Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı R. T. Erdoğan, Yuvacık suyunu istemedi. 160 milyon ton öngörülen kapasite, tümüyle kendi yöresine kaldı.Peki..."Su vermek" için gerçekleşen Yuvacık projesi ne oldu da "su koyuverdi?"Sorun önemlidir.Bugün "su", yakın yarınlarda "tifo, kolera" konuşabiliriz.Daha şimdiden okul çocuklarında "bit" görülmeye başlamış..........................AB ile tam üyelik görüşmelerinde "Neden sadece 1 başlık açılıyor?" tepkisini koyanların arkasındaki dekor budur işte...Türkiye'nin sanayide en ileri, teknoloji yoğun üretim yapan, enerjinin kalbi konumundaki en büyük illerinden biri günlerdir susuz.Üretim yüzde 10'a düşmüş, evlerde, işyerlerinde su yok.Koca kent, tankerlerle gelen taşıma sulara bırakılmış.Susuzluk ve pislikten üreyen bulaşıcı salgın hastalıklar tehlikesi konuşuluyor.Okullarda çocukların saçlarından "bit" ayıklanıyor.Kocaeli nezle olursa, İstanbul hapşırır.Yani... Bulaşıcı hastalıklar salgın tehlikesi, İstanbul'un burnunun dibinde...Türkiye, şu iktidarın devr-i saadetinde şimdiden tam üyelik için hazır (!) olduğu halde AB, neden "sadece 1 başlık açıyor?"Baksınlar Kocaeli'ye.............................Şu satırları yazmak gerçekten utanç
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'e "AKP'de cumhurbaşkanlığı adaylığı için başka aday çıkabilir mi?" diye sordum. Başbakan Erdoğan'dan başka aday görünmediği cevabını aldım. Peki, Erdoğan'ın kararı ya da eğilimi ne? Başbakan Erdoğan ile New York'a uçan gazetecilerin, haber kaynakları güçlü olanlarına göre "Erdoğan cumhurbaşkanı olmayacak..." Bu izlenim ilginçtir. Herhalde Erdoğan'la ya da yakın çevreyle tutulan nabzın bir yansıması olmalı.Ancak... Gene de siyasette bir gün bile uzun süre. Nisana kadar köprülerin altından daha çok sular akacak. Ancak bugünden bazı gözlemleri sunayım.............................Büyük bir holdingin ağırlıklı hisse sahibi geçen hafta şöyle diyordu:"Başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduğunu açıkladığı gün, bizim ve borsadaki bütün şirketlerin değerleri düşebilir.Eğer aday olmayacağını açıklarsa borsa uçar. Ekonomi büyük hız kazanır..." Nedenini şöyle anlattı:"Bunun Sayın Erdoğan'ın nitelikleriyle ilgisi yok. Türkiye'de şu anda en fazla ulusal, özellikle uluslararası siyaset deneyimi olan isim Erdoğan'dır. Ayrıca küresel bütün liderlerle diyaloğu vardır. Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Ahmet Necdet Sezer'den çok farklı ve çok daha
Arkasında uzun bir koruma/refakat araçları kuyruğu... Ve Dubai tarihinde bir ilk olan "seçim" için sandığa geldi. Emirates Towers adlı bu ikiz kulelerden biri otel...Bir otel... Diğerinde ofisler var. Dubai'nin tek hâkimi, Dubai efsanesini yaratan Şeyh Maktum'un da çalışma merkezi, bu kulelerde.............................Seçim "demokrasiye ilk adım" diye yorumlanmakta...Neden?Çünkü emirlerin altında yer alan 40 kişilik FNC'nin (Federal Milli Konsey) 20 üyesi ilk kez seçimle belirleniyor. Bu 20'nin de 4'ü Dubai'den...14 adaydan 2'si kadındı.Yani, 40 üyeli Federal Milli Konsey'in yarısı gene eskisi gibi şeyhler kontenjanında... Diğer yarısı ile ilk seçme/seçilme tadımı yapılmakta.Demokrasi için küçük, fakat bu coğrafya için umut verici bir adım..........................Dubai için "dünya mimarisinin merkezi" diyenler çok.Gerçekten dünyanın ünlü mimarları bütün fantezilerini burada deneme olanağı buluyor."Kaça mal olur?" sorgulaması yapılmadığı için, burada mimari uçmuş. Fiyatlar öyle...Işıl ışıl gökdelenler, kristal devasa heykeller gibi...Çölün ortasında Kral Arthur'un efsane kenti gibi bir masal kent yaratılmış..........................Bu uçuk mimarilerden ikisi Farmont ve Ramadan
