Göğüs takıntısı

20 Ekim 2006

Sebep?..Çünkü... Resmin merkezinde bulunan ve özgürlüğü simgeleyen genç kadının giysisi sokak çatışmalarında yırtılmıştı. Bir elinde Fransız bayrağı, diğer elinde tüfek tutan kadının göğüslerinin görünmesi sakıncalıydı (!)Ressam Delacroix'nın bu yapıtı Fransız İhtilali'nin "simgesi"dir.İnsan hakları beyannamelerine ve özgürlük meşalelerine referanstır.Yani...Sadece Fransa'yla değil, küresel demokrasi hareketleriyle örtüşmüştür.......................Kadının göğsünün görünmesi sakıncalıysa, "Venüs"ten başlayarak bütün çıplak kadın heykellerinin fotoğrafları da okul kitaplarından çıkarılsın.Öğrencilerin müzelere girişleri bile yasaklansın.Ne dersiniz... Plajlar da öğrencilere kapatılsın mı?Çıplak kadın heykeline "Tükürürüm böyle sanata!" diyen de AKP'li belediye başkanı değil mi?........................Delacroix iyi bir ressamdı.Onun bu "Halka Yol Gösteren Özgürlük" yapıtını ders kitabından çıkarmak bir yana... Onun "Haçlıların İstanbul'u Alışı" resmi de kitabın sayfalarında yer almalıydı. O resim, Hıristiyanların Hıristiyanlara katliamını, gözleri para ve altınla dönmüş Haçlıların Bizans zenginliklerini nasıl da yağmaladıklarını yansıtır.Belki "Sakız Adası Katliamı" yapıtı da ders

Yazının Devamı

Kafada uyum

19 Ekim 2006

"Siyaset ve sivil toplumdaki paydaşlar, entegrasyon, İslam ve Avrupa değerleri karşılaştırması, Türk kadınlarının durumu" öne geçti....................................European Stability Initiative (ESI), 2004 yılından bu yana AB ülkelerinin, genişleme ve özellikle Türkiye üyeliği için politikalarını, halkların eğilimlerini araştırmakta. Açık Toplum Enstitüsü'nün desteğiyle bir rapor hazırlanıyor. Raporlardan ilki Hollanda üzerineydi.Yeni raporda ise Almanya üzerine ışık tutuluyor. Almanya'da da "kadınların Türkiye algılamaları" ve "Türk kadınlarının durumu" gerek kamuoyunun oluşmasında, gerek kamuoyu baskıları sonucu oluşan politikalarda önemli etken."Örtünmek" tartışmaları yoğun.Ama...Özellikle, "töre cinayetleri, kadına şiddet, kadının statüsü, kadının özgürlükleri."Yani...Kadını geri plana iten zihniyet, Türkiye'nin imajını kirletiyor.Önümüzdeki süreçte giderek büyüyen bir sorun haline gelebilir........................................Almanya'dan bulguları şöyle özetlemek mümkün:Türkiye'nin AB üyeliği konusunda resmi Alman politikasında değişiklik yok. Bunda iktidarın küçük ortağı Sosyal Demokrat Parti'nin, Türkiye'nin üyeliğini desteklemesi temel nedenlerden biri. Şansölye

Yazının Devamı

Balyozla çözüm

18 Ekim 2006

Aradan 6 yıl geçti, aniden rahatsızlanan Türkiye Başbakanı Erdoğan, resmi aracında kilitli kaldı. Ön camı balyozla kırılan araçtan baygın halde çıkarılarak sedyeye alındı.O durumunda, 10 dakika içeride kilitli kalmıştı.........................6 yıl önce, cumhurbaşkanı ve başkomutan sıfatlarını taşıyan Demirel'in tüm iletişimden yoksun saatlerce kalışını, "Ya savaş olsaydı?.. Başkomutan nasıl olur da doğrudan uyduyla bağlantılı telefon sistemleriyle donatılmaz?" diye sormuştuk.Bu denli uygarlık dışı kalabilmek izah edilir şey değildi.Utanmıştık.Dün, AB eşiğindeki Türkiye'nin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan'ın, baygın halde içinde kilitli kaldığı makam aracından balyoz darbeleriyle çıkarılışı da "utanç" vericiydi.Tanrı korusun ama ya gerçekten ciddi bir sağlık sorunu olsaydı...Örneğin...Dakikaların, hatta saniyelerin bile yaşam çizgisinde önem taşıdığı bir kalp/damar sorunu yaşansaydı...Makam aracının kapılarının 10 dakika kilitli kalması nedeniyle oluşabilecek yaşamsal riski düşünebiliyor musunuz?- Öncelikle... Elbette Başbakan'ın yaşamı...- Sonra da, bir anda Türkiye istikrarının kaosa dönüşmesi... Ekonominin zembereklerinden boşalması...........................Allahtan... Bunlar

