Piyasa bu... Bir rüzgârda çıkıyor, bir üfürükte iniyor. Eskiden piyasa denildiğinde, çarşı pazarın durumu gündeme gelirdi. Şimdi piyasa demek döviz fiyatı, borsa endeksi, faiz oranı demek.
Piyasa almış başını giderken (piyasada paradan para kazananların kalbi, bu piyasa ne zaman çöker diyerek güm güm atarken), Moody’s önce ümit pompalayarak piyasanın çıkışını hızlandırdı, sonra da not verecek yerde nasihat vererek piyasadaki tırmanışı tersine döndürdü.
İMKB endeksi geçen perşembe 86.437’lerde dolanırken, pazartesi 81.165’e indi. Dün 82.178 oldu.
Dolar fiyatı geçen perşembe 1.76 TL iken, pazartesi 1.77 TL’ye çıktı. Dün 1.77 TL’den satılıyordu. Piyasa faizi geçen perşembe günü yüzde 5.84‘lerde iken, pazartesi yüzde 5.88’e çıktı. Dün yüzde 5.82 idi. Görülüyor ki Moody’s rüzgârından dolar ve piyasa faizi etkilenmemiş. Olan İMKB’ye olmuş.
Notçu Hoca tarafından yapılan açıklamaya göre, (1) Cari açık yapısal olarak azaltılarak dış kırılganlık düşürülür, (2) Özel sektörün dış borçları azalır, (3) Merkez Bankası döviz rezervi artar ise ancak o zaman kredi notunun düzeltilmesi konusu gündeme gelebilir.
İyi de... Acaba Türkiye’nin bu konudaki göstergeleri ne durumda?
* Cari
Köylü buğdayını çuvala doldurur. Değirmene götürür. Buğday, değirmende iki taş arasında öğütülür, un olurdu.
Günümüzde taş değirmenlerin yerini un fabrikaları aldı. Un fabrikalarında buğday olduğu gibi öğütülmüyor. Mekanik işlemlerden geçerken buğdayın belli bölümleri ayrılıyor. Gerektiğinde kimyasallar ile rengi değiştiriliyor. Una bazı vitaminler katılıyor.
Un fabrikasına getirilen buğdayın içinde (1) Karbonhidratlar, (2) Protein, (3) Yağlar, (4) Mineral tuzlar, (5) Vitaminler, enzimler ve diğer bileşenler var.
Günümüzde tüketicinin beyaz ekmek talebini karşılamak için un fabrikalarında buğdayın kepeği ve de daha önemlisi “ruşeym”i (embriyo-küçük kalkancık) ayrılıyor. Buğdayın sadece “dolgu kısmı” olan gövdesi un haline getiriliyor
Buğdayın özü ayıklanıyor
Böylece buğdayın “E vitamini başta olmak üzere, diğer vitaminleri karbonhidrat ve protein değerleri, mineralleri kalsiyumu, fosforu, magnezyumu, demiri, çinkosu “ruşeym ve kepek” olarak undan ayrılıyor.
Tüketici (fakiri ile zengini ile) beyaz ekmeği sever hale geldi. İşte onun için fırıncı, değirmenciden beyaz un istiyor. Değirmenci beyaz un üretiyor.
Burası çok çok önemli. Sorunun kaynağı halkın “zararını bilmediği için” beyaz ekmek talebinin devam etmesi.
Biz beyaz ekmeği bilmezdik. Şehirlerde zenginlerin ekmeği olarak tam buğday ekmeği yanında vitrine çıkarılan “francala”, köyden kente göçenlerde “zengin ekmeği - beyaz ekmeğe” olan talebi yarattı. Tam buğday ekmeğinden kısa sürede beyaz ekmeğe yöneldik.
Beyaz ekmek için değirmenlerde beyaz un üretiliyor.
