Kahtalı Mıçı, “2008 yılında 110 bin TL karşılığı Japon Parası Yen ile konut kredisi kullandım. Taksitlerim 1 ayda 1.300 TL idi. Şimdi 2 bin TL’nin üzerine çıktı. Zor durumdayım” diyor.
11 Ocak 2008’de 100 Japon Yen’i 1.06 TL idi. 10 Ocak 2011 tarihinde 1.90 TL oldu.. İşte bunun için Kahtalı Mıçı’nın Japon Yeni ile hesaplanan banka kredisinin ödenmeyen kısmının Türk Lirası karşılığı ve de Japon Yeni olarak belirlenen aylık borç taksitlerinin Türk Lirası karşılığı arttı.
Kahtalı Mıçı gerçek anlamı ile “Yen mağduru” ve de “Zor durumda”.
Kahtalı Mıçı (1953) Adıyaman’ın Kahta ilçesinde doğdu. Bir kamu kuruluşunda çalışırken şarkıcılığa başladı. Doğu Anadolu’da sevilen bir ses sanatçısı. Çok sayıda kaseti var. Bazı kasetlerinin kapağında ismi Kahtalı Miçe olarak yazılıyor. “Siz gidin, biz gelo”, “Bagrımda bir ateş yandı” sevilen türküleri. Ben Adıyaman’da bir havuz başındaki konserini izledim. Pek beğendim.
Mıçı’dan döviz riski dersi
Dün 2 önemli gösterge açıklandı: (1) Sanayide üretiminin durumunu ortaya koyan Sanayi Üretim Endeksi.(2) Dışarıdan aldığımız, dışarıya sattığımız malların miktarındaki ve bu miktara göre fiyatlarındaki değişimi gösteren “Dış Ticaret Miktar Endeksi”. Bunlar hem önemli hem de birbiriyle ilişkilidir.
Sanayi üretimi 2010 yılının ilk 11 ayında 2009’a göre büyüdü. Ama yılın son 3 ayında yavaşlama işaretleri belirdi.
Sanayi üretimindeki değişim (1) Takvim ve mevsim etkilerinden arındırılmamış rakamlara göre (2) Takvim etkisinden arındırılarak (3) Mevsim ve takvim etkisinin ikisinden birden arındırılarak açıklanıyor.
Sanayi üretimindeki artış (1) Yıllık (12 aylık) ortalama endeks sayısındaki değişime, (2) Bir yıl öncenin aynı göre değişim oranına (3) Bir ay önceki değişim oranına bakılarak izlenir.
2005=100.0 endeksi 2008 yılının 12 aylık ortalamasına göre 114.2 idi. 2009 yılında 102.9’a indi. 2010 yılı 11 aylık ortalaması 114.5 oldu. Demek ki, genelde 2008 yılının 12 aylık üretiminin bile üzerime çıkan bir iyileşme var.
Geçen yılın kasım ayına göre arındırılmamış endeks yüzde 9.1 oranında üretim artışı gösteriyor. Geçen yıl kriz dönemi idi. Normaldir.
Kötü olan 2010 yılının
Türkiye’de sosyal yapıda çok önemli değişiklikler oluyor. Göç oranı var, kürt sorunu var. Farklı din ve ırklardan olanların istekleri ve bekleyişleri var.Yıllardır içine kapanan muhafazakar, dine ve eskiye bağlı kesim öne çıkıyor,bu kesime dayalı siyasi hareket iktidarda ve ciddi yapısal değişimler gerçekleştiriyor.
Bitmedi, küresel yapı içinde Türkiye yer ve politika değiştiriyor. Küresel yapıdaki oluşum ve değişimden ayrışan bir Türkiye var. Ekonomi denilen hareketin oyuncuları insanlardır. Ekonomiyi insanların üretim, tüketim ve birikim davranışları oluşturur. Ekonomiye yön veren politikaları insanlar belirler, insanlar uygular. İnsanlar bir topluluğun içinde yaşar. O topluluklar, ülkeler koskocaman bir küresel yapı içinde yer alır. İnsan nasıl içinde bulunduğu ülkenin şartlarından soyutlanamaz ise ülkeler de küresel yapının oluşum ne değişiminden soyutlanamaz.
