Piyasalarda birbirimizi kazıklıyoruz

8 Ekim 2002


<#comment>Döviz piyasası, faiz piyasası, hisse senedi piyasası, bizde ekonomi için üretim için çalışmıyor. Havadan para kazanmak isteyenlerin ve buna alışanların hakimiyetine girdi. Bu piyasalarda birbirimizi kazıklıyoruz.
Çünkü bu piyasalarda biri kazanıyor ise bir başkası mutlaka kaybediyor. Kaybeden her zaman biziz, kazananlar da genelde bizden ama, arada sırada (fırsat bu fırsat diyerek) yabancılar da piyasaya giriyor, bizleri vurup kaçıyor.

Döviz piyasasında, döviz fiyatının arz ve talebe göre inip çıkması, fiyatların, ekonominin üretim gücünden, döviz gelir gider trafiğinden, enflasyondan etkilenerek oluşması beklenir. Halbuki bizde halkın, bankaların ve Türkiye’de para oyunu çeviren yabancıların Türk lirasından dövize dönmeleriyle fiyatlar çıkıyor. Döviz satmalarıyla iniyor. Döviz piyasasının reel ekonomi ile ilgisi, ilişkisi kalmadı.
Faiz piyasası ülkede fonların üretime, tüketime yönlendirilmesi bakımından önem taşır. Hükümet ekonomiyi canlandırmak istediğinde faizleri indirir. Enflasyonu kontrol etmek istediğinde faizleri çıkarır. Bizde faizleri Hazine belirliyor. Borç bulma telaşındaki Hazine, faizi, bonolarını satabileceği noktaya kadar

Yazının Devamı

Kentlerde eğitimli gençlerin yüzde 29.1i işsiz

7 Ekim 2002

Önce "kurumsal olmayan nüfus" nedir onu anlatayım. Sonra "istidam" konusuna geçelim.Kurumsal olmayan sivil nüfus "okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, hastane, hapishane, kışla ya da orduevlerinde ikamet edenlerle yabancı uyruklular" dışındaki nüfustur. Bu nüfusun 15 yaşın üzerindeki bölümü ise çalışma imkanı nüfus olarak adlandırılır.Kurumsal olmayan sivil nüfustan çalışanlar (istihdam edilenler) ile işsizler toplamı, ülkenin toplam işgücünü oluşturur.2002 yılının ikinci yarısında Türkiyede toplam çalışan nüfus 20.8 milyon ama... Aması var... Bizde (1) Kayıtlı işçi / kayıtsız işçi ayrımı var. (2) Bizde ücretli ve yevmiyeli işçi yanında kendi hesabına çalışan ve de ücretsiz aile işçisi diye adlandırılan bir nüfus var. Özellikle kayıtsız işçi ile ücretsiz aile işçisinin ne yaptığı, kaç kişi olduğu bilinemez. Tahmin edilir.20.8 milyon toplam çalışanın sadece 10 milyonu kayıtlı çalışandır. 20.8 milyon toplam çalışanın sadece 8.7 milyonu ücretli, 1.5 milyonu yevmiyeli çalışandır. 4.8 milyonu kendi hesabına çalışmakta, 4.4 milyonu ücretsiz aile işçisi olarak adlandırılmaktadır. Türkiye nüfusu 67 milyon. 67 milyon, 46.5 milyonu 15 yaş ve daha yukarı yaştaki "kurumsal olmayan sivil

Yazının Devamı

Kentlerde eğitimli gençlerin yüzde 29.1’i işsiz

7 Ekim 2002


<#comment>Türkiye nüfusu 67 milyon. 67 milyon, 46.5 milyonu 15 yaş ve daha yukarı yaştaki "kurumsal olmayan sivil nüfus". 46.5 milyonun ise sadece 20.8 milyonu çalışıyor. 2.2 milyonu işsiz.
Önce "kurumsal olmayan nüfus" nedir onu anlatayım. Sonra "istidam" konusuna geçelim.
Kurumsal olmayan sivil nüfus "okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, hastane, hapishane, kışla ya da orduevlerinde ikamet edenlerle yabancı uyruklular" dışındaki nüfustur. Bu nüfusun 15 yaşın üzerindeki bölümü ise çalışma imkanı nüfus olarak adlandırılır.
Kurumsal olmayan sivil nüfustan çalışanlar (istihdam edilenler) ile işsizler toplamı, ülkenin toplam işgücünü oluşturur.
2002 yılının ikinci yarısında Türkiye’de toplam çalışan nüfus 20.8 milyon ama... Aması var... Bizde (1) Kayıtlı işçi / kayıtsız işçi ayrımı var. (2) Bizde ücretli ve yevmiyeli işçi yanında kendi hesabına çalışan ve de ücretsiz aile işçisi diye adlandırılan bir nüfus var. Özellikle kayıtsız işçi ile ücretsiz aile işçisinin ne yaptığı, kaç kişi olduğu bilinemez. Tahmin edilir.
20.8 milyon toplam çalışanın sadece 10 milyonu kayıtlı çalışandır. 20.8 milyon toplam çalışanın sadece 8.7 milyonu ücretli, 1.5 milyonu

