Siret'in suret'i

10 Kasım 2006

Atatürk, bu sırada Hasan Rıza Bey'e (bakarak) "Saat kaç?" diye birkaç kez sormuş, Hasan Rıza Bey, her soruşunda "Saat 7 efendimiz" diyerek cevap vermişti.Bu sırada kendisine haber verilen Neşet Ömer Bey de gelmişti. Adravaya ile Atatürk'e gereken tedavileri yapıyorlar ve bazı önlemler alıyorlardı.Neşet Ömer Bey bir ara "Dilinizi göreyim efendim" diye seslendi.Atatürk, dilini yarıya kadar çıkardı. Neşet Ömer Bey, "Biraz daha uzatınız efendim" diye seslenince, Atatürk, Neşet Ömer Bey'e bakarak, "vealeykümüsselam" diyerek gözlerini kapattı.Atatürk son kez komaya girmişti.9-10 Kasım gecesini rahatsız geçiren Atatürk, artık derin bir uykuda gibi yatıyor ve ölümü bekliyordu.10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara gırtlağından "Hı Hı Hı" sesleri çıkarmıştı.Saat 9'u 5 geçe gözlerini son kez açarak etrafına baktı ve hemen kapattı.Büyük Önder Atatürk ölmüştü. (*)..........................Çağın en büyük değişimlerine imza atan bir dev için nasıl da sade bir veda...Sadece tek kelime:"Vealeykümüsselam..."Hepsi o kadar...Mustafa Kemal, işgal altındaki Osmanlı topraklarında genç Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuştu. İlk bağımsızlık meşalesini yakmıştı.Bu meşale, yerküredeki mazlum milletleri,

Yazının Devamı

Kıbrıs simidi

9 Kasım 2006

"Finlandiya formülünde bir çözüm oluşmayacak. Türkiye, limanlarını, Kıbrıs Rum Kesimi'nin uçaklarına ve gemilerine açmayacak. Gerilim yaşanacak. Birkaç maddede görüşmeler askıya alınacak. Başka maddelerle devam edilecek.".....................Ya sonra?..Yol haritası 2007 sonbahar seçimlerine kadar belirlenmiş gibidir.AB de "Seçimlerden önce AKP iktidarının limanları açamayacağını biliyor. Bu sorunu 2007 sonbaharı genel seçimlerine kadar öteleyecek."Çünkü... AKP, genel seçimleri yitirirse, yerine gelecek bir başka hükümetin AB'ye tam üyelik konusunda aynı heyecanı gösteremeyeceği, Brüksel'de ağırlıklı görüştür.Hem AKP'yi seçimlere kadar yıpratmamak hem de bu süreçte Türkiye kamuoyunu AB'den büsbütün soğutmamak için bir "tampon süreç" yaşanacak.AB'ye tam üyelik için ayağına hayli vuracak dar ayakkabıları, 2007 sonbaharındaki seçimlerden sonra gelecek bir AKP ya da başka bir hükümet giyecektir.....................Bunun dışında söylenen tüm sözler dolgu malzemesidir.Diplomasidir.Kamuoyu için tribüne dönük gösterilerdir.Yaşayalım...Büyük sürprizler olmazsa, bu yol haritasının gerçekliği görünecektir.....................Ne AB ne de Türkiye, bağları kopartmak istiyor.Sadece 1 yıllık

Yazının Devamı

Ecevit sedaları

7 Kasım 2006

Tanıdığım zaman İsmet İnönü hükümetinin "en genç" bakanıydı.Ben de çiçeği burnunda yeni gazeteci ve hukuk fakültesi öğrencisiydim. Dışişleri Bakanı'ndan akşamın geç saatlerinde görüşmek üzere bir randevu koparmıştım.Tam içeri gireceğim sırada kapıda ansızın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit göründü. Tanışıyorduk.O bilinen nezaketiyle elimi sıktı. Hatır sordu. Ardından, "Randevusuz geldim, özür dilerim ama Sayın Bakan'la çok acele görüşmem mümkün mü?" diye sordu. Özel Kalem Müdürü, "Şimdi Güneri Bey'i alıyorduk, ama önce siz buyurun. Müsait" cevabını verdi.Bülent Bey'in, bir genç gazetecinin yüreğini kazanan söylemi şöyleydi:"Hayır, hayır. Ben sıramı beklerim."Bakan'ın Özel Kalem Müdürü de, ben de, Ecevit'e, "beklemesine gerek olmadığını, önce kendisinin konuşabileceğini" söyledik. Israr ettik.Kabul etmedi.Bakan'ın odasına önce ben girmek zorunda kaldım. Daha o günden başlayarak Ecevit'in nezaketinin ve tevazuunun "gerçek" olduğunun pek çok kanıtını yaşadım......................................Daha önce de yazdığım bu anıdan sonra Ecevit'in ikinci özelliğine geçeyim. Ecevit, dürüst insandı. Yarım yüzyıllık siyaset yaşamında ve daha önceki gazetecilik yıllarında hiçbir şaibeli olaya adı