Beyaz un üretmek için değirmende, buğday tanesinin içinden (1) buğday özü ruşeym ile (2) kaba ve ince kepek ayrılıyor. Halbuki değirmende ayrılarak bir yana konulan bu buğday özü ile kaba ve ince kepekte, (a) E vitamini, (b) omega 3 ve 6, (c) protein, (d) karbonhidrat, (e) zengin vitamin ve mineraller ve (f) lif var.
Çocuklar sağlıksız büyüyor
İstanbul’da Tepebaşı’nda, Pera Müzesi’nin yan kuruluşu olan Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün sergi salonunda “Değişen Zamanların Mimarı Edoardo De Nari” isimli bir sergi var.
Bu sergiyi gezerken De Nari’nin çizimlerine hayran oldum. Sergi nedeniyle hazırlanan katalogda serginin küratörü Mimar Büke Uras’ın (Soyadı benzerliği var. Akrabam değildir) kaleme aldığı hayat hikayesini okuyunca da “İstanbul’da ne aşklar olurmuş, ne hayatlar yaşanırmış” diyerek şaşırdım kaldım.
Bazıları için “Hayatı Roman” derler ya... İşte De Nari’nin de hayatı roman.
İstanbul’u süsleyen güzel yapıların çoğunun çizimini yapan De Nari’nin (1874-İtalya) çalıştığı gemi 1895 yılında İstanbul’a gelir. O dönemin politik çalkantıları nedeniyle gemi uzun süre İstanbul’da kalır.
Resme ve müziğe meraklı olan De Nari, Büyükdere’de yazlığı olan Alman Mordtmann ailesinin kızı Cristel’e aşık olur.
Durumları meşhur “dengi dengine” ilkesine uymadığı için birbirlerine kavuşmaları zaman alır.
Ayşe Hanım Teyzem, “hisse senetlerine kafayı takmış” durumda... “Evladım, ben onu al bunu sat yapamam. Zaten bizim gibilere bunu tavsiye eden de yok. Ben sağlamından bir veya birkaç şirketin hisse senedine paramı bağlasam, yıllık gelirim ne olur?” diye sual eyliyor.
Ekliyor... “Eskiden yüksek faiz, emekli maaşıma eklenirdi. Şimdilerde bankaların mevduata verdikleri faiz geriledi. Acaba hisse senedini çıkaran şirketler her yıl ne kadar kâr payı dağıtıyor?
Milliyet Ekonomi’nin finans köşesini hazırlayan Zeynep Aktaş ile konuştum. Borsanın en büyük bankalarının, şirketlerinin, holdinglerinin geçen yıl ve son 5 yılda ortalama olarak hisse başına ne kadar kâr payı dağıttıklarının tablosunu hazırladı.
Sermaye piyasalarının gelişmiş olduğu ülkelerde şirketlerin başarısının ölçüsü “kârlılıkları” ve de her yıl ortaklarına dağıttıkları (temettü) kâr payıdır. Hisse senedi satın alanlar genelde her yıl ellerine geçecek kâr payına bakar.
Bizde ise genelde bankalar, sanayi şirketleri ve holdingler kâr etseler de ortaklarına kâr payı dağıtmazlar. İMKB’de hisse senedi işlem gören şirketlerin halka açıklık payları küçük olduğundan ve halka açık bölümler genel kurullarda temsil
Borsa’da endeks dün 86.340 puan olmuş. Yakında “90 bin hatta 100 bin bile olur” diyenler varmış. Bir zamanlar İMKB’nin dolar bazlı endeksi o kadar yükselmiş ki, 5.1 cent’i görmüş. Şimdilerde 4.8 cent olduğuna göre endeksteki yükselme devam edebilirmiş. “Ayşe Hanım” için Yapı Kredi 32 hisselik bir yatırım fonu oluşturmuş. Fondan katılım belgesi satın alanlar 32 hissedeki değer artışından “şıppp” diye yararlanacakmış.