Kuzenim Utku ile bir barda dağıtmıştık. İçkili halde eve gitmeye üşendim. Onların evinde kaldım.Sabah banyoda ayna karşısında tıraş oluyorum.Aynada bir peri kızı belirdi.Omuzlarına kadar dökülen kestane rengi saçlar, uzun bir boy, şeffaf sayılabilecek bir gecelik, gülümseyen dudaklar.Çocukluktan genç kızlığa yeni geçiş yıllarında olmalıydı.Bir gece evvel fazla kaçırdığım için "hayal görüyorum herhalde" diye düşündüm.Gözlerimi ovuşturdum.Baktım, arkamda duran ve görüntüsü aynaya yansıyan genç kız hâlâ orada, gülümsüyor.Gözlerimi sımsıkı kapattım. Birkaç saniye sonra gene açtım, genç kız hâlâ oradaydı.Yani bir gerçekti."Siz Güneri olmalısınız" diye konuşmaya başlayınca artık hiç kuşkum kalmadı.Sesinde bir neşe, bir ışık vardı.Ajda'yla işte böyle tanışmıştık. Ankara'da kaldığı sürece küçük bir grup hep beraberdik.Arkadaşlığımız ve gerçek dostluğumuz hâlâ sürüyor.O sırada henüz ne ses yarışması birincisiydi, ne de okuldan kaçıp denemeler yapmanın dışında şarkıcıydı...Peki neden Ankara'daydı?Çünkü...Kuzenimin babası, Ajda'nın babası Rıdvan kaptanın çok yakın arkadaşıydı.Ajda'nın annesi ile babası o günlerde boşanıyorlardı.Rıdvan kaptan, Ajda'yı psikolojik baskılardan ve travma
Asansör aşağıya süzülürken içeridekilerden biri yanındakine Türkçe, "Ulan bir şu bodur maymun gibi herife bak, bir de yanındaki sülün gibi güzel kadına" der.Çıkış katına gelindiğinde asansörün kapısı açılır, Ahmet Ertegün kendisinden "bodur maymun" diye söz eden iki genç Türke, "Hoşça kalın arkadaşlar, ama önce size bir şeyler söyleyeceğim" der ve birkaç laf eder:"Sizin 'bodur maymun' dediğiniz ben Ahmet Ertegün'üm.Ağabeyim Nasuhi Ertegün ile birlikte Atlantic Records'un kurucusu ve ortağıyım.Babam, Lozan Konferansı'nda İsmet İnönü'nün danışmanı olan ve daha sonra Washington Büyükelçiliği yapan Münir Ertegün'dür. Size kartımı vereyim. İsterseniz arayın, görüşelim. İyi günler..."Asansördeki iki genç Türk, "baltayı taşa vurdukları için" fena halde bozulmuşlardır."Bodur maymun" dediklerinin Türk olduğunu akıllarından bile geçirmemişlerdir.Ahmet Ertegün'e "bodur maymun" diyen genç adamın kim olduğu ise en az bu anı kadar ilginç.O genç, daha sonraları Galatasaray'ın unutulmaz başkanı olarak tanıyacağımız Selahattin Beyazıt'tı.Bu asansör diyaloğu, Ahmet Ertegün'ün ölümüne kadar sürecek çok iyi bir dostluğun miladı oldu.Selahattin Beyazıt, Ahmet Ertegün'ün hep "can dostu Selo'su"
