Zamanın değirmenleri

9 Haziran 2005

Bölgeden Anadolu'ya her gün tabutlar geliyor.Kuzey Irak/Kandil Dağı'nda üslenen PKK, Güneydoğu Anadolu'ya sızarak, cinayetlerine ve insanlık dışı eylemlerine yeniden başladı.Bir hatırlatma... 1 Mart tezkeresi TBMM'de hangi gerekçeyle reddedilmişti?Bu reddin psikolojik ortamını hazırlayanlar ne diyorlardı?"Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak'a girerse, Türkiye, belki Saddam'a karşı askeri başarıyı paylaşmış olacak. Ancak, bunun esenliği kısa sürelidir. Oradan Anadolu'ya tabutlar gelmeye başladığında yapılan yanlış ortaya çıkacaktır.Faturası ağır olacaktır."............................O zamanlar Türkiye'nin, Irak harekâtı için ABD güçlerine üs vermesini, geçiş koridorları açmasını ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ı kontrol altına almasını öneren ABD'nin siyasetçileri ve komutanları, tepkiler için hayret yansıtan yorumlar yapıyorlardı:"Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak'ı kontrol altına aldığında, oraya Saddam güçlerine karşı savaşmak için girmiş olamayacak ki! Sadece bölgenin güvenliğini koruyacak. Yöredeki Kürtlerin ve o toprakların güvenliği Türkiye'ye ait olacak.Türkiye'nin silahlı güçleri, Musul ve Kerkük'ü kuşatacak. Böylece bu duyarlı yörelerde de Türkiye'nin

Yazının Devamı

Dünyalı Türk

8 Haziran 2005

Avrupalı/Dünyalı bir Türk'ün gözüyle de bakalım... Medya, Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisine gitmesine odaklanmışken. AB siyaset mönüsünde ayrı bir lezzet olabilir.- Bir yaklaşım... Türkiye'nin köyden kopup doğrudan kendilerini Avrupa'da bulan nüfusunun yoğun olduğu Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde Türkiye'nin üyeliğine HAYIR diyenler çoğunlukta. Gerçi Fransa ve Hollanda'da referandum yapıldı ama Almanya'da kamuoyu yoklamaları böyle...Buna karşılık Türkiye'den işçi göçü almamış Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz gibi AB üyesi ülkelerde Türkiye'nin üyeliğine EVET diyenler çoğunlukta.O halde... Sorun öncelikle "din" değil. Türkiye'nin çizdiği imaj.Avrupa'nın çekirdek ülkelerinde kentli Türkiye nüfusu çok az.Köy kökenliler ise gittikleri yerlere kendi kapalı ve taassuba varan din motifli tutucu yaşamlarını beraberlerinde götürmüşler. Buna bir örnek...İngiltere de Türkiye'nin AB üyeliğine EVET diyor. Oradaki Türk nüfusun çoğunluğu kentlilerden ve Kıbrıs kökenli Türklerden oluşuyor. Türk imajı tepki yaratmıyor. O halde, Türkiye'nin bölgeler arası ekonomik ve kültürel uçurumları doldurması öncelikli sorun.Hadise sadece AB'ye tam üyelik değil. Aynı zamanda kendi insanlarımıza

Yazının Devamı

AB omleti

7 Haziran 2005

Türkiye'nin AB'ye üyelik görüşmelerinin başlaması için AB'nin 25 üye ülkesi ittifakla, yani oybirliğiyle karar almıştı.3 Ekim tarihini ötelemek ya da müzakerelere başlamamak kararı için gene 25 üye ülkenin ittifakla, yani oybirliğiyle karar almaları gerekir.AB hukuku böyle.Bu durumda 3 Ekim'de görüşmelerin başlamasının engellenmesi, ötelenmesi, imtiyazlı ortaklık gibi bir başka statü için müzakere açılması, Fransa'nın veya Merkel seçildikten sonra Almanya'nın perakende girişimleriyle mümkün değildir.İngiltere'nin dönem başkanlığıyla örtüşen 3 Ekim'de görüşmelerin başlatılması İngiltere'nin bir lütfu da olmayacaktır.Yukarıdaki saptamayı Türkiye'nin AB nezdindeki ve Londra'daki eski büyükelçisi Özdem Sanberk'ten yansıtıyorum.Kısacası...3 Ekim için tereddütler, ortalığı bulandıracak söylemler gerçeği yansıtmıyor.......................Ancak... 3 Ekim'de başlatılacak görüşmelerin hızı, görüşmelerin içeriği bağlamında Türkiye'nin önüne konulabilecek engeller ayrı konu.AB 3 Ekim deparını, bir şekil unsuru olarak görüp, daha sonraki süreçte ayak sürüyebilir.Yavaş çekime dönüştürebilir.Türkiye'nin önüne Kıbrıs ve Ermeni dosyaları konulabilir.İç politikada masanın üzerine, tüyleri diken

