Faiz yükselir ise, piyasadaki para d"viz yerine faize gider. D"viz kurundaki devamlı yükselme frenlenir.D"viz kurundaki devamlı artış frenlenince enflasyon düşer. Enflasyon düşünce de yüksek faiz normal çizgiye iner.Sayın okuyucularım "zetleyerek anlattığım bu "neriler, geçen hafta kamuoyuna açıklanan bir raporda yer aldı. Bu rapor "D"viz Kurunda Oynaklık ve Enflasyon" başlığını taşıyor. D"rt buçuk daktilo sayfalık bu rapor Yapı ve Kredi Bankası Kurumsal ve Ekonomik Araştırmalar Grubu'nda Hasan Ersel y"netiminde Suzi Apalaçı, Ahmet Çimenoğlu, Ahmet Emel, Belma Fırat, Cenk Tarhan ve Yelda Yücel'in birlikte yaptıkları bir çalışmanın sonucu.Çalışmayı yapanlar, "kısanın kısası" olarak "d"vizin fiyatını bırakarak faizi frenlemek yerine bırakınız faizin fiyatı yükselsin de d"viz fiyatı bir yerlerde dursun. B"ylece enflasyon artışı frenlenmiş olur. Aksi halde d"viz fiyatındaki artış enflasyonu çıldırtacak" diyor.Deniz G"kçe ise, "Raporda yazılanlar doğrudur ama bu şartlarda değil, normal şartlarda doğrudur" diyor. Ve de günümüzün "zel şartlarını anlatıyor. Günümüzün "zel şartlarında:(1) İlk hedef iç borçları d"ndürebilmektir.(2) İç borcun d"ndürülebilmesi reel faizin (enflasyondan
<#comment>#comment>Döviz fiyatı yüzde 100 artınca, özel imalat sanayiinde fiyatlar yüzde 0.57 artıyor. Kısa dönemde döviz fiyatlarının devamlı artışını frenlemek gerekir.
Faiz yükselir ise, piyasadaki para döviz yerine faize gider. Döviz kurundaki devamlı yükselme frenlenir.
Döviz kurundaki devamlı artış frenlenince enflasyon düşer. Enflasyon düşünce de yüksek faiz normal çizgiye iner.
Sayın okuyucularım özetleyerek anlattığım bu öneriler, geçen hafta kamuoyuna açıklanan bir raporda yer aldı. Bu rapor "Döviz Kurunda Oynaklık ve Enflasyon" başlığını taşıyor. Dört buçuk daktilo sayfalık bu rapor Yapı ve Kredi Bankası Kurumsal ve Ekonomik Araştırmalar Grubu'nda Hasan Ersel yönetiminde Suzi Apalaçı, Ahmet Çimenoğlu, Ahmet Emel, Belma Fırat, Cenk Tarhan ve Yelda Yücel'in birlikte yaptıkları bir çalışmanın sonucu.
Çalışmayı yapanlar, "kısanın kısası" olarak "dövizin fiyatını bırakarak faizi frenlemek yerine bırakınız faizin fiyatı yükselsin de döviz fiyatı bir yerlerde dursun. Böylece enflasyon artışı frenlenmiş olur. Aksi halde döviz fiyatındaki artış enflasyonu çıldırtacak" diyor.
