Küçükler de haklı

16 Ocak 2002


<#comment>Ben İstanbul’da yaşıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve evimin bulunduğu Sarıyer Belediyesi’nin gelirinin daha çok olmasından mutlu olurum.
TBMM’ce 8 Ocak’ta görüşülen tasarıya eklenen bir madde ile belediyelerin genel bütçeden aldıkları yüzde 5’lik payın, yüzde 60’ının İller Bankası’na aktarılarak, bu paranın illerin nüfusuna göre dağıtılmasını öngören uygulamanın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve benim belediyem olan Sarıyer Belediyesi’nin gelirlerini azaltması beni rahatsız eder... Ama önemli olan doğrunun ne olduğudur. Yeni uygulama, haksızlığı önler. Anlatayım:
Belediye hizmetlerinde giderin yararlananlarca karşılanması esastır. Başka ülkelerde belediyeler vergi koyarak veya benzeri uygulamalarla giderlerini hizmetlerden yararlananlardan tahsil ederler. Bizde bu imkânlara sahip olmadıklarından Maliye’nin vergi gelirlerinden aldıkları pay ile yaşarlar.
Uygulamada Maliye Bakanlığı büyük şehir belediyelerinin bulunduğu illirde topladığı verginin yüzde 5’ini belediyeye vermektedir. Vergiden aktarılan paranın nüfus veya toprak büyüklüğü ile hiç mi hiç bağlantısı yoktur. Bu uygulama, kamu ve özel sektör kuruluşlarının yönetim merkezlerinin

Yazının Devamı

Bağlı kuruluş / iştirak kredileri baş ağrıtıyor

15 Ocak 2002

Avrupa Birliği mevzuatına göre bir ticari veya sınai işletmede sermayenin ya da oy haklarının en az yüzde 10unu karşılayan veya şirketin yönetimi üzerinde kontrol uygulamasına imkan tanıyan "doğrudan veya dolaylı" hisseler iştirak hisseleri sayılıyor. Bu tür şirketler bankaya bağlı kuruluşlar olarak kabul ediliyor.Bir banka bir şirkete özkaynaklarının yüzde 15inden fazla iştirakte bulunamıyor. Toplam iştirakleri özkaynaklarının yüzde 60ını aşamıyor. Bir bankanın bir müşterisine verebileceği büyük kredi özkaynaklarının yüzde 25i ile sınırlandırılmış durumda. Bankaların bağlı kuruluşlarına/iştiraklerine kredi vermeleri Türkiyeye özgü bir uygulama değil. Avrupa ülkelerinde de bu sorun var. Avrupa Birliğinin ortak bankacılık mevzuatı da bu konu ile ilgili sınırları belirliyor. Kredilere sınırlama getiriliyor Bizde de bir banka, bir gerçek veya tüzel kişiye özkaynaklarının yüzde 10undan daha büyük kredi (aval ve kefaletler dahil) vermiş ise bu kredi "büyük kredi" sayılıyor. Aval ve kefaletler hariç, büyük kredilerin toplamı, özkaynakların 8 katını aşamıyor.Bir banka, bir gerçek veya tüzel kişiye doğrudan veya dolaylı olarak özkaynaklarının yüzde 25inden fazla kredi veremiyor.Bizde de

Yazının Devamı

Bağlı kuruluş / iştirak kredileri baş ağrıtıyor

15 Ocak 2002


<#comment>Bankaların bağlı kuruluşlarına/iştiraklerine kredi vermeleri Türkiye’ye özgü bir uygulama değil. Avrupa ülkelerinde de bu sorun var. Avrupa Birliği’nin ortak bankacılık mevzuatı da bu konu ile ilgili sınırları belirliyor.
Avrupa Birliği mevzuatına göre bir ticari veya sınai işletmede sermayenin ya da oy haklarının en az yüzde 10’unu karşılayan veya şirketin yönetimi üzerinde kontrol uygulamasına imkan tanıyan "doğrudan veya dolaylı" hisseler iştirak hisseleri sayılıyor. Bu tür şirketler bankaya bağlı kuruluşlar olarak kabul ediliyor.
Bir banka bir şirkete özkaynaklarının yüzde 15’inden fazla iştirakte bulunamıyor. Toplam iştirakleri özkaynaklarının yüzde 60’ını aşamıyor. Bir bankanın bir müşterisine verebileceği büyük kredi özkaynaklarının yüzde 25’i ile sınırlandırılmış durumda.

