Ece ve Melih

3 Ekim 2004

Buna "sarı yaz" da diyorlar. Bazen "sağanak" kopuyor dağlardan...Sanki, kara, denize nefesini boşaltıyor. Elimdeki kitabı, yanıma / yere koyuverdim ki, gene bir sağanak koptu dağlardan. Yerdeki 312 sayfalık kitabı havalandırdı ve denize fırlattı.Yerimden kalkıp denize ininceye kadar kitap suyun dibine inmişti bile.Daldım.Kitabı dipten çıkardıktan sonra soluk soluğa söyleniyordum:"Ece, kitabın bunu yapıyorsa, sen kim bilir neler yapıyorsun?"Ece Temelkuranın - seyrek karşılaşsak da - bıraktığı izlenim, her an sürprizi olan bir genç kadın olduğu...Onun 2 kitabını "İÇeriden" ve "DIŞarıdan"ı, hafta sonunda okuyacaklarım arasına koymuştum.Çizdiğim bazı satırları yansıtabilirdim ancak, kitaplardan denize düşmüş olanının sayfaları birbirine yapışmış durumda. Bodrumda "pastırma yazı".. Aklımda kaldığı kadarıyla birkaç satır yazıyorum:"Pet shoplarda, köpekler vitrinlere konuyor. Orada müşteriler beğenip içlerinden birini alıyorlar.Tersini düşünün.Ya köpekler dünyayı ele geçirse...İnsanlar, böyle pet shoplarda çırılçıplak vitrine konulsalar... Yuvarlanarak, yatarak kendilerini sevimli göstermeye çalışsalar ne olur?"Ecenin satırlarını "piç etmiş" olabilirim. Ama mesajı böyle.İki notum

Yazının Devamı

Kalpteki Kuran

2 Ekim 2004

Bu çalışma yakında yayımlanmış olacak. Diyanet İşleri...Başkanı Bardakoğlu, "yeniden tefsir" ihtiyacını "Kuranın indiği tarihin koşullarının değişimine göre yeniden yorumlanması" gereğiyle izah etmekte. "Müslümanlığımızı, dindarlığımızı yenilemeliyiz" diyor.Yıllardır savunduğum "doğru" bir yaklaşımdır bu."Tebeddülü ezman,Tebeddülü ahkam" İslamın kuralıdır.Yani..."Değişen zaman,değişen hükümler..."......Diyanet de bu doğrultuda...Diliyoruz ki, "değişen zaman ve buna göre değişmesi gereken yorum," sağlıklı olsun.Örneğin...Son "zina" tartışmaları böyle bir hayal kırıklığıydı. Diyanet İşleri, kutsal kitap "Kuran-ı Kerim"in yeniden tefsirini yaptırıyor. Türkiyede Kuranın anlaşılması çabaları üç aşamalıdır.Birinci aşama, Kuranın Türkçe tefsiri olmuştur.Özellikle Menemen olayında, ayaklanmacıların, halka, Arapça Kuran ayeti okur gibi yaparken, aslında, "Arapça nasıl abdest alınır" satırlarını okumuş olmaları dikkat çekiciydi.Okuyan da, dinleyen de bilmiyordu.Atatürk, Kuranın Türkçe tefsirini yaptırttı. Ancak bunun yeterli olmadığını gördü.Sadece tercüme Türkçe metin, soğuk ve yüzeysel kalıyordu.Beyne mesaj gönderiyor ama ruhu ısıtmıyordu.Arapça ayetlerdeki gibi dinleyeni saran sözel

Yazının Devamı

Ayşenin dünü / bugünü

1 Ekim 2004

Çarşamba öğle yemeğinde gene Zeyrekhanede, çok sayıda kadın ve üç erkek birlikteydik.Bir "akılcı oyun" izledim, yansıda...Kısaca "Ayşenin enkarnasyonları" denebilir...Anadolu kadınını simgeleyen "Ayşenin daha önceki adları nelerdi?""I AM THE WOMEN OF ANATOLIA" adlı film, bu sorunun cevapları ile başlıyor."Milattan 7 bin yıl öncesinde ana tanrıçaydım... Milattan önce 14. yüzyılda Hititler bana Arinna derlerdi. Güneş tanrıçasıydım. Milattan 900 yıl önce tanrıça adım Kubacba oldu. Milattan önce 600lere gelindiğinde, Urartular döneminde, Arubani, sonra da Frikyada ve milattan önce 400lerin Lidyasında Ana Tanrıça Kybebe olarak tanınıyordum. Milattan önce 200de, Helen dönemine varıldı. Bereket ve ay tanrıçası Artemistim artık. Anadolu topraklarında İstek ve Sonsuz Aşk Tanrıçası Venüs ya da güzelliğin simgesi Afrodittim de. Sümerler zamanında tarım ve bereket tanrıçası Anu idim. Toprak ve ürün tanrıçası Demeter, Bereket Tanrıçası İshtar" idim... Fatihteki Zeyrekhane lokantasında, en son "kazan kazan" teorisiyle Nobel ödüllü matematik dahisi John Nash, eşi Alicia ve birkaç dostla yemekteydim. "Akıl Oyunları" adlı filmini de konuşmuştuk. İşte Ayşenin daha önceki enkarnasyonları...Bu

