K. Irak olmadı, Lübnan'a...

20 Ağustos 2006

Bu sorunun cevabını Başbakan Erdoğan şöyle veriyor:"Türkiye bölgede aktif olmalıdır..." Ve gözlerimize, kulaklarımıza inanmakta çok zorlandığımız bir "alternatif tarih" izahında bulunuyor: "Irak'ta görev alsaydık, söz sahibi olurduk. Kontrolü elde tutardık. Tezkere geçseydi, PKK Kuzey Irak'ta bu kadar olamazdı. Irak'ta bu kadar kan dökülmezdi.".......................Oysa... Başbakan Erdoğan ve AKP kurmayları, tezkerenin reddedilme sürecinden sonra "bunun ne kadar doğru ve onurlu bir dış politika tavrı olduğunu, Türkiye'nin saygınlığını ve bölgede etkinliğini artırdığını" her vesileyle söylemişlerdi/vurgulamışlardı.Peki hangisi gerçek düşünceleri?.......................Tezkere olayının arkasındaki bazı gerçekler henüz yeterince açıklanmadı.Şöyle ki:1) 1 Mart tezkeresinin Meclis'ten geçmesi, AKP'nin politikasıydı.ABD'ye güvenceler verilmiş olmalıydı ki, adamlar, Irak'a karşı savaşın Türkiye'den girerek başlatılması için Mersin Limanı'nı askeri lojistik indirimi amacıyla genişlettiler, onardılar, gemilerini getirdiler, bir kısım malzemeyi karaya çıkardılar. Aylarca yığınak yaptılar.Güneydoğu'da üsler kurmak için çok sayıda taşınmaz kiraladılar, "arazi ve bina sahiplerinin fiyatları

Yazının Devamı

Ben Oxford'dayken... (1)

18 Ağustos 2006

Bazı binaları 800 yıllık bu üniversite kasabası, gerçekten heyecan verici........................Önce otelimizden başlayalım...Mal Maison Oteli, 1160 yılında hapishane olarak yapılmış. 2005'te otele dönüştürülmüş.Odalarımız, yan yana iki hücrenin birleşmesiyle oluşmuş.Bir sonraki hücre de ara kapıyla geçilen banyo.Tavana yakın küçük pencerelerde hâlâ orijinal demir parmaklıklar var.Odamın/hücremin giriş kapısı; alçak, dar ve som demir.Yemek verilmesi ve içeriyi gözlemek için dışarıdan açılır kapanır sürgülü aralıklar aynen korunmuş.Alt katlarda bazı hücreler eski haliyle müşterilere gösteriliyor.İşkence odaları da iliklerimize kadar ürpertti.Oxford bilim şehri. Bu hapishaneye de, yüz yıllar boyu, dini inançlara ters düşen bilimsel gerçekleri savundukları gerekçesiyle, üniversite profesörlerini atarlarmış.Aydınların, her yerde yazgıları bu.Yemekleri güzeldi. Viskileri, şarapları kaliteliydi ama damak tadına karşın uzun süre uyuyamadım. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte uyandım. Kafamda, "Acaba bu hücrede kimler yattı yıllarca?" sorusu rahatsız ediciydi.........................İbrahim Tatlıses'in "Urfa'da Oxford vardı da biz mi gitmedik?" kara mizahının eksenindeki Oxford

Yazının Devamı

Bütün kanlar kırmızıdır

16 Ağustos 2006

El çantalarımız yanımızdaydı.Cep telefonlarımız yanımızdaydı.Olağan "X-Ray" kapılarından geçtik.Birkaç bildik soru...O kadar.Sadece çantalarda veya üstümüzde "sıvı" yasaktı. Kısacası... İngiltere'ye giderken sorun yok. İniş ve dönüş için gözlemlerimi ayrıca yazarım...........................Ancak ilk izlenimim şöyle:Ünlü "İngiliz soğukkanlılığı" bu son tehdit psikolojisinin de üstüne çıkmış.Blair'ın, halkına, "Hiçbir terör saldırısı veya tehdidi, bizim yaşam tarzımızı değiştiremez" söylemi, İngiliz ulusunun özelliğini yansıtıyor.İkinci Dünya Savaşı yıllarında Alman uçakları Londra'yı bombalarken, kent halkı hâlâ "5 çayı" geleneğini sürdürüyordu.Bizim hostesler de "mimlenmiş" bir BA'nın kuşku yüklü seferinde değil, sanki sıradan bir uçuştalar... Öylesine sakin ve doğal.............................Asıl tedirgin olan biz, -İngiliz olmayan- yolcularız galiba.Diken üzerinde oturur gibiyiz...........................Psikolojideki, "korkunun kaynağına yönelmek hali" sürekli üzerimde. Beynimin "arama motoru" çalışıyor ve okumak için bu "terör kodlarını" yansıtan yazılarda fren yapıyor...........................İşte bunlardan biri...Konu, Başkan Bush'un "köktenci İslam faşistler"

