ABD’nin NATO’daki müttefiki Türkiye

13 Şubat 2020

James Jeffrey, bir türlü fişini çekemediği Soçi’nin cenazesini kaldırmak için, Ankara’ya geldi ve ayağını Türk topraklarına basar basmaz, demecini patlattı: “ABD’nin NATO’daki müttefiki Türkiye askerleri İdlib’de büyük bir tehditle karşı karşıya ve bu tehdit Rusya ve Esad rejiminden geliyor.”

Sayın özel temsilci ülkesinin dört gün önce Fransa ve Yunanistan ile Ege Adaları’nda, “Büyük İskender” adını verdikleri bir güç gösterisi yaptığını unutmuş görünüyor. Jeffrey beyefendi, bu adalardan çoğunun askerden arındırılmış olması gerektiği halde ABD silahlı kuvvetlerinin resmen Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğinin hiç farkında değilmiş gibi davranıyor. Bu adalardan Türkiye çıplak gözle görülebilir. Jeffrey sorsa idi, tatbikata katılan ABD subayları o saatte İzmir veya Marmaris halkının ne yaptığını, kimin sahilde yürüdüğünü, kimin balık tuttuğunu anlatırdı kendisine.

Bu Türkiye’nin batısı. Ya

Yazının Devamı

Venezuela’da insanî felaket

10 Şubat 2020

ABD başkanı Trump’ın, senatodaki azil davasının oylamasından bir gün önce Kongre’nin ortak oturumunda yaptığı yıllık konuşmasına davet ederek “onurlandırdığı” kişiler arasında Venezuela muhalefet lideri Juan Guaidó’nun da bulunduğu dikkatinizi çekmiş olmalı. Trump Guaidó’yu aya kaldırdı ve alkışlattırdı. Kongre’deki demokratlar Trump’ı alkışlamadıkları, hatta Temsilciler Meclisi başkanı Nancy Pelosi konuşma metnini kürsüde yırtarak adeta Trump’ın başına attığı halde, Guaidó’nun her iki parti tarafından dakikalarca alkışlanması nasıl yorumlanmalı.

Guaidó, sıradan bir muhalefet lideri değil. O, ABD’nin sadece liderinin siyasetini beğenmediği için yoksulluğa mahkûm ettiği, her an işgal ederek, liderini de iktidar partisini de ortadan kaldıracağı izlenimini verdiği bir ülkenin ikinci başkanı. Ülkenin (üstelik iki kere) seçilmiş başkanı Nicolás Maduro’nun 2019’daki seçimlere hile karıştırdığını öne sürerek kendince bir seçim düzenlemiş ve milletvekili seçilmiş; kendisi gibi 2019

Yazının Devamı

Askeri çözümden önce son adım

6 Şubat 2020

Uluslararası ilişkilerde kullanılan çeşitli araçlar vardır. Diplomatların konuşması bu araçlardan biridir. Ekonomik önlemler bu araçlar arasındadır. Ülkeler muhatap ülkenin ihtiyacı olan bir mal veya hizmetin satışını, teslimi önleyerek, geciktirerek, kendi iradelerine boyun eğilmesini sağlamak isterler. Ve nihayet savaş gelir... Güç kullanımı tehdidinden başlanır, sınırlı güç kullanımına, hatta topyekûn savaşa bile başvurulur.

Türkiye, kendisine son 10 yılın en büyük sorunlarını açmış olan Suriye ile doğrudan diplomatik görüşmeler yapmıyor; bu görüşmeleri, hatta iki taraflı anlaşmaları (çatışmasızlık bölgelerin kurulması, İdlib’de gözetim noktaları oluşturulması) bile Rusya üzerinden yürütüyor. Bu, elbette bir zaaftır. Ama Suriye tarafı, Türkiye’nin bu doğrudan teması kesme kararına yol açan tutum ve tavrını değiştireceğine, ikili ilişkileri nerede ise bir daha kurulmayacak şekilde tahrip ediyor.

