"Tekstil tıkanmıştır. Kendime yeni iş alanları için bir ölçütüm var... Çin ve Hindistan'ın giremeyeceği sektörlere yatırım yapacağım..." Gerçekten girdiği yeni iş alanları, "lojistik" ve "arsa değerlendirme/inşaat..."Bu ikisine de Çin ve Hindistan'ın girmesi hiç değilse uzun süre mümkün görünmüyor.Tekstilcilerin yakınmalarını dinliyorum, okuyorum... Haklılar...Ama... Ekonomide kartların yeniden dağıtıldığı oyunda "Biz eski kartlarla oynamak istiyoruz" ısrarını yansıttığı için "nostaljik" kalıyor.Oyun masasında oyuncular değişti. Kartlar yeniden dağıtıldı.Yeni bir oyun oynanıyor...........................Türkiye'nin tekstildeki ilk rolü "pamuk" üretmekti.Zenginlerimiz "pamuk ağalarıydı..."Adana'nın, Ege'nin pamuk ağaları ekonominin aktörleriydi.Cadillac otomobillerle Türkiye'yi onlar tanıştırdı.Sabancı Grubu'nun kökü de pamuktur.Sonra pamuğu işleyen çırçır tesisleri ile sanayiye ilk adımlar atıldı.Fakat..."Avrupa tarafından sömürüldüğümüz" konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyordu.İplik fabrikaları, bir sonraki aşama oldu.Türkiye, iplik üreten ve ihraç eden bir ülke oldu.Ardından katma değeri daha yüksek olan dokuma, boyama geldi. Ve nihayet konfeksiyon ihracatı başladı.Tekstil uzun süre
Şöyle ki...1- Başsavcı, mütalaasında "Yüce Divan'da yargılanma gerekçesinin, eski ceza yasasına göre oluştuğunu, ancak, yeni ceza yasasında bu suç için hile şartı arandığını, o nedenle ihaleye fesat suçunun gerçekleşmediğini" bildirmiştir. O halde... Aylardır, "Kendine taraftar medya yaratmak için ihaleye fesat karıştırdı" iddiaları havada kalmış bulunuyor.Ya bu acı sürecin bıraktığı izler?.. 2- Başsavcı mütalaasına göre, "Sanıklar, görevi kötüye kullanmak iddiasıyla yargılanabilirler. Ancak, bunun için de zamanaşımı dolmuş bulunmaktadır. Yargılama süreci noktalanmalıdır."Peki... Hadise burada bitiyor mu?Usul gereği kararı Yüce Divan Üyeleri verecek. Başsavcının esas hakkındaki mütalaası bağlayıcı değil............................Ama... Çok duyarlı bir boyut daha var.İddia makamının "zamanaşımı" mütalaası Yüce Divan tarafından kabul edilse bile, bunu bakalım sanıklar kabul edecek mi?"Zamanaşımı" gibi bir kuşku örtüsünün altına girmek istemeyebilirler."Suçsuzluk" kararı için mahkemenin devamını isteyebilirler............................Bu dava için çok şey söylenebilir ve yazılabilir.Ancak yargıya saygı ve yargıyı etkilememek gereği bunlara girmekte yarar
Arkasından gelen en büyük oran, "kararsızları" yansıtıyor.CHP ve MHP "kararsızların" da gerisinde. 2006 Mart'ında siyasetin röntgeni bu. Bugün genel seçimler yapılsa AKP gene tek başına hükümet kuracak çoğunlukla Meclis'e gelir.Ya sonbaharda?..Oylarda deprem yaratacak "çok büyük bir etken" devreye girmedikçe -büyük olasılıkla- AKP gene tek başına iktidarı alır. Seçimler zamanında yani 5 yıllık sürecin sonunda yapılırsa, gene "tek başına iktidar" şansı yüksek mi?Bu soruya "evet" yanıtını vermek çok zor. Sandıktan "tek başına hükümet kuracak AKP çoğunluğu" çıkmayabilir............................Neden?1- AKP'nin "yıpranma" süreci başlamıştır.Bunun halktaki psikolojisi hissediliyor.Ancak... "Oy verme iradesini" etkileyecek ivmeyi henüz kazanmış değil.Önümüzdeki süreçte yıpranma giderek hız kazanır ve 5. yılda yıpranma katsayısı aritmetik diziye dönüşebilir.2- Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilerek Çankaya'ya çıkması halinde Abdullah Gül'ün başbakanlığı ve parti genel başkanlığını devralacağı "kesin" görünüyor.Gül, partinin ilk başbakanı olarak zaten görev yaptı. AKP'yi iktidar yaptı.Ona karşı bir hareket olmaz ama parti içindeki odaklar arasında "güç kavgası" başlaması doğaldır.Erdoğan'a
