Mis gibi domatesin özlemini çekmeyen var mı? İyi de neden o eski mis gibi domateslerden bulamıyoruz, yiyemiyoruz?
Çünkü Tohum Kanunu’na uygun biçimde onların tohumu tescil edilemediğinden elinde mis gibi domates tohumu olanlar çoğaltarak satamıyor.
Kütüğe tescil edilmediğinden alınıp satılamayan o kadar çok yerli tohum çeşidi var ki... Mis gibi hıyar, kan kırmızısı kütür karpuz yemek hayal oldu.
Tohum Kanunu, “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı”nca kütüğe kaydedilmemiş tohumların satışını yasaklıyor. Ancak, ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk mübadeleleri ile deneme ve denetim amacıyla kullanılan tohumluklar bu yasağın dışında bırakılmış.
Satış yasak, takas serbest
Ekolojik Üreticiler Derneği’nin desteği ile Torbalı’nın Karaot Köyü halkı, eski muhtar Cevdet Önder’in önderliğinde dağ köylerini gezmişler, dolaşmışlar. Kaybolmaya yüz tutmuş tohumları toplamışlar. Ve de bu tohumların kaybolmaması ve yaşatılması için 2007 yılında bir köy derneği kurmuşlar. Derneğin adı “Karaot Köyü Tohum Derneği”. Ardından da 2009 yılında “tohum takas uygulamasını” başlatmışlar. Tohum takas günleri bir şenliğe
Turizm istatistikleri revize edildi. 2012 yılı net turizm geliri 5.3 milyar dolar artırıldı. Net turizm geliri, ülkeye gelenlerin içeride bıraktıkları dövizden, yurtdışına çıkanların dışarıda yaptıkları harcamalar düşülerek bulunur.
Turizm gelirleri hesaplanırken ülkeye girenlerin ve çıkanların kişi başına yaptıkları harcama dikkate alınır.
2012 yılında 36.7 milyon ziyaretçinin, ziyaret süresince kişi başına 637 dolar harcama yaptığı varsayımı ile gelir hesabı yapılıyordu. Bu rakam 798 dolara yükseltildi. Yurtdışına turist olarak çıkan 5.8 milyon vatandaşın seyahat boyunca kişi başına 698 dolar harcadığı varsayılıyordu. Bu da 792 dolara yükseltildi.
Sonuç önemli. Çünkü turizm geliri, ihracattan sonra bizim en yüksek döviz kaynağımız. Turizm geliri yükselince, döviz açığımız (cari açık) küçülüyor.
Açığı yüzde 10’dan yüzde 6.1’e indirdik. Ama bunun bir faturası var: Büyüme de yüzde 8.5 iken yüzde 2.5 oluyor
Cari açık (döviz açığı) 2011 yılında 77.2 milyar dolar idi. Milli gelirin yüzde 10’una tırmanmıştı.
2012 yılında 48.8 milyar dolara indirdik. Milli gelire oranı yüzde 6.1 oldu. Bu çok olumlu bir gelişmedir.
Amma ve lakin bu olumlu gelişmenin bir faturası vardır. Açık milli gelirin yüzde 10’una ulaştığında ekonomi yüzde 8.5 büyümüştü. Açığı yüzde 6.1’e indirdiğimizde ekonomide büyüme hızı yüzde 2.5 oldu.
Ne yapalım? Anadolu’da, “Ne kadar köfte, o kadar ekmek” derler ya... İşte öyle bir durumdayız.
Olumlu gelişme
Kur savaşı demek, ülkelerin ekonomilerinin istikrarı için, ihracatı artırmak, ithalatı kısmak için yerel para birimlerini değerinin altında tutmak amacıyla birbirleriyle yarışmaları demektir.
Krizden çıkmaya çalışan büyük ülkeler faizi sıfıra indirdi. Piyasaya devamlı para sürüyor. Genelde ülkelerinde üretime gidemeyen bu para, ülkeleri dışında serseri mayın gibi dolanıyor. Küresel piyasalardaki bu yüzer gezer paralar bir ülkeye “kâfiden fazla” girdiğinde, o ülkenin parası değerlenmeye başlıyor. Bu durumda giren-çıkan yüksek rakamlardaki döviz nedeniyle bir yanda ülkenin döviz riski artıyor, öbür yanda döviz fiyatı ucuzladığından ithalat şahlanıyor, ihracat köstekleniyor.
Normal olarak ülkelerin yerel dövizlerinin kıymeti (döviz kuru), arz ve talebe göre belirlenir.
Fakat kriz sonrası ortaya çıkan özel şartlarda arz ve talebe göre belirlenen döviz kurunun kendi ülkelerinin paralarını kıymetlendirdiğini gören hükümetler/merkez bankaları şimdilerde döviz kurlarına müdahale ederek, bırakınız değerlenmesine izin vermeyi, değerinin altında tutma arayışına girdiler.
Savaş 2 yıldır sürüyor
Kur savaşları yeni başlamadı. İki yıl önce Brezilya Merkez Bankası Başkanı “kur
Konya Şeker, nasıl oldu da Konya’dan yola çıkarak, gitti, gitti... Sivas Kangal Termik santralını 985 bin dolara satın aldı?
Konya Şeker (1) Çumra Şeker ile birlikte Türkiye’nin en büyük şeker üreticisi (2) Sadece şeker üretmiyor. Değişik tarım işletmeleri ile tarıma dayalı sanayi işletmeleri olan bir holdingin amiral gemisi.