Yazının Devamı

Sandık efsaneleri (1)

12 Ağustos 2006

AKP, eylülde bir yasayla, bağımsızlara da baraj getirerek bu planı kırmak kararında görünüyor. Çok yanlış. Zaten seçmenin yarısı parlamentoda temsil edilmiyor.Katılan seçmenin yüzde 25'i kadar oy alan AKP, parlamentoda 3'te 2 çoğunluğa sahip. Bir de bağımsızların önü kesilirse, "temsilde adalet" ilkesi tümüyle pratiğini yitirmiş olacaktır.DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın bağımsız aday olarak milletvekili seçilmiş olması "kalitatif" ölçüdür. Sayısal, yani, "kantitatif" örneklerden de birini yansıtayım:2002 seçimlerinde Diyarbakır'da AKP 67 bin oy aldı. CHP 25 bin, DSP 48 bin...DEHAP (DTP'nin büyükbabası) ise, 226 bin oy... Diğer partilerin tümünden fazla... Ve 10 Diyarbakır milletvekilliğinden 1'ini bile alamadığı gibi, böyle bir dizi yüksek oy aldığı seçim çevrelerine rağmen Ankara'ya tek milletvekili gönderemedi.Çünkü... Türkiye genelindeki yüzde 10 barajını aşamamıştı.Önümüzdeki seçimde, bu handikapı, kuvvetli olduğu seçim yörelerinde 2'şer adayını bağımsız seçtirerek aşmak istiyor.Adaylarından biri kadın, diğeri erkek olacak. Kadın seçmenlere "kadın adaya", erkek seçmenlere "erkek adaya" oy vermeleri söylenecek.40 dolaylarında milletvekili seçtirerek grup kurmayı amaçlıyor

Yazının Devamı

Çağın vebası

11 Ağustos 2006

"Dünyanın en iyisi" şöhretini kanıtladı. Uzun süredir El Kaide'den ses getirecek bir eylem bekleniyordu.Fakat... Alınan duyumlara göre, bu öyle bir büyüklükte olmalıydı ki, 11 Eylül saldırısının gölgesinde kalmasın.Onu da aşsın.Böyle bir hedefe odaklanmak, El Kaide'yi zorluyordu.Büyüklükte ve sofistike yapılanmada, İkiz Kuleleri ve Pentagon'u vuran, bunu canlı çekimle TV ekranlarından tüm dünyaya yayan, 11 Eylül'ü aşacak eylem ne olabilirdi?.............................Bu sorunun cevaplarından en kaygı duyulanı; "nükleer saldırı"dır.Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra nükleer taktik silah stokları uzun süre denetim dışı kalmıştı.Ukrayna'da bazı stokların kapılarının dahi asma kilitle kapandığını, ABD'li uzmanlar dehşet içinde görmüşlerdi.Rusya ekonomisinin felaket halde olduğu yıllardı.Küresel tehdit taşıyan bu denetimsiz ve korumasız nükleer silahları, güvenli yerlere taşımak ve korumaya almak için ABD bütçesinden Rusya'ya ciddi kaynak aktarılmıştı ve bu bağlamda Amerikalı uzmanlar, Sovyetler Birliği'ne ait silah stoklarını görebilmişlerdi.Stokların yüzde 98'i "büyük başarı" diye nitelenerek korumaya alınabildi.Geriye kalan yüzde 2'nin akıbeti bilinmiyor."Sayım hatası

Yazının Devamı

ABD'nin tası, tarağı...

