Benim bir oyum

2 Kasım 2004

Bushun, aslında kaybettiği Başkanlık seçimini, nasıl alavere dalavere ile kazandığını kanıtlarıyla ortaya koymaktadır.Bushun kardeşinin Vali olduğu Miamide seçim rezaletleri iddiaları iğrençtir.Sabıkası olanlar, seçmen kayıtlarından düşülür.Ama sabıkalı ile aynı adı paylaşanlar ve sadece soyadı aynı olanlar da kayıtlardan silinmişlerdir.Suç işleme eğilimli olanlar diye garip bir keyfi uygulamayla listelerden binlerce seçmen çıkarılmıştır.Bunlara rağmen seçimin kilitlendiği Floridada Bushun seçimi kaybedeceği ve bütün ABDde geriye düşeceği anlaşılınca, Federal Mahkeme oyların yeniden sayımını "ABD Başkanının saygınlığına gölge düşüreceği" gerekçesiyle durdurmuştur.Federal Mahkeme Başyargıcı da Bushların has dostudur.Bush, işte böyle Başkan olmuştur. Oscar ödüllü Michael Mooreun "Aptal Beyaz Adamlar" kitabı, bir demokrasi cinayetine tanıklık gibidir. Başkanlar gelenek gereği, Beyaz Saraya kısa mesafe kala otomobilden iner, ailesiyle birlikte halkın arasında yürüyerek Beyaz Saraya girer.Yürüyüş boyunca halk çiçekler atar, yeni başkanı alkışlar.Başkanlar, halkının sadece oyları değil, yürek desteğiyle de göreve başlamış olurlar.Törenler böyle bir süreçten sonra başlar.Bush ise bu

Yazının Devamı

Mafya Manifestosu

31 Ekim 2004

Geriye deniz kıyısındaki şezlongda ve - yaz boyu barında çok kez rakı içtiğim - sahil otelindeki odasına bıraktığı 2 not kaldı:"Sularda kalacağım. Geri dönmeyeceğim."Artık yaşamayan vücudunu, akşamüstü balıkçılar buldular. Jandarmaya teslim ettiler.Şu satırları da onun yaşamına veda ettiği sahilde yazıyorum.Deniz zaman zaman "iç geçirircesine" kabarıyor.Suları ürperiyor.Burası, dünyanın en güzel köşelerinden biri.Bazı dostlar, "Öldüğümde küllerimi bu koya serpsinler" demişlerdi.Lise ile tanışmak isterdim."Gel, paletlerimizi takalım, yoruluncaya kadar yüzelim" derdim.Nefes borusu ve gözlükle, denizin altını seyrederek kulaç atardık.Yüzlerce balık, denizyıldızı, denizatı, tek - tük ahtapot... Denizin diplerine sütun sütun uzanarak maviyle oynaşan ışık, öylesine yaşam keyfidir ki...Ama...Lise, denize tek başına girdi.Tıpkı doğduğu gibi, ölüme de tek başına veda etti. Lise Rask, Danimarkalı bir kadın. Bodrumda, yazı geçirdiğim doğa cennetinde, şu satırların yazılışından önceki saatlerde denize girdi. Bir daha çıkmadı. 1998 Nisanında bir kot fabrikası, Gente dergisinde, jean pantolonlarının bütün yıkamalara direndiğini kanıtlamak iddiasıyla bir reklam yayımladı.Fotoğraf, suyun

Yazının Devamı

Dul/bakire İstanbul

30 Ekim 2004

Hukuk felsefesi dersinde öğrencilerinden, ileride ünlü ve seçkin birer politikacı olarak tanıyacağımız Ali Naili Erdem ve Kamran İnan da vardır.İnan çok iyi bir öğrencidir. Döneminin en yüksek notlarını almaktadır. Hirsch ona sorar: "Politikayla aran nasıl?" İnan "Ben derslerime çalşıyorum. Naili politikayla ilgileniyor" yanıtını verir. Profesör Ernest Hirsch, Hitler yönetiminden kaçarak Türkiyeye gelen Alman bilim adamlarındandır. Profesör Hirsch, bu cevap üzerine kürsüden tarihi bir konuşma yapar:"Bizler, üniversitelerde bilim yapıyorduk.Siyasetin dışındaydık.Neler olup bittiğinin farkında değildik.Hitler diye birinin adının parladığını duyuyorduk.Ciddiye almıyorduk.Ama bir gün Hitler iktidar oldu, biz kendimize vatan aramak zorunda kaldık.Şimdi, sizlerden rica ediyorum.Ülke sorunlarına ilgisiz kalmayınız.Ve dilerim ki sizler bizim gibi bir gün vatan aramak durumuna düşmezsiniz.Çünkü sizler bizim kadar şanslı olmayabilirsiniz.Biz Türkiye gibi müstesna bir vatan bulduk. Sizin öyle bir şansınız yok."......Bu satırları Ali Naili Erdemin, anılarını yayımladığı "SİYASETİN YOLLARINDA" adlı yeni kitabından yansıttım. Gençleri afyonlamak Ali Naili Erdemin anıları rahat okunuyor.Bu

