<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Halkımız durmadan pahalılıktan şikayet eder... Halbuki halkımız en ucuz soğan ekmeğini yiyormuş da haberimiz yokmuş!..
Devlet İstatistik Enstitüsü ile Eurostat ve OECD'nin ortaklaşa yürüttüğü "Satın Alma Gücü Paritesi Avrupa Karşılaştırma Programı" kapsamında gerçekleştirilen 2001 yılında değişik ülkelerde yaşayanların belli tüketim mallarına ödedikleri fiyatlar belirlendi. 15 Avrupa Birliği ülkesi fiyat ortalaması 100 kabul edilerek her ülkede halkın hangi tüketim harcamasına ne ödediği araştırıldı. 15 Avrupa Birliği ülkesinde yaşayanlar ekmeğe 100 ödeme yaparken Türk halkı ekmeği 51 ödeme ile, 15 Avrupa ülkesi halkı soğana 100 ödeme yaparken Türk halkı soğanı, 37 ödeme ile yiyebiliyor.
15 Avrupa ülkesi halkının ortalama 100 ödeme ile satın aldığı eti Türk halkı 43 harcama ile, balığı 66 harcama ile, şekeri 83 harcama ile, meyveyi 39 harcama ile, maden suyunu ve meyve sularını 77 harcama ile tüketebiliyor.
Genel olarak, Avrupa Birliği'nin 15 ülkesindeki halkın 100 harcama ile tükettiği malları, Türk halkının 1998 yılında 48, 1999 yılında 47, 2000 yılında 56, 2001 yılında 46 ve 2002 yılında 52 harcama ile tükettiği belirlendi. Bu endeks sayılarına
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Makro (büyük) düğün ile Reyyan kızımız ve Bilal oğlumuz dünya evine girdi. Allah mutlu etsin. Basına yansıyan haberlere göre Bilal oğlumuzun babası Başbakanımız Tayyip Erdoğan, bu "makro düğün"ün düzenlenmesi işini arkadaşı Arter Reklam'ın sahibi Erol Olçak'a vermiş. Erol Olçak, salon kirası, davetiye ve nikah şekerine 40 milyar 500 bin lira ödendiğini açıklamış. Düğün hazırlığı için yapılan diğer masraflar ile birlikte Tayyip Erdoğan'ın düğün faturası en az 100 milyar lira dolayında imiş...
İmkanı olan herkes, paraya kıyarak evladı için iyi bir düğün düzenlemek, dostlarını bu mutlu günde yanlarında görmek ister. Bundan doğal bir şey olamaz. Bu bakımdan düğün sahibi Başbakan Tayyip Erdoğan'ı kutlamaktan başka söylenecek söz, yazılacak kelime yoktur.
3 milyarlık kredi dağıtıldı
Başbakanımız, dün İstanbul'da "icra olunan" bu "makro (büyük) düğün" töreninden önce, 18 Temmuz'da da Diyarbakır'da bir başka törene "mikro (küçük) kredi" törenine katılmıştı. Ben bugün "makro düğün" törenini değil de Diyarbakır'daki "mikro kredi" törenini yazacağım.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Koçero Deniz'in motosiklet hikayelerini sınıf arkadaşı olan karımdan yıllarca dinledim... 1960'lı yıllarda Koçero Deniz, koskocaman ama külüstür bir Harley Davidson ile Mülkiye'nin koridorlarında "fink atar", kapının önündeki merdivenlerden "patır kütür" inermiş.
Deniz Gökçe'yi yıllar sonra İstanbul'da Boğaziçi Üniversitesi'nde kürsü başı Demir Demilgil'in cenaze töreninde tanıdım. Tanıştıktan sonra o meşhur motosiklet hikayesinin aslını sordum. Anlattı. Harp sonrası Türkiye'ye Amerikan yardımlarını aktaran AID isimli kuruluş, ziraatçıların köylere giderek çiftçiyi eğitmelerini teşvik etmeleri için Tarım Bakanlığı'na 50 Harley Davidson motosiklet bağışlamış.
Tarım Bakanlığı da bu motosikletleri bölge müdürlüklerine dağıtmış. Ziraatçılar, veterinerler motosiklet ile köy köy dolaşarak, çiftçiye yol gösterecek... Geliniz görünüz ki... Bir, iki, üç... Derken tamamı tamamına 123 ziraatçı ve veteriner motosiklet kazalarında telef olmuş... Bunun üzerine Tarım Bakanlığı motosikletleri toplayıp bir depoya kaldırmış... 1964'te Devlet Malzeme Ofisi motosiklet hurdalarını satışa çıkarmış. O yıllarda Mülkiye'de öğrenci olan "Fare Okan" (Okan Özmutlu. Oyak Renault
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını birçok ülke "vize" (özel yazılı izin) olmadan sınırlarından içeri sokmuyor.
Ancak bazı ülkeler (dikkat buyurunuz her ülke değil, sadece bazı ülkeler) diplomatik pasaport taşıyan devlet memurları ile en üst seviyede görev yaptıkları özel pasaport ile belirlenen devlet memurlarının "vize" külfeti olmadan ülkelerine girmelerine izin veriyor. Çünkü bu tür pasaportları taşıyanların, devletin önemli görevlerinde oldukları ve bu nedenle onlara özel işlem yapıldığı varsayılıyor.
Başka ülkelerde genelde bir diplomatik, bir de normal pasaport var. Bizde ise 5 çeşit pasaport var.
