Tek kurşun

18 Aralık 1996

MİLLİYET ve Hürriyet'in bir gün önceki manşetlerinin birinci derecede iki ilgilisi var; biri Kemal Yazıcıoğlu, diğeri Mehmet Ağar...
Acaba gerçekten Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı olarak Özel Tim Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'e İstanbul Emniyetinde - kumarhaneci Topal'ı öldürmek savıyla - sorgulanan üç özel tim polisini alıp Ankara'ya getirtme emri vermiş miydi?
Ağar'ın ve Yazıcıoğlu'nun sözlerini yansıtayım:
Önce Ağar..."Doğrudur. Emri ben verdim ama nasıl?İstanbul - İkitelli'de bir açılış vardı. Sayın Çiller'le birlikte gelmiştik.Dönüşte Şeref Salonunda Kemal Yazıcıoğlu yanıma geldi.- Özel timden üç polisin Topal'ı öldürdükleri yolunda bir ihbar aldıklarını... İstanbul Emniyeti'nde sorgulama yaptıklarını... Bir de Ankara'da sorgulanmalarında fayda gördüğünü - söyledi.Ben de uygun buldum.Ankara'ya dönünce Emniyet Genel Müdürünü bulamadım. Yardımıcısına - bu üç polisi Ankara'ya getirtip sorgulanması - emrini verdim.Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ, Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'e emir vermiş. Beni o da aradı. Emri O'na da tekrarladım."

BURADA yeni bir durum beliriyor.
Ağar'ın anlatımına göre üç özel timci polisin sorgulanmak üzere Ankara'ya getirtilmesini isteyen

Yazının Devamı

Bla bla...

14 Aralık 1996

KUMARHANELER kralı diye anılan, Topal'ı öldüren katil silahta Çatlı'nın parmak izleri... Bir katilin Bucak'ın milletvekili lojmanında bir ay kaldığı yolundaki sözleri...
Kirli yumak çözüldükçe daha da karışıyor.
Çözüm; dosyalar üzerindeki "devlet sırları açılıp saçılamaz" kaygılarını giderecek, ince ayarlı ama kesin çizgili bir formül oluşturmaktır.
Bu bağlamda, uzunca süredir suskun olan Mehmet Ağar'ın "Cumhurbaşkanı'nın önünde liderler toplansın. Orada konuşalım."önerisi ilginçtir. Şöyle diyor:


"Terörle mücadelede herkes neler yapıldığını biliyor. Ama şimdi, kenara çekilip sanki hiçbirşeyden habersizmiş gibi tavır alıyorlar. Olmaz böyle şey.Cumhurbaşkanı önünde konuşalım.Kimin, devlete kaç katrelik hizmeti olduğu da görülür."Ağar'ın bu sözlerinde, kırıklık, burukluk seziliyor.

Yazının Devamı

58 ihraç

12 Aralık 1996

İRTİCA faaliyetleri nedeniyle ordudan ihraç edilen subay ve astsubaylar RP'de hoşnutsuz sesleri yükseltti.
Örneğin...
RP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Çelik'e göre RP yargısız infaza alet olmuştur.Çelik şöyle konuşmuştur:
"Ordudan ihraç edilen subay ve astsubaylar, yargı önüne çıkarılmalılar. Suçları varsa yargı tarafından cezalandırılmalılar.Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalıdır. Meclis iradesi üzerinde irade olmaz. Seçilmişler, ne zaman atanmışların emrinden çıkarsa, bu ülkede demokrasi o zaman gerçekleşirGenel Kurmay Başkanlığı da bir an önce Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalıdır."RP Ağrı Milletvekili Mehmet Sadık Altay eski ordu mensubudur. Hava kuvvetlerinden emekli albaydır. Altay'ın sözleri de hayli alevli:
"Bugüne kadarki bütün Yüksek Askeri Şura kararlarına karşıyım. Anayasa Mahkemesi, TBMM kararlarını bile bozabiliyor da, Yüksek Askeri Şura kararlarını yargı denetimi dışında tutuyor. Anayasa'nın 125. maddesi generallerin görevlerine dönerek askeri hiyerarşiyi bozmaması için konuldu. Ama şimdi herkese uyggulanıyor. Bu yanlıştır.Anayasa'yı silah zoruyla değiştirmeye kalkışan örgütler mahkemede yargılanıyor. Ama disiplin suçları yargıya gitmiyor. Genel Kurmay'ın

Yazının Devamı

Benim sinemalarım

8 Aralık 1996

TÜRKİYE'de mafya - siyaset - bazı polis şefleri dehşet senaryoları, canlı yayında bu denli yoğun kalmasaydı, Strasbourg'da olacaktım. Geçen yıl olduğu gibi, gene,Türk Filmleri Haftası'ndan izlenimler aktaracaktım.
Ama buradayım.
Sizlere, Eşkıya filminden ve gerçek Eşkıya'dan izlenimlerimi yazıyorum.
Önce birincisi...
Eşkıya'nın başrollerini paylaşan Şener Şen ve Uğur Yücel'i ayrıca anlatmak gereksiz.


