Kriz döneminde büyümeyi sürdüren girişimciler var

12 Ocak 2009

Beş Türk girişimci... Bu isimlerin ortak özelliği, çalışanlarına sahip çıkarak başarıya ulaşmaları

Kriz haberlerinden bunalan okuyucularıma bugün beş başarılı girişimciyi tanıtacağım. Bu beş girişimci krize rağmen iş ve aş yaratmaya devam ediyor. Üretiyor, insan çalıştırıyor, ihracat yapıyor.
Milliyet gazatesi 6 yıldır Erns&Young ile birlikte “Yılın Girişimcisi” adını taşıyan bir program uyguluyor.
Türkiye’nin her köşesindeki başarılı girişimcilerden bu proğrama katılanların başarıları sadece Türkiye’deki diğer girişimcilere, girişimci olmak isteyenlere örnek teşkil etmiyor. Bu girişimcilerin biri de Monte Carlo’da, elliye yakın ülkenin girişimcisinin katıldığı “Dünyada Yılın Girişimcisi” toplantısında Türkiye’yi temsil ediyor.
Bu yılın örnek beş girişimcisi Aras Kargo/Evrim Aras Sağıroğlu, Ekon/Mustafa Alpagut, Kahve Dünyası/Aley Altınkılıç, Koton/Gülden ve Yılmaz Yılmaz ile Şölen Çikolata/İsmail Çoban hakkında sayın okuyucularına bilgi vermek istiyorum. Bu girişimcileri dinledim.
İşlerine, çalışanlarına sahip çıkmalarına, başarılarına hayran oldum. Türkiye’de mutlaka çok sayıda benzerleri vardır. Onları tanırsam onları da anlatırım. Ama önce sayın okuyucularına bu beş

Yazının Devamı

Biz ne krizler gördük (...Bu da geçer!)

11 Ocak 2009

Biz ne krizler gördük... Onlar geçti gitti... Onları unuttuk... Bu da geçecek... Bunu da unutacağız.
Önemli olan bu krizi “en iyi şekilde yönetmek”. Krizin “en az hasarla geçmesini sağlamak”.
Bunun için (1) Eski krizlerde ne politikalar uygulandığını, hangi politikaların yarar, hangi politikaların zarar verdiğini unutmamak gerekir. (2) Eski krizlerde deneyim kazanmış bürokratlardan ve iktisatçılardan yararlanmak gerekir.
Bu krizin eski krizlerden farkı yok mu? Var. (1) Eski krizler piyasada döviz kalmayınca çıkardı. Şimdi piyasada döviz var ama, “Ya döviz biterse” kuşkusu yaşanıyor. (2) Eskiden krizler “Törkiş Kriz!” idi... Kriz sadece bizde çıkar, dünyada işler eskisi gibi giderdi. Bu defa “küresel” kriz var. İç taleple birlikte dış talep de daraldı. (3) Kriz “küresel kriz” ama Türkiye bu krize, “ucuz döviz ve yüksek faiz” politikası sonucu (a) Ucuz ithalata dayalı üretim yapısı ve (b) Büyük cari açıkla kötü bir yapıda yakalandı. (4) Bu krizde “moraller, geleceğe ait bekleyişler” kâfinin ötesinde bozuldu. Buna dayalı olarak işten çıkartmalar arttı. Daha önce işi olan ve işini kaybedenlerin ıstırabı dayanılmaz boyuta ulaştı.
Ne yazık ki hükümetin tüm gücünü “krizi en az

Yazının Devamı

Üretimdeki gerilemenin “gerçek boyutu”nu bilmekte yarar var

9 Ocak 2009

Sanayi sektöründeki üretimde gerileme olduğu bir gerçek. Ama bu gerilemenin boyutunu gösterecek en son bilgiler 2008 yılı kasım ayına ait.
TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) yayımladığı kasım ayı “Sanayi Üretim Endeksi” bilgilerinin bir bölümü kamuoyuna yansıtılınca endişeye yol açtı.
2008 yılı kasım ayında:
- Toplam sanayide üretim bir yıl öncenin aynı ayına göre yüzde 13.9 oranında,
- İmalat sanayiinde ise bir yıl öncenin aynı ayına göre yüzde 15.5 oranında gerilemiş.
Ancak 2008 kasım ayı üretim rakamları ile bir yıl önceki kasım ayı üretim rakamlarının karşılaştırılması, sanayi üretiminin gerçek durumunu ortaya koymuyor, sadece birbirini izleyen iki yılın iki aynı ayındaki üretim arasındaki değişimi gösteriyor.
2007 yılı kasım ayında sanayinin tümünde ve imalat sanayiinde gerçekleşen üretim daha önceki 3 yıllık dönemin en yüksek üretimi olduğu için, 2008 yılındaki üretim rakamı büyük bir gerileme görünümü veriyor.