Yazının Devamı

İçkalpakçı Çıkmazı

6 Ekim 2002

Semra Kardeşoğlu, benim için Mimar Sinan Üniversitesinde yüksek lisans eğitimi gören üç sosyolog hanımın "Samatyada bir sokak: İçkalpakçı Çıkmazı" araştırmasının ön bulgularını temin etti.Belgesel fotoğraf meraklısı mühendis Kemal Cengizkan ile yönetici Dora Günel iki yıl önce Samatyada, yirmi dokuz ahşap evden oluşan İçkalpakçı Çıkmazını görünce bu sokağa vurulmuşlar. Demiryoluna ait yüksek istinad duvarının karşısına sıralanan daha önce gayri müslim Ermeni, Yahudi ve Rum azınlıkların yaşadığı bu evlerin yeni sakinlerinin hayatını resimlemeye karar vermişler. İki yıl süre ile iki bini aşan fotoğraf çekmişler. Çektikleri fotoğrafları sokak sakinleriyle paylaşmış içli dışlı olmuşlar. Çalışmaya üç sosyolog hanım da katılmış. Ve çok ciddi bir sokak belgeseli ortaya çıkmış.Bu projenin ilk sonuçları Fotoğraf Vakfı Girişimi şemsiyesi altında 5 Ekim Cumartesi gününden itibaren İstanbulda Galatasarayda Yapı Kredi Kitaplığı karşısındaki binanın ikinci katında bulunan Fotoğraf Evinde sergilenecek. Fotoğraf Evindeki sergi her gün 10.00 - 19.00 saatleri arasında açık. Giriş serbest. İstanbulda İçkalpakçı Çıkmazı isminde bir sokağın olduğunu Milliyetteki arkadaşımız Semra Kardeşoğlunun

Yazının Devamı

İçkalpakçı Çıkmazı

6 Ekim 2002


<#comment>İstanbul’da İçkalpakçı Çıkmazı isminde bir sokağın olduğunu Milliyet’teki arkadaşımız Semra Kardeşoğlu’nun haberinden öğrendim. Haberde Kemal Cengizkan ile Dora Günel’in iki yıl boyunca sokaktaki yaşamı fotoğrafladığı, Gülay Kayacan, Ebru Soytemel ile Gamze Toksoy’un da "sosyolog" gözü ile kağıda döktüğü belirtiliyordu.
Semra Kardeşoğlu, benim için Mimar Sinan Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimi gören üç sosyolog hanımın "Samatya’da bir sokak: İçkalpakçı Çıkmazı" araştırmasının ön bulgularını temin etti.
Belgesel fotoğraf meraklısı mühendis Kemal Cengizkan ile yönetici Dora Günel iki yıl önce Samatya’da, yirmi dokuz ahşap evden oluşan İçkalpakçı Çıkmazı’nı görünce bu sokağa vurulmuşlar. Demiryoluna ait yüksek istinad duvarının karşısına sıralanan daha önce gayri müslim Ermeni, Yahudi ve Rum azınlıkların yaşadığı bu evlerin yeni sakinlerinin hayatını resimlemeye karar vermişler. İki yıl süre ile iki bini aşan fotoğraf çekmişler. Çektikleri fotoğrafları sokak sakinleriyle paylaşmış içli dışlı olmuşlar. Çalışmaya üç sosyolog hanım da katılmış. Ve çok ciddi bir sokak belgeseli ortaya çıkmış.
Bu projenin ilk sonuçları Fotoğraf Vakfı Girişimi şemsiyesi