İşte bunun içindir ki, sosyoloji ve toplumbilim çok önemlidir.
Çünkü sosyal yapıdaki, toplumdaki değişim kişilerin, ülkelerin, dünyanın ekonomisinin oluşumunu ve değişimini de belirlemektedir.
Ne yazık ki Türkiye’nin içindeki ve dışındaki oluşum ve değişimi bize anlatan yok. Geçen hafta sonu Hasan Cemal iyi bir
Bir dostum bir tabak elma ikram etti. Her biri farklı renklerde idi ve her birinin üzerinde ufak bir etiket vardı: Starking, Golden, Braeburn, Fuji, Granny Smith, Gala... Manavlarda Şili’den ithal yeşil bir çeşit kütür elma satıldığını biliyordum da bu kadar çeşit görmemiştim.
Biz eskiden “Amasya Elması”ndan başka elma çeşidi bilmezdik. Dünyanın en iyi elmasının “Mis kokulu Amasya Elması olduğuna inanırdık.” Başka ülkelere seyahat edince ve de Türkiye’ye elma ithalatı başlayınca başka türler de olduğunu öğrendik.
Elma ikram eden dostuma “Bunlar hangi memleketin elması” diye sordum. “Bizim memleketin, Eğirdir’in elması “dedi. Sonra anlattı. İnternette www.egirdirelmasi.com sitesine giriliyormuş. İnternetteki fotoğraflara ve açıklamalara bakılarak, özellikleri okunarak elma siparişi yapılıyormuş. Yazlık türler bitmiş. 30 Mart’a kadar kışlık türler sipariş edilebiliyormuş. 4-8 kiloluk paketlerde, nakliye ücreti alıcıya ait olmak üzere elmalar eve teslim gönderiliyormuş.
Eğirdir’de ürettiği elmaları “Altınelma” ismi ile markalaştıran Ömer Yiğitbaşı’yı buldum. Bana Eğirdir’in “Komando kenti” iken elma diyarına dönüşmesinin hikâyesini anlattı. Eğirdir’de Demokrat Parti döneminde
2007 yılında 12.2 milyon yoksulumuz vardı. 2008 yılında yoksul sayısı 11.9 milyon oldu. 2009 yılında yükseldi 12.7 milyon oldu.
TÜİK tarafından dün açıklanan yoksullukla ilgili göstergelerin iyimserlere göre sevindirici, gerçekçilere göre üzücü yönleri var.
- İyimser bakış ile, krizin ülkeyi kasıp kavurduğu 2009 yılında yoksul sayısının sadece 800 bin artması sevinilecek bir durumdur. Çünkü krizden daha az etkilenen ülkelerde 2009 yılında yoksulluk çok daha büyük ölçüde artmıştı.
- Gerçekçiler (isterseniz kötümserler diyelim) ise, son 3 yılda yoksul sayısının 12 milyonun altına indirilememesini, gelir dağılımındaki çarpıklığın devam ettiğini gösterdiğini söyleyeceklerdir.
Yoksulluk araştırmaları her ülkede benzer şekilde yapılır. Yoksulluk tanımları her ülkede benzerdir.
- Yoksulluk: İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur.
Dar anlamda yoksulluk, açlıktan ölme ve barınacak yeri olmama durumudur.
Türkiye Sanayi Strateji Belgesi (2011-2014) başlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan bir çalışma dün kamuoyuna açıklandı.
Çalışmanın amacı, “Türk sanayinin rekabet edebilirliğinin ve verimliliğinin yükseltilmesi, ihracata dönük yüksek katma değerli ve ileri teknolojiye dayalı üretimin gerçekleştirilmesi” olarak belirlenmiş.
