Gerçi ikincisi için seçim tarihi 2007 başıdır ama sancıları şimdiden başlamıştır. 2006 yazından sonra tırmanacaktır.Her iki zirvede "adayların önlerini kesme" tezgâhlarını sezmemek için "siyaset duyargaları" dumura uğramış olmak gerekir..............................Şimdilik...Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt güncel. Çünkü... Genelkurmay Başkanlığı'nda görev devrine 5 ay kaldı. Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanı olması, liyakatinin yanı sıra asker geleneklerinin de gereğidir.Ayrıca... Büyükanıt, askerin sevdiği, saydığı, benimsediği değerli ve medeni bir komutandır.Başta laiklik olmak üzere Atatürk İlkeleri'ne inancı tamdır. Çağımızdaki asker konseptinin demokrasi çerçevesindeki yerinin bilincindedir. Bu nedenle... Önünün kesilmesi tezgâhları olsa da tutmaz. Tutmamıştır da...Fakat...Hiç gereksiz bir gerilim üretilmiştir. Gerilim hâlâ yaşanmaktadır. Büyükanıt yıpratılmak istenirken, "Asker, siyasete müdahale mi ediyor?" ekseninde demokrasi polemikleri açılmıştır. Siyasetin üzerinde elbette askerin ağırlığı hissedilmemelidir.Ama... Askerin kendine özgü kumaşına da politika güveleri girmemelidir.Şu aşamada görünen o ki, bu polemikler Orgeneral Büyükanıt'ın etrafında
Bazı anne-babalar 3 ya da 6 ayda bir, çocukları uyurken birkaç saç teli kesip tahlil ettiriyorlar."Çocuk uyuşturucu kullanmışsa net olarak anlaşılıyor..."Böylece, ortaöğretimde çok yaygınlaşan uyuşturucu trafiğine karşı çocuklarını denetliyorlar.Sadece esrar, eroin, kokain değil, ecstasy gibi sentetik haplar ve onun türevleri, alt türevleri de saç telinden saptanabiliyor.Saç teli, tıpkı bir video bandı gibi kayıt alıyor. Uzunluğuna göre saç sahibinin hangi uyuşturucuyu aldığı, en son hangi tarihte kullanıldığı haftasıyla da saptanabiliyor. Oysa idrar ve kan yolu tahlillerinde sadece 2-3 gün öncesine kadar saptama yapılabiliyor.Örneğin İstanbul'da Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Vakfı'ndan bu hizmet alınabiliyor. (Ayrıntılı bilgi, vakfın internet sitesinde var. Doç. Dr. Armağan Samancı: 0 212 660 40 48.)Büyük illerde bu saç teli tahlillerini yapabilecek merkezler var. ..............................Neden uykudayken çocuğun saçını kesmek?Çünkü... Çocuğa psikolojik bir baskı yapmamak gerekir. Eğer uyuşturucu kullandığı saptanırsa bu bilginin çocukla nasıl paylaşılacağı, nasıl bir tedavi süreci izleneceği psikolog/psikiyatr konusu...Gerçi... Tahlil merkezleri genelde
Matruşka bebekleri en büyüğünden başlayarak her birinin içine, aynı bebeğin daha küçük olanları yerleştirilmiş bir dizidir. Hepsi açıldığında birbirinin içinden çıkan, büyükten küçüğe boy sırasıyla 8-10 bebek sıralanır.............................Önce MB kökenli Erdem Başçı'nın adı ortaya atıldı. Vekâleten MB Başkanlığı'na atandı. Bakan Ali Babacan'ın sınıf arkadaşı ve Çıkrıkçılar Yokuşu'ndan mahallelisi olduğu konuşuldu, yazıldı, çizildi. Eşinin eskiden başının açık olduğu, sonradan örtündüğü TV ekranlarına ve gazete birinci sayfalarına görüntüleriyle yansıtıldı.Günlerce bu konu tartışıldı, kararnamesinin Çankaya'da bekletildiği yolundaki haberlere hükümetten hiçbir yalanlama olmadı. Başbakan Erdoğan, başı örtülü olanlara karşı tavırları zenci düşmanlara benzetti. Onları lanetledi. "Ne yani, eşlerinin başları örtülü diye liyakat sahiplerini göreve getiremeyecek miyiz? Bal gibi getiririm" diye seslendi. Kamuoyu, Başbakan'ın, Başçı'nın başkanlığı için kararlı olduğu izlenimini aldı. Sonra... Ansızın Cumhurbaşkanlığı'ndan bir açıklama yapıldı. Tek cümleyle "Cumhurbaşkanlığı'nda Erdem Başçı'nın MB Başkanlığı için bir kararname taslağı yoktur" deniliyordu.Açıklama, Türkiye'nin
