İsmail Cem’in "Yeni Oluşum"u ülkede yeni oluşumun yolunu açabilir

16 Temmuz 2002


<#comment>İsmail Cem’in başını çekeceği "Yeni Oluşum", ülkede taşların şöyle veya böyle yerinden oynamasına, yapının yeniden şekillenmesine yol açacak.
Cem başkanlığındaki kadrolar politika sahnesinde yerini almış oyunculardan "rol çalmak çabasına girmezler" ve bugüne kadar "tutmayan, başarılı olamayan oyunları" sahnelemeye kalkmazlar ise, ülkede yeni bir oluşumun yolunu açarlar.
Doğru oyunda, doğru role soyunduklarında, eski oyuncular da oyunlarını ve rollerini değiştirmeye zorlanır. Doğru oyun, doğru rol, ülkeye, bu ülkede yaşayan insanlara iyilik getirir. Cem ve oluşturacağı kadrolar neler yapabilir:
(1) Bugün Türk ekonomisi "iç borcu çevirememe korkusu ve baskısı" ile "içine kapanmış durumda". Tüm iç ve dış kaynaklar iç borcu çevirmek amacıyla kullanılıyor. Bütçeden personel ve borç faizi ödemesi dışında, halka hizmet için ödenek ayrılmıyor.

Cem ve ekibi diyebilir ki: "Bizim hedefimiz, mümkün olduğu kadar alacaklıların haklarına saygı göstererek, borçlarda yeni bir yapılanmayı gerçekleştirmektir. Bunun için hazırlığımız var. Biz bunu yapacağız."

Yazının Devamı

Dün ‘pazar’da tek bir tezgah kuruldu

15 Temmuz 2002


<#comment>Yeniköy’de kilisenin arkasındaki eski Rum okulunun önündeki pazar yerinde dün sadece Müslim’in tezgahı açıktı. Gümüşköylü Doğan bile gelmemişti... Yeniköy pazarında yakın zamana kadar köylülerin sergisi dışında en az yirmi dört pazarcı esnafı tezgah açardı. Mutfak eşyası, yağ, peynir, bakliyat, ucuz giyim eşyası, plastik eşya ve oyuncak satan tezgahlar teker teker kurulmaz olmuştu. Ama yakın zamana kadar sebze meyve satan beş altı tezgah pazar geleneğini sürdürmeye, müşterilerin dağılmasını önlemeye çalışıyordu. Dünkü pazar günü ise pazar yerinde Müslim’in tezgahından başka tezgahın açılmadığını görünce şaşırdım...
"N’oldu da böyle oldu?" diyerek Müslim’e sordum... "Hocam" dedi "Millet fakirleşti... Millette para yok... Geçen hafta 110 milyon liralık satış yaptım... Pazara mal getirip götürmenin nakliyesi 20 milyon lira... 110 milyon liralık malı kaça satacaksın ki, kâr edesin? Fiyatı yükseltsen hiç mal satamayacaksın... Başka bir geçim kaynağım olsa ben de işi bırakacağım... Müşteriyi kaybetmeyeyim diyerek ısrarla geliyorum..."

Bayar’ın ayağı yere basıyor
Dün Müslim’in tezgahında bahçe domatesi 350 bin, şeker ayşe 500 bin, yeşil biber 600 bin,

Yazının Devamı

Yeni Oluşum ‘halk’ı hatırlar ise başarılı olur

14 Temmuz 2002


<#comment>AB (Avrupa Birliği) diyor ki:
(1) Apo’yu idam etmeyin.
(2) Kıbrıs sorununu biran önce çözün.
(3) Kürtçe eğitim ve yayını serbest bırakın.
Ödülünüz: "AB’ye tam üyelik" vaadidir.
ABD (Amerika Birleşik Devletleri) diyor ki:

