İspanyol asıllı yazar Cervantes’in eleştiri yüklü Don Kişot’u, sadece yok olmaya yüz tutmuş şövalyelik ruhunu yeniden canlandırmaya çalışanların sembolü değildir. Aynı zamanda, haksızlıklar, zulüm ve uçup giden değerler karşısında duyarsız kalmamanın, ideallere sahip çıkmanın erdemini hatırlatır.
Don Kişot’un hayalleri yaşamın sınırlarından, düzenin dayatmalarından daha büyüktür. Hem içerik hem de biçimsel yönden (düzeni değişmez sananlarca) bir deli olarak kabul edilen Don Kişot umutsuz mücadelelere girenlerine örnek olur. (M. Dirimli)
Etrafınıza bakınız. Bizde de, genel kabul görmüş söylemlerin ve bilgilerin dışına çıkanlar, sınırı aşanlar, “Don Kişotluk yapma” diye uyarılmaz mı? “Bu adam deli mi ne?” diye küçümsenmez mi?
Tophane’de işçilik yaptı
Don Kişot’un yazarı Cervantes (1547-1616) İspanyol donanmasının Osmanlılara karşı savaşlarına katıldı. Bir Türk tarafından esir alındı. Beş yıllık esareti sırasında İstanbul’da Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Camii’nin inşaatında işçi olarak çalıştı. Fidye ödeyerek 1580 yılında özgürlüğüne kavuştu. Madrid’e döndükten sonra inişli çıkışlı hayat yaşadı. Uzun süre hapiste kaldı. Birçok eserini hapiste iken yazdı.
Don Kişot ve
Fransa’nın Cannes şehrinde düzenlenen gayrimenkul fuarına bu yıl “normalin ötesinde” ilgi gösterdik. En büyük çadırı bizim konut yapımcılarımız kurdu. Başbakan Yardımcısı, Çevre ve Şehircilik Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı fuara katıldı. Bir süre önce de Dubai’de düzenlenen fuara büyük önem vermiştik.
Bu arada hükümet tarafından, yabancılara konut satışlarını cazip kılmak için, önce mütekabiliyet şartı kaldırıldı. Şimdi de konut satın alanlara 6 ay veya 1 yıl oturma izni için çalışmalar yapılıyor.
Hükümet, bakanlar, büyükşehir belediye başkanı ve konut yapımcıları neden bu fuarlara bu kadar önem veriyorlar? Yabancıya konut satmaya neden bu kadar önem veriyoruz? Konut satınca ne olacak?
* Yılda birinci-ikinci el 500 bin konutun satıldığı Türkiye’de, (Konut-Der Başkanı’nın ifadesine göre) 1 milyon adet konut stoğu birikmiş. Acaba bu stoğu eritmek için mi yabancıların peşine düşüyoruz?
* Konut alımı için yabancıların getireceği dövizler ile ekonomiyi coşturmayı, koşturmayı mı istiyoruz?
* Yabancılar gelsin, konutları satın alsınlar da onlarla komşu olalım diye mi bu sevdaya düştük?
* Yabancılar konut alsın, ticari bina alsın, sonra da bize kiralasın
Çok kişi 1988 yılında ,THY’ye rakip olarak hizmete başlayan Türkiye’nin ilk kurumsal yolcu şirketi Sultan Havayolları’nı unuttu. GE Capital Corp’un ortaklığı ile kurulan şirket büyük gövdeli uçaklarla yurtdışından turist getiriyordu. Bu şirketi Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunu Yavuz Çizmeci kurmuştu.
Çizmeci daha sonra MNG Havayolları’nda hissedar ve yönetici olarak çalıştı.
2006 yılında uluslararası fonların desteği ile ACT Havayolları’nı (MyCargo’yu) kurdu.
Şimdilerde 7 uçak ile yük taşıyor. Uçaklarından 2’si 114 ton kapasite ile dünyanın en büyük kapasitesine sahip kargo uçaklarından.
Yavuz Çizmeci’nin anlattığına göre, MrCargo 450 ton taşıma kapasitesi ile önde gelen kargo şirketi. Onu 315 ton kapasite ile THY, 284 ton kapasite ile MNG ve 252 ton kapasite ile ULS izliyor.