Mezarlıklarda aile büyüklerine dualar okunuyormuş. Müzik dinleniyormuş. Baharın gelişi sanki bir "yeni yıl" gibi karşılanıyormuş. Siyasi tarafı yokmuş.İşadamı, "Nevruz Kürdistan'da bile siyasal değil. PKK ne yapmak istiyor?" diye soruyordu................................Sorunun cevabı açık... Silahlı mücadelede sonuç alamayan PKK, siyasallaşma sürecinde.Bu amaçla sadece nevruzu değil, "taban" temasını genişleteceği bütün vesileleri kullanıyor."Gerilim" ve halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirecek "tahrikler" de bu sürecin içinde.................................Bununla beraber...Dün nevruz kutlamalarının en kritik günüydü.Daha günlerce önceden söylemler ve yazılara yansıyan "Bu kez demokrasi olgunluğumuzu gösterelim. Nevruza kan lekesi düşmesin" dilekleri gerçekleşti.Gerçi kutlamalar çoğu kez PKK gösterileri gibiydi. Öcalan posterleri, PKK bayrakları, Öcalan'ın fotoğrafını taşıyan tişörtler, Apo için sloganlar o görüntüyü verdi. Yasalar delindi. Zaman zaman polisle, gösterileri çığırından çıkarmak isteyenler arasında çatışmalar da oldu. Taşlar atıldı.Ama... Her ülkede bu tür kitlesel sokak/meydan hareketlerinde olduğu kadar.............................Polis, serinkanlı ve
Dün ilk kez petrol üreten bir ülkede İran'da bütün petrol üreticileri için euro üzerinden petrol borsası düğmesine basıldı. Dolar ilk kez petrol piyasasının tek para birimi olmaktan çıkıyor.Bunun anlamını iki örnek ve iki cümleyle net olarak ortaya koymakta fayda var."- Saddam, Irak petrollerini dolar yerine euro karşılığı satmaya yöneldi ve II. Körfez Savaşı ile kellesi alındı.- Venezüella, Chavez aynı yola adımını atarken ciddi darbe tehlikesiyle burun buruna geldi ve kararı geri alarak, hamamın namusunu kurtarmak uğruna 'uygulamayı seçimler sonrasına ertelediğini' açıklamak zorunda kaldı."Şimdi de İran...Bu dolar için "trajik adımı" atmış bulunuyor.ABD'ye dönük en büyük tehdit.ABD, ya "İran'ın nükleer silahlanmayı sürdürdüğü ve denetimi reddettiği" gerekçesiyle İran petrollerine "küresel ambargo" uygulamayı deneyecek. Güvenlik Konseyi'nden bu kararı çıkarmaya çalışacak... Ki çok zor. Rusya ve Çin böylesine bir Amerikanofil senaryoda piyon rolünü üstlenmek istemezler...Ya da Bush'un bir kez daha "sopa" ile terbiye yöntemine başvuracağı görünüyor.Zaten ulusal güvenlik raporlarında "İran'a silahlı müdahalenin gündem dışı olmadığı" mesajları