Yazının Devamı

Güzel şeyler

5 Haziran 2005

"Muasır medeniyetler (çağdaş uygarlıklar), nüfuslarının tümüyle üretiyorlar, yönetiyorlar. Fabrikalarda, hizmet sektöründe, devlette kadınlar erkeklerle eşit katkıda bulunuyorlar. Biz de aynı şeyi yapmazsak onların tam insan gücüne karşılık biz yarım güçte yarışmış oluruz. Çağdaş uygarlığı hedef alan genç Türkiye Cumhuriyeti, yarı gücünden mahrum bırakılamaz. Yarı gücünü israf edemez."Milliyet'in "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası, Atatürk'ün bu mesajını düşündürüyor. Türkiye ne yazık ki, Atatürk'ün o söyleminden bu yana hâlâ çağdaş Batı ile yarışında eksikli. İyi eğitilmiş kadınlarını özlenen ve olması gereken çizgiye çekebilmiş değil. Atatürk çok ciddi ve gerçekçi bir saptama yapmış. Onun gerekçesini gene onun zihniyetinden esinlenerek başka boyutlarla da zenginleştirmek gerek.İnsan hakları, insani değerler, demokrasi boyutlarında da kız çocuklarını, kadınlarını eğitimden yoksun bırakmak, 21. yüzyılın ayıbı olur. Bir anlamda insanlık suçudur.Milliyet'in "Baba Beni Okula Gönder" kampanyasını başından beri dikkatle izliyorum. Memnuniyetle gördüm ki, bir saman alevi gibi geçici pırıltı olmadı. Milliyet'in amblemindeki gibi kampanyanın ilk meşalesi paylaşılarak, içselleştirilerek

Yazının Devamı

Çankaya finali

4 Haziran 2005

Birincisi Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'na uzanan sürece, kuşku gölgeleri düşürebilecek böyle bir yasa girişiminde bulunmaması ve "sicil" gibi bir veto gerekçesine neden olmaması gerekirdi.Vetodaki "yasaya aykırı eğitim kurumlarının açılıp işletilmesi özendirilmekte ya da çalışmalarını sürdürmesine olanak sağlamaktadır" ifadesi hiç de kolay taşınır gibi değil. Hele mahalle aralarındaki Kuran kurslarının başıboş kalabileceği dikkate alınırsa, hadise, Cumhuriyet'in temel nitelikleri olan hukuk devleti ve laisizm ilkeleri için ciddi kaygılara neden olabilir."AKP yöneticilerinin değişip değişmedikleri" tartışmalarının merceği ile bakıldığında, o kaygılar daha büyüyor. Cumhuriyet'in temel ilkelerinin güvencesi Cumhurbaşkanlığı'na uzanan yolda, son kilometreler böyle koşulmamalıydı. "Gündemimizde 'başörtüsü/türban' yok" diyen Başbakan R. T. Erdoğan mı o süreçte daha şanslı, yoksa "şu gerekçeyle veto edilen yasanın arkasındaki" Erdoğan mı?Bu birbiriyle çelişen görüntüleri çoğaltmak mümkün. Örneğin... 2005 yazında çıkarılan Basın Yasası'yla, medya suçlarından hapsi kaldıran Erdoğan hükümetidir...Yeni TCK ile gazetecilere hapis cezasını geri getiren de... Hangi Erdoğan?Bu sorular

