Farkı fark etmek

6 Temmuz 2006

İstanbul'da Avusturya Lisesi'ni bitirdikten sonra Almanya'ya gitti ve mimaride doruklara tırmandı.Almanya'da 115 bin mimar var. Onlar arasından sıyrılarak bir dizi önemli yarışmada projelerini seçtirmek ve büyük bir mimari büronun kurucusu olmak önemlidir.Dünya üçüncülüğü için karşılaşma, Stuttgart Stadı'nda olacak.Kendi imzasını taşıyan stadyumun sıralarında o, maçı izleyecek.................................İtalya-Almanya maçını bir grup, televizyondan birlikte izledik.Mete Arat, daha başında "Bilesiniz ki, ben Almanya'yı tutuyorum" dedi.Kimimiz de "İtalya kazansın" istiyorduk.Koltuklara gömüldük. Ayaklarımızı puflara uzattık. Ellerimizde buz gibi biralar... Önümüzde, köprüden adalara, Topkapı'ya geniş açılı şıkır şıkır İstanbul manzarasını fon aldık. Televizyona odaklandık................................Mete Arat, Almanya'da yaşayan Türklerin tutumuna örnekti.Almanya'yı destekliyordu.Futboldan da iyi anlıyor.O nedenle sohbeti daha da keyifliydi.Maç boyu, bir yandan da onun Almanya Milli Takımı için gözlemlerini dinliyorduk.Örneğin... Almanya'nın Teknik Direktörü Juergen Klinsmann'ın aslında ABD'de yaşadığı...Juergen Klinsmann, bütün yaşlıları saf dışı bırakmış. Tamamen

Yazının Devamı

Zidane ve Türkiye

5 Temmuz 2006

Uzun uzun konuşuyorlar.Her önemli maç öncesi ve sonrası Cumhurbaşkanı'nın "iyi dilekleri" ve "tebrikleri" teknik direktör aracılığıyla Fransa millilerine iletiliyor.Chirac, daha Dünya Kupası öncesinde bu konuyu "öncelikli işler" arasına almıştı.Bir süredir "tembel pabuçlar" olarak anılan ve "artık yaşlandığı" gerekçesiyle milli takımda yer almaması bile istenen Zinedine Zidane'ın oynaması için telkinlerde bulunmuştu."Zidane'a inanıyorum" demişti...............................Zidane, öyle oyunlar çıkarmakta ki, Fransa futbolunun "guru"su haline gelmekte. Şu sıralar Fransa'nın en prestijli ismi.Bir süredir sokaktaki Fransız, "çöküyoruz" sendromunda.Küresel politikada, hatta kurucusu olduğu AB'de Fransa'nın eski ağırlığının kalmadığını hissediyor.Ekonomide, teknolojide Fransa gerilerde.Böyle bir ortamda Zinedine Zidane'ın kaptanlığını yaptığı Fransa Milli Takımı psikolojik doping etkisi yaparak moral grafiğini tırmandırmaya başladı.Fransa yurttaşı, Dünya Kupası'nda başarılarla "Daha ölmedik, Fransa büyüktür" diyebiliyor...............................Dahası...Bir Cezayir göçmeni Müslüman olan Zinedine Zidane, Fransızların "Zuzu" diye andıkları bu 35 yaşındaki muhteşem futbolcu, Fransa

Yazının Devamı

Kıbrıs'ta patinaj

4 Temmuz 2006

Birincisi... Bülent Ecevit'in zaten bazı "iletişim kanallarını açtığı" ama bunun "yaşama dönüş" olarak o gün açıklanacağı...Diğerini ise yazmak istemiyorum... 19 Temmuz, Türkiye'nin Barış Harekâtı'nın yıldönümüdür.Dönemin başbakanı Ecevit o gün "Kıbrıs Fatihi" unvanını kazanmıştır.Türkiye bir bayram yerine dönüşmüştü..............................Ancak...O günden başlayarak Kıbrıs, Türkiye dış politikasının endekslendiği bir sorundur.Önce ABD'nin koyduğu ambargo nedeniyle Ankara-Washington arasında buzullar oluşmuştu.Şimdi de... Türkiye-AB arasında soğuk iklim kuşağı hissediliyor.AB, "Türkiye limanlarının Kıbrıs Rumlarına açılması, aksi halde, tam üyelik görüşmelerinin askıya alınacağı" yolunda buram buram tehdit kokan söylemlerle bastırıyor.Ankara ise bunlara bazen "sağduyu" ile "serinkanlı" bir "duruş" koyuyor.Bazen de, "Artık Kıbrıs'ta ödün vermeyiz. Görüşmeler askıya alınırsa da alınır" diye "rest" çekiyor................................Açıkçası...Önümüzdeki yıl BM Genel Sekreterliği'nden ayrılacak olan Annan'ın planına bağlanmış "BM platformunda çözüm" artık geçerli değil.Ama...Çözüm yokluğunda "serinkanlı" duruşla "rest" politikaları, oyunda, duruma göre oynanan kartlar...Bir

