Mazi, kalpte bir yara

6 Şubat 2008

Bugün 27 Mayıs İhtilali'nin kapattığı Demokrat Parti'nin siyaset mirasına, yeni kurulan iki parti göz dikmişti.Bunlardan biri, sonradan Demirel'in genel başkanı olacağı AP (Adalet Partisi) idi. Diğeri, Ekrem Alican'ın kurucusu ve başkanı olduğu YTP (Yeni Türkiye Partisi...)Daha sürecin başında, bu yarışta hangisinin ipi göğüsleyeceği belliydi.AP'de, 27 Mayıs İhtilali günlerinde harp okulunda intihar eden Namık Gedik'in eşi Melahat Gedik, 27 Mayıs'ın devirdiği Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Bayar ve Başbakan Adnan Menderes'in oğlu Yüksel Menderes aday gösterilmiş ve seçilmişlerdi.AP'nin milletvekilleri ve senatörler arasında eski DP'lilerin başka yakınları da vardı. Seçmenler, AP'yi bu nedenlerle "DP'nin devamı" olarak görüyorlardı.AP'nin söylemleri de o yılların hâlâ namlu gölgesindeki siyaseti için hayli tehlikeliydi; "Bu tarlanın birinci mahsulünü domuzlar yedi, ikincisini yedirmeyeceğiz" kelimeleri Meclis kürsüsünde telaffuz edilirken, çiçeği burnunda bir parlamento muhabiri olarak basın locasında dinlemiştim. Salonda müthiş bir kavga çıkmıştı.Zaten hemen her gün bu tür konuşmalar nedeniyle parlamentoda 100-150 seçilmişin tekme yumruk birbirlerine girdikleri kavgalar

Yazının Devamı

'Son durak' listesi

3 Şubat 2008

Bugün Şimdi ya da Asla (The Bucket List) filmi, bu soru ekseninde yapılanmış.Jack Nicholson'ın oynadığı Edward, sıfırdan başlayarak milyarder olmuş bir işadamıdır.Onun gibi gene yaşamına "vade" konmuş olan kanserli Carter (Morgan Freeman) ise bir otomobil tamircisidir.Kader, bu ikisini hastanenin yoğun bakım ünitesinde bir araya getirir. Doktorundan 1 yıl ömrü olduğunu öğrenen kanser hastası, son aylarını nasıl geçirmek ister? Ya üzerlerinde denenen birtakım yeni buluşlarla avunacak ve gün sayacaklardır, ya da yaşam boyu isteyip de yapamadıklarını bir liste haline getirip uygulayacaklardır.Bu ikincisini seçerler.Uçaktan paraşütle atlayış, Fransa sahilleri, piramitler, Hindistan, Hong Kong, Afrika'da safari, kutuplar, Himalaya...Film bana sevgili Ufuk'u (Güldemir) hatırlattı.O menhus hastalığı öğrendikten sonra uzun süre tedavi görmüştü.Sonra da ona "Amerika'da ilk defa sana uyguluyoruz diyerek deneme halindeki bir yöntemi önermişlerdi."Tıpkı bu filmde Edward (Jack Nicholson) ve Carter'e (Morgan Freeman) önerildiği gibi...Ufuk da anladığım kadarıyla bu önerilere umut bağlayarak hastane köşelerinde gün saymayı istemedi."Ölmeden yapılacak şeyler" diye bir liste yaptı mı

Yazının Devamı

Güvencede kara delik

2 Şubat 2008

Bugün AKP+MHP'nin Meclis'teki oyları, Anayasa'yı değiştirmeye fazlasıyla yeterli.Anayasa Mahkemesi'nin kararının ne olacağı da belirsiz bir süreç.Bu sorun, Türkiye'yi geriyor. Sosyal bir deprem, büyük bir fay kırılması kaygıları yoğunlaşmakta.Gelinen nokta artık, yükseköğretimde başörtüsü sorununu aşmış, çok daha büyük çaplı kaygılara dönüşmüştür, "Bunu ortaöğretim ve ilköğretimde örtünme de izleyecek mi?..Kamu hizmetinde de başı örtülü öğretmen, öğretim üyesi, doktor, savcı, hâkim, vali, kaymakam ve bürokrata mı gelecek sıra?.."Kimse "paranoya" içinde değil. Bu kaygılar yerindedir.Üniversitedeki başını örtüyorsa, ergenlik çağını aşmış, ortaöğretimdeki genç kızlar için de örtünme istekleri gündeme sel gibi akacaktır.Dahası... "Bu genç kızlar, hukuku, tıbbı, iktisatı, siyasal bilgileri, eğitim fakültelerini evlerine dönüp bulaşık yıkamak için mi bitirdiler? Onlar da başı açık kardeşleriyle eşit haklara sahip olmalıdır. Kamuda görev alabilmelidir" denecektir. Böylece "kamuda hizmet veren ve hizmet alan ayrımını oluşturan çizgi de tebeşirle çekilmişçesine silinecektir."O kaygılar nedeniyle insanlarımız, kurumlarımız karşı karşıya gelmekte.Bu ciddi bir kutuplaşmadır, kırılmadır.