Yazının Devamı

Çağın şafağında

29 Ekim 2004

81 yıl önce Atatürk, Cumhuriyeti ilan etmeseydi, hilafet hala sürüyor olsaydı, Atatürk, "İslam devleti" tanımını çıkarıp "Türkiye, laik Cumhuriyettir" ifadesini, "değiştirilemez" hüküm olarak Anayasaya koydurtmasaydı, acaba, bugün Türkiye Başbakanının Avrupa Birliği Anayasasına imza atabileceğini kimse aklından geçirebilir miydi?"Gerekirse bazı kelleler gidecek ama bu karar alınacaktır" iradesi, 81 yıl sonra, Türkiyeye, tarihin bu en büyük uygarlık projesine imza koymak onurunu yaşatmaktadır.Yaşamım boyunca en büyük mutluluğu yaşadığım Cumhuriyet Bayramı.Atayı şükranla anıyorum. Türkiye Cumhuriyet Bayramı ile AB Anayasası imza töreninin 29 Ekimde örtüşmesinin, tarihin mi, talihin mi bilemem ama, Anıtkabirin işi olduğu kesin... AB ile İslam Ülkeleri Konferansı arasında, "Medeniyetler Buluşması" toplantısından bir anı yansıtayım.ABDden Ortadoğu uzmanı Profesör Bernard Lewis ile konuşuyorduk.Çırağan Sarayı salonlarında dolaşan, şıpıdık terlikli, beyaz entarili, göbekli Arapları gösterdi ve şöyle dedi:"Şu insanlara bakınız... Arap ülkelerinin bugünkü Türkiye uygarlık düzeyine gelmeleri için en az 100 yıl geçmesi gerek, Atatürk mucizesi bu toplantıda Türkler ve diğer İslam ülkelerinin

Yazının Devamı

Kirli formalar

28 Ekim 2004

Bu pislik, Başbakanın siyasi ağırlığı ve kararlılığı olmadan temizlenemez. Çünkü artık Türkiye mafyası, çocukluk hastalığı olmaktan çıktı.Kurtlar Vadisinden taşmış ve bir büyük salgın halini almıştır.Ahtapotun kolları toplumu ve ülkeyi sarmış bulunmakta. Almanya Şansölyesi Schröder, gençliğinde futbol oynamış. Türkiye Başbakanı Erdoğan da futbol kökenli... Türkiyede futbolun dokularını kanser hücreleri gibi saran mafyayı kurutmak için "ilaçlamayı" konuşsalar. Türkiye mafyası, "ABD/Rusya/İtalya altın üçgeninde" denebilir.ABDden "spor," Rusyadan "finans," İtalyadan "siyaset" bağlantıları modellerini almış.Gerçekten...Büyük ihaleler, özelleştirme süreçlerinde "babaların" devrede oldukları, karar verdikleri artık kanıtlarla apaçık ortada.Rusya modelinde olduğu gibi, devletten "dayıları" besleyen "babaların" parmakları, bal tutuyor. Yargıda, poliste de kuzenler var.Bazı büyük patronların, babalar telefon ettiğinde dizlerinin titrediği ve ciddi paralar gönderdikleri bilinmekte. Hem de bir kez göndermekle kalınmadığı, bu haraç ödemelerinin sıklıkla sürdüğü isim isim konuşuluyor.Ancak...O patronların çoğunun, bazı gıllıgışlı ilişkileri ve işleri olduğu da bir gerçek.Doğru dürüst