Bu arada “işgücünün nitelikli olmasının, sanayinin çevreye duyarlılığının” önemine de değiniliyor.
- Orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının artırılması.
- Düşük teknolojili sektörlerde ise katma değeri yüksek ürünlere geçişin sağlanması, strateji belgesinin hedefini teşkil ediyor.
Bizim, 27.6.2000 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nun 119’uncu bileşiminde onaylanan (Karar No:697) 2001-2023 yıllarını kapsayan Uzun Vadeli bir Gelişme Stratejimiz daha var.
İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde 40 Ermeni mimarın yüz yıl önce İstanbul’da yaptığı 100 binanın fotoğrafları sergilendi. (Sergi kataloğunu Erkal Lavi hazırlamış. Konuya ilgi duyanlara tavsiye edilir. 50 TL.)
Mimar Hasan Kuruyazıcı’nın çalışmalarını yansıtan sergide, Kuleli Askeri Lisesi, Harbiye Askeri Müzesi, Ortaköy Camii, Büyükada İskelesi, Beyazıt Yangın Kulesi, Rami Kışlası, Baltalimanı Sahil Sarayı, Kadıköy Süreyya Tiyatrosu, Sultan 2. Mahmut Türbesi gibi pek çok tarihi yapıda imzası bulunan mimarların eserleri, fotoğrafları yer alıyordu.
Sergiyi izledikten sonra düşündüm. Acaba yüz yıl sonra, hangi Türk mimarlarının eserleri böyle bir sergide yer alabilecek? Alkış toplayabilecek?
Ermeni mimarların içinde Batı ülkelerinde eğitim görenler de var ama çoğu alaydan yetişme. Buna rağmen İstanbul’u donatmışlar. Şimdiki mimarlarımızın hemen hepsi iyi eğitim görüyor. Dünyayı izliyor. Yarışmalara katılıyor. Dereceler alıyor.
Türkiye’de bir bina çılgınlığı var. Kamu bina yaptırıyor. TOKİ bina yaptırıyor. Özel sektör bina yaptırıyor. İyi de bunların hangileri yüz yıl sonra hayranlıkla izlenebilecek bina...
Uluslararası yarışmalarda ödül alan mimarlarımıza bunu sormaya
Aralık/Aralık fiyatlarına bakarsanız, 2009’da yüzde 6.53 artan fiyatlar, 2010‘da 6.40 artmış. Enflasyon düşüyor. Ama 12 aylık fiyat ortalamalarına bakarsanız 2009 yılında yüzde 6.25 artan tüketici fiyatları 2010 yılında yüzde 8.57 oranında artmış. Enflasyon artıyor.
Üretici fiyatlarında sağa da baksanız, sola da baksanız enflasyon yükselişte.
- Aralık/Aralık üretici fiyatları 2009’da yüzde 5.93 oranında arttı. 2010’da 8.87 oranında arttı. Üretici için enflasyon yükselmiş.
- Son 12 ay ortalamasına göre üretici fiyatları 2009’da yüzde 1.23 oranında artarken 2010 yılında yüzde 8.52 oranında artmış. Üretici için fiyat artışları 2009 yılının üzerinde.
Genel bir açıklamaya ihtiyaç var: Herkesin enflasyonu farklıdır. Enflasyon ile ilgili ölçümleri yapan İTO’nun da TÜİK’in de ölçüleri farklıdır.
Herkesin ölçüleri farklıdır: Örneğin ev kadını mutfak hesabına bakarak enflasyonu ölçer. Kunduracı kösele fiyatına bakarak, makine üreticisi, demir çelik fiyatına bakarak enflasyon yorumu yapar.
İTO, sadece İstanbul’da, sadece ücretle çalışanların tüketim kalıbına göre fiyat artışını belirler. TÜİK, Türkiye genelinde en fakirinden en zenginine ortalama tüketim kalıbına göre fiyat