Bugün Bir önceki hafta ŞEFFAF ODA'da Bengü'yle birlikte konuğum olan Serdar Ortaç'a Aysel Gürel'in aşkını yeni öğrendim.Serdar'ın sahne aldığı programlara gelirmiş.Ona şiirler yazarmış.Serdar, bu aşkı kitabına da yansıtmış... (Bu şarkılar kimin için /Mavi Ağaç Yayınları.) Bakınız Aysel Gürel'in Serdar için yazdığı satırlara...Serdar,Biz savaş çocuklarıyız. Hayal ekmekler, hayal pastalar yedik, hayal aşklar yaşadık.Bana yıllar sonra hayal ülkemde gerçek gibi yaşadığım bu aşkı ilham ettiğin için teşekkür ediyorum.Senin genç, bakir, tertemiz ruhuna böyle bir duygu yüklemesi yaptığım için beni affet. AyselOrtaköy... Pek gitmem. Geçen gün bir pop konseri için oradaydım. Bir grup genç kız beni çevirdi;"Onu sev, daha çok sev, biz de ona aşığız" dedi. Nasıl gururlandım bilir misin? Marmara denizi kadar posterini istiyorum. .......................Bu satırların gerisini de Serdar'la konuştuk. Bu güzel insana veda ettiğimiz şu günlerde "üstüne ışık yağsın" diyerek anıyorum. Geçen hafta yitirdiğimiz Aysel Gürel, her biri yürekten süzülmüş aşk şarkılarının yanı sıra, bir aşk kadınıydı da... SILA'DAN 'DUYDUM Kİ UNUTMUŞSUN' Bana ve ŞEFFAF ODA arkadaşlarıma göre "en iyi çıkış yapan
Bugün Son örneği de şu olabilir...Anayasa değişiklikleri, uzun süredir Çankaya Köşkü'ndeydi. Cumhurbaşkanından onay imzası bir türlü çıkmıyordu.Gül'ün imzayı atması, gündemdeki bütün haberlerin üstüne çıkacaktı. Sadece bu konu tartışılacaktı. Yazılacaktı-çizilecekti.Fakat... Ne ilginçtir ki, TSK'nın Irak'a sınır ötesi kara harekâtını yaptığı günün akşamı, Cumhurbaşkanı Gül de Anayasa değişikliklerini onayladı.Böylece gündem doruğu ikiye bölünmüş oldu.Hatta... Bu imzanın zaten atılacağı tahmin edildiği için Köşk'ten onay haberi, TSK'nın sınır ötesi kara harekâtının gölgesinde kaldı. Sadece iç politikada değil, dış basında da artık bu harekât ön planda olacak.ABD'nin, AB'nin ve diğer küresel seslerin kara harekâtı ekseninde yankıları yayımlanacak.Eğer bu örtüşme -bir başka olasılıkla- rastlantı değilse, AKP'nin "iletişim danışmanı" kimdir/kimlerdir, tanımak isterim. AKP'nin, toplum psikolojisi için ustalığını teslim etmek gerek. SÖYLEM DEĞİL, EYLEM Mehmetçiğe "gazan mübarek olsun" diyoruz.Irak'a kara harekâtının "nedenleri" ve olası "sonuçları" ile değerlendirmek için Deniz Bölükbaşı'nın "1 Mart Vakası" adlı kitabını, satırların altlarını çize çize iyi okumak gerek.Em . Büyükelçi
Bugün Fenerbahçe-Sevilla maçını, bu sokak üzerindeki Beyoğlu Cafe'de izledik. Büyük salondan arkada ikinci bir salona geçiliyor. Tüm duvarı kaplayan dev ekranda futbol izlemek keyifliydi. Daha önce nefis bir yemek yemiş ve Almanya'nın beyaz, Fransa'nın kırmızı şaraplarını içmiştik. Kahveler, çaylar ise maç izlerken Beyoğlu Cafe'de...Çay servisi yapan delikanlı Bingöllü, Kürt kökenli bir vatandaş.Mekânda Güneydoğulusu da vardı, Egelisi de ama hepsi o gece Fenerbahçeliydi. Bir Galatasaraylı olarak ben de öyle. Fenerbahçe bir Türkiye takımı ve işte tüm kökenleri, tüm mezhepleri birleştiriyor. Belki aramızda Ermeni, Süryani de vardı. Bilemem...Hepimizin paylaşabileceği ortak değerler yaratmalıyız. Ayrışma ve ayrılık arayışları yerine bütünleşmeye odaklı büyük projeler üretmeliyiz. Hakça ve demokratik bir bütünlük psikolojisini oluşturacak büyük düşünenlere ihtiyaç var.Beyoğlu Cafe'den çıktık, bir grup dost yürüyerek otele döndük. Sokaklarda Fenerbahçe için atılan sloganlar yankılanıyordu. Sevilla gibi bir takımı 3-2 yenmek önemlidir. Hem de Fenerbahçe'nin kalesindeki gollerden biri kendine hediyesi. Fener, Saracoğlu'nda çeyrek turun kapısını araladı.Şu satırların yazılışını izleyen
