Ses telleri

18 Mayıs 2005

Tarafından açılmıştı. Anlatmaya gerek yok. İkincisi ise, geçen yıl Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya tarafından... Ben sadece hukuki durumu irdeleyen ve "yargısız infaza" karşı olan bir yazı yazmıştım.Buna rağmen gazetenin hukuk servisi, başkanın bana da dava açtığını bildirdi.Şaşırmıştım.Başkanın avukatına telefon açtım."Bir yanlışlık olmalı" dedim. "Sadece hukuki durumu irdeleyen ve yargısız infaz olmamalı temasını işleyen bir yazıya nasıl ceza davası açabildiğini" sordum.Avukat bana, "Yazıları ayrı ayrı okumadık. Başkanın adı geçen tüm yazılar için toptan dava açtık" cevabını verdi. Sonra da "Sizin için olan davayı geri alırız, merak etmeyin" diye ekledi.Ona "hiç merak etmediğimi, dava kalsa da nasıl olsa kazanacağımdan emin olduğumu ama Yargıtay Başkanı adına yazıları bile okumadan toptan dava açılmasının yanlışlığını" söyledim.Sonra ne yaptılar, bilmiyorum.Hâlâ ses yok.Neyse, ben, "hukuk sicilimi" yansıtmaya devam edeyim.- Bugüne kadar tekzip de almadım. (Belki bir kez aldıysam, hatırlamıyorum bile...)- Yıllarca genel yayın yönetmenliği yaptım, yönettiğim gazeteler sıkıyönetim tarafından kapatılmadı. Bunun tek istisnasında yayının yapıldığı gün

Yazının Devamı

Sinir telleri

17 Mayıs 2005

Belki de "kara kedi-ler..." (Ankara'daki "kedi alerjisi" ile hiçbir bağlantısı olmayan yazıya devam...)Daha seçilme yasaklısı olduğu sırada bile Beyaz Saray'a konuk olan R. T. Erdoğan'a rüzgârlar neden "terso" yapıyor? Cevap: "Türkiye, objektif küresel trendlerin dışına düştüğü için."11 Eylül'den sonra bütün dünya ABD'nin yanında yer almıştı.13 Eylül 2002'de itibarlı Le Monde'un başlığı "Nous sommes tous Americains" yani, "Hepimiz Amerikalıyız" idi. ...................Daha sonraları bu rüzgâr hız kesti ama ABD, önce Afganistan, sonra Irak'a askeri harekât için ivme yakalamıştı.Almanya, Fransa gibi yaşlı Avrupa ülkeleri ABD'nin Irak harekâtına omuz vermedi.Oysa daha dün NATO üyesi olmuş eski Varşova Paktı ülkeleri ile İspanya, İtalya ABD'nin yanında olmuşlardı.ABD, en güvendiği ve "O destek versin yeter, başkasına ihtiyaç yok" dediği Türkiye tarafından yolda bırakılmayı unutamadı.Oysa Türkiye bu oluşumda yer alsaydı çok başka bir "alternatif tarih" oluşacaktı. Türkiye birlikleri kuzeyde konuşlanacak, tek kurşun atmadan bölge egemenliğini elinde tutacaktı.PKK yörede cirit atamayacaktı.ABD tarafından başı okşanmayacaktı.Boş coğrafyada "Bana dokunmayan yılan" diye

Yazının Devamı

Ama ne hediye

15 Mayıs 2005

Yaşamı boyunca bekâr kalmıştır. Kendi söylemiyle "at suratlı bir çirkindir." Üstelik kazancıyla zar zor geçinmektedir. Gerçi oturduğu babadan kalma ev eski fakat görkemlidir ve onu herkes evine bakarak zengin bir cimri sanır ama hiç doğru değil.Gene de ücret karşılığı olmadan hiçbir kadınla ilişkisi olmamış.Hepsinin isimlerini ve sıra numaralarını yazmak, uzun süre tutkusu olmuş, 571'den sonra sıkılmış, bırakmış.90. yaş günü sabahı içinde tekdüze ve sıkıcı yaşamına bir pencere açmak arzusu uyanır.Kentin validen polis müdürüne, belediye zabıtasına kadar tüm memurlarının devam ettikleri, güya gizli randevuevi patroniçesine telefon eder. "Kendine yaş günü hediyesi olarak bir kız oğlan kız" bulmasını ister.Bulur da... Kitabın devamı hiç de sanıldığı gibi bir gecelik "taze et" serüveni değil. İsteyen okur.Adı: Benim Hüzünlü Orospularım. (Can Yayınları. Mayıs 2005.).....................Marquez'in satırları akıp gidiyor.Düşündüm.Tanrı ömür verir de uzun yaşarsam, 90. yaş günümde acaba ne olur?Hiç kuşkusuz hâlâ varsa dostlar, arkadaşlar, yakınlar birer armağan gönderirler. Herhalde o tarihlerde telefon ve cepten cebe mesajların modası çoktan geçmiş olacaktır.Ama bir şekilde kutlarlar.Peki