Yazının Devamı

İşten çıkarmayı nasıl frenleriz?

8 Ocak 2009

İşten çıkarmaları frenlemek için çare üretmeye mecburuz. Bazı işverenler, “iyi niyetlerine rağmen”, işçi ücreti üzerindeki yükleri taşıma imkânını kaybettiklerinden işçilerini çıkarıyor.
İşçi ücreti üzerindeki yükün, genelde (ve de özellikle bu kriz döneminde) ne kadar önemli olduğunu sayın okuyucularıma basit olarak anlatmak istiyorum.
Devamlı olarak vurgulanan, kayıtdışı işçi çalıştırılmamasıdır. Sigortalı işçi çalıştırılmasıdır. İyi niyetli bir işveren (asgari ücretle çalışan) bir sigortalı işçinin cebine 503 TL girebilmesi için her ay 776 TL ödemek zorundadır.
- İşçinin cebine 503 TL girerken,
- Kayıtlı işçi çalıştırdığı için de işveren devlete 272 TL ödemeye mecburdur.
İşverenin asgari ücretle çalıştırdığı işçi için devlete ödediği 272 TL’nin:
- 213 TL’si sosyal güvenlik (sigorta) primidir.

Yazının Devamı

İşsizlik Sigortası ayda en fazla 500 TL imkân sağlıyor

7 Ocak 2009

Kriz rüzgârıyla işten çıkarmalar arttı. Bu dönemde işten çıkarılanlar için işsizlik sigortası bir ölçüde desteksağlayacak. Çalışma ve prim ödeme sürelerine göre, sınırlı bir süre için ayda en fazla 500 TL dolayında imkân sağlayan işsizlik sigortası konusunda sayın okuyucularıma özet bilgi vermek istiyorum.
İşsizlik sigortası nedir?
İşsizlik sigortası; bir işyerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek, sağlık ve yeterliliğinde olmasına rağmen, kendi isteği ve kusuru dışında işini kaybedenlere, uğradıkları gelir kayıplarını kısmen de olsa karşılayarak zor duruma düşmelerini önleyen, sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, devlet tarafından kurulan zorunlu bir sigorta koludur.
Hangi büyüklükteki işyerleri işsizlik sigortası kapsamındadır?
Sigortaya tabi işçi çalıştıran her işyerinin işçisi, bu sigortadan yararlanabilir.
Sigortasına primi nasıl ödenir?
- İşsizlik sigortası zorunludur. Sosyal sigorta primine esas aylık brüt kazançlar üzerinden ;

Yazının Devamı

Adamlarınızı kapı önüne koymadan lütfen iyice düşününüz

6 Ocak 2009

Başbakan’ın “Krizi fırsata dönüştürün” sözünü yanlış anlayan bazı işverenler, krizi işçi çıkarma fırsatı olarak değerlendirmeye başladı.
Kriz demek, üretimdeki yavaşlama demektir. Krizi atlatmak demek, üretim artışını sağlamak demektir. İşçi çıkararak üretim artışı sağlanamaz. Tersine, üretim artışı işçinin desteğiyle (hele hele kaliteli, deneyimli işçinin desteğiyle) gerçekleştirilebilir.
Üretmek demek katma değer yaratmak demektir. Katma değer bir malın çıktı değeri ile girdi değeri arasındaki farktır. Katma değeri 4 faktör yaratır (üretimi 4 faktör gerçekleştirir): (1) Doğa (2) Emek (3) Sermaye (4) Müteşebbis. Bunlardan biri olmazsa üretim de olmaz.
Kriz döneminde talep azalır. Üretim yavaşlar. Ama sıfır olmaz. Demek ki, kriz döneminde de emeğe ihtiyaç vardır. Kriz dönemi devamlı olamaz. Belli süre sonra talep canlanır. Üretim artışı başlar. O zaman da emeğe ihtiyaç vardır.
Kriz dönemindeki talep düşüşü geçicidir. Talep düşer düşmez, işverenin emekçisini feda etmesi kapının önüne koyması, emek yükünden kurtularak ayakta kalma arayışına girmesi yanlıştır. Kriz rüzgârını emeğin (hele hele deneyimli emeğin) desteğiyle atlatması daha kolaydır.

