Kıbrıs satrancı

11 Ocak 1997

TEPKİLERİMİZ - kimse yanlış anlamasın ama - havai fişekler gibi patlıyor.
Rus üretimi S - 300 füzelerinin Kıbrıs Rum Kesimi'ne teslimine daha en az 6 ay varken, uçaklarımız gidip, bu füzelerin konuşlandırılacağı iddiasıyla bazı hedefleri bombalayamaz.
Daha şimdiden bir zamanlar Küba'ya yapıldığı gibi, Kıbrıs'ın denizden ablukaya alınması da olacak şey değildir.
Hele...

Sanki Boğazlardan başka Rus'ların Güney Kıbrıs'a ulaşacak deniz yolu ya da Türkiye'nin dışında füzeleri havadan taşıyabileceği koridoru yokmuş gibi...
"Boğazları ve hava sahamızı Rus gemilerine ve Rus uçaklarına kapatmak" tehdidi, akılla bağdaşmaz.

Yazının Devamı

Kem söz

10 Ocak 1997

MERHUM Vehbi Koç'un naaşının bulunduğu şu günlerde, bir anlamlı anı...
Hiçbir yerde yayınlanmamış bu anıyı yansıtıyorum.
Koç Ailesi, denizciliği sever.
Aileden biri, "tekne" almıştır.
Vehbi Bey, onu karşısına oturtur.
Şöyle der:
"Ben kendime, hiç böyle şeyler almadım. Sen, uzun yıllar çalıştın, çabaladın. Grubumuza mühim katkıların oldu. Bu tekneyi helal ve vergisi son kuruşuna kadar ödenmiş kazancınla aldın. Sen ve ailen, belki daha da iyilerine layıksınız.Ama...Böyle bir tekne, neredeyse, bir fabrika fiyatınadır. Türkiye'de insanlar, birbirlerini taklit ederler. Lükste ve gösterişte yarışırlar. Sen, Koç Ailesi'ndensin. Senin bu güzel ve pahalı tekneni görenler, ya bunun gibisini yahut daha büyüğünü, daha pahalısını alacaklardır. Şöyle bir düşündüm... 200 tekne daha alınmasını teşvik etmiş oluyorsun. 200 fabrika yerine, şahsi zevklere ayrılmış 200 tekne. Bana kalırsa, Türkiye'ye lazım olan, 200 fabrikadır. 200 fabrikadan, 10 binlerce aile ekmek parası çıkarır. Milli gelirlere, ihracata mühim ilave sağlar."

Yazının Devamı

Stok dosyalar

9 Ocak 1997

TANSU Çiller, Pazar gece yarısı bütün gazeteler şehir içi baskıları için rotatiflerini çalıştırmışken, aniden, üstelik yanlışlarla dolu bir açıklama yapıyor... "Özdemir Sabancı'nın katilinin güvenlik güçlerimizin elinde olduğunu" söylüyor.
Çiller bu açıklamayı yapmasaydı, ertesi sabah gazete manşetleri ne olacaktı?
En azından bizim gazetenin yazı işleri, Erbakan'ın benimle yapmakta olduğu ve televizyonda yayınlanan konuşmayı özenle izliyorlardı.
Herhalde... Erbakan'ın "Susurluk ve bağlantılarının, hükümet ortağımıza uzanması ve ortaklığımızın bitmesi pahasına dahi olsa, soruşturma sonuna kadar gidecektir" kelimeleri bizim gazetenin başlıklarından biri olabilirdi. Belki diğer birkaç büyüğün de...
Böylece... DYP ve başındaki Çiller, gene Susurluk patlamasının menzil alanı içinde kalacaktı.
Bir büyük başlık da, o gün yapılan Türk - İş uyarı gösterisi ile ilgili olabilirdi.
200 bine yakın işçinin panoramik fotoğrafı üstünde... "İşçi dalgaları hükümete vurdu" gibi bir başlık.

Yazının Devamı

Netameli

8 Ocak 1997

YARIM yüzyıllık demokrasi hayatımızda Hüsamettin Cindoruk adı, Gençlik Kollarından, Genel Başkanlıklara kadar uzanan bir çizgide hep vardır.
Bu kez, Demokrat Türkiye Partisi'ni kurdu.
Hayırlı olsun.
Cindoruk'un içinde bulunduğu 7. partidir.
Sayalım:
Demokrat Parti, Hürriyet Partisi, Adalet Partisi, Demokratik Parti, Büyük Türkiye Partisi, Doğru Yol Partisi, Demokrat Türkiye Partisi.7 Ocak'ta 7. parti.1990'lı dizinin 7. yılında...
6 milletvekili ve parlamento dışından Hüsamettin Cindoruk'un başkanlığında 7 kurucu üyeyle.