10 Ağustos 2006

Şöyle ki...1) İsrail'de ilk kez yönetimde ağırlık sivillerin elindedir.Oysa... İsrail, son Olmert hükümetine kadar 'savaş kahramanlarının' damgasını vurduğu kadrolarla oluşuyordu.Olmert hükümeti ise, hem Batı Şeria'dan çekilme planı, hem "sivil" dokularıyla, ulus için "güvenlik" kuşkuları vermiştir.Hamas'ın, bir İsrailli askeri kaçırması, Hizbullah'ın 7 İsrail askerini öldürüp ikisini de kaçırması olayları üzerine İsrail'in "kantarın topuzunu çok kaçırmış" gibi görünen şiddeti, bir bakıma iç kamuoyuna dönük bir politikadır.İsrail'in hâlâ "güveni sağlayabilir" ve düşmanlara karşı "caydırıcı" bir hükümetle yönetildiği kanıtlanmak isteniyor...........................2) Hükümet, "askerlerinin kaçırılmasını" bahane ederek, birer "tehdit ahtapotu" olarak adlandırdığı Hamas'ın ve Hizbullah'ın kollarını budamayı hedeflemiştir.Suriye'yi zaten "ABD sopasıyla sindirilmiş" olarak görmekte.Böylece olası bir ABD-İran çatışmasında, radikal İslam terör örgütleri aracılığıyla, alevlerin kendi topraklarına sıçramayacağı tampon bölgeler oluşması da planın bir parçası.............................3) İsrail, Hamas'ın kolunu kanadını iyice kırdı.Hamas'ın askeri bölümüne, siyasi lider Meşal bile söz

Yazının Devamı

Alize

9 Ağustos 2006

Rehin Suudi büyüğü, İstanbul'da Adapazarlı bir Çerkez aileden kız aldı. Çocuklarından birine İffet adını koydular.Yıllar sonra İffet Hanım, Suudi Kralı Faysal'ın eşi oldu.Bu evlilikten doğan Prens Suud el Faysal, Suudi Arabistan'ın halen Dışişleri Bakanı'dır.......................Özellikle otoriter rejimlerde, dış ilişkiler, hatta, iç politika, devletin başındakilerin psikolojik yapıları gölgesinde oluşur.Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin de uzun süredir "sıcak" olmayışında bu etkinin izleri yadsınamaz.Türklere daha yakın olan sülale, "Haşimiler"dir.Hicaz Emiri Şerif Hüseyin'i, İngiliz ve Fransızlar Osmanlı'ya karşı isyan ettirirken, ona, kurulacak büyük Arabistan'ın krallığını vaat etmişlerdi. Sözlerini tutmadılar.Ürdün'ü teselli payı olarak verdiler.Bütün bu nedenlerle Suudi Arabistan'da yabancılara kuşkuyla bakılır.Riyad'da görev yapmış bilge bir diplomatın söylemiyle, "Suudiler yabancılara güvenmezler. Türkiye için ise, iki kere düşünürler."......................Özal döneminde Ankara ile Riyad'ın -ihtiyatlı adımlarla da olsa- yakınlaştıkları söylenebilir.Buna, o sıralarda İslam Kalkınma Bankası İcra Kurulu Üyesi olan Korkut Özal'ın oluşturduğu hava da katkı

Yazının Devamı

Galibi olmayan...

8 Ağustos 2006

Böyle bir olasılık giderek daha yoğun konuşulmakta ve savaş alevlerinin bir anda tüm Ortadoğu'yu sarabileceğinden kaygı duyulmakta.Çünkü... İsrail istihbarat servisi, Nasrallah'ın Hizbullah'ı İran Büyükelçiliği'nden yönettiğini saptarsa, neler olabileceğini tahmin etmek zor değil.Büyükelçiliği bombalamak, bunlardan en korkulanı...Büyükelçilikler, temsil ettikleri devletlerin toprakları sayıldığı için, saldırı İran'a yapılmış sayılır ve Tahran, hiç kimse kuşku duymasın ki İsrail'e silahla cevap verir.İsrail-İran savaşı bir anda içine Suriye'yi de çekerek Ortadoğu haritasını, tümüyle yangın coğrafyasına dönüştürür.Şimdilerde uzmanlar, bir süre kaybolduktan sonra El-Cezire televizyonundaki 1 buçuk saatlik programla yeniden ortaya çıkan Nasrallah'ın konuştuğu yerin detaylarına yoğunlaşmış bulunuyorlar.İran Büyükelçiliği'nin iç yapısındaki bir boya, bir duvar çatlağı, bir pencere pervazı, bir mobilyadan ve diğer ayrıntılardan "kanıt" aranmakta.Dileriz olmasın/bulunmasın..............................Çocukların, kadınların can verdiği bu asimetrik "kirli savaş" sürecek gibi görünüyor."Kirli savaş" deyimi ilk kez Vietnam için kullanılmıştı.Söylemin sahibi, Le Monde gazetesinin eski genel

Yazının Devamı