Şiddetini artırabilir. Cumhurbaşkanı Sezer'in "nisanda erken seçim yapılması, cumhurbaşkanını yeni Meclis'in seçmesi gerektiği" ve "siyasi partiler için barajın yüzde 10'un altına düşürülmesi" söylemi, siyaset atmosferine yoğun elektrik yüklemekte.Bu elektrik yüklemesinin süreceği sezilmekte.Sezer neden böyle bir konuşma yaptı?Herhalde... Boş laf etmek için değil........................İlk olasılık, 7 yıllık görev süresinin sonuna gelen bir cumhurbaşkanının kendince doğru bildiği şeyleri, henüz zaman varken dile getirmesidir. Bir beklentisi olmaksızın ulusuna, devletinin doruğundan yapabileceği son hizmeti, vicdan rahatlığıyla vermek istemesidir.Buna, cumhurbaşkanının hukukçu kimliğini de eklemek gerekir.Gerçi yazılı hukuk, ilk ve öncelikli kaynaktır.Anayasa ve yasalar gereği bu Meclis, cumhurbaşkanını seçebilir. Sonbaharda, yani, yasal 5 yıllık dönem sonunda da genel seçimler yapılır ama "kanunların ruhu" da önemlidir.Cumhurbaşkanı Sezer, seçmen sayısının sadece yüzde 25'ini temsil eden, buna karşılık, Meclis'teki oranı yüzde 60'ı aşan AKP'yi "kanunların ruhu" ilkesiyle sorguluyor olabilir."AKP'nin oylarının daha da düştüğünü" kamuoyu araştırmaları bir yana bizzat AKP Genel
Borsanın düşmesi, döviz fiyatlarının fırlaması, sıcak paranın geri çekilmesi ile ekonomide ciddi bir fay kırılması yaşanabilirdi. Enflasyon yeniden tırmanışa geçerdi, IMF kemeri biraz daha sıkardı. Toplumda tepkiler tsunamiye dönüşürdü.Böyle bir manzarada muhalefetin ve diğer duyarlı kurumların elleri daha güçlenirdi.Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesi için Meclis'te yeterli oya sahip olmasına karşın, ters yönden esecek bu kuvvetli rüzgârlara rağmen Çankaya'ya yürüyüşü çok zorlaşırdı.........................Oysa...Bunların hiçbiri olmadı."Güney Kıbrıs'a bir liman ve bir havaalanı açmak" söylemi, havada ses titreşimleri olarak kaldı. Kâğıda geçmiş bir öneri haline getirilmedi. Ama... Bu çalımla Türkiye'nin yanında yer alan İngiltere, İsveç ve diğer bazı AB üyesi devletlere bir asist yapıldı.Başbakan Erdoğan'ın da dün söylediği gibi, "Türkiye, AB yolculuğunu sürdürecek..."Öte yandan... Kıbrıs eksenli 8 başlığın dondurulmuş olmasıyla da AKP rahatlıyor. O duyarlı konunun 1 yıla yakın süre gündemde olmaması nedeniyle AKP, önce cumhurbaşkanlığı seçimi, sonra genel seçimler sürecinde iç politikada fazla sıkışmayacak..........................Eğer çok vahim bir hata yapmazsa Erdoğan
En kısa ve sarsıntısı en fazla hissedilen depremin borsada, döviz fiyatlarında ve faiz oranlarında yaşanması öngörülmüyor muydu? Ekonomik depremin şiddeti bilinmez ama cari açığı bu denli büyük olan Türkiye'nin bir fay kırılmasına daha dayanabileceği çok kuşkuludur.......................İçeriği net olmasa ve hayli tartışma götürse de Türkiye'nin son sürpriz önerisi, bu olasılığı büyük ölçüde göğüslemiştir.Ayrıca... Türkiye ekonomisi, çok duyarlı cari açığını yabancı sermaye girişleriyle sürdürebilmekte. Bu sürecin de şimdilik tıkanmayacağı görülüyor.Yani... En kısa vadeli ama uzun süreye yayılacak ve tüm toplumda derinden hissedilecek kötü senaryo önlenmekte ya da en azından ertelenmekte........................AKP hükümeti, şansını, AB yolculuğuna endekslemiştir.Ekonomide IMF disiplini, AB yolculuğunda tren kazası olmadıkça sürebilir.ABD'nin de siyaset haritasında Türkiye'yi "yol arkadaşı" olarak görmesi, üçüncü ayaktır.Bu üçlü sacayağından birinin kırılması, dengelerin çökmesi sonucuna varabilir.Öte yandan...AKP'nin iç siyaset şansı da, AB ile tren kazası yaşanmamasına bağlantılıdır.Türkiye'de "zinde kuvvetler" ya da "duyarlı odaklar" gibi deyimlerle de adlandırılan asker faktörü