Ocak ayında enflasyon (Tüketici Fiyatları Endeksi’nin artış oranı) yüzde 1.72 olarak açıklandı.
Bir ayda gıda fiyatlarındaki artış yüzde 5.16 oranında.
Ayşe Hanım Teyzem “Devletin enflasyon hesabı başka, benimki başka... Benim enflasyonum daha yüksek diyor.”
Aslında (1) Devletin enflasyon hesabı doğrudur.
(2) Ama Ayşe Teyzem’in enflasyon hesabı da doğrudur.
Çünkü devlet ve Ayşe Hanım Teyzem enflasyonu farklı biçimde hesaplamaktadır.
Küresel sermaye hareketleri aşık kemiğiyle oynanan aşık oyununa benzer. ‘Gariban oyuncu’ ütülmemeyi öğrenene kadar oyun hep silbaştan başlar...
‘Aşık Oyunu’ teorisini, rahmetli Sadun Hoca’dan dinlemiş, daha önceleri de yazmıştım. Hatırlatayım.
Keçinin arka ayaklarının diz kısmından çıkarılan ve dört yüzü değişik şekiller gösteren kemiğe “aşık kemiği” denilir. Çocuklar bu kemikleri kuruturlar. Yere düştüğünde farklı şekiller gösteren kemiği zar gibi kullanarak oyun oynarlar.
Mülkiye’de bizlere ders veren Sadun Aren, dış borçların işleyişini ‘aşık oyunu’nu hikâye ederek anlatırdı.
Sadun Hoca’nın anlatımına göre, “mahalledeki çocuklardan” her biri aynı beceriye sahip olamaz. Biri ‘aşık oyunu’nda ustalaşır. Bütün çocukları ‘üter’ (yener), ellerinde ne kadar aşık kemiği var ise toplar.
Ne var ki, aşık kemiklerinin tamamı usta oyuncunun eline geçince oyuna devam etme imkânı kalmaz.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) geçen hafta sonu Kadıköy Belediyesi’nin Süreyya Opera Binası’nda Rossini’nin “La Cenerentola” (Türkçe ismi “Külkedisi”) operasını sahneledi. Neşeli drama türü oyunun “prömiyer”ini (ilk defa sahnelenişini) izleyen ünlü sahne sanatçımız Zeliha Berksoy, “Bu sanatçı kadrosuna bu oyunu yurtdışındaki sahnelerde tekrarlama şansını verebilsek, işte o zaman yabancılar bizi ne yetenekli genç sanatçılarımız olduğunu, operamızın başarı çizgisinin yüksekliğini görürler. Türkiye Batı dünyasında böyle tanıtılabilir” diyordu.
La Cenerentola operasını ünlü İtalyan yazar Jacopo Ferretti’nin özel olarak yazdığı libretto’ya (şarkı sözlerine) dayalı olarak G. Rossini besteledi. (Rossini 1815-1823 yılları arasında 20 opera besteledi.)
Eser ilk olarak 1817 yılında İtalya’da sahnelendi.
Neşeli bir drama olan Külkedisi’ni İstanbul’da Yekta Kara sahneye koydu. Yekta Kara cesur bir yaklaşımla eserin orijinalliğini koruyarak mekânı, giysileri, koreografiyi ve yaşamı günümüze taşımış. Sahne dekorunu Efter Tunç, Roy Lichtenstein’in (1923-1997) pop-art çizim ve renkleriyle düzenlemiş.
Sanatçılarımız çok başarılı
Orkestrayı misafir şef A. Cendora yönetti.