Yazının Devamı

ABD’de ‘bilanço oyunu’na 10 yıl hapis

13 Temmuz 2002


<#comment>Belli çevreler bizim kamuoyumuzu oluşturdu: "Ekonomik suça, ekonomik ceza verilir. Ekonomik suç nedeniyle kimse hapsedilemez. Hayali ihracat yapan, bilerek bilmeyerek yanlış belge düzenleyen, banka batıran suçlu ise bile bu suç ekonomik suçtur. Para cezası verilir. O kadar!.." denildi. Bu hava ile kanunlardan hapis cezaları ayıklanmaya başlandı... Ama şimdi bakıyoruz, ABD gibi kapitalizmin öncüsü ülkelerde tam tersi oluyor. Ekonomik suçlarda hapis cezaları kaldırılmıyor. Ağırlaştırılıyor.
ABD Senatosu bilanço oyunu yapan şirket yöneticileri için yeni ceza düzenlemeleri yaptı. Cezalar artırıldı. Cumhuriyetçi ve Demokrat Partili senatörler, şirketlerde usulsüzlük yapan yöneticilere 10 yıla kadar hapis cezası verilmesini öngören değişiklik tasarılarına onay verdi.

ABD’de ekonomik suçlarda hapis cezalarının ağırlaştırılmasına hisse senetleri borsada işlem gören büyük şirketlerin bilançolarında kar rakamlarının şişirilerek halkın kandırılması, bu şirketlerin güç duruma düşmesi sonucu çalışanların işsiz kalması, hisse senedi sahiplerinin zarara uğraması, borsaya güvenin sarsılması yol açtı.
Şimdi dönelim Türkiye’ye... Türkiye’de olan bitene bakalım:


Yazının Devamı

Derviş gitti geldi

12 Temmuz 2002


<#comment>Normal dönemlerde ekonomiden sorumlu bir bakanın ayrılması hassas dengeleri çok az etkiler. Ama ekonomide durum normal değil. "Anormalin anormali"...
• Bir istikrar programı uygulanıyor. Program Türkiye dışında IMF tarafından hazırlandı ama uygulama zorunluluğunu Derviş üstlendi. Programı iktidardaki, muhalefetteki tüm partiler "kayıtsız şartsız" kabullendi ama, hiçbiri uygulamada sorumluluk üstlenmedi. Hiçbiri programın bir ucundan tutmadı. Tüm sorumluluk Derviş’e bırakıldı. Derviş de uygulamada iktidardaki ve muhalefetteki partilerin katılımına pek önem vermedi. Derviş gidince, program sahipsiz kalacak. Derviş’in yerine tayin edilecek birinin Derviş’in bıraktığı noktadan programı alıp, götürmesi imkânsız.
• Programı sahiplenen IMF, ABD yönetimi, dış finans çevreleri "muhatap olarak" Derviş’i tanıdı. Bugüne kadar ki diyaloglar Derviş ile yürütüldü. Program bir bakıma Derviş’in yerine tayin olunacak bir kişiyi dış çevrelerin tanıması, kabullenmesi, Derviş ile yürüttükleri ilişkiyi aynı çizgide sürdürmesi imkânsız.
• Türkiye ekonomisindeki oyuncular ve seyirciler Derviş’e güvendi. Derviş’in politikalarına yatırım yaptı. Derviş’in verdiği hedeflere

Yazının Devamı

Yatırım ve üretim için kredi azaldı faiz arttı

11 Temmuz 2002


<#comment>Yatırım ve üretim için kredi arayan firmalara bankalar kredi vermiyor (veya daha doğrusu veremiyor), verir ise de yüksek faiz istiyor. Hazine’nin ABD dolarına yüzde 9, Türk lirasına yüzde 79.67 faiz ödediği bir piyasada, bankaların daha düşük faiz ile kaynak kullandırması düşünülemez. Halbuki yılın ilk yarısında banka kredilerinin faizi yüzde 50’ler dolayına inmişti. Şimdi yüzde 75’ler dolayında.
Dünya piyasalarında yüzde 3’ler dolayında ABD doları ile borçlanma imkânı var iken, Türkiye’de dolar kredisine yüzde 10-15 faiz ödeyen ihracatçının ayakta kalması güçtür. Enflasyonun yüzde 35’lere inmesi beklentisi karşısında yüzde 75-80 faizin, enflasyondan arındırılmış (reel) yüzde 25-30 yükünü Hazine’nin nasıl kaldıracağı tartışılırken, yatırımcının ve üreticinin daha yüksek bir reel faiz ile nasıl yatırım yapacağı gündeme gelmiyor.
Bankaların yatırımcıya ve üreticiye kredi olarak kullandırabileceği imkânlar daraldı.
(1) İç kaynakların büyük bölümünü, faizi devamlı yükselterek Hazine topluyor. Türk lirası ve döviz bono satıyor.
(2) Yirmi bir banka piyasadan çekildi. Bu bankalar şöyle veya böyle, çok sayıda yatırımcıyı ve üreticiyi kredilendiriyordu. Bu

