‘Bana ne’ olmaz

2 Ekim 2008

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e, Deniz Feneri konusunda “bana ne yaa” söylemi yakışmadı.
1-  Şahin, giyimiyle, oturup kalkışıyla düzgün bir insandır. Konuşma adabına en fazla riayet eden politikacılardan biridir.
Üslubu düzeylidir. Kırıcı değil, daima nazik olmuştur.
“Bana ne yaa” söylemiyle kişiliği örtüşmüyor.
2-  Mehmet Ali Şahin daha hukuk fakültesindeyken çalışıyordu. Devletin ödeneklerini dağıtmakla görevliydi. O yıllardan bu yana pek çok akçalı sorumluluklar almış ve adı hiçbir şaibeye bulaşmamıştır.
Başbakan Yardımcısıyken yeğenini, kendi adını kullanarak nüfus suiistimali yaptığı iddiasıyla savcılığa veren de odur.
Ailenin ötesinde eş-dost, akraba-hısım, partiliyi de kapsayan anlam değişikliğiyle yaygınlaştığı nepotizm sürecinde onun bu tavır koyuşu örnektir.

Yazının Devamı

Ramazan mı, Şeker mi?

1 Ekim 2008

Amerika'da yükselen tsunami Avrupa'yı vurdu, Türkiye'ye doğru evrildi.
Türkiye'nin "Ramazan" mı, yoksa "Şeker" bayramı mı yaşadığının hiç farkı yok.
Üstümüze üstümüze geliyor.
"Ramazan Bayramı" diyenleri de, "Şeker Bayramı" diyenleri de hiç ayrım yapmadan tehdit etmekte.
Hatta AKP'yi "iktidar" olması nedeniyle Türkiye insanını bu krizden korumak sorumluluğu daha da hedef haline getiriyor.

9 günlük  yeşil hat

Yazının Devamı

Yeğencilik ve ötesi...

30 Eylül 2008

‘Nepotizm’,  Latince “nepos”  kelimesinden türemiştir. “Yeğencilik” anlamında kullanılıyordu.
Bir işin halli için “Dayın var mı?”  söylemi oradan geliyor olabilir.
Sonraları nepotizmin kapsamı “ aile ve akrabayı, arkadaşları, yakınları kayırarak  onlara hak edilmemiş kazanç sağlamak”  olarak genişledi.
Günümüzde kısaca “kıyak çekmek”  dedikleri bir “kayırmak”  tavrıdır.
Nepotizm, söylem olarak “siyaset literatürüne” girdiğinde bugünkü anlamında siyasi partiler yoktu.
O nedenle nepotizmin iktidar yandaşlarını da içine alan örgütlü, sistemli, yaygın uygulama yenidir.
“Bal tutan parmak sahipleri” aile, akraba, hısım, eş-dost, ahbap-çavuş ilişkileri ötesinde “partili”  kıyağına da dönüşmüştür.

Yazının Devamı

Doğu’nun cazibesi

28 Eylül 2008

Suna ve İnan Kıraç’ın Pera Müzesi’nde “DOĞU’NUN CAZİBESİ” sergisinin açılış gecesi...
Dekolte giysileri içinde başı açık kadınlar arasında siyah ince çarşaflar içinde, başları da siyah ince bir kumaşla örtülü 4 Arap kadın anlamlıydı.
Sanki serginin adıyla örtüşüyorlardı.
Ve “cazibe” merkezi olmuşlardı.
Güzel İngilizce konuşuyorlardı. Makyajlıydılar.
Başlarındaki örtü hafifçe arkaya doğru kaymış/kaydırılmış. Saçlarının ön kısımları açıkta bırakılmıştı.
Ayaküstü söyleşimizde rahat fakat mesafeliydiler.

Yazının Devamı

Ilımlı İslam

27 Eylül 2008

CIA'nın uzun süre Türkiye istasyon şefliğini yapan Graham E. Fuller'e göre "AKP ve İslam" ilişkisi şöyle:

Ben AKPyi sadece ılımlı değil, aynı zamanda ve daha önemli olarak da dini değerlerin siyasi yaşamla bütünleştirilmesinin ne anlama geldiğini keşfetmeye çalışan İslamcı bir parti olarak görüyorum.
........................
AKP, İslamcı partilerin düşünüş biçiminde yeni bir sayfa açmaktadır. Bu anlamda Müslümancılık (Muslimhood) kavramı, açık bir dini gündemi, partinin siyasi programından çıkarırken, İslamın doğasından gelen değerleri dışlamayan yaratıcı bir kavramdır.

Fuller, konuştuğu AKP'lilerin şu söylemlerine de yer vermiş:

Dinin temelde kişisel bir şey olduğunu kabul etmekle birlikte, "seküler (laik) devlet sisteminden taviz vermeden din kamusal ve siyasal alanlara eklemlenebilir."

Fuller'in dinin 5 yasal alana yararı konulu görüşü şöyle:

Yazının Devamı

Ders olsun

26 Eylül 2008

D. M. M. Fırat mı, yoksa K. Kılıçdaroğlu mu galip? Hangisi?
Nakavt (knock out)'la mı, sayı hesabıyla mı?
Bu soru ikisinin TV randevularının "boks karşılaşması" gibi yorumlanışı içindir. Bir başka değerlendirme ise "düello" oldu.
O bağlamda da sorular yönelteyim.
Hangisi siyaseten öldü?
İkisi de yaşıyorsa, hangisinin yaraları daha ağır?

Yazının Devamı

Kredi kartları ve kriz

25 Eylül 2008

Küresel ekonomik krizin nasıl gümbür gümbür gelmekte olduğunun bir örneğini vereyim:
“Amerika’da kredi kartları iptal ediliyor.
Hem de sahiplerine bildirimde bile bulunulmadan.
Ödeme yapmak için kredi kartlarını kasaya uzatanlara, cevap ‘bu kredi kartı iptal edilmiştir’ oluyor.”
Sanıyorum ödemelerde faize düşenler ya da kuşkulu görülenler bu kapsamda.
Çifte vatandaşlığı olan, hem Amerika’da hem Türkiye’de yaşayan ailelerin çocukları Türkiye’ye telefon ederek, “Kredi kartlarım iptal edildi. Türkiye’den çıkarıp yollar mısın?” diye istekte bulunuyorlar.
Gerekçe, “Bankalarda para yok, kredi de yok...”

Yazının Devamı

Siyaset, gazeteciye emanet

24 Eylül 2008

Bir gazetecinin yaşamında "her gazetecinin yaşayamayacağı" bir "yıldız parlaması" olur.
O gazeteciye bu, kariyerinin ödülüdür.
Uğur Dündar'ın, CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat arasındaki tüm medyaya ve onlar aracılığıyla ulusa açık tartışmayı yönetmek üzere seçilmesine böyle bir mercekten bakılmalı.
Bunun gerekçesi de seçilmiş olmak kadar önemli; "40 yıllık gazetecilik geçmişiyle dürüstlüğüne inanılan" söylemi, Dündar'ın çocuklarına ve torunlarına bırakacağı anlamlı bir miras.
Uğur Dündar'a kızanlar vardır... Sevmeyenler ve kıskananlar olabilir...
Ancak...

Yazının Devamı