Yazının Devamı

Muhalefet tuzağı

17 Ekim 2006

AKP, muhalefet tarafından hallaç pamuğu gibi atılacağından çekiniyor. Öte yandan... AB ile bir "tren kazası" olursa, bu kez de ekonomide öyle sarsıntılara çarpabilir ki, bu kez iç politika fırtınaları daha da sert vurabilir seçim sandıklarını...Yani bir açmaz görünüyor.Oysa... AKP, geçen yıl önemli bir başarı sağlamıştı.Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması kararına Güney Kıbrıs'ın imzasını attırmış ama "Güney Kıbrıs'ı tanımadan..."AB'ye tam üye bir ülkeyi tanımadan, onun imzasını attırmak az şey mi?..301 ise, zaten büyük sorun değil.Fakat... Böylesine tur bindirerek önde başladığı bir yarışta AKP, nasıl oldu da geriye düştü?Bunun cevabı şöyle.........................AKP, muhalefetin tuzağına düştü. "TCK 301 ve Güney Kıbrıs bayraklı gemilere, uçaklara limanların açılması" konularında, kendi politikalarını üretemedi, uygulamaya koyamadı. Muhalefetin dümen suyunda oluşan girdaplarda dönüp duruyor.TCK 301 için kendi oy çoğunluğu olduğu halde CHP'den destek istedi. Baykal'dan "Başka kapıya" cevabını aldı.Geçen yıl tam üyelik müzakerelerinin başlama kararıyla birlikte uygulamayı kabul ettiği "ek protokolü" bir türlü hayata geçiremiyor.Oysa... Ek protokol, genişlemeyle

Yazının Devamı

Cenazede düşündüm ki...

15 Ekim 2006

Ailesi, aile dostları, arkadaşları, sarsıla sarsıla ağlayanlar...Üstelik ana-baba, önce diğer oğullarını henüz 16 yaşındayken yitirmişlerdi. Bu delikanlının üzerine titriyorlardı. Ne var ki... Onu da, bir türlü çaresi bulunamayan kötü hastalık aldı götürdü.Cenazede o "yas" görüntüleri arasında dehşet verici bir gerçeği fark ettim.Yıllar var ki... Hiçbir şehit cenazesine gitmedim.Herhalde, benim durumumda olan diğer gazete yazarı meslektaşlarım da öyle...Şehit cenazelerinde, babalarını, oğullarını, eşlerini, kardeşlerini, arkadaşlarını, silah arkadaşlarını yitirenlerin ve onların komutanlarının acılarını, ruh hallerini bütün sıcaklığıyla ve derinliğiyle aynı mekânda, aynı havayı soluyarak paylaşmıyoruz.Belki de bu acıları, satırlarımıza, yeterince içimizden koparcasına yansıtamıyoruz.Bir siyasi parti kongresine, bir basın toplantısına, Brüksel'de AB tarihi karar açıklamalarına gitmek gibi şehit cenazeleri de -en azından kendi adıma- bir gazetecilik görevi...Toplumun nabız atışlarını yansıtıyorsak, nabzı tutmalıyız.Şehit haberleri, istatistik rakamı olmamalı........................DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın "yankılar" kadar "tepkiler" de üreten söylemleri için satırlarım

Yazının Devamı

Artı üretmek...

