Bundan sonra Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’nin tam üyelik talebini daha soğuk değerlendirecek.
Türkiye NATO’nun genel sekreterinin seçiminde, dünya kamuoyu önünde bir tehdit kampanyası yürüttü. Tehdit kampanyası sonunda bazı tavizler elde etti.
Ama bu tavizleri vermek zorunda kalanlar, olan bitenden hiç hoşlanmadı. Bundan sonra Türkiye’yi başka gözle değerlendirecekler. Bundan sonra Türkiye’yi NATO benzeri ortak kararlarla yönetilen birlikteliklerden uzak tutmaya çalışacaklar.
Ülkelerin oluşturdukları birlikteliklerde ve bunlardan biri olan Avrupa Birliği’nde önemli kararlar üyelerin görüş birliği ile ve oybirliği ile alınır. Tabii olarak üyelerin farklı görüş ve istekleri olabilir. Üyeler bunları kapalı kapılar arkasında tartışır. Kapalı kapılar arkasında görüş birliği oluşur ise ortak karar açıklanır. Farklı görüşler, istekler kamuoyuna yansımaz.
Haklı iken haksız olduk
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin NATO Genel Sekreterliği’ne aday gösterilen
Dün İstanbul’da bir toplantıya katıldım. Moralim yükseldi. “Her şeye rağmen ülkemizde güzel şeyler oluyor ” diyerek sevindim.
Neden moralim yükseldi ve sevindim? Anlatayım.
1) Sabancı Üniversitesi’nin İstanbul Politika Merkezi’nin (IPC), Akdeniz Avrupası Enstitüsü (IEMed) ile ortaklaşa düzenlediği ‘Birinci İspanya - Türkiye Konferansı’ için iki ülkeden siyaset, ekonomi ve kültür adamları ve kadınları bir araya geldi.
Türk ekonomisinin geleceğini, AB üyeliğini, bu konularda İspanya ile yapılabilecek işbirliği konuları tartışıldı.
Küresel krizden başka konunun konuşulmadığı, çok sayıda kişinin felaket bekleyişine girdiği bir dönemde, Türkiye’nin ümit veren geleceğinin, potansiyellinin tartışıldığını görmek insanı sevindiriyor.
İstanbul’da şu günlerde çok sayıda İspanyol ziyaretçi var. Bunlar ülkelerinde önde gelen siyasetçiler, iktisatçılar, toplum liderleri. Dünkü konferansdan sonra bugün İspanya ve Türkiye başbakanlarının katılımı ile ‘İkili
Başta Londra ve Paris olmak üzere, Avrupa’da birçok şehirde G20 toplantıları nedeniyle sokak gösterileri yapıldı.
Göstericilerin hedefi G20 toplantısı değil. Toplantıya katılan ülkelerin uyguladıkları politikalar.
Ülkeler krizden çıkmak arayışında “paket üzerine paket” açıklıyor. Her paketin bir faturası var. Bugüne kadar açıklanan paket toplamının 2 trilyon dolar olduğu, bu rakamın artacağı belli oldu.
Paketlerin bir özelliği var. Hiçbir devletin kasasında “gerçek para” mevcut değil. Dağıtılan imkânlar “gelecekte karşılığı toplanacak-sanal para”. Devlet ileride bu sanal paranın karşılığını borçlanarak bulacak, faizini halka ödetecek. Veya vergi olarak halktan toplayacak.
Açık anlatımıyla, paketlerin faturasını halk ödeyecek... Sokaklara dökülenler diyor ki, “Para batıranlar cezalandırılacak yerde ödüllendiriliyor. Paranın batmasında suçu olmayan halk bundan sonra vergi vererek bu faturayı ödeyecek. Bu politikalar yanlıştır.”
Hem haklılar, hem haksız
Başbakan Sayın Erdoğan ve eşi dün akşam İngiliz Kraliçesi’nin misafiri olarak G-20 ülkeleri liderler toplantısı nedeniyle düzenlenen Buckingham Sarayı’ndaki davete katıldılar.
(Ara bilgi: G harfi İngilizce Great/Büyük kelimesinin baş harfidir. G-20’ler dünyanın “20 Büyükleri” demektir. Bunları 8’i çok çok büyük, 12’si dünya ekonomisinde dişe dokunur büyüklükte ekonomik güce sahip ülkelerdir. Türkiye de 20 ülkeden biridir.)
Bugün Sayın Erdoğan 20 ülke devlet başkanıyla 8 saat sürecek toplantıda bir araya gelerek, küresel krize çare arayacak.
G-20‘ler krizin ilk günlerinde, 15 Kasım 2008 tarihinde de Washington’da bir araya gelmişlerdi. Bu toplantıda küresel krizin yayılmasını önlemek için işbirliği kararı alınmıştı. Ama toplantının hiçbir yararı olmadı.
