Tanrı'nın gülümseyişi

11 Haziran 2006

Bu söylem Suna Kıraç'ın...Yazıya, bu söylemi izleyen satırların oluşturduğu paragrafla başlamayı düşünmüştüm...Vazgeçtim. İçimde, Suna Kıraç'ın "ÖMRÜMDEN UZUN İDEALLERİM VAR" adlı kitabının renk renk söylemlerini ve anılarını yansıtmak isteği ağır bastı.Zaten "yazan, yazıyı değil; yazı, yazanı" istediği yere götürür...Başlıyorum:- Ben, annemin sakin suları yerine, "babasının kızı" denilen fırtınalı bir denizde yaşadım.- Çocukluğumuz üç değişik evde geçti. Tanrı'ya şükürler olsun ki, o evlerde analı babalı, sıcacık bir aile ortamında mutlu büyüdük................................- Kolejde orta 2. sınıfta okuduğum yıl, yaz tatilinde Kadırga İlkokulu'na, gönüllü öğretmenlik yapmak için gittim. O okulda ülkemin yaşadığı sefaleti ve eğitimin içler acısı durumunu henüz çok küçük olmama rağmen bütün ağırlığı ile hissettim. (Bu deneyim, Suna Kıraç'ın yaşamında büyük etki yapmıştır. Koç Topluluğu'nun sosyal sorumluluk anlayışı içinde eğitim amaçlı vakıf çalışmalarında Suna Kıraç, merhum Vehbi Koç'un sağ koluydu. Daha sonra TEGV'nin kurucusu ve lokomotifiydi. Pera Müzesi, Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Vakfı ve şimdi kurulmakta olan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü ayrı yayın konuları

Yazının Devamı

1 Numaralı Tanık

10 Haziran 2006

En ufak tenkide bile tahammülsüz yapan "çevredir." Bunlardan iki örnek yansıtayım...Birincisi..."Milletvekili, seçildikten sonra bütün milletin vekili olunurmuş. Halkın tümünü temsil ederlermiş. Yok kardeşim ben bunu kabul etmiyorum. Ben Menderes'in milletvekilliyim ve emri sadece ondan alırım."Tabii milletin vekili böyle, siyasi partisinin liderini, başbakanını, milletin de üzerinde bir yere koyarsa, hazımsızlık kaçınılmaz olur.3-5-10-100 defa bu laflar tekrarlandığında artık liderler de buna inanmaya başlar.İkincisi...Bunu da bir milletvekili gene Adnan Menderes için söylemiş:"Arkadaşlar anlattılar beyim, Adnan Bey'in bir ta...ları varmış nah böyle..."Bunu yaparken de elleriyle tartıyor olmalı.Adamı sağlığında böyle gerçeklerden koparttılar. Merhum, idam edildikten sonra da onu her gece beyaz ata bindirip uçurtuyorlardı................................Geçmişten günümüze ibret mesajları veren bu satırları, sevgili Kurtul Altuğ'un (ağbim) "BİR NUMARALI TANIK" adlı kitabından yansıttım.Okurken gülümsüyordum. Onun yazı makinesi başındaki aşina görüntüsü, hafıza ekranıma geliverdi. Kitabı yeni çıktı. Bir dönem, satırlarından akıyor. Keyifle

Yazının Devamı

Amaaan petrol...

9 Haziran 2006

Azerbaycan Enerji Bakanı Profesör Mecit Kerimof ile Bakü'deki çalışma odasında 2 saat süren bir söyleşi yapmıştık."Enerji" gibi teknik bir konuyu nasıl da çok ilginç bir sohbet tepsisinde servis edebilmişti. Oturduğum koltuktan denizdeki petrol üretim kuleleri görünüyordu.Belki de psikolojik bir algılama ama genzimde petrol kokusu hissediyordum.Prof. Kerimof dünyada petrol üretimini ve işlemeyi en iyi bilen uzmanlardan biridir. Anlatıyordu:"Ruslara petrol üretmeyi, işlemeyi biz öğrettik. Araplar, İranlılar, Güney Amerikalılar... Hepsi petrol üretmek ve işlemek için yabancı teknik adamlar kullandılar. Sadece burada biz kendi uzmanlarımızla petrol çıkarıyoruz, işliyoruz."................................Ardından hayretle soruyordu:"Türkiye hâlâ ne bekliyor? Ceyhan'a rafineriler kurmalıydınız.Oraya boşalacak petrolü sadece taşımakla mı yetineceksiniz?Gemiler yanaşacak, ham petrolü alıp gidecekler. Siz de boru parası alacaksınız.Oysa...Rafineriler kurarsanız gelirinizi 4'e, 5'e kadar katlayabilirsiniz.Abartmıyorum.Uçak yakıtı gibi çok pahalı ürünler üreterek hem büyük gelir sağlayabilirsiniz, hem de Türkiye'nin enerji atardamarı olmanın ötesinde, enerjinin yüreğini de topraklarınızda