Yazının Devamı

Şanssızlık şansı

27 Ekim 2004

Niyetini ortaya koymaktaydı.Konuşmasının devamında, "ipin ucunun açık olduğu" mesajını veren işaretler de var.Ama...Bu doğal.İç siyatte çok sıkıştırılmış.Elbette 10 - 15 yıl sonrası için şimdiden "oldubitti" gibi konuşamazdı.Bu denli uzun müzakere süreci için, nasıl kişisel ipotek koyabilir?Koysa da inandırıcı olabilir miydi? Fransa Cumhurbaşkanı Chirac, sürpriz yaptı. Schröder ile konuşmasından sonra, 17 Aralık zirvesinde, AB Komisyonunun "Türkiye ile ortaklık müzakerelerinin başlaması" önerisinin kabul edileceğini" söyledi. "Fransanın (kendisinin) da bu görüşte olduğunun" altını çizdi. Ama sözlerine noktayı koyarken "Sonunda, net ve basit bir ortaklığa ulaşılır" cümlesi önemliydi. Cumhurbaşkanı Chirac, daha iki ay önce, yakın çalışma arkadaşları aracılığıyla şu kişisel tavrını duyurmuştu:"Türkiyeye müzakere tarihi verilmesi ve tam üyelik, bugünün siyasi tartışmalarıyla çözülemez. Bu bir vizyon konusudur. Türkiye, AB üyesi olmalıdır. Tartışmalar olacaktır ama kararı ben vereceğim..."Bu söylemi Almanya Şansölyesi Schröder tamamlamıştı: "Başkan Chirac ile birlikte karar aldık. Almanya ve Fransa, Türkiyeye tarih verilmesi için aynı görüştedir. 17 Aralıkta müzakerelerin başlaması

Yazının Devamı

Fındık / Ceviz kırmak

24 Ekim 2004

Diğer kalitelerinin yanı sıra, İshan Alaton Türkçeyi de iyi kullanan yaşam bilgelerindendir."84ünde ceviz kırmak" kararlılığını yansıtırken, " 76 yaşında olduğunu ve bir ceviz ormanı için fideler diktiğini" de belirtmiş.Anlayana artık...Hanımların fındık kırmaları için de bir "fındık fideliği" oluştursa... Hakkı Devrimin - tiryakisi olduğum - köşesinde okudum. İshak Alaton, ona "84ümde ceviz kıracağım" diye yazmış. "Hakkı Devrim benden 2 yaş genç... Genç adama yakıştı mı? Yaştan kurudan bahsetmek biraz ayıp olmuyor mu?" satırlarıyla çıkışmıştı. (!) Akıp geçen yıllar "ihtiyarlamak" kaygılarını da birlikte taşır ve insan ruhuna yığar."İhtiyarlamak" kabusunu, iliklerine kadar hissetmek veya hiç tanımamak, o yığına nasıl baktığınıza göre değişir."İhtiyarlamak" en kötüsü.Oysa..."İhtiyarlamadan yaşlanmak" da var.Bu daha az kötü olanı.İyisi..."Yaş almaktır"tır.O bakış açısıyla, her doğum günü kutlaması, her alınan yaş, hayat sevinciyle kucaklanabilir.Ama...En iyisi yıllar geçse de "yaşsız" olmaktır.Buna Fransızlar "sans age" derler. Kelimenin İngilizcedeki karşılığı "ageless".Böyle "yaşsız" insanlar çoktur.30undadır ama, 18inde ya da 23ünde de sanabilirsiniz.Olgunluk düzeyi 50sinde de

Yazının Devamı

Sokak nabzı

23 Ekim 2004

"Türkiyenin AB üyeliği için yapılan kamuoyu araştırmaları gerçekleri yansıtmıyor.Avrupalının psikolojisi üzerine baskı yapan sorularla alınan sonuçlar yanlış.Örneğin... Türkiyenin İslam tarafını öne çıkaran sorulara olumsuz cevap alınması doğal.Bu sorular çok özenli gerçek profilleri yansıtacak şekilde olmalı. Biz yapamıyoruz. Yapsak referandum gibi algılanır."Bu söyleme katılmamak mümkün değil.Gazeteler, bazı think tank kuruluşları ustaca manipüle eden sorularla anketler düzenliyorlar.Fransa, - galiba - bu kuşkulu anketlerin en fazla geçerli olduğu ülkelerden biri.Ermeni diasporasının en güçlü olduğu bu ülkede "Kamuoyu araştırmaları, yönlendirdikleri bazı politikacılara, Türkiyenin AB üyeliğine karşı kullanabilecekleri malzeme olarak sunuluyor" iddiaları var. Bu bir paranoya sanılmasın.Elbette sokaktaki Fransız, Türkiyenin AB coğrafyasına yürüyüşü için kırmızı halı dokuyor değil.Fransız, bırakın Türkiyeyi, İngilterenin bile AB üyeliğine serin kalmıştır.Türkiye için de doku tepkileri olabilir ama gerçekleri ve yararlarını görebilen entelektüel birikime sahiptir. Ancak çarpıtılmış sorular, yönlendirilmiş anketler ve bunlara dayalı politikacı, kanaat önderi söylemleriyle,

Yazının Devamı