Anlaşıldığı kadarıyla, şimdilik 20 ülkenin tamamı, kendi dertlerini unutarak, başka ülkelerin derdine çare aramak veya bulmak için zaman ayırabilecek durumda değildir.
Herkes
2008 yılının son 3 aylık döneminde milli gelir (GSYH-Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) yüzde 6.2 oranında küçüldü. Bu küçülmenin ardında imalat sanayiinin yüzde 10.8 oranında, inşaatın yüzde 13.4 oranında, ticaretin yüzde 15.4 oranında, ulaştırmanın yüzde 7.1 oranında küçülmesi var. Ekonomi bu ölçülerde küçülürken bankacılık ağırlıklı mali aracı kuruluşlar son 3 ayda yüzde 9.5, yılın bütününde yüzde 9.1 oranında büyüdü.
Milli gelir (GSYH) ülkede belli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin (katma) değerini gösterir. (Katma değer (1) Kira (2) Ücret (3) Faiz ve (4) Kâr toplamından oluşur.) Bir ülkede mal ve hizmet üretimi düşerken, bankaların, mali aracılık kesiminin yüzde 9.5 gibi rakamlarda büyüme gösterilmesi “inanılamaz” (veya “aferin” denilebilecek) bir durumdur.
“Dünyada mali aracı kesim ve bankalar patır patır dökülürken, bizde nasıl büyüyor?” diyerek dertlenecek değiliz.
Seçim sonuçlarından, ekonomik sorunların, seçmen oylarını beklenen (veya umulan) ölçüde yönlendirmediği anlaşılıyor. Oy kullananların daha başka nedenlerle parti tercihi yaptıkları görülüyor.
- İşsizlik olan illerde AKP kazandı
Bu son kriz sanayinin, KOBİ’lerin yoğun olduğu illeri vurdu. Bu iller Adıyaman, Bursa, Gaziantep, Kocaeli, Kayseri, Konya, Kahramanmaraş, Sakarya illeri.
En fazla işçi çıkarmalar bu illerde gerçekleşti. Üretim tesislerinin bazıları kapandı. Çoğu zorluk içinde. Bu illerde olanlar, işsizlik ve sanayi tesislerinin sorunlarını büyüğüyle, küçüğüyle, kadınıyla, erkeğiyle görüyor, yaşıyor.
Ve çok ilginçtir ki bu illerde AKP seçimi kazandı. Bazılarında oy oranı azalsa da AKP rakiplerine göre fark yaptı.
Yatırım yaptılar
- İş yapan büyükşehir belediyelerinde AKP’nin oyu geriledi
Başbakan ve hükümet seçime öncelik verdiği için (1) alınan tedbirler gecikmeli alındı, (2) alınması gereken tedbirler alınmadı.
Ekonominin bozulan dengelerini eski haline getirmek zaman alacak. Özellikle işsizler ile alt gelir grubundaki insanların acil olarak desteğe ihtiyacı var.
Bu tür destek hem sosyal bakımdan hem de ekonomik bakımdan zorunludur. Ülkeye iyilik getirir.
Uzun seçim döneminde Başbakan ve hükümet ortanın altı ve alt gelir gruplarının sorunlarıyla ilgilenmeye vakit bulamadı. Bu kesime dönük hiçbir politika geliştirilemedi, destek sağlanamadı.
Ekonomi denilen şeyin hedefi insanlara iş ve aş bulmaktır. İnsanların işi ve aşı yok ise “Ekonomi yolunda gitmiyor” demektir.
Başbakan, krizi önlemek için 53 tedbir alındığını söyledi. Başbakan Yardımcısı 5 paket içinde uygulamaya konulan tedbirlerin faturasının 36 milyar TL olduğunu açıkladı.
Devlet üniversitelerinde rektör adayları üniversite öğretim elemanlarının oylarıyla belirleniyor. YÖK belirlenen adaylar arasında sıralama yapıyor. Daha sonra da Cumhurbaşkanı, YÖK’ün sıralamasına bakmadan istediğini seçiyor.
Vakıf üniversitelerinde ise rektörü mütevelli heyet seçiyor. Mütevelli heyet üniversiteyi kuran, yaşatan, üniversiteye maddi kaynak sağlayan vakfın temsilcilerinden oluşuyor. Vakıf üniversitelerinin önde gelenleri arasında yer alan ikisinin, Koç ve Sabancı’nın mütevelli heyetleri yeni rektörleri belirledi.
Devlet üniversitelerinde rektör belirlendiğinde genelde tartışmalardan kıyamet kopuyor. Çünkü son zamanlarda rektörler akademik ve idari yeterliliklerinin ötesinde iktidara yakınlık-uzaklık ölçüleriyle değerlendiriliyor.
Rektörü mütevelliler belirliyor
Vakıf üniversitelerinde rektörden beklenen ise üniversiteler arası yarışta üniversitenin eğitim, öğretim, yayın, araştırma faaliyetleri açısından öne çıkarılması.