Erich Maria Remarque’ın “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” adlı kitabı filme de alınmıştı.
CHP uzun süre bu kitabı anımsatan bir görüntüdeydi.
Değişmeyen şey sürekli kavgaydı.
Bu kez öyle değil.
CHP cephesinde yeni bir şey var!
CHP, son 30-40 yılın en “kavgasız” kurultayını yapıyor.
Genel Başkan adaylığında Kemal Kılıçdaroğlu tek aday.
CHP kurultayı ile MARKA Konferansı aynı haftanın takvim yapraklarında örtüştü.
Gündemdeki “yeni CHP nedir” sorusu tartışılırken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu MARKA Konferansı’nda bu sorunun cevabını vermek üzere Fatih Altaylı’nın karşısındaydı.
Bir gece önce de TV8’de eski Genel Başkan Deniz Baykal, Candaş Tolga Işık’ın Bunu Konuşalım programında “CHP’nin marka ağırlığını” anlatıyordu.
Baykal’a göre “CHP Türkiye siyaset hayatında öylesine köklü bir etkinliğe sahip ki muhalefette bile olsa en güçlü iktidarlar dahi adım atarken CHP faktörünü düşünmek zorundalar.”
Baykal “yeni” söyleminin “köklerden kopmakla, CHP’nin deneyimli kadrolarını dışlamakla, laiklik ve Türkiye’nin bütünlüğü gibi temel değerlerde esnekliğe yönelmekle eyleme dönüşmesi halinde marka değerini yaralayacağı hatta tüketeceği” mesajını verdi.
Kılıçdaroğlu da bu görüşü paylaşıyor.
“CHP dışında bütün partilerin zaman içinde siyaset tarihinden silindiklerini, yüzyıla yakın süredir sadece CHP’nin varlığını, büyüklüğünü, ağırlığını sürdürdüğünü” söylüyor.
Wikileaks tsunamisi daha da yükselen tehdit. Yerküre tiranlarının “dokunulmaz” sanılan kalelerine vuruyor.
Julien Assange’ın gözaltına alınması üzerine “öyle belgeler açıklarız ki dünya düzeni çöker” tehdidi uykuları kaçırttı.
Gelecek bilimci Alvin Toffler ve eşi Heidi Toffler bugün yaşamakta olduklarımızı yıllar önce öngörmüşlerdi.
Geleceğin terör örgütleri çok daha etkili olacaklar.
“İleri teknoloji” kullanacaklar.
Birkaç örnek:
Bilgisayar ağını delik deşik edecekler.
Bu başlık için “hesabını şaşırmış, Altan Öymen 78 yaşında” diyenlere cevabımdır:
“Altan abi hayatı gazeteciliktir. Meslekte 60 yılını doldurduğuna göre, benim için 60 yaşındadır.”
Onu, gazeteciliğe ilk başladığım yıllarda cismiyle değil, efsane gibi anlatılanlarla tanımıştım.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirmişti.
Kurucu Meclis Üyesi seçilmişti.
Genç yaşta büyük iddiayla yayın hayatına giren ÖNCÜ’nün sahiplerindendi.
Almanya’ya basın müşaviri (ataşeden daha yüksek statü) atanmıştı.
Yıl 2003... CHP kurultayı... Deniz Baykal şöyle diyor:
“Kavgalı eve kız, kavgalı partiye oy vermezler...”
Bu söylemin nedeni, “tüzük değişikliği” ve “çarşaf liste/blok liste” kavgaları.
CHP o kurultayda da fokur fokur kaynıyordu.
Deniz Baykal’ın karşısına iki aday daha çıkmıştı.
Bunlardan biri babadan CHP’li Bedri Baykam’dı.
Ve bir tüzük değişikliği geldi.
27 Mayıs 1960 sonrası... Adnan Menderes, Celal Bayar, Demokrat Partili milletvekilleri ve bazı yüksek bürokratlar Yassıada’da yargılanıyor.
Büfeci Hakkı Morgül Yenikapı’da bir kahvede otururken şöyle bir laf atıyor ortaya:
“Zeytinburnu’ndan Yassıada’ya tünel kazıp Menderes’i kurtarabilir miyiz?”
Bu kahve gevezeliğini ciddiye alanlar askeri yönetime ihbarcılık yapıyorlar.
“Yassıada’ya tünel kazıp Menderes’i kurtarmayı” düşündüğü için Hakkı Morgül yargılanıyor ve 1 yıl hapis yatıyor.
Mahkemeye çıktığında “Yenikapı sahilinden kimseye çaktırmadan bir büfeci olarak tünel açabiliyorsam, dünyanın en büyük müteahhidi ve teknisyeni sayılırım. Ceza değil ödül verin bana” demiş.
Abdullah Öcalan’ın Gülen cemaatine doğru “dümen kırışı” sürprizdir.
Daha yakın zamanlara kadar PKK, cemaate karşı şiddet kullanmak dahil karşı tavırlar koyuyordu.
Gazetelere PKK’nın Güneydoğu’da art arda iki imamı öldürmesi yansımıştı ama “nedeni” boşlukta kalmıştı.
Sonraları bu iki imamın Gülen cemaatinden oldukları anlaşıldı.
PKK, Gülen okullarına öğrenci kayıt yaptırmamaları için ailelere tehdit ve baskı uyguluyordu.
Cemaat mensuplarına ev verilmesini, işyeri kiralanmasını yasaklamıştı.
Cemaatin açtığı dershaneler bombalanıyordu.(*)
Prof. Mehmet Haberal’ın kendisini yargılayan hâkimler hakkında dava açması ve bu hâkimlerin tazminata mahkûm edilmeleri üzerine bir “koruma” yasası çıkıyor.
Meclis’te kabul edilmesinden sonra bu yasa gereği, hiç kimse kendisini yargılayan hâkimler hakkında dava açamayacak.
Mağdur olanlar ancak davanın kesinleşmesi sonrası sadece devletten tazminat isteyebilecekler.
Devlet ödemeyi yaptıktan sonra -gerekli görürse- ilgili hâkime rücu edebilecek, mağdura ödediği tazminat miktarını, ilgili hâkimden tahsil edebilecek.
Çok özel durumlarda
Sadece “kişiler için ve özel durumları kapsayan” yasaların çıkması hukukun temel ilkeleri ışığında sorgulanıyor.