Atilla Karaosmanoğlu’nun anısına bugün Ankara’da Kalkınma Bakanlığı tarafından düzenlenen bir toplantıda “Planlamanın Dünü, Bugünü ve Geleceği” konuşulacak. Kalkınma Bakanı Cevat Yılmaz’ın açılış konuşmasından sonra Atilla Karaosmanoğlu’nun eşi Şükriye Karaosmanoğlu, Baran Tuncer ve Ayhan Çilingiroğlu Atilla Karaosmanoğlu’nu anlatacak. Daha sonra Ayhan Çilingiroğlu, Bilsay Kuruç, Ergun Türkcan ve Tuncer Bulutay planlama konusunu tartışacak. Ben, toplantının moderatörlüğünü yapacağım.
Atilla Karaosmanoğlu (1931-2013), içeride ve yurtdışında önemli görevlerde bulunmuş bir bilim adamı, iktisatçı idi. Mülkiye’de öğretim üyesi iken 1960 yılında ilk planlamanın kuruluşundaki ekipte sorumluluk aldı. İnönü’nün en güvendiği plancılardan idi. Erim hükümetinde başbakan yardımcısı olarak ekonomiyi şekillendirmeye soyundu. Şartlar buna imkân vermedi. Daha sonra Dünya Bankası’nda başkan yardımcılığına kadar yükselen ilk Türk asıllı yönetici oldu.
Planlamanın hikâyesi ilginçtir
Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) kuruluş hikâyesi çok ilginçtir. (Meraklılar için: Türkiye’de Planlamanın Yükselişi ve Çöküşü, Ergun Türkcan, Bilgi Üniversitesi Yayını, 2009, 576 Sayfa)
Menderes
Ayşe Hanım Teyzem, “Benim, dövizle, faizle işim yok... Faizle tek işim, bankadaki üç paralık mevduat hesabına aldığım faiz. O enflasyonun altında kalmıştı. Param eriyordu. Belki mevduat faizi artar enflasyonun üzerine çıkar. İşte o kadar...” diyor. Diyor da... Yanılıyor.
Döviz-faiz Ayşe Teyzem’in sırtına binecek
Merkez Bankası dövizdeki tırmanışı durdurmak için faizi artırdı... Sonuç ne oldu? Daha önce 1.85 TL’lerde dolanan dolar fiyatı 2.20 TL’nin üzerinde... Merkez Bankası daha önceleri bankaları yüzde 7 dolayında ortalama faizle fonluyordu. Bu faiz oranı yüzde 10‘un üzerine çıktı.
Ayşe Hanım Teyzem’in para ödeyerek satın aldığı her türlü mal ve hizmetin maliyetinin içinde (1) Döviz var. (2) Faiz var.
Bazılarında çok var, bazılarında az var. Tüpgazda var, doğalgazda var. Elektrikte var... Ekmekte var. Maydanozda var...
Maydanozda olur mu? Olur. Maydanozu üreten çiftçi gübre kullanıyor, mazot kullanıyor. Maydanoz pazara kamyonla taşınıyor. Bunlar için döviz ödeniyor. Çiftçinin borcu var, faiz ödüyor. Kamyoncunun kullandığı kamyonu üretenlerin döviz yükü, faiz yükü var. Kamyoncunun borcu var. Bütün bunlar sonuçta maydanoz fiyatına, döviz yükü,
Merkez Bankası faizi istemeye istemeye yükseltti. Bir hafta önce 7.75’den dolaylı olarak yüzde 9.00’a yükselttiği faizi bu defa “doğrudan” yüzde 12’ye çıkardı. Politika faizi diyerek akıl karıştıran yüzde 4.50 oranındaki faizi yüzde 10’a yükseltti. Faiz artırımının dövizdeki tırmanışı önleyip önleyemeyeceğini, dolar fiyatını nereye kadar çekebileceğini bugünden itibaren piyasalardan izleyeceğiz.
Buradaki tehlike şudur:
- Faizin bu kadar yükseltilmesine rağmen ya faiz artışı döviz fiyatındaki tırmanışı önleyemez ise... Ya faizde istikrar sağlanamaz ise...