Yazının Devamı

Washington ve ötesi

8 Haziran 2006

Bazı "şahin" sivil toplum örgütleri, dış politika enstitüleri, Bush'un şu sıralar Başbakan Erdoğan'la görüşmesine karşılar.Onlar özellikle Hamas liderinin Ankara'da konuk edilmesini hâlâ hazmedebilmiş değiller.AKP hükümetine bir bedel ödetmek istiyorlar.Buna karşılık...Devlet kurumları, "Erdoğan'ın Türkiye Başbakanı olduğu, bu sıfatı taşıması nedeniyle Bush'la görüşmesinin uygun olduğu" görüşündeler."Önemli olan, Türkiye-ABD ilişkilerinde diyaloğun sürmesidir" diye düşünüyorlar.ABD Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Beyaz Saray danışmanları bu çizgideler.............................İki farklı görüşü, arabanın önüne ve arkasına koşulmuş atlar olarak algılayabiliriz.Araba, bu zıt güçlerin çekimi nedeniyle hareketsiz kalıyor.Randevu -belki de bu çekişme nedeniyle- henüz verilemedi.Ama...Siyasette kural, kurumların ağır basmasıdır.Çünkü...Eli taşın altında olanlar, devletin sorumlularıdır.Dışarıdan sesler etkili olabilir ama bir süre sonra devletin kurumları sonucu belirler.Erdoğan-Bush görüşmesinin bir soruna dönüşmesi olasılığı çok azdır.Hatta bu gecikme nedeniyle oluşabilecek olumsuz havayı dağıtmak için Bush'tan daha sıcak bazı söylemler sürpriz

Yazının Devamı

Fırsatçılar

7 Haziran 2006

Başbakanlar, bakanlar, komutanlar, büyükelçiler, valiler, yüksek yargıçlar bu toplantılarda Türkiye'nin ve dünyanın önemli konularını konuşurlar. Çoğu, devletin sırlarına vakıftırlar.Onları model alan başka bu tür gruplar da oluştu. Toplantılar gizli değil, fakat kapalıdır. Onlardan bazı yakından tanıdıklarıma şu "çeteler konusunun nasıl değerlendirildiğini" sordum...................................Aldığım cevaplar birkaç sözcük farklı da olsa, şu mesajı veriyor:"Devleti yönetenler, yasadışı talimatlar veremez.Yasadışı organizasyonlar kuramaz, kurduramazlar.Yasalarda yer almayan bir talimat için astın, emri veren üstten 'yazılı emir' istemek hakkı vardır.Hatta emri, yazılı olarak gerekçesini bildirerek yerine getirmeyebilir. Tabii bu da kendi sorumluluğundadır.'Derin devlet' denilen oluşum varsa, onun eylemleri, devletin zirveleriyle ilişkili olamaz.Bazı devlet yararı gerektiren operasyonların da sadece ilgili servislerin bildikleri ve sorumluluğunu yüklendikleri sırlar olarak kalması gerekir.Bunlar hakkında nadiren bilgilenme söz konusu olabilir. Onlarda da yukarıdan aşağıya bir emir zinciri söz konusu değildir.Böyle bir subay, birkaç astsubay, bir iki emniyet mensubuyla çeteler

Yazının Devamı

Çoğunluk Çankaya'ya...

