Zekâ testi

11 Ekim 2006

Asteriks Obeliks sayfalarında da sık sık bununla dalga geçilir............................Fransız psikolojisini yansıtan örnekler vereyim...Fransa'nın bürokrasi yapısında Dışişleri Bakanlığı, gençlerin en az ilgi duydukları kuruluştur. "Dünyanın en güzel şehri Paris'te yaşamak şansını neden ıskalayalım" derler. Yerkürenin başka coğrafyalarını turist olarak gezmeyi tercih ederler. Sokaktaki Fransıza göre ülkesi, dünyanın en güzelidir. Paris ışık şehridir, eşi yoktur. (O kadar ki... II. Dünya Savaşı'nda bu kentin bombalanarak tahrip olması riskine karşı Almanlara teslim olmuşlardır.)Örneklere devam...Sokaktaki Fransıza göre, ülkesi, dünya uygarlığının merkezidir. Kültür ve sanatın doruğudur. Başta yemek ve şarap olmak üzere yaşam kalitesinin en yüksek düzeyde paylaşıldığı coğrafyadır.Ve... Sokaktaki Fransız kendini, dünyanın en entelektüel toplumunun bireyi olarak algılar...........................İşte böyle bir profil çizen Fransız için en büyük hakaret kendisine "aptal" denmesidir.Zekâsından kuşku duyulmasıdır.O kadar ki... Doğrudan ve yalın olarak "aptal" demezler... "Bir tür aptal" söylemini kullanırlar...........................Ermenilere soykırımı inkâr etmeyi cezalandıran

Yazının Devamı

Sağduyu zamanı

10 Ekim 2006

Daha sonra Senato'da oylanması, orada da kabul edilirse Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması gerekiyor. Senato'da "Ermeni lobisi" çok güçlü değil. Gündeme alınması da ertelenebilir. Cumhurbaşkanı Chirac'ın -kullanacağı pek sanılmasa da- "VETO" yetkisi var.Ve...Bütün bu aşamalardan sonra, yasanın, Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi, orada iptal yolu açık. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı ve Senato Başkanı ya da 60 parlamenterin imzasıyla yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmak mümkün.Türkiye lobisi bu 60 parlamenteri bulacak güçtedir.Yani...Elbette, Türkiye ciddi tepki koymalı ama amacını aşan abartılarla ve çelişkili tavırlarla değil........................Örneğin...TBMM gündeminde olan "Fransa'nın Cezayir'de soykırım yaptığı ve bunu inkâr etmeyi suç sayan" yasa teklifinin kabul edilmesi...Türkiye, Birleşmiş Milletler'de Cezayir'le ilgili oylamada "karşı oy" kullanmıştı. Cezayir kamuoyu yıllarca Türkiye'nin bu "tek oyu"nu içine sindiremedi. "Türkiye, ancak, Fransa'da sıkıştığı zaman mı Cezayir'i hatırlıyor" sorgulamasına hazır mıyız?Ayrıca...Türkiye, Fransa'da oylanacak olan "Ermeni soykırımını inkâr etmeyi suç sayan" yasaya hangi gerekçelerle karşı çıkıyor?"Söz

Yazının Devamı

Acı veriyor

8 Ekim 2006

O filmler, dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'e de gösterilmişti.Atatürk, pul koleksiyonu için Roosevelt'e Türk posta pulları gönderiyordu.Başkan Roosevelt, Atatürk'e yazdığı teşekkür mektubunda "Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nı Ülkü'yle oynarken gösteren filmleri seyretmekten hoşnutluk duyduğunu" da yazmıştı.Atatürk'ün yabancı liderlere "yeni Türk kimliğini göstermek" isteğini tarihten bu yapraklar yansıtıyor.2006 sonbaharının "Türkiye zirvesi Beyaz Saray'da" görüntüleri medyada yayımlandı.Atatürk'ün 72 yıl önce tanıtmaya çalıştığı "yeni Türkler" imajıyla örtüşüyor muydu?........................Atatürk, çağının Müslüman liderlerine de örnek olmayı ve onlara bir vizyon çizmeyi "işlev" olarak benimsemişti.Afganistan Kralı Emanullah Han, 1928'de Ankara'da konuk olmuştu. Dönüşünden itibaren Atatürk'ün bir takipçisi haline gelmişti.Irak Kralı Faysal, Ürdün Emiri Abdullah ve İran Şahı Pehlevi de öyle.Atatürk'ün modernleşme çizgisini uygulamaya çalıştılar. Ancak "laik devlet"e geçemedikleri için zaman içinde "irtica" onları yedi.Mısır'ın eski devlet başkanı Enver Sedat'ın daha ilk gençlik yıllarından itibaren odasında Atatürk'ün fotoğrafı vardı.Enver Sedat, "Atatürk'ün yaptıklarından