Çizmeci, Türkiye’nin ihracatındaki hızlı gelişmenin ve Türkiye’nin konumunun kargo taşımacılığının gelişmesini sağladığını, şimdilerde Türk şirketlerinin uçaklarının uluslararası pazarlarda yük taşıdığını söylüyor.
2013 yılı Ocak ayı cari açığı (döviz açığı) bir yıl önceki çizgide kaldı. 2012 yılında 5.7 milyar dolar idi. 2013 yılında 5.6 milyar dolar oldu.
Cari açığın arkasında dış ticaret açığı vardır. Dış ticaret açığı, ithalat gideri ile ihracat geliri arasındaki farktır. Cari açık hesabında ithalat ve ihracat fob değeri ile hesaba katıldığında TCMB’nin mal dengesi rakamı ile TÜİK’in dış ticaret açığı uymaz.
TCMB’nin hesabına göre mal dengesi 2012 Ocak’ta 5.8 milyar dolar açık verdi. 2013 yılı mal dengesi hesabında da açık değişmedi. 5.8 milyar dolar oldu.
Fakat mal dengesinde ithalat ve ihracat kalemlerindeki hareket değişti. 2012 Ocak ayında 16.9 milyar dolar olan ithalat, 2013 Ocak’ta 18.1 milyar dolara yükseldi. Frene rağmen, büyümenin yüzde 3’ün altına düşmesine rağmen ithalatta artış var.
İthalat artıyor
İthalat arttığı halde cari açık nasıl aynı çizgide kaldı? İthalat harcamalarındaki artışı, ihracatçı gelirlerindeki döviz dengeledi. İhracat 11.0 milyar dolardan 12.3 milyar dolara çıktı.
Turizm gelirlerinin hesaplanmasındaki değişimin (turizm gelirini daha yüksek göstermeye dönük düzenlemenin) ocak ayı cari açık rakamını etkilemediği görülüyor.
Dahilde işleme izin belgelerine göre, ihraç ettikleri ürünlerde ithal girdisi kullanan sanayi kollarında ithalata bağımlılık oranı Ocak 2012’de yüzde 58.5 iken 2013 yılında yüzde 62.1’e yükseldi.
Açık anlatımıyla 2013’de 100 dolarlık ihracat geliri elde etmek için sanayicimiz 62.1 dolar tutarında ithalat harcaması yapıyor. Umut Oran (1963) Dahilde İşleme Rejimi (DİR) ile ilgili rakamları derlemiş. Bu yazıdaki bilgileri Oran’ın notundan aktarıyorum. Oran, Bolu’da 300 çalışanı olan Domino Tekstil’in kurucusu. Uzun yıllar Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nde ve odalarda çalışan, neyin ne olduğunu bilen bir sanayici. 2011 seçimlerinde CHP listesinden İstanbul milletvekili seçildi. Şimdilerde ekonomiyi Ankara’dan izliyor.
Bunlar ihracatçının rakamları
DİR izin belgeleri ile ihracatçılar, belli bir ihracat taahhüdünde bulunarak, ihraç ürünlerinin üretimi için yapacakları ithalat miktarını bildiriyor. İhracatçıya ihracat teşviki olarak bu ithalatı vergisiz ve harçsız gerçekleştirme olanağı sağlanıyor.
Ekonomi Bakanlığı tarafından ocakta düzenlenen söz konusu izin belgeleri kapsamında 653 firma 4.8 milyar dolarlık ihracat taahhüdünde bulundu. İhraç edilecek malların
Genel olarak hisse senedi fiyatları 1 yılda yüzde 37 arttı. 1 yıl önce borsaya 100 TL yatırsa idiniz ortalama 2 TL civarı temettü geliriniz olacaktı. Ek olarak geçen yıl 100 TL’ye satın aldığınız hisselerin piyasa fiyatı 140 TL dolayına yükselecekti. Ancak dikkat... Bu fiyat değişiminin bir garantisi yok
Bankalar, holdingler, büyük şirketler 2012 yılı kârlarını açıklıyor. Ekonomide frene basılmasına, büyümenin yavaşlamasına rağmen büyüklerin kârı artmış.