Yazının Devamı

Büyük kulak

3 Haziran 2005

Sağlanan gelir, patlamada yaşamını yitiren Türk görevlilerinin çocuklarına ve ailelerine sunuldu.............................Son telefon dinleme/izleme haberlerini bu açıdan da değerlendirelim... Önce biraz fantezi...Ayşe Teyze, az önce gittiği pazarda pırasa fiyatlarını telefonda konuşmuşsa sesi "büyük kulağa" takılmış ve banda alınmış olmalı.Sesinin devlet arşivlerine girdiğini bilse hayret eder ya da kızar mıydı, yoksa "önemsendiği için bundan hoşlanır mıydı?"Emekli Ali Bey, 3 aylık çekinin karşılığını almak için banka kuyruğunda beklerken cep telefonundan arkadaşına "sunturlu" bir kelam eylediyse ve de sesinin devlet arşivlerine girdiğini öğrenmişse, epeyce korkmuş olmalı. Eşine "Hanım, ister misin yeni TCK yüzünden beni devlete hakaretten içeri alsınlar" diye kaygı beyan etmiştir herhalde...Üniversite öğrencisi Engin, sevgilisi Mine'ye telefonda aşk fısıltıları, devlet arşivlerinde ölümsüzleştiği için gurur duyar."Ümitsiz ev kadınlarından" Şule Hanım, yeni yeni kırıştırmaya başladığı Haluk Bey'le olan yasak ilişkisinin ve o ateşli konuşmaların da devlet arşivlerinde tutulduğunu öğrenince, "Ya sızar da kocam duyarsa!" diye panik atak geçiriyor olmalı.Büyük patronlar da, iş

Yazının Devamı

Aman gevşemesin

1 Haziran 2005

Siyaset vitrininde bu "iki tür" bir iktidarın kontrol dışı kaldığı süreçlerde görünür.Birinci türün örneği, karargâhlara "yeni anayasa" yazanlardır.Askeri müdahaleleri teşvik eden "meşruiyet reçeteleridir" bu anayasa taslakları.Onlar ara rejimlerin akıl hocaları, bakan adaylarıdır.İkinci türe gelince... Kontrol dışı kalmış siyasi iktidara yakın tek tük komutanlar da çıkabilir. Geçmişte çıkmadı mı?......................İyi işleyen, sağlıklı demokrasilerde bu insan türleri, yaşam alanlarını yitirirler. Görünmez ve görülmezler coğrafyasına çekilirler......................AB, Türkiye için tarihin en büyük medeniyet projesine katılma hedefi olması ötesinde çok önemli üç işleve sahiptir.Birincisi... AB her alanda AKP iktidarını adeta denetlemektedir. Türkiye'nin asıl ana muhalefet partisi CHP değil, sanki AB'dir.Demokrasi kalitesi, özgürlükler ve özellikle laisizm için Kopenhag Kriterleri bir çeşit "kalite standart belgesi" koşulları gibi algılanmalı.Koşulların yerine getirilmemesi ya da sapma olması halinde AB devreye girmekte, dümenin gene doğru rotaya çevrilmesini sağlamakta.Özellikle laisizmin güvencesi olmak işlevini üstlenmekte.Laiklik ilkesinin dayatmalarla, kararlarla korunması,

Yazının Devamı

Gitar / türban

29 Mayıs 2005

Park yapılmaz işaretindeki P harfini kaldırın, yerine başı açık bir kadının yüzünü çapraz geçen kırmızı çizgiyi koyun.Yani... "Bu dükkândan alışveriş yapmak için başı açık girilemez" işareti...Ardından...Kravat takan erkekler devrim muhafızları tarafından durduruldu, makasla kravatları kesildi.Kısa kollu gömlek giyenlerin kolları siyah boyayla boyandı.Bunlar İran'daki siyasal İslamın ilk adım sesleriydi..........................Bu örnekler nedeniyle mayolu kadın afişlerinin bir ilçede kaldırılması, Nâzım Hikmet'ten şiir okuyan gencin gözaltına alınması, alkollü içeceklerin vergi oranlarının artırılışı ve Anadolu'da içkili lokantaların sayısının azalmakta oluşu tedirginlik veriyor........................"Türkiye İran olur mu?" diye hep sorulur.......................Bu bağlamda Kuran kurslarına ceza indirimi getiren yeni TCK tartışılırken farklı bir bakış açısı sunayım.......................Birer podyum gibi kullanılan Nişantaşı'ndan, Etiler'den, Ortaköy'den, Bebek'ten ilginç görüntüler... Yüksek ökçeli, arkası açık, şık ayakkabılar. Daracık bir blucin... Lacivert dar bir blazer ya da mont...Gerçekten güzel yüzler... Bütün hatları ortaya koyan incecik bedenler.Podyumdaki manken

Yazının Devamı