Yazının Devamı

Yaşamın CEO'su

2 Temmuz 2006

Bu deyimi bir yerlerde mi okudum?.. Yoksa ben mi ürettim... Bilemiyorum.Bazen hafızam "alacakaranlık" oluyor.Ama... Hangisi olursa olsun "yaşamının efendisi olmak" önemli... Veya kendimizi "yaşamımızın efendisi" olarak hissettiğimiz bazı zaman parantezleri... O parantezlerin süresi ne denli uzatılabilirse, o kadar güzel.İçimizdeki CEO, kaprislidir. Her zaman aynı şeyle mutlu olmaz. Bazen müzik, bazen kitap, bazen mesleki başarı... bazen alkış ve saygı... bazen sevgi... bazen aşk/sevişme... bazen dostlar... bazen yalnızlık... bazen alıp başını bir yerlere gitmek... bazen evden hiç çıkmamak... bazen spor... bazen futbol maçı (tercihim GS)? bazen yemek... bazen içki ve tütün... bazen doğa... bazen bar, bazen meyhane... bazen yardım edebilmek... bazen dost uzanan bir yardım eli.......... değişir.Hepsinin ortak paydası, birlikte yaşamak istediğinle paylaşmak (yalnızlık da paylaşılır)...................................Derinlere daldık, ağırlık atıp yüzeye çıkalım...Birkaç hafta önce "korkunun mutluluğunu" yaşadım. Sanıyorum... "Mutluluk" tanımlarından biri de "kişinin, kendi yaşamının CEO'su olması..." O parantezin de CEO'su bendim. Kurtköy'deki yarış pistinde "Formula 1" yarış

Yazının Devamı

Nafile turlar

1 Temmuz 2006

.........................Bu "mantık" dokusunu ilk kez merhum Vehbi Koç'tan dinlemiştim.Çalışanlarına bir genelge yayımlamıştı. Şöyle yazmıştı: "Sahip olduğunuzu düşündüğünüz bütün değerlere, rakamla 1'den 100'e kadar notlar verin. Mesleki başarınıza 99... Eşinize 99... Çocuklarınıza 99... Ailenize 90... Dostlarınıza, arkadaşlarınıza 80... vs.Hepsini toplayın, yüksek bir rakam elde edeceksiniz. Bu sizin değerlerinizin toplamıdır. Ama baş tarafına -sıfır- koyun ve toplam rakamla çarpın. Bir anda hepsi 'sıfırlanır.'İşte o, 'sağlık notunuzdur.'Sağlığınız yoksa, bütün değerleriniz de sizin için sıfırlanabilir."Vehbi Bey bilge adamdı.Çalışanlarını her yıl "check-up"tan geçirtmek "kurumsal uygulaması", ilk kez Koç topluluğunda başlatılmıştır..........................Bir siyaset hareketinin içinde yer alanların notları ne denli yüksek olursa olsun, eğer hareketi başlatanın notu "sıfır" ise, durum ümitsizdir..........................Sayın Rahşan Ecevit'e insani değerler olarak, kişilik olarak "sıfır" diyorum sanılmasın. Böyle bir şey, ne benim insani değer anlayışımda yer bulur, ne de bu yetkinlikte olduğumu söyleyebilirim.Yaklaşımım sadece Sayın Rahşan Ecevit'in siyasetteki ağırlığının