Ayşe Hanım Teyzem soruyor: “Bankalar, holdingler, şirketler kâr edince, hisse sahiplerine bu kârları dağıtıyor mu? Acaba geçen yıl 100 TL’lik hisse senedi alsa idim, bu yıl bana ne kadar kâr payı öderlerdi?”
Ayşe Hanım Teyzem’e anlatmaya çalıştım: Şirketlerin bir yıllık faaliyet dönemleri sonucunda elde ettikleri net dönem kârı üzerinden (yasal karşılıklar ayrıldıktan sonra) hisse senedi sahiplerine dağıttıkları paraya “temettü” deniliyor.
Bir şirketin bir yılda elde ettiği kârın ne kadarının dağıtılacağına, genel kurul karar veriyor. Bunun için, yüksek kâr açıklayan her holding, banka, şirket ortaklarına bu kârın tamamını dağıtacak diye bir şey yok.
Şirketler bir yıl önceki faaliyetlerinden ne kadar temettü
İstanbul’da Bakırköy semtinde 11 AVM (Alışveriş Merkezi) varmış. Milliyet Ekonomi’de yayımlanan Eylem Türk’ün yazısından öğrendiğimize göre ülke genelindeki AVM sayısı 272’ye ulaşmış. Bu yıl 43 yeni AVM daha açılacakmış. Daha başkaları da yolda imiş.
İstanbul’da Büyükdere Caddesi’nde eskiden fabrikalar vardı. Philips TV ve elektrikli ev eşyaları, Tefken ampul, Neyir örme giyim eşyası, Eczacıbaşı, Fako, Squibb, Roche ilaç üretir, Apa baskı yapardı. Şimdilerde 1.200 metrelik yürüme mesafesinde, Metrocity, Kanyon, Saphire alışveriş merkezleri var. Zorlu ve Özdilek yakında açılacak. Onları Çiftkurtlar izleyecek. Arkadan proje halindeki 3 AVM daha sırada bekliyor.
Bize fabrika değil AVM lazım
Sadece İstanbul’da mı? Anadolu’da da eski fabrikalar yıkılıyor, arsalarına AVM’ler dikiliyor.
Bu AVM’lerin yatırım bedelini de, AVM’lerde satış yapan firmaların kiralarını da, halkımız (Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey Amcam) ödüyor. AVM’ler yerleşim bölgelerinin en kıymetli arsalarında inşa edildiğinden ve albenili pahalı yapılar olduğundan maliyetleri, işletme giderleri ve sonuç olarak kiraları yüksek.
(Bilgi için: Batı ülkelerinde AVM’ler şehir dışında, ucuz arsada, ucuz yapı
Bu kadınlar gününde, örnek bir Anadolu kadınından, kendi gücü ve kendi ismi ile kurduğu fabrikada yatak üreterek, ülkenin toplam yatak ihracatının yarısını gerçekleştiren Kayserili Berna İlter’den söz edeceğim.
Kadınlarımız sadece dayak ve cinayet ile gündeme getirilir olunca, kadınlarımızın içeride ve dışarıdaki, sosyal ve ekonomik alanlardaki başarılarını küçümser hale geldik. Kadınlarımızın sosyal ve ekonomik başarılarını satamadığımızdan yabancılar da kadınlarımıza acıyor.
Dünya Ekonomik Forumu tarafından her yıl yayınlanan Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre; 2012 yılında Türkiye, kadın-erkek eşitliğinin varlığı bakımından 135 ülke arasında 124’üncü sırada imiş.
El insaf... Türkiye’de kadınlar bu durumda mı? İçeride ve dışarıda üniversite eğitimi görenlerin yarısı kadın. Eğitim, sağlık, hukuk, finans, sanat, kültür, bilim alanlarında kadın çalışanların sayısı erkeklerle ya eşit ya fazla... Uluslararası ve ulusal şirketlerde tepe yöneticisi olarak görev alan kadınlarımızın sayısı giderek artıyor.