(1) Uluslararası ilişkiler yürüten Dışişleri mensuplarına ve devlet adamlarına verilen kırmızı kapaklı "diplomatik" pasaport.
(2) Eski mebuslara, eski bakanlara ve devlette 1 - 2 - 3'üncü derece kadrolarda görev yapanlara verilen yeşil kapaklı, "hususi damgalı" pasaport.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Motorola - Telsim davası "bir Türk şirketi ile bir Amerikan şirketi arasındaki ticari bir davadır." Bu dava Çukurova Elektrik olayları ve İmar Bankası olayları ile aynı sepete konulamaz. "Uzanlar ödesin 4.2 milyar doları... Ödeyemezler ise Amerikalılar Telsim hisselerine el koysun. Telsim Amerikalıların olsun..." denilemez.
Burada Türk ekonomisinden yurtdışına bir kaynak transferi söz konusudur. Burada kaybedecek olanlar sadece Uzan ailesi değil, Türk ekonomisidir.
Uzan ailesinin diğer işlerini bir yana bırakarak sadece Motorola - Telsim anlaşmazlığının ne olduğuna bakalım. 29 Mayıs 2003'te New York Times gazetesinde tam sayfa bir ilan yayımlandı. Telsim tarafından verilen bu ilandaki bilgiler daha sonra Motorola tarafından yalanlanmadığına göre, doğru olduğunu varsayacağız. Verilen bilgilerin özeti şu idi:
- Telsim şirketi Motorola'dan Türkiye'deki cep telefonu sistemini kurmak için malzeme almış. 24 Nisan 1998 tarihinde 560 milyon dolarlık malzeme için "satıcı kredisi" anlaşması yapılmış.
- Bunu takiben 19 Ağustos 1999 tarihinde 123 milyon dolarlık, 20 Eylül 1999 tarihinde 380 milyon dolarlık, 1 Şubat 2000 tarihinde 270 milyon dolarlık, 29
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Eski yıllarda "Amerikan sigarası" karaborsada satılırken, çok kimsenin inandığı bir söylenti vardı: "Karaborsada satılan sigaralar Karadeniz köylerinde yapılıyor. Vatandaş evine makineyi yerleştirmiş, kendi yetiştirdiği tütün ile sigarayı sarıyor. Üzerine Marlboro damgası basarak satıyor"...
İşte o biçim... Bugünlerdeki dolar bolluğu karşısında insanın aklı karışıyor. Acaba bu dolarlar Karadeniz köylerinde mi basılıyor?.. Vatandaş evine matbaa kurmuş... Piyasaya boyuna dolar mı sürüyor? Bu kadar dövizin yastık altından çıkması imkansız... Memlekette yastık kalmadı... Ama piyasaya dolar akıyor...
Döviz dengesi açık veriyor
Dalgalı kur sistemi demek, döviz fiyatının günlük arz ve talebe göre oluşması demektir. Arz talepten fazla ise fiyat düşer... Açık anlatımıyla piyasaya çıkan döviz, kullanım için alınandan fazla ise döviz fiyatı düşer...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment> Ekonomide "iyilik" demek, çalışmak isteyenin iş bulabilmesi, tarımda ve sanayide üretimin artması, insanların yaşam düzeylerinin her geçen gün biraz daha iyi olması, insanların "yarın endişesinden kurtulması" demektir.
Günümüzde ciddi bir işsizlik var. Özellikle okumuşların büyük bölümü iş bulamıyor. Sanayide ve tarımda yatırım yapılamıyor. Üretim olması gereken ölçüde artmıyor. Bu olumsuz gelişmelere ek olarak uygulanan istikrar programının da baskısı ile halkın büyük kesiminin yaşam düzeyinde her geçen gün iyiye değil de, geriye bir gidiş gözleniyor. Bu nedenle iç piyasa talep yetersizliğinin etkisi altında. Bereket ki, ihracattaki gelişme ekonomiye can suyu veriyor. Yüksek faiz ise, fakirden zengine fon aktarımına ve gelir dağılımının rezil hale gelmesine neden oluyor...
Ama bütün bunların yanında bazı göstergeler iyiye gidiş işareti veriyor... Bu göstergelere "piyasa göstergeleri" deniliyor. Bunlar, sanayi üretim endeksi, enflasyon, döviz fiyatı, faiz, borsa göstergeleri.
İstanbul'da yaşayanlar, Ankara'da oturanlar genelde bu göstergelere bakarak "ekonomi iyiye gidiyor" diyor. İstanbul ve Ankara dışında oturan geniş halk topluluğu ise bu
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Fiyatlar düşüyor. Pahalılık artıyor... Halkımızın büyük bölümü bu nedenle son üç aydır "eksi" olarak açıklanan aylık fiyat artış oranlarına "inanamıyor"...
Çünkü fiyatların düşmesi başka şey, halkın yaşadığı pahalılık başka şey.
Anlatayım.
Tüketici fiyatlarında haziran ayında binde 2, Temmuz ayında binde 4 gerileme oldu... Gerileme oldu ama, geçen temmuz ayından bu temmuz ayına tüketici fiyatları yüzde 27.7 oranında arttı.
Demek ki, Ayşe Hanım Teyzem geçen temmuz ayında mahalle bakkalımız Coşkun'dan 100 liraya doldurduğu alışveriş torbasını, bu temmuz ayında 127.4 liraya doldurabilmiş.