Emek olmadan üretim

Yazının Devamı

Üzgünüm, bir yakınım işten çıkarıldı

5 Ocak 2009

Üzgünüm. İki gündür elim ayağım tutulmuş durumda. Sevdiğim bir genç işten çıkarıldı. Büyük bir grubun, önemli bir şirketinde 9 yıldır çalışıyordu. Müdür muavini idi. Bu yıl müdürlüğe yükselmeyi bekliyordu. Gelecekte grup şirketlerinden herhangi birinde üst yönetici olabilecekler arasında idi. Öğle saatlerinde çağırmışlar. ”İşler kötü. Senin bölümü kapatıyoruz. Personel müdürüne git. Çıkışını yapsın” demişler.
Ben işsizliğin ne demek olduğunu bilirim. Babam işsiz kaldığında 13 yaşında idim. Her sabah annem dua ile babamı uğurlar, akşama kadar annemle birlikte pencerenin önünde babamın eve dönüşünü beklerdik. İş buluncaya kadar yaşadıklarımızı unutamam. Karımın babası da 27 Mayıs’ta işsiz kalmış. O da işsizliğin ne demek olduğunu bilir.
Benim için ekonomi politikalarının tek bir hedefi vardır: İnsanlara iş bulmak, aş bulmak. İş imkânı yaratmayan hiçbir ekonomi politikasının başarısından söz edilemez.

Tayfaları denize atmak...
Bu kriz rüzgârında işten çıkarmalar iki farklı nedenle gerçekleşiyor: (1) Krizden doğrudan etkilenen bazı şirketler, işletmeler, üretimlerini durdurdukları için, mecburiyetden/çaresizlikten işçi çıkarıyor. (2) Kriz rüzgârından etkilenmedikleri halde bazı

Yazının Devamı

Ahmet Kocabıyık / Ahmet Ertuğ’dan Yapı Kredi / Ara Güler’den ‘Aphrodisias’

4 Ocak 2009

Aphrodisias, Batı Anadolu’da Aydın’nın yakınında, antik bir yerleşim alanının adı. Roma İmparatorluğu döneminde özerk bir şehir iken, “Koruyucu Tanrıça Afrodit”e adanan tapınağı ve heykeltraşlarıyla ünlenmiş. Mermer yapıları, tiyatrosu, odeonu, hipodromu, çarşısı, hamamları, binlerce sanat yapıtı ve heykelleri ile çok çok önemli bir tarih hazinesi.
Aphrodisias’tan ilk defa, bu bölgeyi 1835’tedolaşan Charles Texier, 1849’da yayınlanan kitabında söz etmiş.
1904’te Turgutlu demiryolunu yapan Fransız mühendis Paul Gaudin’in uyarısı üzerine Osman Hamdi Bey burada bir kazı başlatmış. Fransız mühendis de kazı fotoğrafçısı olmuş. (Bu fotoğrafları ben göremedim. Çok ilginç olmalı.)
Daha sonra Aphrodisias unutulmuş.
Ta ki, 1958 yılının sonlarında Ara Güler, Hayat Mecmuası için Kemer Barajı’nın fotoğraflarını çekmek için gittiği Nazilli’de yolunu kaybedinceye kadar. Ara Güler, hava kararınca sığındığı Geyre köyündeki mermer yapı kalıntılarından heykellerden etkilenmiş.
Kalıntıları fotoğraflamış. İstanbul’a dönüşte arkeologlardan bilgi almaya çalışmış. Tekrar tekrar gitmiş. Fotoğrafları yurtdışındaki dergilerde yayınlandıkça Geyre’ye ilgi artmış.
1963’te ABD’de Horizon dergisinde

Yazının Devamı