Yazının Devamı

Nota okumak

14 Mayıs 2005

Say'ın annesi Gürgün Say, önemli bir saptamada bulunmuş.Şu satırlarla anlatımını vurguluyor:"....... kolay olsun diye koroyu örnek aldım. Oysa büyük bir orkestrayı örnek olarak alsaydım daha iyi olurdu. Çünkü, toplumda çok ses var............ Orkestrada çok enstrüman var. Orkestrada her enstrümanın bulunması önemli ama içlerinden birinin diğerlerini bastırması, müziği bozar. Bunun gibi solist ile orkestra arasında da diyaloglar var.Çoksesli müziği, toplumların çağdaş değerler kazanmasına yarayacak bir araç gibi ele aldım."Bir annenin, ünlü bir müzik adamının yaşamını anlatırken satırlarıyla yansıttığı bu saptama, belki de Türkiye gerçeği.Çoksesli müziğin koro ve orkestra disiplininden süzülmemiş sosyal yapısı empatiye, karşılıklı saygıya, güvene, söylem hakkına, zaman zaman birlikte, zaman zaman tek başına olmaya odaklanmış duruşlara yeterince uyumlu değil."Zurnanın zart dediği sesler" sık çıkıyor........................Ekonomide kurumlararası işbirliği ve ortaklıklar ya yok... Ya da çok zayıf, çok kısa ömürlü.Siyasette demokrasi, "seçilmiş krallar" üretiyor.Orkestra şefleri "şef kemanlara" tahammülsüz."Şef keman sandalyeleri" boş bırakılıyor.Çoksesli notalarla çok enstrümanlı bir

Yazının Devamı

Makulü normal

13 Mayıs 2005

"Kendine güvenen güçlü devletin gerçekler aynası" yeterli. Hadisenin hadise haline gelmemesi ancak böyle mümkün.- Bu bir hukuk dosyasıdır. Hukukun kuralları geçerli olacaktır.Devletin başbakanı, bakanları diğer yöneticileri konu üzerinde konuşurken özen göstermelidir."Teröristbaşı, yeniden yargılansa ne olur? Gene aynı cezayı alacaktır" gibi söylemler, gerçeği vurgulasa bile yanlıştır.Yargı üzerine yürütmenin ve yasamanın gölgesi düşerse, hukuk süreci daha başından bir kez daha yaralı algılanır.Adalet Bakanı Cemil Çiçek de ciddi ve özenli konuştu:"Devletinize ve yargınıza güvenin." Bu sorumluluk taşıyan söylemler diğer isimler tarafından da paylaşılmalı. Konu "iç siyasette puan kurtarmak" için savunma malzemesi yapılmamalı. Telaş olmazsa, kamuoyu da oluşumları serinkanlı karşılar..............- Ana muhalefet partisi CHP de bu sürece daha bilinçli yaklaşmalı."Öcalan'ın yeniden yargılanması, unutmak istediğimiz manzaraları canlandırabilir" gibi alarm sinyalleri vermek, toplumdaki duyarlılığı yükseltir. Onur Öymen'in yol gösterici uyarıları bilinçli ve yararlıdır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi aşaması ve diğer ince ayarlı hukuk yolları için önerileri hükümete önemli katkıdır.