Faiz ekonomi yönetiminin ihtiyaç duyuldukça kullanacağı bir silahtır. Ama her derde deva bir ilaç değildir. Başbakan faize karşı olduğu için, Merkez Bankası faiz silahını bugüne kadar kullanamadığı için, “faiz” efsaneleşti.” Döviz fiyatındaki tırmanışı durduracak, ani tesir, kati netice gösterecek tek ilaç” olarak öne çıktı.
O kadar ki, faiz artışının yükü sırtlarına binecek olanlar bile, “faiz artsın, faiz artsın” korosuna (faiz lobisine) katıldı.
Unutulan şu:
Piyasalar bu gece yarısı Merkez Bankası’nın yapacağını ilan ettiği “Piyasa Baskını” bekleyişinde.”Du’ bakalım n’olacak?”
Neden “gece yarısı?” Gündüz torbaya mı girdi... Açıklama geceye bırakıldığına göre, çok hem de çok önemli. Piyasayı sallayacak tedbirler açıklanacak. Her ne kadar piyasanın ve halkın Merkez Bankası’na güveni kalmadı ise de, Başkan “karizmayı çooook çizdirdi” ise de... Piyasa çaresiz açıklamayı bekliyor...
Biz bu filmi daha önce de gördük. 2006’da, döviz tırmanışa geçince Merkez Bankası “Pazar Baskını” yapmıştı.
1 Haziran 2006’da 1.56 TL olan dolar 23 Haziran Cuma günü 1.70 TL’ye tırmanınca, Merkez Bankası 25 Haziran 2006‘da pazar tatilinde toplantı yaptı. Faizi 2.25 puan artırdı. Kim ne kadar döviz istiyor ise, gelsin... Biz satacağız” dedi. Pazartesi dolar 1.69 TL oldu. Sonra 30 Haziran’da 1.57’ye, 10 Temmuz’da 1.55’e, 31 Temmuz’da 1.48’e geriledi.
“Pazar Baskını” işe yaramıştı
Şimdiki Başkanı Erdem Başçı’nın o günlerde olan bitenden haberi yok diyemeyiz. “Karar alınırken o günlerin başkanı Durmuş Yılmaz yurtdışında idi. Toplantıyı başkan yardımcısı Başçı yönetiyordu, Yılmaz telekonferanstaydı.
Kapı çalındı. Gelen postacı. Elinde ayakkabı kutusu boyutunda bir paket. Önce endişelendim, sonra meraklandım. Alındı kağıdını imzalarken gönderenin Sibel Kutman olduğunu anlayınca rahatladım.
Sibel Kutman, her ocak ayında, farklı, güzel kutular içinde bir şişe şarap gönderir. Paketin üzerindeki kağıtları yırttım. Gene güzel, her yıl olandan farklı bir kutu. Üzerinde ‘Sarafin’ markasının amblemi var. Benim ismim yazılı.
Kutuyu açtım... Aaaa... O da nesi?... Kutunun içi boş. Şarap şişesi yerine, şarap şişesine benzetilerek kutunun içindeki kartonu şekillendirmişler.
Ufak bir karta Sibel Kutman şunları yazmış:
“Ailemiz 88 yıldır şarap üretiyor. 2013 Haziran’da yürülüğe giren kanuna göre, her ne amaçla olur ise olsun, hediye, eşantiyon, promosyon olarak içki dağıtamıyoruz. Bu uygulama bizi hayatımızdaki özgürlükleri, temel hak ve hürriyetlerimizi yeniden gözden geçirmeye yönetti. Gelecekte de sizlere şaraplarımızı hediye edebileceğimiz günler olabileceği konusundaki ümidimiz yok olmadı.”
Üzümde dünya 5’incisiyiz
Sibel Kutman ve Ali Kutman, Doluca Şarapları’nın üçüncü kuşak yöneticileri. Dedeleri Nihat Kutman, 1927 yılında şarap üretmeye başlamış. Babaları Ahmet