İSO 500’ün son sıralamasında Konya Şeker 49’uncu sırada yer aldı. Özkaynağı 935 milyon TL. Aktif toplamı 1.6 milyar TL. Üretimden satışları 1.2 milyar TL. Yıllık kârı 232 milyon TL. Konya Şeker 1952 yılında pancar ekicileri istihsal kooperatifleri ile Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin ortaklığı ile kuruldu. Zamanla büyüdü. Şimdilerde Çumra Şeker ile birlikte üretim yapıyor.
Türkiye’de yılda 16-18 milyon ton pancar üretiliyor. Bu kadar pancardan 2.2-2.5 milyon ton şeker elde ediliyor.
En büyük şeker üreticisi
Konya-Çumra tesislerinde yılda 3.3 milyon ton pancar işleniyor, 500 bin ton şeker üretiliyor.
Sivas’ta linyit yakarak elektrik üreten Kangal Santralı 985 milyon dolara özelleştirildi. Bu santral 457 MW gücünde, yılda 2.2 milyar kWh (kilovat saat) elektrik üretme gücüne sahip, otuz yaşında bir tesis.
Sivaslı gazeteci Sirer Doğan’dan santralın ilginç hikâyesini dinledim. Devletin yaptıracağı bu santralın temelini Demirel atacakmış. Hatta kurban edilecek deve bile hazırlanmış. Erken seçim kararı alınınca temel atma töreni ertelenmiş. Deve kaçmış.Yakalamışlar. Kesip afiyetle yemişler. 1979 yılında ilk ünitenin temelini Ecevit atmış. Deve yerine horoz kesmişler. Üçüncü ünitenin temelini atmak ise Çiller’e nasip olmuş.
Devlet Baba bu... Bazen yapar, bazen satar. Bize söz etmek düşmez. Ancak merak bu ya... Satarken acaba iyi fiyatla mı sattı ?
Enerjisa tarafından Adana Tufanbeyli’de Kangal santralına benzer güçte, 450 MW gücünde, linyit yakacak yeni bir santral yatırımına başlandı. Tamamlandığında yılda 3 milyar kWh elektrik üretecek. Medyaya yansıyan haberlerde göre bu yatırım için 750 milyon euro’luk kredi anlaşması yapıldı. Yüzde 40 özkaynak kullanılacak. Demek ki yatırım tutarı 1 milyar euro’nun üzerinde olacak.
Linyit kalitesiz, santrallar eski
Bu
Milliyet’te, Milliyet Sanat Yöneticisi Filiz Aygündüz’ün ünlü kadın yazarımız Elif Şafak ile söyleşisi yayımlandı.
Elif Şafak diyor ki, ”Dünyayı daha yaşanılası bir yer haline getirmek istiyorsak bunu sadece siyasetçilerle, diplomatlarla, ekonomistlerle yapamayız. Yaratıcı insanların sesine de ihtiyacımız var. Şimdiye kadar hep analiz yapan “sol beyin insanları” ön plandaydı. Yavaş yavaş “sağ beyin insanları”na yer açılıyor Davos’ta. Yani yaratıcı tiplere.”
Elif Hanım bunları söyledikten sonra Filiz Aygündüz söyleşiyi “Bir yazar, sağ beyin kullanıcısı olarak sizden öğreneceklerimiz var...” diyerek sürdürüyor.
Şaşırdım kaldım. Elin, ayağın sağı solu oluyor, ideolojinin sağı solu oluyor. Bunları biliyoruz da... Beynin sağ, solu nereden çıktı?
Beynin sağ-solu farklı imiş
Filiz Aygündüz’ü aradım. ”Acaba sağ beyin sağcı bakış açısı, sol beyin solcu bakış açısı demek mi?” diyerek sual eyledim. ”Hayır, bu beynin çalışma şekli ile ilgili bilimsel bir ifade” dedi. Ve de bana bir sürü doküman gönderdi.
Sanayi üretimi aralıkta “beklenmedik” ölçüde yavaşladı. Toplam sanayi üretimi 2011’de yüzde 11.5 arttı. 2012’de yüzde 3.5 azaldı. 2012 Aralık’ta imalattaki azalma yüzde 4.7 oranında.
n Ankara frene basınca, 2012 yılının ilk 3 aylık döneminde imalat sanayinin üretim artışı yüzde 1.8, ikinci 3 aylık döneminde yüzde 3.1, üçüncü 3 aylık döneminde yüzde 2.2 olmuştu. Son 3 aylık dönemde imalat sanayinde üretim artışı beklenmedik şekilde yüzde 0.8 oldu.
n Sanayi sektörü ve özellikle imalat sanayi, büyümenin lokomotifidir. İmalat sanayinin yarattığı katma değer, milli gelirin büyüme hızını belirler. Yakın döneme kadar imalat sanayinin üçer aylık büyüme hızı ile milli gelir oluşumuna katkı sağlayan katma değer artışı birbirine yakın çizgide olurdu. Son yıllarda üretim artışı ile katma değer artışı birbiriyle uyumlu görülmüyor ama, son 3 aylık dönemde imalat sanayi toplam üretim artışının yüzde 0.8’de kalması, 2012 yılında milli gelirdeki büyümeyi yüzde 3’ün altında bırakacak.
Sanayi üretimdeki yavaşlama, büyümede Ankara’nın “büyümeyi küçültme hedefi“ olan yüzde 3.2’nin de altını işaret ediyor. Buna “bile bile, isteye isteye küçülme” denilir. Krizden etkilenen ve etkilenmeyen