Bizim bankacılık mevzuatımız hazırlanırken Avrupa Birliği’nin ölçüleri örnek alındı.
Bizde de bir banka, bir gerçek veya tüzel kişiye özkaynaklarının yüzde 10’undan daha büyük kredi (aval ve kefaletler dahil) vermiş ise bu kredi "büyük kredi" sayılıyor. Aval ve kefaletler hariç, büyük kredilerin toplamı, özkaynakların 8 katını aşamıyor.

Yazının Devamı

Kanun iyidir önemli olan uygulama

14 Ocak 2002

Konuya yabancı olanlara "neyin ne olduğunu" basitleştirerek anlatmak istiyorum.Uluslararası bankacılık ilkelerine göre, bankalar yükümlülüklerinin en az yüzde 9u dolayında sermayeye sahip olmaları gerekiyor. Buna sermaye yeterlilik oranı (rasyosu) deniliyor. Kaba bir anlatım ile banka 100 lira kredi dağıtmış ise, en az 8 lira sermaye sahibi olacak. Sermayesi 5 lira ise, ya sermayesini artıracak, ya da krediyi kısacak... Sermaye yeterlilik oranının bir defa için tutturulması işe yaramıyor. Çünkü her batan kredi sermayeden düşürülüyor. Her batan kredi sermayeyi küçültüyor. Türkiye bir krizden çıkıp, öbürüne girdi. Bankaların kredileri battı. Bu durumda bankaların sermayeleri eridi. Bankaların sermayelerini yeterli çizgiye yükseltmeyi hedef alan kanun, kamuoyundan gelen tepkiler de dikkate alınarak "iyi bir şekilde" çıktı. Bu kanun "iyi" uygulanır ise Hazinenin parası heba olmaz. Daha basit ve ucuz Yeni kanun bakınız neler getiriyor:(1) Bağımsız denetçiler bankaların bilançolarını inceleyecek. Batık kredileri sermayeden düşecek. Bankaların gerçek sermaye durumlarını tespit edecek. Bir bankanın sermaye yeterlilik oranı yüzde 5in altında ise (kabaca toplam kredi rakamının yüzde 5inden

Yazının Devamı

Kanun ‘iyidir’ önemli olan ‘uygulama’

14 Ocak 2002


<#comment>Bankaların sermayelerini yeterli çizgiye yükseltmeyi hedef alan kanun, kamuoyundan gelen tepkiler de dikkate alınarak "iyi bir şekilde" çıktı. Bu kanun "iyi" uygulanır ise Hazine’nin parası heba olmaz.
Konuya yabancı olanlara "neyin ne olduğunu" basitleştirerek anlatmak istiyorum.
Uluslararası bankacılık ilkelerine göre, bankalar yükümlülüklerinin en az yüzde 9’u dolayında sermayeye sahip olmaları gerekiyor. Buna sermaye yeterlilik oranı (rasyosu) deniliyor. Kaba bir anlatım ile banka 100 lira kredi dağıtmış ise, en az 8 lira sermaye sahibi olacak. Sermayesi 5 lira ise, ya sermayesini artıracak, ya da krediyi kısacak... Sermaye yeterlilik oranının bir defa için tutturulması işe yaramıyor. Çünkü her batan kredi sermayeden düşürülüyor. Her batan kredi sermayeyi küçültüyor. Türkiye bir krizden çıkıp, öbürüne girdi. Bankaların kredileri battı. Bu durumda bankaların sermayeleri eridi.

Sermaye yeterlilik oranları yüzde 5’lerin altına, hatta sıfırın altına düşen, sermayesiz kalan bankaların, (1) Ya, hemen iflaslarının istenilmesi, (2) Ya da devletin bunlara el koyarak Fon kapsamına alması gerekiyor. Fon kapsamına 19 bankayı alan ve bunların yükü altında