Yazının Devamı

Miğfer değil, başörtüsü

1 Şubat 2008

Bugün "Kimse gölge etmesin..." Baykal, ne demek istedi?1- CHP'nin asker üzerinden politika yaptığı sürece oy yitirdiği gibi bir yargı var.Baykal, bu kez gene aynı etiketin CHP üstüne yapışmasını önlemek istemiş olabilir.2- Seçimlerden önce Genelkurmay'ın sitesinde yayımlanan "e-muhtıra"ya tepkilerin sandıklarda AKP'ye oy patlaması yaptırdığı, kamuoyu araştırmalarının ortaya koyduğu bir bulgu.Yerel seçimler yaklaşırken, askerin tavır koyuşlarıyla yeniden tepkiler oluşması ve AKP oylarını köpürtmesi olasılığını önlemek istemiş de olabilir.3- Yükseköğretimde başörtüsü için Anayasa'da ve YÖK Yasası'nda düzenlemeler, sonunda Anayasa Mahkemesi'ne gidecektir.Anayasa Mahkemesi kararları üzerinde namlu gölgesi olmamalı.O takdirde, Anayasa'nın iptal kararı vermesi halinde oluşacak psikoloji, gene AKP oylarını yükseltebilir.Bu sürecin salt hukuk mecrasında akması gerekir. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın "üniversitede başörtüsü sözleri için ne düşündüğü" sorusuna şöyle cevap verdi: Baykal'ın bir söylemi de şu: "Bu noktaya gelinmesinde kolektif sorumluluk var..." Doğrudur.Başta CHP olmak üzere tüm kurumları sayabiliriz. Erdoğan'a seçilme yolunu açan

Yazının Devamı

Dünya gülecek

31 Ocak 2008

Bugün Başı örtülü genç kız, okuduğu fakültenin kapısına geldiğinde, polis -büyük olasılıkla kadın polis- tarafından çevrilecek."Başını yukarı kaldır, çenenin altını göster." Bakacak. Eğer başörtüsü çene altından bağlıysa, "Geç..."Peki bağlı değil de iğneyle tutturulmuşsa "Yassak!" Hadi... Genç kız oracıkta iğneyi çıkarıp çene altından bir düğüm atacak ve geçecek... Türbanlı bir genç kız gelirse ne olacak?Çene altından göstermelik düğüm varsa geçecek. Ya da... Boynunun da sarılı olduğu gerekçesiyle durdurulacak.O da "Boğazım ağrıyor, onun için sardım" derse n'olacak? Doktor raporu mu istenecek?Cumhuriyet tarihinde herhalde böylesine bir "hukuk komedisi" yazılmış değildir. Hem komik, hem de uygulanma şansı yok.Son açıköğretim sınavlarını hatırlayın.Başı örtülü sınavlara girmek yasak ama girdiler. Hem de çarşaflılar bile vardı aralarında. Yöneticiler, engel olamadılar. Sadece zabıt tuttular.Kimse onları takmadı.Zaten Milli Eğitim Bakanı Çelik, bütün bunlardan sonra; "Açıköğretimde başörtüsü yasağı olmamalı" dediğine göre, tutulan zabıtlarla kim neresini isterse silsin.Attıktan sonra sifonu çekmeyi unutmasın.Anayasa'nın 42. ve 10. maddelerine, YÖK'ün ek 17. maddesine 3 "cümlecik(!!)"