14 Ekim 2006

Orhan Pamuk'a Nobel ödülü ekseninde "karşıt görüşler" çatışma alanına sürüldü.Pamuk'un gerçekten çok talihsiz söylemleri olmuştur."1 milyon Ermeninin katledildiği, son yıllarda da 30 bin Kürdün öldürüldüğü" yolundaki sözleri, Türk ulusunun kolektif hafızasında acı ve derin izler bırakmıştır.Bir Türk yazarının, yerkürenin en saygın ödülü olan Nobel'i kazanması sevinci ne yazık ki ağız tadı ve gönül rahatlığıyla yaşanmadı."Evet... Ama..."Sözcükleriyle yapılıyor yorumlar.Orhan Pamuk'u yürekten kutlayanlar kadar, onu kınayanlar da var......................Çoğu kez doğru, "tek" değildir.Orhan Pamuk'un Nobel'i için de "doğru" bu anlamda birden fazla......................O nedenle Pamuk'a Nobel ödülü bağlamında bakış açımız "çatışma" kültürüne mi dayalı olmalı... Yoksa bu büyük ödül için tüm tarafların örtüştüğü alanları mı öne çıkarmalı?..Sanıyorum ikinci yöntem geçerli.Nobel ödülü, Orhan Pamuk'un şahsında, Türkiye edebiyatına verilmiştir.Dünya medyasında olay, Pamuk'un Ermeni ve Kürtler için söylemleriyle değil, "Türk yazarının Nobel ödülü almış olmasıyla" yankılanmıştır.Belleklerde böyle yer alacaktır."Türkiye'de iyi bir edebiyat kültürü olduğu" algılaması oluşacaktır.Pamuk'un

Yazının Devamı

Pamuk faktörü

13 Ekim 2006

Türklere "soykırım yapan barbarlar/vandallar" olarak sicil yazmaya kalkışan Fransa'ya, bir Türkün Nobel ödülü alışı en görkemli "uygarlık" yanıtıdır.Fransa'nın iç politika sığlığında kalan "yasa girişimi", insanlığın en yüce değerlerine adanmış olan bu Nobel ödülünün gölgesi altında ezilecektir. Pamuk, Milliyet'in 1. sayfasının neredeyse tamamını kaplıyor... Özgürlüklere kelepçe takmayı amaçlayan oylama ise hak ettiği yerde; eteklerde...Ayrıca... Dünya medyasına bakınız... "Orhan Pamuk ve Türkiye" mi gündemi oluşturuyor... "Fransa'daki cılız oylama" mı?.........................Orhan Pamuk, hangi fikir yapısında olursa olsun tüm Türkiye insanlarının gururudur artık.Onun bazı söylemleri ve tavırları, bu büyük olayın arkasında kalacaktır.Dünya da Pamuk'u, tüm vitrinleri kaplayacak kitaplarıyla tanıyacaktır... Tarihin birkaç tartışmasıyla değil.Ama... Madalyonun öbür yüzü de var... "Ermeni diasporası", dar çerçeveli panelleri, yayınları, siyaset girişimleri için Nobel ödüllü bir Türk yazarı referans gösterirken, ellerini kuvvetlendirmiş oluyorlar."Sıradan bir aydın ya da roman yazarı değil, Nobel ödüllü Türk yazarına da kulak verin" diyebileceklerdir.Orhan Pamuk'un, bu nedenle,

Yazının Devamı

Ancak Ağar

12 Ekim 2006

Bu söylem, bir başka parti liderinden ya da siyasetçiden gelseydi, o kişi, "günah keçisi" olurdu.Ancak... Türkiye'de PKK terörünün belini kıran Ağar'ın, o siyaset tavrını ortaya koyması farklıdır.Türkiye'nin ulusu ve yurduyla bütünlüğü için ön safta kavga veren "eşitler arasında birincidir."Mehmet Ağar'ı seven vardır, ona karşı olan vardır ama bu özel konumu tartışmasızdır.........................Türkiye politikasında bazı gerçeklerin altını çizelim...Duyarlı konuların üstüne ancak ona "aykırı" isimler gidebilir.Örneğin... 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ilk başbakan olduğu yıllardan itibaren yıllarca Amerika'ya gitmedi.Daha 39 yaşındayken Adalet Partisi Genel Başkanı seçildiği kongre öncesinde, gazetelerde ABD Başkanı Johnson'la yan yana çekilmiş fotoğrafları yayımlanmıştı. Kamuoyuna Demirel'in -sanki- Amerika'nın adamıymış gibi bir algılaması yansımıştı.Oysa... Gerçek hiç de öyle değildi.Hatta "12 Mart 1971 muhtırası ile başbakanlıktan indirilişinin arkasında Amerika'nın olduğu" kanısı yaygındır.Amerika'nın "afyon ekimi alanlarının sıfırlanması, hiç değilse çok daraltılması" dayatmalarına, Türk tarımını korumak amacıyla direnişi, onu hedef haline getirmişti.Bilinmelidir ki...

Yazının Devamı