Deniz Gökçe ise, "Raporda yazılanlar doğrudur ama bu şartlarda değil, normal
Politikacıların aralarındaki "tepişme" büyük bir "siyasi risk" ortaya çıkardı. Bu riskin faturasını Türk halkı "IMF kredilerinde ve diğer dış kredi girişinde gecikme", "hem faiz ve hem de döviz fiyatında artış", "piyasada kilitlenme", "güven bunalımı" olarak ödedi. Ödüyor.Siyasi tepişme sona eriyor görünümü ortaya çıkınca "siyasi risk"in gerdiği sinirler gevşemeye başladı. Sinirler gevşerken şimdi de gündeme "teknokrat hükümeti" ve "erken seçim" tartışması oturursa, "güven bunalımı" gene ortaya çıkacak demektir.Hele hele tartışma, "gerçeğe kapı açar" ve de "ezkaza" teknokrat hükümeti kurulur, Türkiye erken seçime gider ise, gitti "30 milyar dolar daha" demektir! Tam işler rayına oturacak derken teknokrat hükümetinin "fazilet"ini tartışmaya başladık. Manevra şansı yok Gelinen noktada olması gereken bu hükümetin ve bu kadroların, yeni bir siyasi bunalıma yol açmadan, dışarıya ve içeriye verdikleri sözün ve de kağıtlara koydukları imzanın arkasında durarak ülkeyi soktukları çukurdan çıkarmalarıdır.Sayın okuyucularım, gelinen noktada, "şöyle olsa idi de böyle olurdu" tartışmaları için vakit çok geç. Şu noktada "manevra şansı" kalmadı.Kur ve faiz birlikte hareket ediyor ve
<#comment>#comment>Tam işler rayına oturacak derken teknokrat hükümetinin "fazilet"ini tartışmaya başladık.
Politikacıların aralarındaki "tepişme" büyük bir "siyasi risk" ortaya çıkardı. Bu riskin faturasını Türk halkı "IMF kredilerinde ve diğer dış kredi girişinde gecikme", "hem faiz ve hem de döviz fiyatında artış", "piyasada kilitlenme", "güven bunalımı" olarak ödedi. Ödüyor.
Siyasi tepişme sona eriyor görünümü ortaya çıkınca "siyasi risk"in gerdiği sinirler gevşemeye başladı. Sinirler gevşerken şimdi de gündeme "teknokrat hükümeti" ve "erken seçim" tartışması oturursa, "güven bunalımı" gene ortaya çıkacak demektir.
Hele hele tartışma, "gerçeğe kapı açar" ve de "ezkaza" teknokrat hükümeti kurulur, Türkiye erken seçime gider ise, gitti "30 milyar dolar daha" demektir!
Milli geliri 180 milyar dolara düşen Türkiye’de 30 milyar dolar kayıp demek, ülkenin ve de halkın varlığının altıda birini daha kaybetmesi demektir.
Vehbi Koç, eğitime meraklı idi. Kendi adına bir vakıf kurdu. Gelirinin yiyemediği bölümünü bu vakıf içinde eğitim faaliyetlerine adadı. Adı yaşıyor.Oğlu Rahmi Koç'un merakı başka... Rahmi Koç merakını şöyle anlatıyor:"Bilmiyorum kaç yaşındaydım. Babam Vehbi Koç bana Almanya'dan ilk elektrikli tren getirdiğinden beri mekanik ve endüstriyel objeleri toplamış, biriktirmişimdir. Seneler geçtikçe bu koleksiyon o kadar genişledi ki, ne evlerimde, ne bürolarımda, ne de depolarda yer kalmadı."Rahmi Koç biriktirdiği parçalara evde, büroda, depoda yer bulamaz hale gelince, müze kurarak zevkini ve merakını başkalarıyla paylaşmak arayışına girdi. Önce "Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı" adı ile bir vakıf kurdu. Yiyebileceğinin fazlası olan gelirini bu vakfa akıttı. Sonra bu para ile Haliç'te, Kasımpaşa'da Bizans yapısı, Osmanlıdan kalma "Lengerhane" binasını satın aldı. Rahmi M. Koç Müzesi'nin ilk bölümü 1994 yılında burada halka açıldı. Lengerhane bir "butik" müze oldu. Rahmi Koç daha sonra özelleştirme programı çerçevesinde satışa çıkarılan ve Lengerhane'nin karşısında bulunan 1861 yılından kalma "Şirket - i Hayriye Tersanesi"ni satın alarak müzeyi büyüttü.Bu hafta halkın ziyaretine
<#comment>#comment>İNSANLAR yiyebileceklerinden (tüketebileceklerinden) fazla para kazanır ise ne yapar? Bazıları "hep bana, hep bana" diyerek paranın üzerine yatar. Kefenin de cebi olmadığına göre, bu dünyada paracıklarını bırakır, öbür dünyaya göç eder. Bazıları da bu dünyada kendilerinden sonra da kalacak ve de isimlerini yaşatacak bir şeyler yapar.