6 Haziran 2006

Dün, yeni bir "rota" daha önerildi; "Anayasa'da değişiklik yapılsın, cumhurbaşkanını halk seçsin..." Murat Karayalçın'ın imzaya açtığı bu girişim, "kayalıklara bindirmeden, Türkiye siyasetinin güvenli sularda yürüyeceği bir rota oluşturabilir mi?"...............................Bugünkü Anayasa'nın "ebesi" denebilecek 12 Eylül yönetiminin başında Orgeneral Kenan Evren vardı.7. Cumhurbaşkanı Evren'in "keşke" diye başlayan söylemlerinden biri bu konudadır."Anayasa'ya cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi maddesini koydurtmadığım için pişmanım."Pişmanlığı, kendisiyle ilgili değil. Çünkü... Önce devlet başkanı, sonra cumhurbaşkanı olarak görev yaptı."Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gereği" daha sonra yaşanan siyaset manzaraları nedeniyledir.Devletin doruğunda bulunan kişinin, halkın çoğunluğu tarafından seçilmesi ve bütün ulusu temsil etmesi demokrasinin ruhudur.Oysa...Seçim yasasındaki çarpıklıklar nedeniyle toplumun üçte birini bile temsil etmeyen bir parti, TBMM'de cumhurbaşkanı seçecek çoğunluğu sağlayabiliyor. Kendi liderini Çankaya'ya gönderebiliyor.Sözgelişi...Anavatan, yerel seçimlerde yüzde 21'i ancak aşan oy alabilmişti. Ama parlamentodaki -çarpık seçim

Yazının Devamı

Dünya bir pist

4 Haziran 2006

Formula 1 izlenimlerine dünden devam..."Kralların asaleti, tam zamanında gelişleridir" diye bir söz vardır.Monaco Prensi Albert de tam ilan edilen saatte yerini aldı ama sadece "1 dakika bile geç kalmayışıyla" değil, Monaco caddelerini dolduranlara "en değerli ziynet tevazudur" söylemini de doğrulayarak...Beyaz motosikletli bir polis, arkada siyah bir cipin direksiyonunda Prens Albert... Hepsi bu.Ne bir alay motosikletli, ne mavi çakar lambalarıyla polis araçları, ne kara gözlüklü, siyah giysili korumalar, ne de makam şoförü...Sağ eliyle direksiyonu kullanıyor, sol elini sallayarak da alkışlayanlara selam veriyordu.Bu görüntü, sıralama yarışlarının yapıldığı cumartesiye ait.Formula 1'e ise ertesi gün daha da şaşırtarak geldi.Elektrikle çalışan küçücük Smart araç kullanıyordu.Büyük kentlerde bu tür araçlar önceleri genç kızların tercihiydi... Şimdi ise yakıt kirlenmesi yapmadığı için çevre özeni gereği ve küçük boyutunun kolay park olanağı vermesi avantajıyla bu araç "kent otosu" haline geldi.....................................Eva Herzigova'nın da podyum aldığı, Formula 1 pilotlarının eşleri, sevgilileri ve kız kardeşlerinin "sosyal sorumluluk" amaçlı defilesindeydik. Kenarda

Yazının Devamı

Monaco'da tank rüyası

3 Haziran 2006

"Gene tanklara balans ayarı mı?" Dahası... "Tank sesiyle mi uyanıyoruz?"Bu kaygılarla ter içinde kalmışım.Gözlerimi kuşkuyla yavaş yavaş ve göreceklerime kendimi hazırlayarak açıyorum.......................................Balkon kapısından masmavi bir gökyüzü... Pırıl pırıl bir Akdeniz sabahı...O sesler ise, Formula 1 yarışının sıralama turları için Monaco asfaltlarını ağlatan Ferrari'lerden, Renault'lardan, Mercedes'lerden yükseliyor.Balkona çıkıyorum... Monaco sokaklarında şenlik var...Renk cümbüşü içinde binler, on binler kaldırımlara dizilmişler, bu harikulade gösteriyi izliyorlar.Beyinlerimiz, bir süredir çeteler, rejim tartışmaları, "genç subaylara dikkat" söylemleriyle öylesine koşullanmış ki, Formula 1 yarışı için Monaco asfaltlarında iz bırakan yarış araçlarının motor seslerini, "siyasete balans ayarı yapmak için yürüyen tanklar" sanmışım uykumda.......................................Haziranın bu ışıklı sıcacık ilk cumartesi sabahında da satırlarımı çetelere, rejim karabasanlarına, siyaset polemiklerine "yem" yapmak istemiyorum.Formula 1'in Monaco ayağından izlenimlere devam........................................Monaco, Formula 1'in tek "pistsiz yarış" ayağı...Monaco'nun

Yazının Devamı