Bugün Komşu koltukta Türkiye Bayer Grubu'nun CEO'su Dr. Sebastian Guth'la lafladık biraz.Leverkusen'in başındaki 04, kuruluş tarihi olan 1904 'ün kısaltılmışı..."Bayer" ise bu kulübün sahibi olan dünyanın en büyüklerinden ilaç ve kimya grubunun adı.Bayer Grubu, Leverkusen hisselerinin yüzde 100'ünü elinde tutuyor. Ayrıca çok sayıda amatör kulübün de sahibi 50 bin sporcusu var.Onu dinlerken, Türkiye'de dev firmaların sponsorluktan çekilme kararlarını düşündüm.Oysa, sporda çıtanın yükselmesinde özel kesim sponsorluğu çok önemli.Bizde tam tersine spor kamulaştırılmakta.Belediye futbol kulüpleri çoğalmakta.Özel kesimin sponsor katkıları vergiden düşülmeyecek ama halkın "hizmet" için ödediği vergiler belediye futbol kulüplerinin transfer harcamalarına savrulabilecek.Her alanda "özelleştirme" sihirli bir hedef olacak ama spor kulüpleri belediyeler eliyle kamulaşacak.Burada bir "akıl tutulması" var. Şu satırları Köln'e uçarken yazıyorum. Galatasaray-Bayer 04 Leverkusen maçını izleyeceğim. Bir de "damak devrimine" not düşeyim. THY'de sunulan yemekler nasıl da lezzet ve kalite kazandı.Mutfağı "Do& Co" verince gerçekleşti bu mucize...Viyana merkezli bu mutfak grubu, Formula 1 yarışlarına,
Bugün Şu "türban baskınını" yapmasaydı da, muhafazakâr kesim önümüzdeki yerel seçimlerde zaten AKP'ye oy verecekti."Ahı gitmiş, vahı kalmış" Erbakan'ın partisine vermeyecek ya...Yani... Türban için anayasa değişikliği AKP'nin zaten kendi çekim alanında olanlardan bir "çıt" fazla muhafazakâr oyu getirmeyecek.Buna karşılık..."İslami siyaset motifi" ile hiç ilgisi olmayan ılımlı merkez sağ, merkez ve hatta CHP'de hayat görmeyen solculardan, AKP zihniyetini paylaşmayan sermaye kesiminden de son genel seçimlerde Erdoğan'ın partisine oy akmıştı."Erdoğan ve tayfasının Milli Görüş gömleğini çıkardıklarına, Türkiye'yi germeyeceklerine" inanmaya başlamışlardı.Zaten Başbakan Erdoğan da "Gündemimizde türban yok. Zaten sadece yüzde 1.5'lik bir kesimin sorunu" demiyor muydu?Ehh, ekonomi tıkırındaydı. AB ile yakınlaşma sürüyordu. Erdoğan ve takımı her fırsatta söylemlerinin içine Atatürk'ü ve laikliği de koyuyorlardı...O halde "Oyum AKP'ye" demişlerdi. AKP "türban operasyonu" ile "Oy mu kazandı, yoksa oy mu kaybetti?" Sorunun cevabı, yalın bir siyaset matematiğinde görünüyor. Başbakan Erdoğan'ın "Türban ya da başörtüsü velev ki siyasi simge olsun ne olmuş yani? Yasağı kaldıracağız" konuşmasıyla