Fert başına milli gelirin 6 bin dolardan yukarı tırmanışıyla darbe olasılığı azalıyor. Prof. Jess Benhabib, demokrasi ile ekonomi arasındaki ilişkiyi yansıtan bu "ters orantı"ya askeri darbelerin yapıldığı bütün ülkeleri inceleyerek ulaşmış............................28 Şubat'ın yıldönümü bağlamında Türkiye, "postmodern darbe"yi tartıştı.Türkiye'nin 5 bin dolara varan milli geliri ile Başbakan Erdoğan'ın "10 bin dolar hedefi" arasında oluşan dik açı alanında konunun grafiğini çizelim..............................Önce... Türkiye'de ihtilaller ve darbeler tarihi...27 Mayıs ihtilaline çanak tutan psikolojik ortamda ekonomik çöküntü ve kemer sıkma vardır.1957'de ekonomi iyice çıkmaza girmişti.Köklü bir program yapıldı. Kemerler öyle sıkıldı ki, halk fena halde bunaldı.TL değerini büyük ölçüde yitirmişti.Zamlar art arda sel suları gibi geliyordu ama gelirler artmıyordu.Toplum barut fıçısına dönmüştü.Ve işte o sosyal psikoloji, iktidara karşı patlamalar yaptırırken dönemin yönetimi de kaşlarını çatmıştı. Sertleşmişti. Yüksek tansiyonla uçuşan kıvılcımlar çatışmalara dönüşüyordu.Asker, işte o ortamda müdahale etti. Ekonomi dibe vurduğu zaman değil... Dibe vurduktan sonra kemer sıkma
"ABD federasyondur.ABD'yi devlet olarak tanımanın ötesinde ayrıca federe devletleri tek tek tanımak gerekmez.Örneğin... ABD'yi tanımanın yanı sıra Teksas'ı da tanımak zorunluluğu var mı? Yok elbette...O halde Türkiye, Irak'ı tanımanın ötesinde onun iç yapılanmasındaki Erbil Kürt yönetimini ayrıca neden tanısın? Hiç gerek yok."..........................Yani... Böylece Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Çelikkol'un, Barzani'ye "Kürdistan'ı tanıyacağız" demiş olması mümkün değil.Bu konuda Dışişleri Bakanlığı açıklaması ve Bakan Abdullah Gül'ün gazetecilere söylemi, satır aralarındaki mesajı bir kez daha yorumlayalım:"Irak'ın devlet yapısını Irak halkı, anayasaya verdiği oylarla belirlemiştir.Türkiye, Irak halkının kendi ülkesi ve devleti için aldığı karara 'hayır, öyle olmaz' diye itiraz etme hakkına sahip değildir.Irak'ın devlet düzeni neyse, ne olacaksa, Türkiye elbette bunu bir gerçek olarak kabul etmek durumundadır."Kısacası... Elbette siyaset, strateji, ulusal güvenlik gibi boyutlar nedeniyle Teksas'la Kuzey Irak Kürt yönetimi kesinlikle aynı terazide tartılamaz ama "Devletler Hukuku" açısından statüleri aynı.Yapılacak şey, bu statünün bölge haritasını değiştirecek