Yazının Devamı

Hazine borç bulup borç ödemekten perişan

10 Temmuz 2002


<#comment>Şu anda Türkiye’de en çok yorulanlar Hazine’de, devletin iç borç servisinde çalışan kamu görevlileri... Ne politikacılar, ne de halk onların nasıl bir baskı altında olduklarının farkında değil.
Türkiye şu günlerde yeni bir krize girmiyor ise, piyasalar "pat diye" çökmüyor ise onların çabaları sayesinde bunlar oluyor.
O kamu görevlilerinin "Du bakalım Ecevit ne yapacak?" veya "Hükümetin durumu ne olacak?" veya "Seçim ne zaman yapılacak?" gibi konulara takılarak vakit geçirme şansları yok. Gece yatıyorlar, "Eyvah yarın vadesi gelen borçları nasıl ödeyeceğiz?" diyerek sabaha kadar uyuyamıyorlar... Sabah kalkıyorlar "Eyvah bugün bono satamaz isek ne yapacağız?" diyerek dertleniyorlar... Akşamüstü oluyor. "Eyvah gene yüksek faiz ile borçlanıldı. Bu yükün altından nasıl kalkacağız?" diyerek dövünüyorlar.
Hazineciler,
• Ocak - haziran döneminde 68.2 katrilyon lira borç anaparası ve faizi ödediler. Bu ödemeleri yapmak için de bu kadar borçlandılar.
• Temmuz - aralık aylarında 59.4 katrilyon lira para ödemek zorundalar. Bunu da ancak borçlanarak bulabilecekler.

Yazının Devamı

Her şeye rağmen ‘üretimde artış var’

9 Temmuz 2002


<#comment>Ocak - mayıs ayında toplam sanayi üretimi yüzde 7.2 arttı. İmalat sanayiindeki üretim atışı yüzde 8.3 oranına ulaştı. Aylık sanayi üretimi mart ayından bu yana normalin üzerinde gerçekleşiyor. Devlet İstatistik Enstitüsü, ekonomideki gelişmeler hakkında ilgilenenlere (ilgilenen var ise!..) bilgi vermek amacıyla, toplam sanayi üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini oluştaran 918 işyerinden, 403 maddenin üretimi ile ilgili bilgileri derler.
Bu bilgiler üretimin "değer olarak" değil, "miktar olarak" değişimini (artışını/azalışını) ortaya koyar. Devlet İstatistik Enstitüsü, derlediği bilgileri metre, kilo, adet ile verecek olsa kafalar karışır. Onun için bunları endeks sayısına dönüştürür. 1997 yılı üretim rakamları 100 var sayımı ile, her ay üretimin 100 iken ne olduğunu, yıllık ortalamanın 100 iken ne olduğunu belirler. Açıklar.
Dikkat buyurunuz, 100.0 endeks sayısı, 1997 yılı aylık ve yıllık ortalama üretim rakamıdır.
1997 yılında 100 olan yıllık ortalama sanayi üretimi, 1998 yılında 100.9, 1999 yılında 95.7, 2000 yılında 101.0, 2001 yılında 92.1 olmuştu. Açık anlatımıyla, 1997 yılından bu yana, bir ileri, iki geri mehter adımı ile yerimizde saydık durduk.

Yazının Devamı