ESTETİK cerrahlar ve diş doktorları için 2 ölçütüm vardır. Ya kısa süreli de olsa Güzel Sanatlar’ın anatomi ve resim alanında kurs almalılar ya da doğuştan zevk sahibi olmalılar.
“Kazanç çok” diye hekimler bu alanlara yoğunlaşıyor.
Bu iki özellikten biriyle donanımlı olmayan, yeterince görgü edinmeden diş estetiğine veya estetik cerrahiye geçenlerin ellerinden “ucubeler” ortaya çıkıyor.
Abartılarak uzatılmış, doğa dışı beyazlıkta, dışarı fırlamış kazma dişler...
Michelin lastiklerinin logo adamını andıran ve pompayla şişirilmiş izlenimi veren dudaklar... Delikleri genişlemiş hepsi bir örnek kalkık burunlar... “Davul” gibi gerilmiş ve botoks iğneleriyle sinirleri felç olduğu için mimiklerini yitirmiş yüzler.
Yanlış anlaşılmasın.
Alttaki fotoğraf dün öğle yemeğinde çekildi. Ellerimizdeki şampanya kadehlerini şampiyona kaldırıyoruz.
Bizim masanın seçim sonuçlarını tahmin şampiyonu bir İtalyan...
Adı Guiseppe Farina...
Büyük bir İtalyan şirketinin Türkiye temsilcisi.
Avea’nın ilk adı olan Aria’yı o kurmuştu, ilk genel müdürüydü.
“Bizim masa” ise her çarşamba öğle yemeğinde bir araya gelen dostlar grubu.
Gazeteciler, politikacılar, avukatlar, işadamları, Yahudiler, Hıristiyanlar, Ateistlerden oluşan ama önce “insan” diyen bir harman.
Başbakan Erdoğan’ın -milletvekili seçilen- eski Başdanışmanı Yalçın Akdoğan NTV’de partisinin başarısını oluşturan nedenleri anlatıyor:
- Hizmet sunmuş olmak.
- Seçmende itimat psikolojisi inşa etmek.
- Uçuk değil makul vaatlerde bulunmak.
- Samimi olduğu inancını yaratmak.
- Kriz yılında bile ekonomik büyüme.
- Düşük gelir gruplarına yaklaşım.
BDP destekli bazı bağımsız adaylar için YSK’nın “yasal durumları seçilmeye engeldir” kararından sonra olanları hatırlayın.
Güneydoğu karışmıştı, hadiselerde 1 yurttaş yaşamını yitirmişti.
Neyse ki YSK bu kararını kaldırdı.
Ortalık yatıştı.
Yaşadığımız şu çok hassas süreçte bu olaylar, bir kıvılcımın bile neden olabileceği sosyal yangın psikolojisinin altını çiziyor.
Şimdi gene böyle bir durumla karşı karşıya Türkiye.
12 Haziran’da seçilen 9 tutuklunun durumları ne olacak?
Televizyon ekranlarında görürsünüz. Sadece görüntüler yayınlanır spiker hiç konuşmaz. Görüntülerin altında “yorumsuz” yazılır.
-Neredeyse- “yekpare” AK Parti’nin kazandığı Türkiye seçim sonuçları için yoruma gerek yok.
Harita gerekeni söylüyor.Rakamlar da öyle...
CHP, 12 Eylül 1980 sonrasında en yüksek oyu almıştı. Miletvekili sayısını sadece CHP yükseltti.
Solun geleneksel oyu zaten yüzde 28 olarak bilinir.
Bir yıllık genel başkanlığında bile Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve arkadaşlarının aldığı sonuç olması azımsanamaz.
MHP’nin “baraja takılacağı” iddiaları boş çıktı.
“Yaptım oldu” sloganı Ali Ağaoğlu ile bütünleşti. Büyük projeleri için söylediği “yaptım oldu” sloganını bu kez oğlu için söylüyor.
“Yaptım, aslan gibi oldu.”
Ali Ağaoğlu’nun oğlu genç patron Alican Ağaoğlu, Londra’daki projenin başında.
Biri 39, biri 52 katlı olmak üzere iki kule yapıyor. Residence ve otel olacak.
Gülşen Alican’a “ilk müşterisi benim” dedi.
Alican Ağaoğlu İsviçre’de liseyi bitirdikten sonra Londra’da ekonomi okumuş.
Suriye’den kaçarak Türkiye’ye sığınanlar suları acı bir nehir gibi akıyor.
Suriye’de Beşar Esad’ın demir yumruk yönetimi insanlık suçları işlemekte.
Yüz kızartıcı, üzücü bu sürecin bir an önce noktalanmasını diliyorum.
Ama...
Olayın bir başka boyutuna da işaret etmekte fayda var.
Şöyle ki:
12 Haziran seçimlerine giderken Suriye manzaraları Türkiye’nin Ortadoğu coğrafyasındaki “çağdaş” konumunu daha da koyu ve derin çizgilerle gözlere sergiliyor.
15 Haziran sonrasında BDP’nin “Kürt sivil itaatsizlik” ve PKK’nın “ateşkesi sona erdirerek saldırılara yeniden başlayacağı” açıklamaları sanki boşlukta asılı kalıyor.
Yönetimden hiçbir “ses” yok.
Tedirginlik psikolojisi ağırlaşıyor.
Tersine...
Kamplaşmayı, gerginliği daha da tırmandıran sert üslup vites büyütüyor.
Bu kararan gökyüzünde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gözlere “bir avuç mavilik” sundu.
12 Haziran’dan sonra bütün partilerden ikişer temsilciyle oluşacak bir “AKİL ADAMLAR GRUBU” kurulmasını önerdi.