Irak Başbakanı Caferi, Başbakan Erdoğan'ın konuğu.Caferi, daha 1 ay önceden Türkiye'ye gelmek isteğini bildirmişti. Ancak... Yeni hükümetin de kuruluşunun ona verilip verilmeyeceğinin belli olması beklenmişti.Şimdi Şii ittifakı 1 oy farkla da olsa hükümetin onun tarafından kurulması kararını aldı. Başbakan adayının ilk ziyaretini Türkiye'ye yapması olumlu.Aslında geçen hafta da Türkiye'nin basına pek yansımayan Irak'tan bir konuğu daha vardı; Irak'ta Arap milliyetçisi partinin (Baasçı sayılabilecek) önderi Salih Mutlak... Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Çelikkol da bir grup diplomatla birlikte Irak'a gitti. Caferi, Allavi, Barzani ve diğer liderlerle, kanaat önderleriyle görüştü.Türkiye bir plan uyguluyor.Daha önce Sünni liderleri ABD Büyükelçisi'yle buluşturarak seçimlere katılmalarını sağlayarak sergilediği etkinliği bu kez Irak'ta hükümetin kurulabilmesi, iç savaşın önlenmesi için daha geniş bir yelpazede girişimlerle sürdürmek çabasında.Yani...Osmanlı döneminin "Türklerin desteklediği Sünniler ve İran'ın desteklediği Şiiler" manzarasının yeniden çizilmesi istenmiyor.Sadece Sünnilerle değil, Şiilerle de iyi ilişkiler kuruluyor.Bu bağlamda Şii lider Sadr ve Sünni
Dün sabah ailesi, dostları, eski ve yeni çalışma arkadaşlarından bir grupla kabri başındaydık.Gösterişten uzak ve sade bu topluluk, abartıyı sevmeyen Vehbi Bey'i memnun ederdi.Hava yağmurluydu. Vehbi Bey kendisi nedeniyle kabrine gelenlerin uzun süre orada kalıp ıslanmasını da istemezdi.Cenaze töreni için Fatih Camii'ni de "Kimse kalabalıktan eziyet çekmesin" gerekçesiyle vasiyet etmişti. CEO Bülend Özaydınlı kısa ve öz konuştu.Vehbi Bey'in çok sevdiği, beraber ibadet ettiği eski üst düzey yöneticisi Cengiz Solakoğlu daha kısa bir duayı öngörmüştü.Bunlar da Vehbi Bey'in tercihleri olabilirdi..........................Öğleden sonra Nakkaştepe'de anma konuşması ve dua vardı. Özellikle Atatürk'ün isteğiyle Behçet Kemal Çağlar tarafından nazım diliyle kaleme alınan Türkçe Kuran sureleri çok güzeldi.Can Dündar'ın belgelerden oluşan özel ve kısıtlı basım kitabı konuklara dağıtıldı.Daha sonra bir açık büfe...Hiçbir şey abartılmış değildi. Saygın bir sadelik içinde başladı ve bitti...........................Bunların ötesinde Vehbi Bey başka ne isterdi?Koç Şirketler Grubu'nun güçlü ve başarılı olduğunu, iyi yönetildiğini, kurumsallaştığını, dağılmadan bütünlüğünü koruduğunu, nesiller boyu
Türkiye'nin en büyük holdinglerinden birinin başkanı şöyle dedi: "Böyle bir olasılığın gerçekleşmesini hiç istemeyiz ama Türkiye ekonomisi sağlam yapılandı, bunu göğüsleyebilir. ABD'nin Irak'a saldırısı öncesinde de 'ekonomi çöker' diye kaygılanmıştık. Ama iyi dayandık."Gerçekten Kemal Derviş'in proje müellifi olduğu ekonominin yeniden yapılanması, sarsıntılara dayanıklı çağdaş mimariydi. AKP yönetiminde bu yapı tamamlandı. Güçlendi.Irak'ta bir iç savaş için en kötü senaryolardan biri, doların 1.40-1.60 YTL'ye çıkması... Dolar o seviyeyi zaten gördü, YTL'nin değerini düşürme lobisi yüksek kur için çaba göstermiyor mu?İkinci senaryo, petrol fiyatlarının tırmanması...Bu da birkaç ay sürer. Türkiye için yıkım olmaz..........................Irak'ta iç savaş olasılığının ekonomi ötesinde asıl siyasi ve sosyal depremi düşündürücüdür.Sünnilerle Şiilerin iç savaş çapında karşılıklı katliama girişmeleri halinde daha böyle bir olasılık ufukta göründüğü zaman, Kuzey'deki Kürt bölgesi "bağımsızlığını ilan edeceğini" açıklamıştı.Bunun anlamı "2007 için öngörülen referandumu beklemeden Kerkük'ün Kürdistan toprağı ilan edilmesidir."Başından beri "Irak'ın toprak bütünlüğü" politikasını izleyen