İstanbul'da barlar, kafeler bu ayın sonlarında "Cadılar Bayramı" için partiler hazırladı.
Boğaz'da iki seçkin ve popüler mekânda düzenlenen davetlerde sürprizleri dinledim.
Hoşluklar hazırlamışlar.
Çeşitli kıyafetler giyilecek ama değişmeyen aksesuar cadı külahları...
"Halloween Day" diye anılan "Cadılar Bayramı" 31 Ekim'de düzenlenir.
Bir pagan festivali olarak İngiltere'de İrlandalılar, İskoçlar ve Galliler tarafından başlatılmış, göçlerle Amerika'ya geçmiştir.
Bütün dünyaya yayılmıştır. Türkiye'ye de nihayet geldi.
Devlet adamlığının altın kuralı iki kelimeyle tanımlanır:
"Yönetmek, öngörmektir."
Öngöremeyen ise devlet adamı değil, itfaiye şefi gibidir.
Yangın çıktıkça oradan oraya koşturur.
Türkiye'yi de vuran küresel ekonomik kriz karşısında ne yazık ki, Ankara, itfaiye görüntüsünü vermekte.
2 ayı aşkın süredir Ankara'dan sadece "Hamdolsun, güçlüyüz" ve "Kriz bize olsa olsa teğet geçer" gibi söylemler üflendi kulaklara...
Ve şimdi...
Başlığı yadırgamayın. Nedenini anlatıyorum...
Köşeme koyduğum bu fotoğraf, 6 ay önce Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'a geldiği günü yansıtıyor.
Erdoğan'ın ön koltuğundan el salladığı otobüs, Türk bayraklarıyla, alkışlarla karşılanmıştı. Tarih: 27 Mayıs 2008...
Bu görüntüler yüreklere su serpmişti.
AKP'li olmak bir yana tam karşısında yer alanların, "Diyarbakır'da kayıtlı olsaydım, inan ki, önümüzdeki yerel seçimlerde ülke bütünlüğü için AKP'ye oy verirdim" dediklerini hatırlıyorum.
Çünkü DTP'nin dışında o yörede sadece AKP var.
Aktütün baskını bağlamında medyaya yansıyan PKK görüntüleri hangi odaklardan “servis” edildi?
Elbette “hepsi” bilinemez ama ciddi bir kaynaktan “adrese teslimin” bir “başkonsolosluk” tarafından yapıldığı duyumunu aldım.
Hadisenin bir “yüzü” bu.
Başka “yüzünü” de yansıtayım:
TSK’nın bilgisayar sistemi, dışarıdan tüm girişlere kapatılmış bulunuyor. Sadece “en üst gizlilik” düzeyinde şifreleri olanlar değil, tümüne girişler kapalı. Bazı “süper teknolojiler” bir delik bulduklarında, sahip oldukları olanaklarla, “kozmik gizli” şifreleri dahi kırabilirler.
Belki daha önce de kırdılar.
Üçüncü boyut... Bir “turuncu devrim” planından da kuşkular var. Başka ülkelerde uygulanmış bulunan ve “turuncu devrim” diye anılan tezgâhın, Türk ve Kürt kökenli yurttaşlar arasında“taban çatışmasına” dönüştürülerek tekrarının amaçlandığı yolunda kaygılar yoğunlaşmakta.
En büyük tehlike, bir Türk-Kürt halk çatışmasıdır.
Yapılmak istenen budur.
Bu toprakların Türk ve Kürt kökenli tüm insanları sağduyulu olmalı, karanlık oyunu bozmalılar.
Akdeniz’de İspanya’dan Türkiye’ye uzanan coğrafyada tüm ülkelerde iç savaşlar yaşandı.
İspanya’da, İtalya’da, Yugoslavya’da ve Yunanistan’da uzun süren çok kanlı iç savaşlar nedeniyle dramlar yaşandı.
Milyonlar can verdi.
Ekonomi dibe vurdu.
Can Dündar’ın program ve belgesel sunumlarında sesi, “yürek sesi” gibi sıcacıktır, etkileyicidir.
İlk kez onu şarkı söylerken dinledim. Şeffaf Oda’da kısa bir süre Aşkın Nur Yengi’nin şarkısına eşlik etti. Şarkıdaki sesi de, dinleyeni kucaklıyordu.
Can Dündar ve Aşkın Nur Yengi ile programın konusu, Atatürk’tü.
Can Dündar imzalı “Mustafa” adlı filmin vizyona girecek olması bağlamındaki programın Aşkın Nur Yengi de konuğuydu.
Daha önce Kurtuluş filminde Mustafa Kemal’in sevgilisi Fikriye rolünü oynayan ve Sarı Zeybek belgeselinde Manastır Şarkısı’nı söyleyen Yengi, bir banka reklamında Atatürk rolündeki Haluk Bilginer’in de eşi.
Programda ilginç bir ikili oluşturdular.
“Mustafa”, Atatürk’ün doğduğu topraklarda başlayarak, yaşadığı tüm şehirlerdeki mekânlarda çekildi.
Şöyle bir korku var: "Hastamızı yitirdik ama hamdolsun ameliyat başarılıydı."
Bu psikoloji tehlikelidir.
Derinleşmeden yok edilmeli.
2008 Türkiye'sinden manzaralar, 1970'li yıllardaki tartışmaları hatırlattı.
1970'lerde terör kudurmuştu. Kan gövdeyi götürüyordu. Gazetelerin birinci sayfalarında terörün o gün kaç can aldığı artık istatistik bildirime dönüşmüştü.
Bugünlerde terör bilançoları her gün gazete sayfalarında, TV ekranlarında yayımlanmıyor mu?
1970'lerde ekonomi de felaket haldeydi.
Aktütün’e PKK saldırısından sonra “medya” -özellikle TARAF gazetesi- tartışmaların odağında.
İHA (İnsansız Hava Araçları) tarafından saldırı öncesi PKK’lıların tek kol yürüyüşleri, toplanmaları, ağır silahlar için mevzi hazırlamaları görüntülenmiş, bunlar TARAF’ta fotoğraflarla ve TV’de hareketli olarak Aktütün’e saldırı öncesi iddiasıyla yayımlanmıştı.
Gizli bilgilerin yayımlanması, medyanın sorumsuzluğu ve akacak kanlarda vebalin yüklenilmesi midir?
Medya-yurtseverlik ilişkisi ne olmalıdır?
Bunlar iletişim kürsüsünde ciddi doktora tezi konularıdır.
Bir köşe yazısının yüzölçümüne sığdırılamaz.
Ama...