Döviz açığını özel sektör borçlanarak kapatıyor

11 Ocak 2005

Ekonomimiz 2000 yılında 9.6 milyar dolar döviz açığı verdi. Battık. İstikrar tedbiri uyguladık. 2002de döviz harcamalarımız gene artmaya başladı. O yıl 1.5 milyar dolar, 2003te 8 milyar dolar döviz açığı ortaya çıktı. 2004te piyasa biraz hareketlendi. Döviz açığı 11 ayda 12.7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Nereden çıkıyor bu döviz açığı? Neden açık devamlı büyüyor? İhracat gelirinde patlama var. Turizm gelirinde patlama var. Bu kadar döviz geliyor. Bu dövizler nereye gidiyor? Bu yılın 11 ayında (geçen yılın aynı dönemine göre) ihracat 13.6 milyar dolar arttı. Net turizm geliri 2.0 milyar dolar arttı. Bu rakamlara bakarak sevindik ama, öte yanda ithalat gideri 23.3 milyar dolar arttı... İthalat 11 ayda 80.8 milyar dolar. İhracat 59.9 milyar dolar. İthalat ile ihracat arasındaki açık 20.9 milyar dolar. Döviz açığımız giderek büyüyor. Fakat açık büyüdüğü için döviz sıkıntısı yaşamıyoruz. Açığı bankalar ve özel sektör dışarıdan borçlanarak kapatıyor. İçeriden borçlanmakta zorlanan Hazinenin dışarıda borç arama sorunu yok. Eski borç taksitlerini bile özel sektörün bulduğu dövizle ödüyor... Bu çark şimdilik çok iyi dönüyor... Allah bize yardım ediyor. Bundan sonra da işimiz Allaha

Yazının Devamı

SEKA 27 Ocakta kapatılıyor

10 Ocak 2005

Yeni kuşaklar bilemez. Bizde eskiden tuvalet kâğıdı yoktu... Evlerin tuvaletlerinde duvara gerilen iplerde, her aile üyesinin özel bir taharet bezi asılı dururdu. Derken 1950lerde Sümerbankın İzmit Kâğıt Fabrikasında (zımpara kâğıdı sertliğinde de olsa) pembe ve mavi renkli tuvalet kâğıdı yapıldı. Türk milleti tuvalet kâğıdıyla tanıştı. Tuvaletlerden taharet bezleri kalktı. İzmitin sembolü SEKAnın (Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikaları A.Ş.) kapısına kilit vuruluyor. (1) SEKAnın özelleştirilmesine karşı değilim. Özelleştirme, kamu tarafından iyi işletilemeyen tesisleri daha verimli işletilmesi amacıyla özel sektöre bedeli karşılığı satmak demektir. (2) SEKA özelleştirilmedi. Sucuk dilimler gibi dilim dilim doğrandı. Arsaları ve tesisleri bölük pörçük hale getirildi. İzmit fabrikası da ay sonunda kapatılıyor."Bir memleket kâğıdını kendi yapamadığı zaman ulusal kültürünü yabancı lütfuna bağlar. Kapitülasyonların en tehlikelisi budur" diyen Mustafa Kemal, 1934 yılında Sümerbanka kâğıt fabrikası kurma emrini vermişti. 1936 yılında 10 bin ton kapasiteyle kurulan İzmit Kâğıt Fabrikası, 1980lere kadar ülkenin tek selüloz ve kâğıt tesisiydi. Daha sonra özel sektör kâğıt işine

Yazının Devamı

İstanbulun tek eksiği "semazen anıtı"

9 Ocak 2005

İstanbul, sadece şehirde yaşayanlar için değil, Türkiye için önemli bir "şehir"dir... Böyle bir şehre belediye başkanı olmak, bir onur - bir şanstır... Bu şehre belediye başkanı olan, çok büyük sorumlulukları üstlenmiş olur. Bir hizmet yarışına soyunur. Mitolojide adı geçen, "Constantinople" olarak ün yapan, beş yüz elli yıldır Türklerin elinde bulunan, Osmanlıya "payitaht"lık etmiş bu şehri, bırakınız daha güzel hale getirmeyi, güzelliğini koruma becerisini göstermek bile, bir belediye başkanının adının tarihe geçmesi için yeterlidir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, Sivriadaya 110 metre boyunda "semazen anıtı" diktirecekmiş... Sokaklarında lambaların yanmadığı, kaldırımlarında halkın yürüyemediği, yollarında araçların hareket edemediği, bir kıyıdan öte kıyıya insanların taşınamadığı, gecekondulaşmanın ve çirkin yapılaşmanın tarihi ve doğal yapıyı rezil ettiği İstanbulda Sivriadaya semazen anıtı yaptırmaya kalkmak, İstanbullu ile alay etmektir. "Dam üstünde saksağan... Vur beline kazmayı..." derler ya... İşte onun gibidir. Kadir Topbaşı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı makamı için AKP Başkanı, Başbakan R. Tayyip Erdoğan uygun gördü. Seçimine katılanların