Yazının Devamı

Düğmedeki parmak izi

27 Haziran 2006

Mehmet Barlas SABAH'taki başyazısında, "AKP'ye karşı düğmeye mi basıldı" kuşkusunu yansıttı. "Düğmede Washington'dan parmak izleri" olasılığına işaret etti. Barlas, "komplo teorilerine inanmadığı halde kendisinin de böyle bir yazı yazdığını" belirtti.Onun kuşkuları, altı çizilerek okunmalıdır...............................Bir ekleme yapayım...ABD'nin son Irak savaşı eksenli "KOBRA 2" adlı kitaptan bir alıntı sunayım... Netameli 1 Mart tezkeresinin TBMM'den geçmemesi üzerine "kapalı kapılar ardında Washington" tepkilerini yansıtan söylem şöyle:"Türkiye, milyarlarca dolarlık ABD yardımını bırakmak zorunda kalacak. Washington geri çekilmeli. Bunun bedelini bırakın Türk ekonomisine, para piyasaları ödetsin." Yani "geri çekilsin" derken, "ABD, artık, Türkiye ekonomisinin arkasında durmasın, Türkiye ekonomisine bileti, para piyasalarına kestirtsin" mesajını veriyor. Bunu söyleyen ABD Başkan Yardımcısı Cheney'nin "şahin" kurmaylarından Scooter Libby... (*)"Faizlerin yukarıya, dolar ve borsanın aşağıya TSUNAMİ dalgaları, acaba okyanus ötesinden mi üfleniyor" sorusu, bu söylemle de yorumlanmalı."Kobra 2"deki General Frank'ın 1 Mart tezkeresi TBMM'den geçmeyince, "Türkleri s... Ailelerini

Yazının Devamı

Çankaya dosyası (1)

24 Haziran 2006

O bakan kimdi?.. Ve neden böyle bir senaryo uygulandı?Türkiye'nin siyaset tarihinde kilometre taşı olan ve "siyaset-kışla" ilişkilerine ışık tutan bu olayı anlatayım.................................12 Mart 1971'de Komutanlar Muhtırası'yla Süleyman Demirel'in Başbakan olduğu AP hükümeti düşürülmüştür.Nihat Erim, Ferit Melen hükümetlerinden sonra Naim Talu hükümeti görevdedir.Türkiye'nin gündeminde o zaman da cumhurbaşkanı seçimi "bunalım" maddesidir.Org. Faruk Gürler, Genelkurmay Başkanlığı'ndan istifa etmiş, aynı gün Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay tarafından kontenjan senatörü yapılmıştır.Beklenti, Gürler'in 1 gün sonra görev süresi dolan Sunay'ın yerine cumhurbaşkanı seçilmesidir. Daha önceden aralarında pek çok AP milletvekilinin de bulunduğu her partiden milletvekili tarafından imzalanmış "oy verme taahhütleri" Genelkurmay Başkanlığı'ndaki kasadadır.Ayrıca...Dinleyici ve protokol localarını dolduran generaller, Gürler'in "destekçisi" bir görüntü vermektedir. Havada jetler uçmaktadır.Ama...Bütün bunlara karşın TBMM'de Gürler'i seçecek sayıda oy, sandıktan çıkmamıştır.Org. Gürler'in, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Batur'a verdiği sözü tutmaması nedeniyle komutanlar arasında çatlak

Yazının Devamı

Haybeden değil

23 Haziran 2006

O da sadece AKP'de var. Bir anı... 1964'te siyaset karışıktır. Dönemin Cumhurbaşkanı Gürsel, Çankaya Köşkü'nde liderleri bir yuvarlak masa etrafında toplar.Oradan bir sonuç çıkmasını ister.dönemin koalisyon hükümetinin başbakanı İsmet İnönü'dür.Cumhurbaşkanı Gürsel'e "Sonucun alınacağı yer burası değil, Meclis'tir" der."Çankaya Köşkü'nün girişimi, orada söner..."Sonrasını 9. Cumhurbaşkanı Demirel'den dinlemiştim.Özetle yansıtayım..."Daha yeni AP Genel Başkanı seçilmiştim. Henüz 39 yaşındaydım. Toplantıdan çıktıktan sonra beraberimde gelen parti yöneticisi arkadaşlarıma, 'Otomobillere binmeyelim, Çankaya'dan yürüyerek inelim' dedim. Sonra... Paşa haklı. Hükümet Çankaya'da kurulmuyor ki, Çankaya'da düşsün. Paşa, 'Bulun Meclis'e gerekli sayıyı, hükümeti düşürün, burada boş laf konuşmayın' diyor.'Yapacağımız iş, hükümeti düşürecek ve yenisini kuracak sayıyı Meclis'te bulmaktır' diye noktayı koydum."...............................Gerçekten, Demirel yamalı bohça bir koalisyon hükümeti için Meclis çoğunluğunu oluşturdu.İnönü hükümeti düştü. Ürgüplü'nün başbakan ve henüz milletvekili olmayan Demirel'in de başbakan yardımcılığı yaptığı hükümet kuruldu.1965'te Türkiye seçimlere gitti.

Yazının Devamı