiyat kayıtları düşerek o dönemle ilgili izlenimlerimi yazmakta fayda görüyorum.
Dışarıdan görünüş olarak iddianame satırlarıyla çizilen 32 yıl öncesine ait resimler yaşanan görüntüleri yansıtıyor.
Sadece birini anlatmam bile fikir verir:
1980’in yaz aylarıydı.
O zaman 500 binin üzerinde satmakta olan bir gazetenin Genel Yayın Yönetmeniydim.
BAŞBAKAN Erdoğan “eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Yüce Divan’da (Anayasa Mahkemesi) ve tutuksuz yargılanması gerekir” gibi algılanan bir yorum yapmıştı.
Dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu görüşü çok daha açık dile getirdi.
Sayın Başbakan’ın söylediği şeyleri ben de destekliyorum zaten bu konuları daha önce de gerek Meclis’te gerek başka ortamlarda.
Benim şahsi kanaatim Anayasa’daki özel maddenin daha geçerli olduğu yönünde Yüce Divan olarak.
Ama nihayetinde bu hukuk tekniğiyle ilgili bir konu.
Dolayısıyla ilgili makamların, ilgili sorumlu kurumların kararına bakmak lazım.
Barolar, bilim insanları, CHP de bu görüşte.
ÜNLÜ futbolcu Eric Cantona Fransa Cumhurbaşkanı seçimlerinde aday olmak istediğini açıkladı.
Cantona çok sıfırlı transfer ücretleri yanı sıra marka sponsor gelirleriyle de büyük servet yapmıştı.
Yeşil sahalara veda ettikten sonra sosyal sorumluluk projelerine odaklanmıştı.
Fransızlar arasında sevilen ve saygınlığı olan bu 45 yaşındaki eski futbolcunun kararı siyasette bir dalgalanma yarattı.
Cantona adaylığını koyabilmek için 500 belediye başkanının imzasını toplamak üzere harekete geçti.
Yani...
Her aklına esen Fransa’da Cumhurbaşkanı seçimine adaylığını koyamıyor.
FEZLEKE, siyasette geri tepti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargılanması için dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen savcılık yazısı “vitamin” etkisi yaptı.
İçindeki akort arızalarını gideren, safları sıklaştıran, partiyi bütünleştiren, seçmenlerini de hareketlendiren bir “vitaminleme” süreci yaşanmakta.
Aslan payı da Kemal Kılıçdaroğlu’na...
Dünkü CHP grup toplantısından insan manzaraları bu yorumun görüntülü ve sesli kanıtıdır.
Heyecan dozu yüksek, tepkiler ortaktı.
Hukuki tarafı ayrı bir konu ama CHP ve Kılıçdaroğlu “fezlekeyi” siyaset asistine dönüştürdü ve sıkı vuruşlar yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun, dokunulmazlığının kaldırılması için dilekçe vermesi...
İSA Peygamber bir köy evinde doğmuştu. Birkaç gün kaymalı tartışmalı olsa da “milat” kabul edilir.
Peki...
İsa aynı gün aynı saatte aynı anneden köyde değil de Kudüs kentinde doğsaydı “milat” inancında ne fark ederdi?
Güncel bir “milat” tartışmasına geçelim.
Genelkurmay eski Başkanı em. Org. İlker Başbuğ’un tutuklanmasını “milat” olarak yorumlayanlar var.
Böylece “devlet üzerinde asker vesaitinin kaldırılmasının kesinleştiği” görüşündeler.
Bu değerlendirme “hukuki” değil “siyasidir.”