Yazının Devamı

İstanbul Resim Heykel Müzesinde 7853 eser var

8 Ocak 2005

Bunları görmek için para ödemeye gerek yok... Ama kimsenin İstanbul Resim ve Heykel Müzesinden haberi yok. Müzeye giden, gören yok.Buna karşılık sınırlı imkanlarla açılan ve henüz emekleme aşamasında bulunan Sakıp Sabancı Müzesini, Eczacıbaşının İstanbul Modernini herkes biliyor. Çok kişi gezdi. Sadberk Hanım Müzesi, Rahmi Koç Müzesi başka yönleriyle ilgi görüyor...Hem de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, İstanbulun köşesinde bucağında değil. Beşiktaşta. Dolmabahçe Sarayının uzantısı olan bir binada... Hem de yetmiş yıllık bir müze.Açılalı bir ay olmayan İstanbul Modern Müzesine insanlar koşa koşa geliyor. Günde 3 bin kişi geziyor. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 70 yıllık. Günde belki 20 kişi kapıdan içeri giriyor. Yıllık ziyaretçi sayısı 3 bini aşmıyor.Nedeni basit. İstanbul Moderni sahiplenen bir kişi var: Oya Eczacıbaşı... İstanbul Resim ve Heykel Müzesi sahipsiz... Halbuki müzeyi kuran Atatürk. Atatürk, Türkiyenin ilk resim ve heykel müzesinin kurulması için Dolmabahçe Sarayının Veliaht Dairesini tahsis ettirmiş. Selamlık, harem ve muayede salonundan oluşan 9 bin metrekarelik bu bölümde 1937 yılı eylül ayında müze açılmış. Dolmabahçe Sarayı, Ankara Halkevi, Maarif Vekaleti ve

Yazının Devamı

Tsunamide ölen de insan, bombayla öldürülen de...

7 Ocak 2005

Bu olaya üzülmemek imkânsız... Ama bu insanların kontrolü dışında yüz yılda bir olan bir olay...Öte yanda dünyanın başka yerlerinde bazı insanlar, bilerek isteyerek, binlerce insanı öldürüyor... Birileri emir veriyor. Birileri uçağa binip insanların, binaların üzerine bomba yağdırıyor. Birileri silahla adam öldürüyor, buldozerlerle, tanklarla evleri yıkıyor. Tabiat olayı olan "tsunami" dalgalarıyla ölenler insan da, bombayla, kurşunla ölenler insan değil mi? Batı dünyasının "asil beyaz insanları", Güneydoğu Asyanın fakir ülkelerinin kıyılarında dolaşarak, tabiat faciası sonucu ölen "yoksul siyah tenli"leri sayıyor. Onlar için üç dakikalık saygı duruşunda bulunuyor...İyi de on yılı aşkın süredir Filistinde, bir yılı aşkın süredir Irakta uçaklardan, helikopterlerden atılan bombalarla, roketlerle, sokaklarda makineli tüfeklerle öldürülenlerin sayısını kim biliyor? Ekmek parası için Irakta, Afganistanda kamyon sürerken, yol yapımında çalışırken öldürülen Türklerle kim ilgileniyor? Onlar insan değil mi? Onlara neden kimse üzülmüyor. Irakta, Filistinde evleri tabiat değil, tanklar, buldozerler yıkıyor. Oradakilerin evsiz kalması neden kimseyi üzmüyor?Dostum Ege Cansen, "Bütün bunlar

Yazının Devamı

Dolar faizi artınca dolarcılar sevinecek (...Hazine üzülecek)