Yazının Devamı

Atatürk / Anatürk

7 Ekim 2006

Bu dil sürçmesi belki de bilinç dışı bir gerçekle bağlantılıydı."Psikanaliz"de karizmatik liderlerin, onları izleyenler tarafından hem baba, hem de anne olarak algılandıkları hakkında pek çok bilgi var. (*)...................Atatürk, sabahın alacakaranlığında daha çocukluk arkadaşı Nuri Conker'le at binerdi. Bugün "Anıtkabir"in bulunduğu çıplak tepeye giderlerdi, atlarının sırtında soluklanırlardı. Oradan güneşin Hüseyin Gazi sırtlarından doğuşu çok güzeldir.Acaba o tepeye gömüleceğini hiç aklından geçirmiş miydi?...................Küçük Mustafa'nın daha önce doğan kardeşleri hep ölüyordu. Bunlardan Ahmet'in cesedi kıyıya ya da dereye yakın bir yere gömülmüştü.O gece mezarı sel basmış ve ceset gömüldüğü yerden çıkmıştı. Cesedi yabani hayvanlar paramparça etmişti.Küçük Mustafa, ölen kardeşlerinin kaderini yaşamaktan ve kronik bir şekilde yas tutmakta olan bir anneye sahip olmaktan kendini korumak amacıyla "kendi iç gücüne" dönmüştü.Çocuk zeki ise, kendi iç gücüne dönüş "erken olgunlaşma" ile sonuçlanır. "Özgüven" kişiliği oluşur.Mustafa Kemal, travma geçiren ulusların, toplulukların "Şimdi biz kimiz?" sorusuna yanıt olarak "özgüven" kişiliğini ulusuna da yansıtmıştır.Ulusu

Yazının Devamı

25 yaş

6 Ekim 2006

Bir gece onlar rakılanırken, gazeteci ağabeylerden biri "Oktay kardeşimiz bugün kürsüde uzun uzun seçilme yaşının 25'e inmesini savundu" dedi. Diğeri, "O kardeşimiz 26 yaşındadır, kendine seçilme yolunu açıyor" diye yanıt verdi.Oktay Ekşi'yi bir süre kazanda kaynattılar.Bu anının belleğimde kalmasının başlıca nedeni, sanıyorum "Ekşi" soyadıydı. Garip gelmişti... Sanki benim soyadım acayip değilmiş gibi...Konuştukları sözcüklerin bir ikisi belki değişikti ama anlamı ve iğnelemesi yansıttığım havadaydı.Sonraları değerlendirdim. Henüz 20'li yaşlarda genç bir gazeteci olan Oktay Ekşi'nin Türkiye'nin yeni Anayasa'sını hazırlamak ve ülkeyi seçime götürmek üzere kurulan Kurucu Meclis'e, Ankara Gazeteciler Cemiyeti kontenjanından üye seçilmiş olmasını kıskanmış olabilirlerdi.Bunca yaşlı başlı okkalı isim varken, henüz 26 yaşında bir gencin yeni parlamento binasında bu ağırlıklı durumunu içlerine sindirememişlerdi herhalde...Yıl 1962 idi... Aradan 44 yıl geçti. Neredeyse yarım yüzyıl...O zamandan bu yana bir yılan hikâyesidir. "Seçilme yaşının 25 yaşa indirilmesi" zaman zaman gündeme gelir ama orada kalır............................Bu kez gerçekleşecek gibi görünüyor.Ankara'dan, AKP'nin