Yazının Devamı

Fırsat penceresi

30 Eylül 2004

Yani...Fert başına düşen milli gelir 8 bin doları bulacak.Başka değerlendirmeler de, bu rakamın 10 bin dolar dolaylarında olacağı yolunda.Ekonomiyle demokrasi arasında bağlantı araştırmaları ise "sağlıklı ve çağdaş ölçütlerde bir demokrasinin, fert başına 10 bin dolar milli gelirlik zeminde gerçekleşebileceğini" ortaya koyuyor.O halde...10 - 12 yıl sonra Türkiye ABye tam üyelik aşamasında, ABye ekonomik yük oluşturmayacak, demokrasi kriterleri AB ile örtüşecek. Brükseldeki Avrupa Siyasi Etütler Merkezi araştırmasına göre, AB ile görüşmeler başlarsa, "Türkiye ekonomisi 10 yıl içinde 2ye katlanacak." Avrupa Siyasi Etütleri Merkezine göre, "bu süreçte AB, Türkiyeye 20 milyar euro mali katkıda bulunacak." Modern Türkiyenin Avrupa Mutasyonu başlığı altında, "10 yılda zenginliğini katlayacak Türkiyenin Avrupa ekonomilerine azımsanmayacak katkısı olacağına" işaret edilmekte.Tabii hadise, sadece Türkiyeye ABden yılda 2 milyar euro finansmanı değil... AB resmi bütçesi dışında, yabancı sermaye akımı - belki - Türkiye için öngörüleri aşan 3e katlanmaya varan etkiler de yapabilir.AB önünde iyi bir pazar açılmakta.Ayrıca...Türkiyenin üyeliği ile birlikte AB komşu ülkelerle Türk

Yazının Devamı

Deli dana

29 Eylül 2004

Denizlinin ünlü tekstilcilerinden Nazif Dirlikin kızı. Babası tıp fakültesini kazanma hediyesi olarak ona sıfır kilometrede bir Mercedes almış. Okula, bu hediye arabayla gidip geldiği için lakabı Mercedes Nezihe olmuş. Aradan yıllar geçmiş... Başhekimliği nedeniyle kendisine tahsis edilen makam aracını değil, kendi özel aracını kullanıyor.Eşi de Aydının varlıklı ailelerindenmiş.Bunları yazıyorum...Çünkü...Ya "Dilim uzun diye görevden alınırsam, ya sürülürsem halim nolur" diye düşünmüyor. İktidarda hangi parti olursa olsun sözünü sakınmıyor. Zührevi hastalıklar başhekimliği gibi belalı bir işi, kimseye "eyvallah" etmeden yürütmek kolay mı? Gerçi hiç güvencesi olmadan da omurgası doğru memurlar var ama sayıları giderek azalıyor. İstanbul Deri ve Zührevi Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Nezihe Dirlik Baltalı, tıp fakültesinde öğrenciyken arkadaşları arasında "Mercedes Nezihe" diye anılırmış. Dr. Nezihe Dirlik Baltalıdan dobra dobra bir söylem:"Bugün bir sürü yerde kan alınıp veriliyor, gerekli testlerin tam ve düzgün yapıldığından emin miyiz?Bunun için herkese öneriyorum, kendinize ait kan bankanız olsun.Sağlık kontrollerini düzenli yaptırdığını bildiğiniz akrabalarınızdan,