Yazının Devamı

YSL

13 Ocak 2002

Bu haber bizim halkımızı hiç mi hiç ilgilendirmez... Ama üst gelir grubundaki ülkelerde daha iyi yaşam arayışında olan ve her şeyin daha iyisine sahip olmayı isteyen insanlar için önemlidir. Bunun içindir ki o ülkelerin medyası günlerdir bu habere yer ayırmaktadır.YSL'nin hikayesi ilginçtir.YSL, 1936 yılında Cezayir'de doğdu. Babası sinemaları olan varlıklı bir kişi idi. Okulda "eşcinsel" davranışları nedeniyle rahatsızlık duymaya başlayınca annesi onu Fransa'ya götürdü. 17 yaşında Paris'te bir giyim atölyesinde dikiş öğrenmeye başladı. Çizimini yaptığı siyah bir kokteyl elbisesi ile bir yarışmada ödül kazanınca 21 yaşında iken ünlü modacı Christian Dior ile tanıştı. Dior'un yanında çalışma imkanını buldu. 1962 yılında Dior ölünce, erkek arkadaşı Berge'nin yardımı ile kendi atölyesini açtı. YSL markası ile çizim yaptı. Kadın elbiseleri dikti. Moda eleştirmenlerinin anlattığına göre "kadının seksini ve gücünü sergileyen" çizimleri ile beğeni gördü. Rus askeri üniformalarından esinlenerek kadınlara pantolon giydirdi. Kadınlar için smokin dikti. Bianca Jagger, St. Tropez'de Mick Jagger ile evlenirken onun diktiği smokini giydi.1970'li ve 1980'li yıllarda uyuşturucu ve alkol

Yazının Devamı

YSL

13 Ocak 2002


<#comment>YSL markası günümüzde lüks ve pahalı giyim sektöründe tepelerde dolanan bir "marka." Bu marka, bir modacının "Yves Saint Laurent"in isminin baş harflerinden oluşuyor. Yves Saint Laurent, 8 Ocak'ta işini bırakacağını, son moda gösterisini 22 Ocak'ta Paris'te yaptıktan sonra köşesine çekileceğini açıkladı.
Bu haber bizim halkımızı hiç mi hiç ilgilendirmez... Ama üst gelir grubundaki ülkelerde daha iyi yaşam arayışında olan ve her şeyin daha iyisine sahip olmayı isteyen insanlar için önemlidir. Bunun içindir ki o ülkelerin medyası günlerdir bu habere yer ayırmaktadır.
YSL'nin hikayesi ilginçtir.
YSL, 1936 yılında Cezayir'de doğdu. Babası sinemaları olan varlıklı bir kişi idi. Okulda "eşcinsel" davranışları nedeniyle rahatsızlık duymaya başlayınca annesi onu Fransa'ya götürdü. 17 yaşında Paris'te bir giyim atölyesinde dikiş öğrenmeye başladı. Çizimini yaptığı siyah bir kokteyl elbisesi ile bir yarışmada ödül kazanınca 21 yaşında iken ünlü modacı Christian Dior ile tanıştı. Dior'un yanında çalışma imkanını buldu. 1962 yılında Dior ölünce, erkek arkadaşı Berge'nin yardımı ile kendi atölyesini açtı. YSL markası ile çizim yaptı. Kadın elbiseleri dikti. Moda

Yazının Devamı

Kurtar bizi baba diyenler yüzünden Bushun başı dertte

12 Ocak 2002

Enron, ABDnin 7nci büyük dev şirketi idi. Bu şirketin merkezi Başkan Bushun memleketi Houstonda. Bu nedenle şirketin yöneticilerinin başkan ile yakın dostlukları var. Başkanın seçim kampanyasına para yardımı yaparak katıldılar. Şirket geçen aralık ayında iflas etti. Şimdi şirket yöneticilerinin batmadan önce "Kurtar bizi baba" diyerek Beyaz Saray nezdinde girişimde bulunmaları ortaya çıktı. Beyaz Saray çevrelerinin şirketi kurtarmak için bir şeyler yaptıklarına ilişkin işaret yok ama... Sadece ve sadece güç durumdaki şirket yöneticilerinin parasal ilişkilerin verdiği cesaret ile Beyaz Saray nezdinde girişimde bulunmaları bile ABDde skandal yaratabiliyor.Enron, Teksasta kurulan ama ABD içinde ve dünyada elektrik enerjisi ve doğalgaz üzerine iş yapan bir dev kuruluş. Enronun Türkiyede 3 yatırımda ortaklığı var. (1) Marmara Ereğlisinde 480 MG. gücünde doğalgaz santralı inşa eden Trakya Elektrik A. Ş. nin yüzde 50 payına sahip. Yüzde 10 pay GAMAnın yüzde 40 pay diğer şirketlerin. (2) Petrol dağıtım şirketi OPETde ortaklığı var. (3) Trakyada doğalgaz arayan bir şirketi mevcut. Bırakınız kurtarmayı, "Kurtar bizi baba" diyenlere muhatap olmak bile ABDde politikacıların başını derde

Yazının Devamı