Ayşe Teyze: ABDnin batıklarından bana ne?

25 Temmuz 2002

Ayşe Hanım Teyzeciğim dedim... Vaktiniz var ise önce size olan biteni anlatayım... Sonra sizi nasıl etkileyeceğinden söz ederim..." "Hadi anlat... Ama uzatmadan anlat" dedi. Başladım anlatmaya... Ayşe Hanım Teyzem "ABDde şirketler patır patır batıyormuş. Borsa güm diye çöküyormuş... Bana ne bunlardan?.. Benim derdim bana yetmiyor da, bir de Amerikalılar için mi dertleneceğim?" deyince, ABDde batan şirketlerin, çöken borsanın sonunda Ayşe Hanım Teyzemin derdine nasıl yeni dertler katacağını anlatmak "vacip" oldu. Büyüme pazara bağlı Dünyada da üretim kapasitesi fazlalığı ortaya çıktı. Buna karşılık, maliyet rekabeti nedeniyle "insan yoğun"dan sermaye yoğun üretime geçiş sonucu, insanların işsiz kalması, ücretlerinin kesilmesi nedeni ile talep artışı kapasite artışının gerisinde kaldı. Kar marjları düştü, sermaye spekülatif alana yöneldi. Reel ekonomiden sanal ekonomiye geçildi. Kağıttan kaleler kuruldu. İnsanlar hisse senetlerini kapışarak bu kağıttan sanal kalelere paralarını bağladı. Şimdi bu kağıt kaleler borsalarda dökülüyor. Bunlara yatırılan paralar yok oluyor. Para piyasadan çekilince talep düşecek... Halbuki ABD ekonomisinde, Avrupada ve hatta Türkiye gibi, "yeni yetme

Yazının Devamı

Ayşe Teyze: ABD’nin batıklarından bana ne?

25 Temmuz 2002


<#comment>Ayşe Hanım Teyzem "ABD’de şirketler patır patır batıyormuş. Borsa güm diye çöküyormuş... Bana ne bunlardan?.. Benim derdim bana yetmiyor da, bir de Amerikalılar için mi dertleneceğim?" deyince, ABD’de batan şirketlerin, çöken borsanın sonunda Ayşe Hanım Teyzem’in derdine nasıl yeni dertler katacağını anlatmak "vacip" oldu.
Ayşe Hanım Teyzeciğim dedim... Vaktiniz var ise önce size olan biteni anlatayım... Sonra sizi nasıl etkileyeceğinden söz ederim..." "Hadi anlat... Ama uzatmadan anlat" dedi. Başladım anlatmaya...

"Teyzeciğim, gücün kaynağı zenginlik, zenginliğin kaynağı üretimdir. ABD’nin gücünü koruması için daha çok üretmesi şart. Bu ise, devamlı büyüyen pazara bağlı. ABD büyümeyi sürdürebilmek için dünya pazarını hedef aldı. Engellerini kaldırarak dünyada serbest ticaretin yolunu açtı. IMF, Dünya Bankası gibi kuruluşların yardımı ile kapalı ekonomilerin de dünya pazarına katılmasını sağladı. Talep düşer gibi olunca, kredi imkanlarını genişleterek, faizi ucuzlatarak canlandırma arayışına girdi. Ancak bol ve ucuz faizli kredi sadece tüketim talebini canlandırmadı.
Dünyada da üretim kapasitesi fazlalığı ortaya çıktı. Buna karşılık, maliyet

Yazının Devamı

Halkın derdi başka Ankara’da olan başka

23 Temmuz 2002


<#comment>Kars’ın Digor’undan Ali Çelebi, terör nedeniyle kapatılan otlakların açılmasını bekliyor.
Batman’ın Gürcüş’ünden Hanife Öz, apandisit ameliyatı için üçay sonraya sıra alabildi.
Van’ın Gevaş’ından Nuri Kayar, borcunu ödeyemediğinden, sığırını satmak istiyor. Ama alıcı bulamıyor.
Şırnak’ın Uludere’sinden Sait Baş, oğlu Hasan Baş’ın terörist zanlısı olarak jandarma tarafından götürülmesinden bu yana dünyasının karardığını söylüyor.
Şanlıurfa’nın Tonya’sından Şerife Sarı, oğlunu Çaykur’a işçi olarak sokamadığından dertli.
Tokat’ın Zile’sinden Muharrem Coşkun, oğlunu evlendirmek için borç arıyor.