Yazının Devamı

Bizi ABye almayacaklar

5 Ekim 2002

Olacakları görelim, bilelim ki, hazırlıklı olalım. Kamuoyumuz aşırı tepki göstermesin. Hırçınlaşmasın, kamuoyunun baskısı ile yanlış kararlar alınmasın. Geç kaldık. Hazırlık yapamadık. Treni kaçırdık. Tam üye olamayız. Bize "özellikli üyelik" teklif edecekler. Tam üye olamıyoruz diyerek sakın ha Gümrük Birliğini iptal etmeye kalkmayalım... Tam üye olamıyoruz diyerek sakın ha "özellikli üyelik" istemeyiz demeyelim.Tam tersine bu yeni durumda "Gümrük Birliğini" koruyarak, "özellikli üyelik" kapısını açık bırakarak, Türk ekonomisini güçlendirecek düzenlemeler için hazır olalım.Belki de bu bizim hayrımıza olur. Silkiniriz... Ekonomide öyle şeyler yapabiliriz ki, tam üyelik başvurumuza hayır diyenler, yarın tam üyelik için peşimizden koşabilir. Şimdiden olacakları görelim, bilelim... Hazırlıklı olalım... Kopenhag zirvesinde Türkiyenin Avrupa Birliğine tam üye olması için yeşil ışık yakılmayacak. Ne yaptık ise kendimiz için yaptık Önce şunu kabul edelim... Bugüne kadar ne yaptı isek kendimiz için yaptık. (1) Gümrük Birliğinden zarar etmedik. Kar ettik. (2) Tam üyelik yolunda bizden istenilen Kopenhag kriterleri, Maastrich kriterleri gibi kriterlere uyum için, AB topluluğu mevzuatına

Yazının Devamı

Bizi AB’ye almayacaklar

5 Ekim 2002


<#comment>Şimdiden olacakları görelim, bilelim... Hazırlıklı olalım... Kopenhag zirvesinde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması için yeşil ışık yakılmayacak.
Olacakları görelim, bilelim ki, hazırlıklı olalım. Kamuoyumuz aşırı tepki göstermesin. Hırçınlaşmasın, kamuoyunun baskısı ile yanlış kararlar alınmasın. Geç kaldık. Hazırlık yapamadık. Treni kaçırdık. Tam üye olamayız. Bize "özellikli üyelik" teklif edecekler. Tam üye olamıyoruz diyerek sakın ha Gümrük Birliği’ni iptal etmeye kalkmayalım... Tam üye olamıyoruz diyerek sakın ha "özellikli üyelik" istemeyiz demeyelim.
Tam tersine bu yeni durumda "Gümrük Birliği’ni" koruyarak, "özellikli üyelik" kapısını açık bırakarak, Türk ekonomisini güçlendirecek düzenlemeler için hazır olalım.
Belki de bu bizim hayrımıza olur. Silkiniriz... Ekonomide öyle şeyler yapabiliriz ki, tam üyelik başvurumuza hayır diyenler, yarın tam üyelik için peşimizden koşabilir.

Önce şunu kabul edelim... Bugüne kadar ne yaptı isek kendimiz için yaptık. (1) Gümrük Birliği’nden zarar etmedik. Kar ettik. (2) Tam üyelik yolunda bizden istenilen Kopenhag kriterleri, Maastrich kriterleri gibi kriterlere uyum için, AB topluluğu

Yazının Devamı

Halkın enflasyonu yüzde 54.2

4 Ekim 2002

Türk halkı bu hedefin gerçekleşmesi için çok fedakarlıkta bulundu, bulunuyor. Önemli olan hedefe ulaşıldıktan sonra "ipin ucunun bırakılmaması" ve inişin kalıcı olması. Çünkü ipin ucu bir daha kaçar ise, "yazık olur emeklere"!.. Enflasyonu aşağıya çekmek çok zor ama, yukarıya sıçratmak çok kolay.Eylül ayının üç özelliği vardı: (1) Harman sonu tarımsal üreticinin eline geçen para bu ay harcanmaya başlandı. (2) Okullar açıldı. İlkokuldan üniversiteye milyonlarla çocuk için harcama yapıldı. (3) Tatilciler evlerine döndü. Tatilciler ve de tatile gidemeyenler kış hazırlığına başladı.Bu üç nedenle eylül ayında piyasaya diğer aylara göre biraz daha fazla para çıktı. Yıl başında, yüzde 35lik enflasyon hedefi gündeme geldiğinde gerçekçi olalım ki, çok kişi bunun olabileceğine inanmadı. Dün açıklanan eylül ayı fiyat artış oranlarının, yıl sonunda yüzde 35lik enflasyon hedefinin gerçekleşeceğini gösteriyor. Hedefin tutması iyi de... Enflasyon, fiyat artışı tartışmaları gündeme geldiğinde, farklı rakamlar tartışılır. Dört farklı rakam var: (1) Aylık fiyat artış oranı var. (2) Geçen aralık ayından bu yana fiyat artış oranı var. (3) Bir önceki yılın aynı ayındaki fiyat endeksi ile bu yılın aynı

Yazının Devamı