Yazının Devamı

Temel çelişki

5 Ekim 2006

Kayıtlara göre Haçlı Seferleri sırasında Aslan Yürekli lakaplı İngiltere Kralı Richard tarafından, Kıbrıs, Kudüs'ten dışlandığı için kendine yurt arayan eski Kral Guy de Lusignan'a satılıyor. Bu parayla Haçlı Seferleri'ne finansman katkısı sağlanıyor. Yıl 1189...Lusignan hanedanı böylece 300 yıl Kıbrıs Adası'nı yönetiyor. Sonrası... Kıbrıs, Venedikliler tarafından ele geçirilince aile önce Sakız Adası'na göçüyor. Ardından İzmir'e... Lusignan ailesi, yüzyıllarca İzmir'de daha çok Mirri'ler adıyla tanınıyor. Baba Lusignan 1960 yılına kadar Türkiye'de kalmış. Sonra... Belçika'ya göçmüş.AB'ye uluslararası memur olarak girmiş. AB'nin genişlemeden sorumlu bölümünün Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya masasını yönetmiş. Artık, emekli. Onun görevine de yıllar sonra oğlu Alessandro Mirri di Lusignan gelmiş. Baba gibi oğul da sıkı bir Türkiye dostu idi. Kısa süre önce AB'nin Fas temsilciliğine atandı. Ne yazık ki Fas'ta eşiyle birlikte öldürüldü. Geride dört çocuk bıraktı................................Onun anısına saygı gereği öyküsünü bir kez daha yazdım. Ancak güncel tarafı da var.................................TÜSİAD'ın Brüksel temsilcisi Bahadır Kaleağası şöyle yazmış:"Alessandro

Yazının Devamı

1. yıl kavşağı

4 Ekim 2006

1 yıl öncesinden bugün hangi alanda daha iyi görüntü verebiliyor Türkiye?Özgürlükler mi?Sivil irade-asker ilişkileri mi?Din-siyaset sarmalı mı?İrtica kaygılarının yoğunlaşması ve yaygınlaşması mı?PKK terörü mü?Geleceğe dönük beklentiler mi?AB'ye tam üyelikten 1 yıl öncesine göre daha yakın mıyız... Yoksa daha uzak mı? AB ile diyalogda geride kalan 1 yıl iyi mi değerlendirildi... Patinajla mı geçti? Batı'ya mı yöneldik... Arap siyasetine, ticaretine, sermayesine mi?........................Siyasi iktidar "iki el bir baş için" deyip şu görüntüleri düşünmeli ve kendine "dev aynasında" değil, "boy aynasında" bir bakmalıdır. Hem de iyice...........................Dün Brüksel'de 1. yıldönümü için etkinlikler düzenlenmişti.Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı ve Bülent Eczacıbaşı'nın konuştuğu bir basın toplantısı... Ara Güler'in fotoğraf sergisi... Borusan Orkestrası'ndan konser...Basın toplantısında sorulardan bazıları, Türkiye'de sivil siyasi irade ile asker arasındaki ilişkilerdi.İngiltere'nin eski dışişleri bakanı Jack Straw, "Elbette her şeyin yerli yerinde olduğunu söyleyemeyiz. Öyle olsun diye bir süreç yaşanıyor. Her şey yerli yerinde olsaydı zaten

Yazının Devamı

Şaziye ve Antalya

26 Eylül 2006

Altın Portakal Film Festivali, VIP konukları taşımak üzere 25 Mercedes araçlık bir filoyu temsilen anlaşma imzalamış. Bu araçların 10'u kendisine ait.Şaziye liseyi bitirmiş, yüksek eğitim almak yerine hayat okulunu seçmiş.Çalışmaya, THY'de yer hizmetlisi olarak başlamış.Sonra... Lara'da bir "oto-kuaförü" açmış. Bu otomobil yıkama işi iyi tutmuş. Ardından kafasına VIP taşıma işini koymuş. Sıfır kilometre Mercedes yük taşıma aracını yatak olan koltuklar, buzdolabı, televizyon, yer halısıyla konforlu bir "mobil salon" haline getirmiş.Direksiyona da kendi geçmiş.Birinci aracı, ikinci ve üçüncü izlemiş. 7 taneyi de kiralamış. 10 "mobil salonlu" Mercedes'ten oluşan kendi adına bir filosu var.Antalya'ya gelen dünya ünlülerine Şaziye Kocademir taşıma hizmeti veriyor.Kimlere şoförlük yapmamış ki... Örneğin... Paris Hilton'a...Konuşkan, tatlı dilli bir genç kadın."Peki... Şoförler valiz taşıyor, sen kaldırabilir misin o valizleri?" diye soruyorum.Gülerek, "Tabii kaldırıyorum da, taşıyorum da" cevabını veriyor.Valiz çok ağır olursa, dizine dayayarak destek alıyormuş.Şoförlerle de, trafik polisleriyle de arası iyi.Yolda bazı maganda sürücüler onu kadın görüp aracını sıkıştırmaya kalkarsa, onu

Yazının Devamı