Yazının Devamı

Yaşsız

5 Kasım 2006

Bu bir karikatürdür. Altında artık görünmez olan Semih Balcıoğlu imzası var...........................Semih Balcıoğlu ile 10 yıl aynı gazetede çalıştık.Ona "doktor" derdik. O gazetede dış haberler sekreterliğinden genel yayın yönetmenliğine uzanan meslek yolculuğumda hemen her gün 5-10 dakikamız birlikte geçerdi.Kahkahalarla...Karikatürünü gösterirdi. Sonra kahkahaları patlatırdık.Doyum olmaz sohbetleri uzattığımız da olurdu.Yazının başında andığım karikatürü gösterdiğinde nasıl da sevmiştim. Öyle ki, gazeteye bastıktan sonra orijinalini bana vermesini istemiştim.Bu büyük ustayı yitirdik."Üzerine ışık yağsın" diyorum..........................TÜYAP Kitap Fuarı'nın 25. yıldönümünde Doğan Hızlan, "Onur Yazarı"ydı.Çok isterdim ama davete katılamadım.Ancak... O geceye dair yazılan ne varsa, tadını çıkara çıkara okudum.Doğan Hızlan'ı şöyle düşünüyorum...Özenle seçilmiş -tam yerinde- ve dilinde akide şekeri varmışçasına lezzet kazanan kelimeler, onların müzik notaları gibi sıralanışı, zarif ve ölçülü bir tebessüm eşliğinde bizlere ulaşımı...Anıları, teşhisleri sıra dışıdır..........................Doğan Hızlan ile "merhabamız" vardı ama son 5 yıldır Basın Konseyi toplantılarında,

Yazının Devamı

Kraliyet Lisesi'nde örtünmek

4 Kasım 2006

Öğrencileri sosyal etkinlikler salonunda toplayarak bunu açıkladı.Oysa...Bu lisede 150 dolaylarında başörtülü kız öğrenci yıllardır okumakta.Daha önce bir kısıtlama yoktu.Yönetim, 2007 ders yılından itibaren okula kayıt yaptıracak Müslüman kız öğrencilerin kesinlikle başlarının açık olması koşulunun uygulanacağını duyurdu.Yasak kararı, sadece yeni alınacak kız öğrencilerle sınırlı değil. Daha önceden beri başı örtülü olarak liseye devam etmekte olan kız öğrencileri de kapsıyor.........................Buraya kadar, başka Avrupa ülkelerinde de görülen "başörtüsüyle öğrenim yasağından" fark yok.Ama... Sonrası değişik.Kararın tebliği üzerine, okuldaki başı örtülü kız öğrenciler ve Müslüman erkek öğrenciler protesto eylemine geçtiler.Önce gösteri ve protesto sloganlarıyla başlayan eylem, fiziki güç kullanımına dönüştü.Türk ve diğer Müslüman ülke kökenli öğrenciler, okulun camlarını kırdılar.........................Müslüman öğrencilerin velileri de okula geldiler.Yöneticilerle konuşmak istediler.Bu istekleri, "yasak kararının kesin olduğu ve 2007 ders yılından itibaren uygulanmasından ödün verilmeyeceği" söylenerek reddedildi.Tepkiler daha da tırmandı. Gerginlik sürdü.Yönetimin çağrısı

Yazının Devamı

Otomobil uçar gider...