Yazının Devamı

Tek bir adam

30 Ocak 2008

Bugün AKP'nin yeni Anayasa'yı hazırlamasını istediği hukukçu Prof. Ergun Özbudun gibi bir isim yerine o kafadan bir hukukçu olsaydı, başörtüsü bariyeri, değil kalkmak, belki yerinden bile kımıldayamazdı.Özbudun'u Ankara hukuktan tanırım. Benim ya da bir başkasının övgüsüne ihtiyacı yoktur. Anayasa hukukçuluğunun ötesinde güvenilir ve saygın kişiliği herkes tarafından yıllardır bilinir.Onun varlığı nedeniyledir ki "AKP'ye ve bu partinin başını çektiği bir Anayasa'ya kesin önyargılı olanlar" bile, tepkilerinde frene basmışlardır. Ergun Özbudun'un varlığı psikolojik ortamı esnetmiştir.AKP, böylece oluşan zeminde, yeni Anayasa'yı beklemeden, 1982 Anayasası'nda ve YÖK Yasası'nda toplam üç maddeye birer cümlelik ekler yapmaya yönelebilmiştir. "Yükseköğrenimde başörtüsü yasağını kaldırmak" sonucuna ekspres hızla yaklaşabilmiştir. Ülkenin siyasi tarihinde, bakınız bir tek adam ne denli etkili olabiliyor. Anayasa Profesörü Ergun Özbudun'dan söz ediyorum. Ancak, aynı Prof. Ergun Özbudun, bu kez ise AKP'nin ters ayağına oynayarak, önünü kesti.Dün, "Anayasa'nın 42. maddesindeki değişiklikte, başörtüsü serbestliğinin yükseköğrenimi kapsadığının belirtilmesi gereğine" işaret etti. Özbudun'a

Yazının Devamı

Ne "türbanla" ne "türbansız"

29 Ocak 2008

Bugün Öte yanda, yükseköğretimde türban bariyeri kaldırılırsa, "akacak selin, orta ve ilköğretim önündeki duvarları da yıkacağı, çok geçmeden kamu hizmeti veren tüm kurumlara yayılacağı" kuşkusu. Daha, "Anayasa'da değişiklik için düğmeye basılmasıyla birlikte" söylemler ve eylemler bu kaygıların altını çizmekte.Bir AKP milletvekili, "Hizmet verenler de neden başlarını örtemesin? Bu özgürlük önündeki engeller de kalkmalı" mesajını verdi.AKP'li belediye başkanı, "Başı örtülü belediye başkanları olmalı" dedi.Açıköğretim sınavlarında başörtülü genç kızlar fiili durum yarattılar. Uyarılara rağmen sınav salonlarına başları örtülü girdiler. Hatta aralarında çarşaflı olanlar da vardı.Takkeliler ve şeriatın erkekler için öngördüğü şalvar türü bol pantolonlular da açıköğretim sınavındaydılar.Yani...Anayasa Mahkemesi'nin tüm kurumlar için bağlayıcı olan kararı delindi bile."Anayasa'daki laik" tanımı şimdiden bu söylemler, eylemler ve yaşanan fiili durumlarla yeniden tanımlanıyor.Yani..."Türban" ya da " başörtü" bariyerinin yükseköğretimde kaldırılması veya kaldırılmaması tartışmalarının "dar" çerçevede kaldığı bir süreçteyiz.Prof. Şerif Mardin'in "AKP zirvesi, radikallerin mahalle baskısına

Yazının Devamı

Aziz Nesin neden 'yüzde 60' demişti?

27 Ocak 2008

Bugün Peki böyle bir laf etmeye neden gerek gördü?Yıllar sonra o gün Aziz Nesin'in yanında olan Müjdat Gezen'den aslında bunun bir hakaret değil, hiciv olduğunu dinledim.Olay şöyle... Aziz Nesin, Nasrettin Hoca için topluluk önünde konuşmaktadır.Kalabalıktan biri, Aziz Nesin'e, "Nasrettin Hoca'nın torunları olan bizlerin de nükte zekâmız olduğunu söyleyebilir misiniz?" diye sorar.Aziz Nesin'in bir süredir Türkiye'deki siyaset dönüşümü nedeniyle öfkesi burnundadır."Hayır" der, Türk milletinin yüzde 60'ının zekâ seviyesiyle ilgili o malum olumsuz söylemde bulunur.Bir uğultu duyulur. Ortam gerilir.Dışarı çıktıklarında Müjdat Gezen "Aziz Bey, neden böyle bir şey söylediniz?" der.İşte Aziz Nesin'in cevabı:"Aslında yüzde 92 diye geçti içimden... Ama ağzımdan yüzde 60 çıktı..." Yani konu, 1982 Anayasası'nın yüzde 92 oyla kabul edilmesi.Bir kara mizah...Hepimiz zaman zaman verdiğimiz oylar nedeniyle "ah kafam" demez miyiz?.. ziz Nesin'in Türk halkının zekâ düzeyiyle ilgili "yüzde 60" ı için olumsuz sözleri çok kez yazıldı. 2 kol çengi Müjdat Gezen, bugün yayımlanacak "ŞEFFAF ODA"da konuğumuz.Başka konuları da keyifle konuştuk. Güldük. Hüzünlendik.Asıl konumuz "Çingeneler" di. Müjdat

Yazının Devamı