Yazının Devamı

HAYIR için EVET

12 Mayıs 2005

Çünkü... "Yeni AB Anayasası ile Türkiye'ye kapıların kapanabileceği" öne sürülüyor.Örneğin...Yeni Anayasa, Türkiye'nin üyeliği için "çifte çoğunluk" öngörmekte:"1- Üye ülkelerin yüzde 55'inin EVET demesi.2- Avrupa Birliği toplumlarının yüzde 65'inin EVET demesi."Yani, her üye ülkede referandum ya da ayrı ayrı ülke parlamentolarından EVET oylarının yanı sıra, AB'de yapılacak son oylamayla da ayrıca bu "çifte çoğunluk" aranacak.O nedenle Fransa'da "Avrupa Birliği'ne Türkiye'nin tam üye olması istenmiyorsa, 29 Mayıs'taki AB Anayasası'na EVET oyu kullanılması" çağrısı yapılmakta.Yukarıdaki satırlar Libèration gazetesinde yayımlanan bir makaleden alındı.Teması "HAYIR için EVET..."Tercümesi şöyle:"Türkiye'ye HAYIR diyebilmek için yeni AB Anayasası'na EVET.".....................Böylece... Yeni Anayasa'nın referandumda kabulüne karşı olan "HAYIR"cıların "Türkiye'ye HAYIR diyebilmek için Anayasa'ya da HAYIR" sloganından sonra, aynı gerekçeyi "EVET"çiler de kullanıyor:"Türkiye'ye HAYIR diyebilmek için yeni AB Anayasası'na EVET..."Ne hazin... EVET'çilerin de, HAYIR'cıların da işaretparmaklarıyla umacı gibi gösterdikleri tehlike, "Türkiye'nin AB'ye tam

Yazının Devamı

Hitler Yahudi miydi?

11 Mayıs 2005

"Nazi Almanya'sının lideri ve 6 milyon Yahudi'nin öldürülmesinden sorumlu Hitler, çeyrek kan Yahudi mi?" ABD gizli servislerini II. Dünya Savaşı'nda yaptırdıkları araştırmaya göre, Hitler'in babaannesi Maria Anna Schicklgruber Viyana'da yaşıyordu. Musevi kökenli Rothschild'lerin evinde hizmetkâr olarak çalışıyordu. Rothschild Ailesi onun hamile olduğunu anlar anlamaz, doğduğu Spiteal'deki evine geri göndermişti.Bu durumda dönemin geleneklerine göre Maria Anna Schicklgruber, Rothschild'lerden birinden hamile kalmış ve oğlu (Hitler'in babası) Alois'in gerçek/biyolojik babası olabilir.Dünyaya dehşet veren Adolf Hitler'in babası Alois Hitler, gayri meşru çocuk olarak doğdu. 40 yaşına kadar nesebi belirsiz yaşadı. Annesinin soyadını taşıdı. Annesinin sonradan evlendiği Johann Georg Hiedler, ölüm döşeğinde yumuşamış ve gayri meşru çocuğunu kabul etmişti ama Alois soyadı olarak Hiedler'i değil, anneannesinin soyadı olan Hitler'i almıştı. Peki Hitler'in çeyrek Yahudi kanı taşıdığı iddiasını kuvvetlendirecek başka bir işaret var mı?Sorunun cevabı, "galiba evet..."Babası Alois Hitler, sonraları dünyaya dehşet vererek 6 milyon Yahudi'nin ölümüne neden olacak oğlu Adolf Hitler'in vaftiz

Yazının Devamı

Referandum ışığı

10 Mayıs 2005

Kapsamını "Türkiye'nin AB üyeliğine de EVET/HAYIR" coğrafyasına genişletme çabaları nedeniyle bu referandum önemli.Yakın zamanlara kadar Fransızların nabız atışları yüzde 30 EVET, yüzde 50 HAYIR'dı. Cumhurbaşkanı Chirac, tek başına kalmış görünüyordu.Ancak, Fransa'da ağır toplar devreye girdiler.Yeni anayasaya karşı tavır koyan ve bu referandumu "Türkiye'ye de EVET/HAYIR" coğrafyasına kaydırmanın öncülüğünü yapan Maliye Bakanı ve cumhurbaşkanı adayı Sarkozy çark etmek zorunda kaldı. Gönülsüzce de olsa EVET tarafına geçti. Aksi halde partisiyle ters düşecekti.Bir önceki seçimde Fransız Sosyalist Partisi'nin adaylığından son anda çekilen Jospin de EVET'ten yana ağırlık koydu.Onları, diğer etkin kanaat önderleri izlediler. Artık durum şimdiden yüzde 50-yüzde 50...Çok kısa sürede EVET'lerin 20 puan birden kazanması, kamuoyunda esen bu rüzgârın süreceği izlenimini veriyor.Sandıktan EVET'lerin galip çıkacağı yolundaki gözlemler yaygınlaşmakta.O nedenle...Hiç organik bağı olmadığı halde "Fransa referandumundan HAYIR çıkarsa, Türkiye ile AB arasında 3 Ekim'de üyelik görüşmelerinin başlaması zora girer" yolundaki yorumlar da inişe geçti.Zaten referandumun konusu Türkiye değildi ama

Yazının Devamı