Yazının Devamı

Makas

28 Eylül 2004

Aralıkta tarih alınmasını izleyen görüşmeler sürecinde, makasın daha da açılacağı görülecek.Yeni Şafakta, Ali Bayramoğlu bu konuda şöyle yazıyordu:".....İkinci önemli nokta, AK Partinin kimliği ve değerleriyle izlediği yol arasındaki makasın birey, ahlak, gelenek gibi bazı konularda ve bazı anlarda aşırı şekilde açılmasıdır."Bayramoğlu, böyle durumlarda "düşüncenin" yerini, "reflekslerin, içgüdülerin" aldığına işaret ediyor.Zaten "zina" krizi böyle çıkmadı mı?Bayramoğlu, teşhisi şöyle koyuyor.........krizin nedenleri de, atlatılma gerekçeleri de sağlıksızdır. Hem zihinsel hem politik bir kaosu akla getirmekte, ileriye yönelik güven duygusunu tahrip etmekte, en önemlisi aşırı - pragmatizmin - içerdiği tutarsızlıklara gönderme yapmaktadır."Aynı gazetenin başyazarı Ahmet Taşgetiren ise daha Başbakan Erdoğanın Brüksel gezisinin başında, olacakları öngördüğünü yazdı:"Biliyorum, Başbakan Erdoğan, dün başlayan Brüksel gezisinden dönerken, AB ile ilişkileri, onların beklentilerini bir biçimde karşılayarak rahatlatacak.Ama kendisi rahatlamayacak............... AB, AK Parti tabanını heyecanlandırmıyor. Hatta kaygılandırıyor........... en sıkı ABciliğin - zina hassasiyetine - dönüşmesine

Yazının Devamı

Anılar galerisi

26 Eylül 2004

Avrupa Parlamentosunun toplandığı Strasbourg Üniversitesi İktisat Fakültesinin dersliklerinden biri...Derslikteki öğrencilerden biri Türktür.Fransız profesör ona döner ve pattadak garip bir laf eder:"Doktoranızı bitirip Türkiyeye döndüğünüzde herhalde cumhurbaşkanı olursunuz!"Bu sınıf, mesleklerinde bir aşamaya gelmiş, yaşları daha ileri profesyonellerden oluşmaktadır.Derslikteki Türk de bir profesyoneldir.Bu anlamsız söylemi serinkanlı göğüsleyen bir cevap için ağzını açarken yanında oturan Fransanın ünlü bira fabrikalarından birinin finansman müdürü atılır ve profesöre "karşı soru" yöneltir:"Bu sözlerinizden Türkiyeyi tanımadığınızı anlıyorum.Bir bilim adamı olduğunuza göre referanssız konuşmamanız gerekir.Türkiye hakkında böyle hükümlerde bulunabilmek için hangi referanslarınız var?" Anılar galerisinde dolaşırken, "AB kapısını - nihayet - aralamış" olmanın keyfini çıkarıyorum. İşte bir demet... Profesör de soruya soruyla cevap verir:"Referans geri kalmışlıktır. Siz geri kalmışlık nedir biliyor musunuz?" Finansman müdürü Fransızın söylemi mermi gibi patlar:"Elbette geri kalmışlığı biliyorum. Şu anda benim ve sınıftaki arkadaşlarımın karşısında konuşuyor!"Profesör kıpkırmızı

Yazının Devamı

Sıfır hata

25 Eylül 2004

Nedenini şöyle açıkladı:"17 Aralıka iki ay var. Türkiyenin ABden tarih almasını önlemek için ülkeyi karıştıracak, altını üstüne getirecek, AB yörüngesinden çıkarmaya yönelik karanlık oyunlar tezgahlanabilir. Leyla Zana örneğini toplumsal barışı kundaklamak girişimleri için potansiyel bir isim olarak verdim. Başka örnekler de verebilirim."Böyle olasılıklardan Allah korusun...Ancak...Çok duyarlı bir sürece girdiğimiz yadsınamaz gerçek."Bakınız geride kalan iki haftada neler oldu? Önümüzde, daha iki ay var. Daha neler neler olabilir..."Gerçekten iki hafta önce Türkiyenin AB yoluna zina tipi mayının konulacağı ve patlamadan, zararsız hale getirilinceye kadar, yürekler ağızda yaşayacağımız akıllara gelir miydi?Türkiyeye tarih verilme toplantısının yapılacağı 17 Aralıka 2 ay var.O sürede ne mayınlar döşenemez ki! Brükseldeki AB temsilcisi dostum, "Türkiye, Leyla Zanayı bir bölük komandoyla korumaya almalı" diye uyardı. Sadece Türkiye içinde değil, sınırların ötesinde, Avrupa haritasında da mayınlar döşendiği kesin.Verheugenin, Erdoğanla görüşmesinden sonra yaptığı "Artık engel yok" açıklaması bağlamındaki medya yankıları bunun kanıtı. Karşıt siyasi görüşler, örgütler, lobiler "mobil(!)"

Yazının Devamı