Son iki hafta pazar günleri Hürriyet gazetesi 48 sayfa olarak yayımlandı. İki haftadır pazar günleri gazetenin 21 sayfasında, değişik büyüklükte 20 konut yapımcısının ilanı vardı.
Konut yapımcılarının bugüne kadar bir gazetede bu kadar yoğun pazarlama ilanı yayımlattıkları görmemiştim.
Bu yoğun ilan kampanyalarını acaba nasıl yorumlamak gerekir? Konut talebi tekrar uyanmaya başladığı için mi konut yapımcıları bu kadar ilan yayımlıyor? Yoksa durgunluk devam ettiğinden, konut yapımcıları talebi uyarmak, satışlara hareket getirmek için mi yoğun bir ilan kampanyası başlattılar?
Yayımlanan 20 ilanın bazılarında satış fiyatları açıklanmıştı. Tabii olarak, satışa çıkarılan konutun bulunduğu semte, inşaat kalitesine göre metrekare başı satış fiyatları değişiyor ama, genelde metrekare başına fiyatların 2 bin TL dolayında dolaştığı anlaşılıyor.
İnşaat maliyetlerini bilenler, arsa fiyatı da dikkate alındığında metrekare başına 1000 TL ile 2 000 TL arasındaki satış fiyatlarının makul fiyatlar olduğunu söylüyor.
Önceki hafta İstanbul Fulya’da eski Beşiktaş Spor Tesisleri arsasında lüks
Milliyet gazetesinin “Baba Beni Okula Gönder“ projesinin kaptanı Tijen Mergen gözaltına alınınca kafalar karıştı.
Bu projeye sayın okuyucularımın desteğinin devamını rica etmek ve projenin çocuklarımız için önemini hatırlatmak için bu 23 Nisan günü, proje kapsamında “Van’ın Bahçesaray ilçesi”ne, Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik ile birlikte yaptığımız bir geziyi ve de o gezide nasıl “hüngür hüngür” ağladığımı anlatacağım.
Sarp ve çıplak dağlar arasına sıkışan Bahçesaray’da ne bahçe var, ne de saray! Burası 8 ay kardan kapanan yolları ve dünyayla kesilen ilişkisi nedeniyle ünlenen küçük bir yerleşim bölgesi.
Yıllar boyu köy iken sonra ilçe olmuş.
Van’dan güvenlik güçlerine ait Skorsky helikopteriyle yola çıktık. Sayın Çelik ve Van Valisi ile birlikte arkada oturdum. Daha arkadaki sırada, kampanyanın “fikir anası” Hanzade Doğan Boyner ile Milliyet Genel Yayın Müdürü Sedat Ergin vardı. Önümdeki
Bugünlerde herkes birbirine “Dolar ne olacak? Alayım mı, satayım mı?” diye soruyor. Dolar kıvırdıkça, dolar severler çıldırıyor.
Dün bu yazı yazılırken dolar serbest piyasada 1.66 TL’den satılıyordu. Merkez Bankası saat 15.30’da 22 Nisan 2009 (bugün) için dolar gösterge fiyatını 1.6598 TL olarak ilan etti.
Geriye gitmeyelim. Nisan ayının başından bu yana Merkez Bankası’nın ilan ettiği ABD Doları gösterge fiyatlarına bakalım.
Dolar fiyatı nisan başında 1.67 TL iken, bir haftada 1.56 TL’ye kadar indi. Yüzde 7 ucuzladı. Yıl başında dolar satın alan, bir hafta sonra satan bu kayıp karşısında çıldırmasın da ne yapsın?
Doları seven dalgasına katlanır
Diyelim ki birileri bir hafta önce 1.56 TL’den dolar satın aldı. Dün 1.66 TL’den sattı. Bir haftalık net getiri yüzde 6.4 dolayında. Bunu gören ve de bir hafta önce dolar ucuzlar diyerek elindeki dolarları satan, çıldırmasın da ne yapsın?
Sabancı Üniversitesi’nin dün başlayan Çocuk Haftası nedeniyle düzenlediği toplantıda (Çok kişi unutuyor... Bu ülkede 23 Nisan’ın içinde bulunduğu haftayı biz bir zamanlar “Çocuk Haftası” olarak kutlar, çocuklarımızın geleceğini tartışırdık!) Gazi Üniversitesi öğretim üyesi ve eski Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk etkileyici bir sunum yaptı.
Prof. Dr. Ziya Selçuk diyor ki, “Biz Türkler, 4 farklı toprak parçasına yüzümüzü ve kafamızı döndürmüş durumda yaşıyoruz. Bazıları Avrupa’ya, bazıları Anadolu’ya, bazıları Orta Asya’ya ve bazıları da Medine’ye dönük bir yaşam biçimini benimseyerek kendi aralarında kamplarını oluşturmuş, inançları doğrultusunda davalarını güdüyor.