Çarlık yönetimi kendi kaderiyle baş başa kalmış, savaşla daha da ağırlaşan ekonomik koşullar, 1917 Bolşevik Devrimi'ni hazırlamıştır. Çanakkale geçilseydi, büyük olasılıkla Rusya önderliğinde komünist blok oluşmayacaktı. Bu "alternatif tarih" görüşünü bir nefeste okuduğum kitaptan -özetle- yansıttım.(*) Öte yandan... Çanakkale Savaşı Türkiye'nin doğum müjdesidir de...Kitaptan seçtiğim şu satırlarla devam................................Çanakkale Savaşı, askeri açıdan büyük bir zaferdir. Ama, onu bütün zamanlar için bir başlangıç noktası yapan karakteri, sağladığı, yarattığı maddi ve manevi değerlerdir. Müttefiklerin 1915'te Çanakkale'de durdurulmaları, o tarihte lidersiz, örgütsüz, moralsiz ve bağımsızlığını kaybetmiş bir milletin haritadan silinmesini engellemiştir.Mustafa Kemal'in muharebeler sırasında özellikle 25 Nisan ve 10 Ağustos 1915 tarihlerindeki inisiyatifi sadece milletin kaderi üzerinde tayin edici olmamış; aynı zamanda edindiği haklı şöhret, 19 Mayıs 1919, Sivas Kongresi ve TBMM'nin açılışına dek uzanan süreçteki liderliğini de sağlamıştır. Çanakkale'siz bir Mustafa Kemal'in bir ulusal kurtuluş savaşı liderliği için destek bulması ve onu başarıyla sonuçlandıracak bir
Önce, Diyarbakırlı müteahhit Mehmet Ali Altındağ'ın ifadesi Van Savcısı tarafından iddianameye konuldu. Kıyamet koptu.Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt'ı ve diğer komutanları çete kurmakla suçlayan bu ifadeyle patlayan gerilim, devlet krizi eşiğinden ancak yönetimin ve komutanların sağduyularıyla dönebildi.İfade, Van Savcısı'na doğrudan AKP'li Musa Sıvacıoğlu tarafından gönderilmişti.Ardından Hakkâri Belediye Başkanı Metin Tekçe'nin araştırma komisyonundaki ifadesi de basına sızdı ve yankılandı.Önce belirteyim ki...Altındağ'ın da Tekçe'nin de -medyada yer alan- ifadelerinin içeriğine kesinlikle katılmıyorum. Hatta karşıyım.Ancak... Meclis Araştırma Komisyonu'nda verilen ifadelerin böyle dışarı sızdırılması, hem yasama gelenekleri hem hukuk açısından düşündürücüdür............................Meclis'in bir bakıma yargıya yardımcı olacak ön çalışmaları, "soruşturma" ve "araştırma" komisyonlarıyla yürütülür.Soruşturma komisyonları, Meclis tarafından başbakanlar ve bakanlar için suç iddiaları üzerine kurulur, çalışmaları CMUK hükümlerine tabidir.Komisyon, savcılık makamı gibi görev yapar.İddiaları sabit bulursa, ilgili başbakan ya da bakanlar hakkında Yüce Divan'a gönderme önerisinde
Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi raporunda İran'a karşı "önleyici saldırı" olasılığı da yer almakta.Ne ilginçtir ki... "İran'ın nükleer silahlanma" süreci, hem ABD'nin hem Washington'un hem de Tahran'ın ustalıkla kullandıkları bir "gerekçe..."ABD, İran'ın nükleer silahlanma yolunda sonlara yaklaştığını öne sürerek, küresel bir desteği etrafında toplayabildi.Oysa... ABD, Irak saldırısı ve diğer dünya güçlerini, hatta BM'yi bile dışlayarak operasyonu -neredeyse- tek başına yaparak küresel tepkilerin odağı olmuştu. Yalnız kalmıştı.En yakın destekçisi İngiltere bile artık kerhen yanındaydı. İran da AB'nin bu "yalnızlıktan" kaynaklanan güçsüzlük içine girdiği hesaplarını yapmıştı. ABD'nin tehditlerini "boş" görerek nükleer planı sürdürme kararını açıklamıştı.Ayrıca...ABD, Büyük Ortadoğu Projesi'yle bölgedeki devletleri rahatsız etmişti. Ve İran, petrol fiyatlarının artmasıyla yılda 50 milyar dolar gelir sağlamıştı. Ekonomik krize sürüklenmeyeceğini saptamıştı.Hatemi döneminde (1997-2005) tüm uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurarak AB ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun kontrolüne giren İran, artık bu yeni koşullarda nükleer kartını yeniden masaya çakabilirdi.İran'ın