6 Ocak 2005

ABD Merkez Bankası (FED), altı ay içinde faizleri beş defa "çeyrek puan" artırdı. ABD içinde ve dışında dolar faizinin oluşumunu etkileyen FED faizi yüzde 2.25e ulaştı.Faiz belirleyen "Açık Piyasa Komitesi"nin şubat ayının ilk günlerinde yapacağı toplantıda faiz oranlarının tekrar artırılacağı konusundaki haberler, 2010 vadeli ABD tahvilinin faizinin yüzde 4.22den yüzde 4.30a tırmanmasına, doların euro karşısındaki fiyatının 1.34ten 1.32ye yükselmesine yol açtı. (Daha önce 1 euro satın almak için 1.3460 dolar ödeniyordu. Dolar değerlenince, fiyatı yükselince 1.3224 dolar ile 1 euro satın alınabilir oldu.)ABD dolarının faizinin yükselmesi, parasını dolara bağlayanların dolarlarının değer kazanmasına, dolar yatırımlarının faiz getirisinin artmasına imkan verecek.Ama öte yanda dolar borçluları ve dolara faiz ödeyenler, yurtdışından dolar kredisiyle borçlanmak zorunda olan Hazinemiz üzülecek.Dövizin değer kazanması, faizinin yükselmesi halkımızı çok ilgilendiriyor. Çünkü halkımızın (yurtiçi yerleşiklerinin) bankalardaki 57.3 milyar dolarlık döviz mevduatlarının yarısından çoğu dolara bağlı.Halkımızın cebinde, yastık altında büyük rakamlarda dolar var.Dolar euro karşısında değer

Yazının Devamı

Maliyet artışını toptancı tüketiciye yansıtamadı

5 Ocak 2005

Acaba ne oldu da, bir aralık ayından öbür aralık ayına, toptan fiyatlar daha çok, perakende fiyatları (tüketici fiyatları) daha az arttı?Fiyat endekslerindeki yıllık artışlar (veya değişimler) 2 farklı şekilde izlenir: (1) 12 aylık (yıllık) artış oranı denilen oran, bir önceki yılın aralık ayı ile o yılın aralık ayı fiyatları arasındaki değişimi ortaya koyar.Burada karşılaştırılan iki yılın iki aralık ayının fiyatlarıdır. Yıl boyunca diğer aylardaki fiyat değişimi hesaba girmez.(2) Yıllık ortalama fiyat artışı oranı denilen oran ise, son 12 aylık fiyat değişiminin (tüm aylardaki değişimin) bir önceki yılın 12 aylık (tüm aylardaki) fiyat değişimine göre farkını ortaya koyar.2004 yılında bu iki farklı hesaplama şekline göre:(1) TEFEde aralık/aralık (yıllık) artış yüzde 13.94, yıllık ortalama artış yüzde 11.09dur.(2) TÜFEde aralık/aralık (yıllık) artış yüzde 9.32, yıllık ortalama artış yüzde 10.58dir.Dikkat edilirse, (1) aralık/aralık ayları için yapılan hesaplamada TEFE yüzde 13.84 oranında artarken, TÜFE artışı yüzde 9.32 oranında kaldığı için, toptan ve perakende fiyat artışları birbirinden farklı görülmektedir. (2) Halbuki yıllık ortalama fiyat artışında TEFE yüzde 11.09 ve TÜFE

Yazının Devamı

Dolar düşünce TL varlık da borç da büyüyor

4 Ocak 2005

Demek ki dolar fiyatı düşünce, YTL ile hesaplanan varlıkların da, borçların da dolar karşılığı büyüyor. Bu çok önemli bir gelişmedir. Çünkü eskiden biz enflasyonun varlık ve borç rakamları üzerindeki yanıltıcı görüntüsünden kurtulmak için, rakamları Türk lirasından dolara çevirirdik. Ama görüyorsunuz ki, dolar değerinin enflasyon kadar bile artmaması nedeniyle, şimdilerde dolarla yapılan değerlemeler de "yanıltıcı" olabiliyor. Yazının başında ne demek istediğimi basit olarak anlatayım: Varsayalım ki, 100 YTL varlığımız veya borcumuz var. Dolar 1.35 YTLden satılıyor. 100 YTL varlığın veya borcun karşılığı 74.0 dolardır. Ama dolar, geçen yılbaşındaki tahminler doğrultusunda 1.60 YTLden satılsa idi, 100 YTL varlık veya borcun karşılığı 62.5 dolar olurdu. Bu yıl Türkiyenin milli gelirinin 424 milyar YTL olacağı tahmin ediliyor. Doların değeri artmadığından, doların yıl ortalaması fiyatı 1.42 YTL oldu. YTL ile hesaplanan milli geliri bu ortalama değerle dolara dönüştürdüğümüzde, Türkiyenin milli gelirinin 298 milyar dolar olduğu ortaya çıkıyor.Halbuki yıl başında, 2005 yılında ortalama dolar değerinin 1.60 YTL olacağı tahmin ediliyordu. Eğer dolar değeri 1.60 YTL olarak gerçekleşseydi,

Yazının Devamı