Bugün Suudi Arabistan'da uzun süredir iş yapan bir arkadaş, "İran'da kadınlar başkaldırıp yeniden açılmaya başlarsa, Suudi Arabistan'da da örtünme aynı sürece girer" dedi.Sonra şöyle açıkladı:"1979'a kadar Suudi Arabistan sokaklarında başı açık çok kadın vardı. Kimse yan gözle bile bakmazdı. Ancak... İran'da mollalar iktidar olunca ve tüm kadınları örtünce, Suudi Arabistan da aynı şeyi yaptı." Sebebini sordum...Cevabı şöyle oldu:Kâbe'nin bulunduğu, Hz. Muhammed (S.A.V.) Peygamber'in doğduğu ve öldüğü topraklarda İslamı yaşamak için İran'dan geri kalamazdı.Ayrıca... Suudi Arabistan'da Şiiler, petrol kuyularının bulunduğu yörelerin bir kısmında çoğunluktalar. Suudi Arabistan yönetimi, onları İran etkisine teslim etmemek için İran'dan da koyu bir İslami yaşam uygulamasına geçti.İran'da kadınlar mollalara karşı mevziler kazandıkça, Suudi Arabistan'da da kadına baskı hafifler. Belki Türkiye'de de... Pazar öğle yemeğinde bir grup dostla gene "türban" konuşuluyordu. Yukarıdaki satırlarda yorumlarını okuduğunuz arkadaşımın eşinin de ilginç bir söylemi oldu:Eşimin gözlemlerini anlattığı yıllarda bir yabancı olarak ben, Suudi Arabistan'da başı açıktım.Çarşıya, pazara, yürüyüşe başı açık
Pazar Kahvesi California şarapları hâlâ -benim de damağıma göre- Bordo çizgisine gelemedi ama Nureyev'in o konuşmayı yaptığı yıllara göre artık çok yakın.Gerçek şarap tutkunları hâlâ Bordo'dan başka şarap içmezler.Ne var ki, sadece California da değil, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Avustralya, Şili, Arjantin'de de mazlum ülkelerin başkaldırısı var.Gerçekten "iyi" denebilecek şarap yapıyorlar."Fiyat/kalite" oranı da makul.Eksikleri, yeterince tanınmamak.Haftanın ortalarında "City's" in tam karşısındaki TUUS 'da, Şili'nin Concha Y Toro şaraplarının dünya tanıtımında Türkiye ayağı için bir yemek vardı.Dünya etkinlikleri adına Belçikalı şef Ruth van Waerebeek ve ekibi güzel bir mönü hazırlamışlar.Romantik Latin müziği ve dansları eşliğinde keyifli bir "tadım" gecesiydi.Her tabak için uyumlu bir şarap sunuluyordu.Benim yıllardır tercihlerim arasında olan "şeytanın şatosu" diye tercüme edilebilecek şarabın özel seçilmiş şişelerinden biri de açılmıştı. Ehhh... "Cennet meleklerinin şatosu" adı verilemezdi ya şaraba... Gelelim yandaki satırların günümüzdeki anlam ve önemine... Nureyev soğuk savaş yıllarında Sovyetler Birliği'nden batıya kaçmış, çok çok çok iyi bir baletti.Paris Opera ve
Bugün Haberin bazen en sonunu başa alarak yazmak daha iyi okutur.Türban sürecine de bir takla attıralım.Hani mesela...Önce YÖK Yasası'nda bir düzenleme yapılıp 3 koşula bağlı olarak yükseköğretimde başörtü yasağı kaldırılır.Koşullardan biri, Anayasa'da gerekli değişikliklerin de yapılıp yürürlüğe girmesi... Anayasa Mahkemesi'ne takılmaması...İkinci koşul... 2008-2009 öğretim yılının açılışında uygulamaya konulması, böylece olası uygulama karışıklıklarının bir düzene kavuşacağı zamanın sağlanması...Üçüncü koşul... Başörtüsü serbestisinin sadece yükseköğretim kurumlarında geçerli olacağı, orta ve ilköğretimde, kamu hizmeti verenlerde yasağın süreceği yolunda YÖK Yasası ve diğer yasalarda Anayasa'nın ilgili hükümlerinde güvenceler sağlayan değişiklikler ve ilaveler yapılması...Böyle bir yol haritası izlenseydi, ne geleceğe dönük kuşkular ve kaygılar böyle yoğunlaşır ve büyürdü, ne de siyaset bu denli gerilirdi... Gazetecilikte "habere takla attırmak" diye bir yöntem vardır. Sevgililer Günü'nde nikâh güzel bir tarih seçimi...Düşünsenize, sizin nikâhınız kıyılırken dünyada milyarlarca insan kutluyor.Tüm dünya kırmızı kalplerle donanmış. Ağızlarda kalp şeklinde çikolataların lezzeti...