3 Kasım 2006

Ortaya, Dodge otomobilin dört değişik modeli çıkıyor. Türkiye'de satışa yeni girecek Amerikan araçları bunlar........................"Tanıtımı da tam Amerikan tarzı" diye düşünürken, bu kez bir başka "havalanma" olayı...Bir Avrupa otomobili Skoda ağır ağır tekerlerini yerden kesti, havalanmaya başladı.Yerden 3 metre kadar yükseldi.O koca otomobili böyle havalandıracak ve havada tutacak ne bir zincir, ne bir halat vardı.İlgilileriyle konuştum. Meğer son model otomobilin aynını plastikten yapmışlar.İçine gaz doldurmuşlar.Kısacası bir "balon otomobil" yapmışlar.Arka tamponunun üzerine, bir anten ve pervane monte edilmiş.Bir görevli, elindeki uzaktan kumandayla bu pervaneyi yönlendiriyor. Aracın daha fazla havalanmasını, salondaki hava akımıyla başka stantlara uçmasını engelliyor.Hazım Körmükçü üstadın "Otomobil uçar gider" şarkısını mırıldanıyorum........................Bunlar, CNR Fuarcılık tarafından düzenlenen ve dün açılışı yapılan "Otomobil Fuarı"ndan ilk iki gözlem...Yıllardır Paris ve Cenevre otomobil fuarlarını imrenerek izlerdim. Sorgulardım:"Neden bizde böylesi olmuyor?"İşte oldu.Dünyanın iddialı markaları, yeni modelleriyle İstanbul fuarındalar.Olması gereken buydu.Cenevre

Yazının Devamı

Yaylalar... Yaylalar...

1 Kasım 2006

İşte buyurduğu keramet: "Bugün Karadeniz ile ilgili çok yanlış bir şey konuşuluyor... Yayla turizmi!.. Müslüman Türk kültürünün yaşandığı bir tek yaylalar var. Oraları da mı turizme açalım?........ Bir düşünün, Akdeniz sahillerinde turizmden kazandığımızı düşünün. Uzun vadede bir de kaybettiğimizi düşünün. İnanın değmez." Vali beyin bu büyük "cevheri", Karadeniz kıyılarının da turizmle kalkınması görüşlerine bir "ibret" yanıt.İnanılır gibi değil.Bu beyefendi, Türkiye'yi, "Güney kıyıları" ve "Kuzey yaylaları" olarak ikiye bölüyor.Güney kıyıları turizme ve üstsüzlere açılmış... "Hiç değilse yaylaları kurtaralım, İslamın coğrafyası olsun" diye bir topografi kalkışımı...........................Bu zihniyetin, Necmettin Erbakan hocaya ait "Turizm ahlak götürür" söyleminden ne farkı var?..Yorumlarsak... "Kıyılardan ahlak gitti, bari yaylalarda ahlakı kurtaralım..."........................Valiler ve büyükelçiler, doğrudan cumhurbaşkanını temsil ederler."Hükümetin değil, devletin memurlarıdır" yargısı, en çok onlar için geçerlidir.Akıllarına estiği gibi konuşamazlar.Devletin politikalarının dışında tavır koyamazlar.Hangi devlet politikası belgesinde "Kıyılar, turizmin kozmopolit kültürüne

Yazının Devamı

Yüz dili

31 Ekim 2006

Ve bunların oranıyla sağlıklı bir "nabız tutuşu" olmaz. Matematik verilerin ötesinde, deneklerin "yüz dili" de yorumlanmalıdır.Örneğin...Özellikle "HAYIR" diyenlerin, bunu söylerken yüz ifadeleri, ses tonları izlenmeli, videoya alınmalıdır.Ne demek istediğimi açayım.............................Turgut Özal, yerel seçimleri 3 ay önceye almak için bir referandum düzenlemişti.O süreçte CHP'nin kampanyasını üstlenen Yorum Ajans, ilginç gazete ilanları yayımlıyordu.İlanların başlığı, "ÖZAL'A DERS VERİN" idi.Dikkat..."ÖZAL'A HAYIR DEYİN" yerine, "ÖZAL'A DERS VERİN..."Onlara bu nüansın nedenini sorduğumda şöyle bir açıklama yapmışlardı:"Bu kampanyayı hazırlamadan önce, toplumun nabzını tuttuk. Referanduma HAYIR oyu vermek eğiliminde olanların, bunu söylerken yüz ifadelerini de videoya aldık. Psikologlarla yorumladık. Seslerinde bir kaygı vardı. Şu kanıya vardık ki... HAYIR oyu kullanacak olanlar, HAYIR'lar çoğunlukta olursa, Özal hükümetinin düşebileceği kaygısındaydılar.Yani...3 ay için referanduma gidilmesini içlerine sindirememişlerdi.Bu yüzden Özal'a kızgındılar.Kızgınlıklarını HAYIR oyu kullanarak ortaya koymak istiyorlardı ama Anavatan'ın tek parti iktidarıyla yaşanan siyasi

Yazının Devamı