Vehbi Koç, eğitime meraklı idi. Kendi adına bir vakıf kurdu. Gelirinin yiyemediği bölümünü bu vakıf içinde eğitim faaliyetlerine adadı. Adı yaşıyor.
Oğlu Rahmi Koç'un merakı başka... Rahmi Koç merakını şöyle anlatıyor:
"Bilmiyorum kaç yaşındaydım. Babam Vehbi Koç bana Almanya'dan ilk elektrikli tren getirdiğinden beri mekanik ve endüstriyel objeleri toplamış, biriktirmişimdir. Seneler geçtikçe bu koleksiyon o kadar genişledi ki, ne evlerimde, ne bürolarımda, ne de depolarda yer kalmadı."
Rahmi Koç biriktirdiği parçalara evde, büroda, depoda yer bulamaz hale gelince, müze kurarak zevkini ve merakını başkalarıyla paylaşmak arayışına girdi. Önce "Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı" adı ile bir vakıf kurdu. Yiyebileceğinin fazlası olan gelirini bu vakfa akıttı. Sonra bu para ile Haliç'te, Kasımpaşa'da Bizans yapısı,
Gerçek bir olayı anlatayım da sayın okuyucularım işin boyutu hakkında fikir sahibi olabilsinler.Bir pazar günü, bir gazetenin insan kaynakları sayfasında küçük bir ilan yayımlandı. Türkiye'nin "nde gelen bir şirketi, pazarlama elemanı olarak Türkiye'nin değişik yerlerinde g"revlendirilmek üzere İngilizce dilini bilen, üniversite mezunu eleman arıyordu. Elemanlara verilecek ücret ilanda belirtilmiyordu. Bu ilan üzerine olan biteni merakla izledim. İŞSİZLİKTEN s"z eden çok da boyutunu anlatan yok. Hocalardan yardım istendi - İlan üzerine Türkiye'nin değişik şehirlerinden 3912 başvuru geldi. Bu kadar başvuru beklenmiyordu. Başvurunun çokluğu karşısında eleman seçimi için üniversitelerde bu tür seçimler konusunda deneyimli hocalardan yardım istenildi.- Başvuru formları değerlendirilerek 888 kişinin, aranan "zelliklere sahip olduğu belirlendi. Ve bunlar "genel yetenek sınavı ile İngilizce yeterlilik sınavı"na davet edildi. Sınav sorularını uzman hocalar hazırladı. İşyerinin salonları müsait olmadığından sınavlar İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Trabzon, Samsun ve Antalya'da eğitim kurumlarının dershanelerinde yapıldı. İlanı veren şirketin sorumlularından aldığım bilgileri sayın
<#comment>#comment>İŞSİZLİKTEN söz eden çok da boyutunu anlatan yok.
Gerçek bir olayı anlatayım da sayın okuyucularım işin boyutu hakkında fikir sahibi olabilsinler.
Bir pazar günü, bir gazetenin insan kaynakları sayfasında küçük bir ilan yayımlandı. Türkiye'nin önde gelen bir şirketi, pazarlama elemanı olarak Türkiye'nin değişik yerlerinde görevlendirilmek üzere İngilizce dilini bilen, üniversite mezunu eleman arıyordu. Elemanlara verilecek ücret ilanda belirtilmiyordu. Bu ilan üzerine olan biteni merakla izledim.
İlanı veren şirketin sorumlularından aldığım bilgileri sayın okuyucularıma aktarıyorum.
- İlan üzerine Türkiye'nin değişik şehirlerinden 3912 başvuru geldi. Bu kadar başvuru beklenmiyordu. Başvurunun çokluğu karşısında eleman seçimi için üniversitelerde bu tür seçimler konusunda deneyimli hocalardan yardım istenildi.