Yazının Devamı

Para kazanamayan bankaya kimse sermaye koymaz

22 Temmuz 2002


<#comment>BDDK Başkanı, "Bankacılık Sektörünün Yeniden Yapılandırılması Programı" toplantısında bankaların güçlenmesi için (1) Kendi aralarında birleşmelerinin, (2) sermaye artırmalarının zorunlu olduğunu söyledi. Bankacılıkta 1 + 1 genelde 2 etmez. Çok kere 1/2 eder. 1 + 2 = 2 olsa idi BDDK, Pamukbank’ın Yapı Kredi ile birleşmesini kabul ederdi. Bankaların güçlenmesi için sermaye artırmalarının zorunlu olduğu doğrudur. Ama kar edemeyen bankalara kim sermaye artırımı için para koyar?
Zarar ettikleri halde kar etmiş gibi düzenlenen banka bilançolarına kananlar, bankaların çok kar ettiğini sanıyordu. BDDK’nın zorlamasıyla bilanço rakamlarında düzeltme yapılınca "takke düşte - kel göründü".
Bundan sonra zarar eden bankaların yetersiz sermaye yapısı ile bırakınız kârlı bilanço düzenlemelerini, faaliyetlerini sürdürmeleri bile çok güç. "Eskiden zarar ettikleri halde, neden kâr gösteriyor, faaliyetlerini nasıl devam ediyorlardı?" diye sual eyleyeceksiniz...

Efendim, eskiden bankalarımız, halka kredi vermek için çalışmıyordu. Kurucularına, sahiplerine, büyük ortaklarına para akıtmak için mevduat topluyordu. Halkın mevduatının küçük bölümü göstermelik olarak

Yazının Devamı

Truva hazinelerinin bir bölümünü Moskova’ya taşımışlar

21 Temmuz 2002


<#comment>Çanakkale’den kaçırılan Truva hazinesinin önemli bir bölümü Almanlardan Ruslara geçmiş. Şimdilerde Moskova’da Puşkin Devlet Müzesi’nde özel bir salonda sergileniyor. Müzede gördüğüm beş bin yıllık altın eşyalara hayran oldum.
Truva (İlion - İlium) Çanakkale Boğazı kıyısında, şimdilerde "Hisarlık - Bergama" diye bilinen bölgede çok eski bir yerleşim alanı. Milattan Önce 3.000 - 2.500 yıllarından itibaren burada insanlar yaşamaya başlamış. Truva’da üst üste 9 tabaka farklı medeniyet kalıntısı var. Homeros, "İlyada"sında Truva’yı uzun uzun anlatıyor.
Binlerce yıl toprak altında kalan Truva hazinelerine ilk ulaşan kişi olan Heinrich Schliemann, 1822 yılında Almanya’da doğuyor. 13 yaşında bakkal çırağı olarak hayata atılıyor. 22 yaşında Amsterdam’da bir gemi acentesinde çalışmaya başlıyor. 2 yıl sonra St. Petersburg’a gönderiliyor. Bir süre orada çalışıyor. 28 yaşında ABD’ye gidiyor. 2 yıl California’da kalıyor. Tekrar St. Petersburg’a dönüyor. Bir Rus kızıyla evleniyor. Rus vatandaşı oluyor. 1854 - 1956 Kırım Harbi’nde ticaret yaparak para kazanıyor. 1858 - 1959’da Kahire - Halep - İstanbul - Atina arasında 9 ay süre ile seyahat ediyor. 1863 yılında, 41 yaşında