Yazının Devamı

Kameranın arkası

7 Ocak 1997

KANAL D'de Pazar gecesi sunduğum DURUM programında konuğum Başbakan ve Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan'dı.
Kameranın arkasını, yani kameraların yansıtmadıklarını da anlatayım.
Önce zamansızlık nedeniyle sorularını ekrana getiremediklerimden özür diliyorum.Örneğin... RP paralelindeki Hak İş Genel Başkanı'nın sorusunu yansıtamadım. "İşçi ve istihdam bakanlıkları kurulup kurulmayacağını" soruyordu.

Ayrıca... DİSK Başkanı Rıdvan Budak'ın da şöyle bir ilginç sorusu vardı:
"3O yıllık bir iddianın sahibisiniz. Bu sorunları düzelteceğim iddiasıyla gelmediniz mi?Biz bu soruları birçok politikacıya sorduk. Birçok politikacı bunları seçim meydanlarında anlattı ama herkes - enkaz devraldık - diye mazeret aradı kendisine. Türkiye insanlarının bu sorunların çözülebilmesi için ne kadar süre sabretmelerini istiyorsunuz?Bu süre içinde de çözemezseniz, ne yapmayı düşünüyorsunuz?"Budak'ın sorusu klasik sendikacının toplu sözleşmede yüzde kaç zam yaklaşımının ötesinde kapsamlı bir tavırdır. Sendikacının sektörün çerçevesini aşan toplumsal sorumluluğudur.
Devlet sırtında değil, üretimin paylaşıldığı sendikacılık gereği Budak, siyasetin ve ekonominin bütünü için çıtayı yükseltme çabasındadır.

Yazının Devamı

Sevgi virüsü

5 Ocak 1997

VE 1997... İkibininci yıla sadece 3 yıl kaldı. Şanslı kuşağız.
Zaman nehrinin 1000 yılda bir varılan kıvrımında yer alabiliyoruz.
Peki... 2000'li yıllarda durum nasıl?
Bir ufuk turu yapalım.
Sadece 2000'li ilk 50 yılda dahi inanılması güç değişikliklerin yaşanacağını şimdiden görüyoruz. 2000'li yılların insanlık seyir defterine bölüm manşeti şöyle olabilir:
"İnsan ömrü 150 yıl."

Yazının Devamı

Steril demokrasi

4 Ocak 1997

BU yılbaşı tatili - bir TV programı vesilesiyle - uzatılmış Sanat Turizmi'ne dönüştü.
Rönesansın yüreği ve sanatın Kabesi sayılabilecek Floransa'da 5 gün geçirdik.
Floransa, son 20 yılın en soğuk günlerini yaşıyordu.
Burnumuzun donduğu, o keskin ayaza rağmen, müzelerin, teşhir salonlarının önlerinde yarım kilometrelik kuyruklar oluşmuştu.
Sadece İtalyanlar değil, bütün dünyadan akan yüzbinler, bu koleksiyon parçası yüzük taşı gibi eski kentin köşelerinde aydın pırıltıları yansıtıyordu.
Michelangelo'nun ünlü David heykelinin yanında insanlar, sadece fizikleriyle değil, hohlanmış cama parmakla yazılmış uçucu yaşamlarıyla da, cüce gibiydiler.
Ama...

Yazının Devamı

Kamyonun farları

28 Aralık 1996

MİT Kontr - Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür açıklıyor:
"Doğru iş yapmadığımızı bile bile, yurtdışı operasyonlarda 1983'ten sonra Abdullah Çatlı'yı kullandık.Sonra... Biz bıraktık, Emniyet kullandı."Bu ifadenin sonrası, daha da düşündürücü.
Çatlı, bir Emniyet Amiri gibi MİT elemanı Tarık Ümit'i sorgulamış. Neredeyse cüppe giydirilip, savcılık da yaptırılacak.
Eymür, zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'a telefon edip "adamımız Tarık Ümit'i Çatlı sorguluyormuş. Onu sağ istiyoruz" demiş.
Ağar'ın yanıtı "İbrahim'i (Özel Harekat Daire Başkan Vekili - şimdi açıkta -) arar, hallederiz" olmuş.
Eymür'ün İbrahim Şahin ile Çatlı ve Ümit konusundaki konuşmaları da bu doğrultuda.
Çatlı'nın varlığını ve Ümit'i sorguladığını kimse inkar etmemiş.

Yazının Devamı