Borsacıların coşarak ve Ayşe Hanım Teyzem’in adını da kullanarak “gel gel” yapmaya başladıklarını görünce, Ayşe Hanım Teyzem heyecanlanmış. Beni aradı. “Burada neler oluyor. Anlat bakalım” dedi. Ben borsadan anlamam. Olan biteni Milliyet Ekonomi’de Zeynep Aktaş’ın yazılarından izlerim.
Ayşe Hanım Teyzem’in sorularını cevaplamak için Zeynep Aktaş’ı aradım. Özel tablolar hazırladı. Tablolardaki bilgileri de değerlendirerek, Ayşe Hanım Teyzem’i cevaplamaya çalıştım.
* Borsada fiyatların inmesi-çıkması genelde endeksten izleniyor. En fazla izlenen endeks ise İMKB 100 endeksi. Bu endeks 100 büyük şirketin hisse senetlerindeki toplam değer değişimini gösteriyor. Son bir yılda endeks yüzde 56 artış gösterdi. Bu demektir ki, 100 hisse senedinin bazısı az, bazısı çok
Uzun süredir not değerleme kuruluşu Moody’s notumuzu artırsın diye bekliyoruz. Not artarsa ne olur?
* Yurtdışındaki bazı kurumsal yatırımcılar (özellikle emeklilik fonları) bir ülkeye paradan para kazanmak için döviz gönderirken kredi derecelendirme kuruluşlarının notuna bakarlar. Bizim notumuza göre Türkiye henüz “yatırım yapılabilir ülke” notuna sahip değil. Not yükselir ise, bugüne kadar Türkiye’ye para gönderemeyenler de para gönderecek.
* Paradan para kazanmak için ülkeye gönderilen dövize biz sıcak para diyoruz. Bu döviz genelde portföy yatırımı denilen Hazine bonolarına gidiyor. İMKB’de hisse senedi alımına gidiyor. Not artışının ilk etkisi ülkeye portföy yatırımı için daha çok döviz girmesi olacak. Daha sonra da ülkenin dış borçlanmada “risk primi” düşecek. Özel sektör ve bankalar dışarıdan kredi kullanırken daha uzun vade daha ucuz faiz ile borçlanacak.
Derdimiz döviz değil üretim
* Bizim şu günlerde derdimiz, yeteri kadar borçlanamamak değil. Tersine ihtiyaçtan bol döviz girişi var. Bunun için döviz fiyatı ucuzluyor. Kredi notu artınca döviz girişi de hızlanacak. Döviz fiyatı ucuzlayacak. Türk Lirası değerlenecek.
Ziynet ve sikke altın Darphane’de basılıyor. İyi de nasıl basılıyor. Darphane bunları basıp basıp bir yere yığıyor da, isteyen parasını vererek Darphane’den satın mı alıyor?
Bunları merak ettim. Darphane Genel Müdürlüğü’nden bilgi almaya çalıştım. Yazı ile başvurmam istendi. Uzun süredir bana bilgi vermek zahmetinde bulunan olmadı. Ben de İstanbul Mücevherciler Kuyumcular ve Sarraflar Derneği Başkanı Mehmet Ali Yıldırımtürk’ü aradım. Ondan öğrendiklerimi yazıyorum.
Ziynet veya sikke bastırmak isteyen salı günü (Haftanın sadece bir günü) Darphane’nin kapısında ellerinde kiloluk altınlar sıraya giriyor. Darphaneye getirilecek altın, uluslararası rafineri damgalı 24 ayar 1 kiloluk külçe altın olacak. Ziynet ve sikke bastırmak isteyen Anadolulu bir sarraf ise, işi zor. Külçe altını çıkın yaparak İstanbul’a gelecek altını Darphane’ye teslim edecek.
Altını darphaneye teslim edenler hangi çeşit ve ne ölçüde altın bastırmak istediklerinin listesini de altın ile birlikte Darphane’ye veriyor.
24 ayar oluyor 22 ayar
Darphane teslim edilen 24 ayar altının ayarını sulandırarak 22 ayara indiriyor. Sonra bu 22 ayar altını ziynet ve sikke haline getirerek, perşembe günü alıcısına