Yazının Devamı

Gençlerin çoğu hayatından memnun, gelecekten ümitli

20 Temmuz 2002


<#comment>İkide bir "Türkiye’nin nüfusu genç nüfus... Gençler bu ülkenin geleceği" denilir durur... Kim bu gençler? Ne yapıyorlar? Nasıl yaşıyorlar? Gelecek için ne düşünüyorlar? Gazetemiz Milliyet’in Ekonomi sayfalarını hazırlayanlar bu soruların cevabını bulmak için bir araştırmanın yararlı olacağına inandı. Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz’ın desteği ve Murat Sabuncu’nun öncülüğü ile Inpunt Araştırma Grubu 17 - 30 Haziran 2002 tarihleri arasında büyük şehirlerde ve bu şehirlerin varoşlarında yaşayan gençler ile Anadolu’da yaşayan gençleri kapsayan bir araştırma gerçekleştirdi.
Bu araştırmada, 16 - 18 yaş grubunda "orta öğretim ve lise çağında olan gençlerin", 19 - 23 yaş grubunda "üniversitede öğrenim gören veya hayata yeni atılan gençlerin", 24 - 28 yaş grubunda "çalışan, askerliğini tamamlamış ve evlilik sürecindeki gençlerin" durumları, sorunları ayrı ayrı "örnekleme yolu ile" belirlendi.
Araştırma büyük şehirlerde ve Anadolu’da yüz yüze görüşme şeklinde gerçekleştirildi. İstanbul’un varoşlarında ise, yüz yüze görüşmeyi Milliyet Ekonomi Servisi çalışanları yaptı.
Araştırmanın sonuçları üç gündür Milliyet Ekonomi sayfalarında yayımlanıyor.
Bu

Yazının Devamı

Vergi 25, açık 18 katrilyon

19 Temmuz 2002


<#comment>Sayın okuyucularım, sayın halkım "devlet bütçesi" idare edilemez hale geldi. Hükümetin bütçeyi kontrol etme gücü kalmadı. İşin kötüsü bu bütçe gelecek iktidarların da elini kolunu bağlayacak. Sizlere olan biteni rakamlarla anlatayım...
2002 yılının ilk altı ayında devletimiz, daha doğrusu hükümetimiz halkı için bir şeyler yapacak para bulamadı. Sadece memur maaşı, emekli maaşı ödedi. Faiz ödedi... Gene de bütçe 17.8 katrilyon lira açık verdi.
Katrilyonları izlemek zorlaştı. İnsanlar dolar ile düşünmeye başladı. Yuvarlak rakamlarla sizlere bir "bakkal hesabı" yapayım. Maliye altı ayda kabaca 30 milyar dolar para harcadı. 15 milyarı vergiden olmak üzere 20 milyar dolar geliri oldu. Bütçesi altı ayda 10 milyar dolar açık verdi.
Demek ki, kaba rakamlarla devlet bu yıl sonuna kadar 60 milyar dolar harcayacak. 20 milyar dolar açık verecek. Bu açığı borçlanarak bulacağından, borçlar 20 milyar dolar daha artacak...
Devlet kamu hizmeti yapıyor da, bu nedenle mi bütçe açık veriyor?.. Hayır... Devlet artık halk için hiçbir şey yapamaz hale geldi... Bakınız, yılın ilk altı ayında kamu yatırımlarına giden para 1.5 katrilyon lira, tarıma giden para 900 trilyon

Yazının Devamı

İşadamları Ecevit’e dönüş yaptı

17 Temmuz 2002


<#comment>Bir süre önce, "Ecevit artık Başbakanlık koltuğunda oturamayacak kadar hasta... Bir an önce Başbakanlık’tan ayrılmalı... Başbakanlık’tan ayrılmak yetmez, DSP başkanlığından da ayrılmalı" diyenler, bunun için beyanatlar veren, Ankara’da kapı kapı dolananlar şimdilerde birden geri dönüş yaptı.
"Seçim ne zaman yapılacaksa o zamana kadar Ecevit başbakanlığını sürdürmeli... DSP’den ayrılmalar önemli değil... Ecevit DSP başkanlığında kalmalı. Başbakanlığı ve DSP başkanlığını korur ise ayrılanların çoğu da geri döner..." diyorlar. Ne oldu da böyle oldu?
İşadamlarının bu dönüşünün ardında hangi nedenler var:
(1) İşadamları gördüler ki, Ecevit’in Başbakanlık’tan ayrılması ile ülkede seçim dönemine kadar uzun süre bir hükümet bunalımı yaşanacak. Ecevit sonrası dönemde TBMM’nin yapısındaki dengesizlik nedeniyle yeni bir hükümetin kurulması ve işlere sahip çıkması zaman alacak... Bütün bunlar seçime kadar sürecek. Seçim yapıldıktan sonra aynı "ara dönem" karmaşası bir daha tekrarlanacak... Seçime kadar mevcut kadro işbaşında kalır ise, hiç olmazsa belli bir süre istikrar devam eder.
(2) İşadamları gördüler ki, Ecevit’in DSP başkanlığından ayrılması ile DSP’nin

Yazının Devamı