Yazının Devamı

Düğüm

7 Aralık 1996

TELEFON bağlantıları sırasında bekleme sesleri, genellikle bir müziktir.
Katibim'den, Rodrigo konçertoya kadar çeşitli melodiler...
Dün, görevinden alınan İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu ile konuşmak üzere telefonda beklerken, kulağıma gelen ve belirli aralıklarla tekrarlanan ses şöyleydi:
"Yasalara karşı gelenler, karşısında polisi bulur."3 - 4 kez bu anonsu dinledikten sonra, bunca kirlenmeyi yaşayan Türkiye insanının nihayet "işte polis" diyebildiği Kemal Yazıcıoğlu ile konuştuk.
Üzgündü...
Sesi kırıktı.

Yazının Devamı

Şecaat...

6 Aralık 1996

ABDULLAH Çatlı'ya Mehmet Özbay adıyla "silah taşıma izni verilmiştir" belgesi...
İmza: Mehmet Ağar, Vali - Emniyet Genel Müdürü.Bu iddia, ortalığı karıştırdı.
Konu için Mehmet Ağar'ın yanıtı şöyle:
"Komik.- Hamil - i kart yakınımdır. İlginizi rica ederim. - diye birine kart yazıp işe alınmasını sağlamak gibi - Hamili kart yakınımdır. Silah taşıyabilir - diye silah ruhsatı verdirtilir mi?Sahte, tabii. Saçma."Gerçekten silah ruhsatı alma sürecinde böyle bir uygulama yok. Silah ruhsatı için yirmiye yakın imza atılıyor.
Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik'e... Emniyet Genel Müdürü'nden Bakan'a kadar uzanan imzalar dizisi.
Genel Müdür yazısıyla silah ruhsatı vermek diye bir uygulama - bugüne kadar bildiğimize göre - yok.
Ancak, bu belge sahte de olsa, resmi yazışma dosyalarından çıkmış olması vahimdir.

Yazının Devamı

Paraşüt

5 Aralık 1996

MERHUM Vehbi Koç'un kaybı bugünlerde daha da fazla hissediliyor.
Onun kamuoyu tarafından bilinmeyen bir özelliği vardı.
Türkiye'nin çıkmazlara sürüklendiği kritik günlerde kendini çözüm üretmekle sorumlu hissederdi.
Türkiye'nin bilgisine ve haber alma ağlarına güvendiği isimlerini tek tek dinlerdi. Bu konuda uzmanlara raporlar hazırlattırırdı.
Oluşan fikirleri, yılların deneyimlerinden geçmiş beyinlerle tartışırdı. Bir fikir oluştururdu.
Sonra...
Duruma göre ya ilgililere kısa, net ve açık bir mektup yazarak gönderirdi... Ya da yüzyüze görüşerek oluşturduğu fikri anlatırdı.

Yazının Devamı

Cumhurbaşkanı

4 Aralık 1996

1980 İhtilali öncesinin yıllarıydı.
Siyaset sıkışmıştı. Türkiye bugünler gibi, bunalıma sürükleniyordu.
Gözler Çankaya'ya, devrin Cumhurbaşkanı merhum Fahri Korutürk'e çevrilmişti. Ağırlığını koyarak, çözüm oluşturması isteniyordu.
Korutürk, şöyle demişti:
"Ben ne Kurtuluş Savaşı Başkomutanı ve Cumhuriyet'in kurucusu Atatürk'üm... Ne de İnönü Meydan Savaşları komutanlığı, Türkiye'nin bağımsızlığını dünyaya kabul ettiren Lozan Murahhas azalığı sıfatlarına sahibim. Ben Silahlı Kuvvetlerden, Oramiral rütbesiyle emekli olmuş bir asker, bir eski büyükelçiyim. Bunalımlara koyacağım tarihi bir ağırlığım yoktur."Korutürk'ün ağırlığı konusundaki bu sözleri gerçekçiydi.
Demirel, O'nu İstanbul, Moda'daki evinden telefonla buldurtmuştu...
İzahat bile vermeden "yanına frakını alarak, hemen Ankara'ya gelmesi" mesajını vermişti.

Yazının Devamı