Bu 4 farklı kampı bir araya getiren, birleştiren ise “modernite”dir. Modernite kavramı 1838 yılından bu yana dağınık kamplardaki Türkleri bir araya toplamada etkili olacağına inanılan bir faktördür. 1838-1923 yılları arasında utangaç, 1923-1950
Denizbank Genel Müdürü Hakan Ateş geçen hafta sonu çiftçiyi kredilendirme konusunda yaptıklarını anlatan bir basın toplantısı düzenledi. Hakan Ateş’ten öğrendiğimize göre Türkiye’de toplam banka kredilerinin ortalama olarak sadece yüzde 5.5’u tarım sektörüne ayrılmış iken, Denizbank’ın toplam kredileri içinde tarım kredilerinin payı yüzde 16.0’yı bulmuş. Banka halen 250 bin çiftçiye kredi veriyormuş. 2012 yılı hedefleri her 4 çiftçiden birinin kredi ihtiyacını karşılamak imiş.
Bizde eskiden sadece Ziraat Bankası çiftçiye kredi verirdi. Şimdilerde Ziraat Bankası’nın toplam kredileri içinde tarım kredilerinin payı azalmaya başladı. Buna karşılık özel bankalar tarım sektörünü de kredilendirir oldu.
Özel bankalar içinde Denizbank’ın tarım kredilerinde öne çıkmasının bir nedeni var. Denizbank 2003 yılında TMSF’den (Bölgesel tarım kredilerinde ihtisası olan, 1913 yılında kurulan Milli Aydın Bankası’nın devamı) Tarişbank’ı satın aldı.
Herkes Obama’nın bir şeyini yazıyor. Ben de bu hafta sonu Obama’nın köpeği ‘Bo’yu yazacağım. Bo, şu günlerde Amerika’da medyanın gündeminde. Ve de ilginçtir ki, sade Amerika’lılar bir süredir krizden çok Bo ile ilgileniyor.
Bo, bir “Portekiz su köpeği” (Portuguese Water Dog) Portekiz su köpekleri özelliği olan bir köpek türü. “Sen bu konu ile neden ilgileniyorsun? Sen Portekiz su köpeği’ni nereden biliyorsun?” diye sual eyleyeceksiniz.
Evet.. Ben belli yaşa kadar kedi ve köpek sahibi olamamış, kedi ve köpek sevgidi nedir bilememiş biri iken, Portekiz su köpeği olduğunu sonradan öğrendiğim Sokrates isimli köpeğe aşık oldum. Sokrates sayesinde Portekiz su köpeği’nin ne olduğunu öğrendim.
Efendim bu tür köpeklerin çok sayıda özelliği var. (1)Alerji yapmıyor. (2)Tüyleri yok. Bütün vücudu kıvırcık saç ile kaplı. Tüy dökmüyor. (3)Kokusu yok. (4)Salyası yok. (5)Evde havlamıyor. (6)Eşyayı parçalamıyor. (7)İyi bir
Halkımız müjdeli haber bekliyor: İniş ne zaman duracak? Dibe ne zaman vuracağız da çıkış başlayacak?
Bu konularda rivayet muhtelif. Bazılarına göre iniş devam edecek... Ama bazı göstergeler “ümit verici”. Sayın okuyucularıma “ümit verici” göstergelerden söz edeceğim.
1- Tüketici Güven Endeksi yukarıya doğru kıvrıldı
Merkez Bankası, tüketicilere değişik sorular soruyor: Bugün için satın alma gücünüz nasıl? Yarın ne olacak? Genel ekonomik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? İş bulma olanakları ne durumda? Şimdilerde dayanıklı tüketim malı alır mısınız?
Bu soruların cevabına göre tüketicinin durumunu belirliyor.
2009 Ocak ayında işsiz sayısı 3 milyon 650 bine ulaştı. Bir yıl önce ocak ayında işsiz sayısı 2 milyon 591 bin idi. Bir yılda işsiz sayısındaki artış 1 milyon 59 bini buldu.
23 milyon 523 bin işgücünün (tarımda ve sanayide) yüzde 15.5’i işsiz. Tarım dışında işsizlik oranı yüzde 19‘a ulaştı. İşgücü içindeki her 100 gencin 27.9’u işsiz.
Dün bu rakamlar açıklanınca, daha önceleri gösterdiğimiz tepkinin benzerini sergiledik. Gene “Ah vah” diyerek dövündük.
“Ah vah” etmek bir işe yaramıyor. Önemli olan, işsizlik sorununu çözmek için harekete geçmek. “Sorunu çözmek için” kimsenin bir şey yaptığı yok.
İşsizlik rakamları açıklandıkça birkaç gün “Geçen ay şöyle idi, bu ay böyle oldu” şeklinde konuşmalar oluyor. Sonra işsizler unutuluyor. İşsizlerin ne durumda olduğuyla kimse ilgilenmiyor.
İşsizlerle ilgilenen yok