8 şehidimize mal olan saldırısı ile Suriye’nin kendi halkını bombalamaktan çekinmeyen, yarım

Yazının Devamı

Türkiye’nin gözündeki Rusya

3 Şubat 2020

Olgu kadar, hatta ondan önce, algının etkili olduğu zamanlarda yaşıyoruz. Sosyal medya, algıyı olağanüstü boyutlarda büyütmeyi sağlıyor. Söz gelimi bir reklam hatası, bir siyasetçinin kamuoyunun şu ya da bu hassasiyetini dikkate almayan bir çift sözü, 10-15 yıl önce o reklamı gören, o konuşmaya denk gelen kişilerin arasında kalırdı.

Yeni medya işi her anlamda çığırından çıkarttı; artık yapılan hata, katlanarak büyüyor ve ummadığınız genişlikte bir kesimi etkiliyor. Bu etki hem olumlu hem olumsuz yönde işleyebiliyor.

Söz gelimi, Türkiye’nin hava tehditleri açısından bir anlamda savunmasız kaldığı dönemde, Rusya’nın S-400 hava savunma sistemleri vermeyi kabul etmesi, halkın Rusya imajını yüzde 50 oranında olumlu etkilemişti. Bu sonuçları ortaya koyan Sociall Araştırma Kurumu’nun raporuna göre, Rusya’nın bu tutumundan etkilenmeyen kişilerin oranı ise yüzde 25’i buluyordu. Bu yüksek orandaki etkilenmemenin tarihsel bir geçmişi var.  Osmanlı’nın 16’ncı yüzyılın ortasından 18’nci

Yazının Devamı

Asrın senaryosu

30 Ocak 2020

Önce ortaya bir “Müslümanların radikalleşmesi” meselesi attılar. Ki Afganistan’da Rus işgaline karşı direnen Müslümanlara “mücahit ordusu” adını takan, işgalden sonra ülkeyi Afgan rejimine değil, Taliban’a devreden yine kendileriydi. Sonra bu “radikal-terörist İslam” dedikleri şeye karşı açtıkları savaşı Afganistan’ın, Irak’ın ve nihayet Suriye’nin işgaline çevirip, bunun sebep olduğu reaksiyonları da bu işgalleri uzatmak için bahane saydılar.

Sonra Ortadoğu’ya kalıcı bir şekil vermek istediler. Öyle ya! ABD ve ortaklarının işgali yıllarca süremezdi.

Bu plana bölgesel destek kazanmak gerekti. İlk aday, İslam İşbirliği Teşkilatı idi. Ne var ki orada oyunbozan, “eskisi kadar güvenilemeyecek ülkeler” vardı. Nitekim ABD, işgal altındaki Arap topraklarını İsrail’e peşkeş çekmeye başladığında, örgütün dönem başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan, isteyerek ve istemeyerek gelen bütün ülkeleri İstanbul’a toplayıp, ABD hakkında kurulduğu günden bu yana görmediği kadar

Yazının Devamı

16 adanın silahlandırılması

27 Ocak 2020

Savunma Bakanı Hulusi Akar, Yunanistan’ın 16 adayı, 1923 Lozan ve 1947 Paris anlaşmalarına aykırı şekilde ağır silahlarla donattığını söyledi. Akar, bu adalarda 100 bin civarında asker bulunduğunu da ifade etti.

Milliyet’te yer alan bir haberde, Bakan Akar gibi, TSK’dan emekli diğer bazı orgeneraller ve oramirallerin, Yunanistan’ın 12 adalar diye bilinen 14 adanın yanı sıra, 4 adayı daha silahlandırmasının yıllardır devam ettiğini hatırlattıkları yer aldı. Başka bir deyişle Bakan Akar’ın silah arkadaşları, bir bakıma bu demecin zamanlamasını sorguladılar. Sadece onlar değil, bazı gazetelerde ve televizyonlarda bu zamanlama ile ilgili eleştiriler gördük.

Diploması böyledir; bazen bazı sözlerin neden söylendiği, neden o sırada söylendiği, o sözlerin kendisi kadar, hatta o sözlerin kelime anlamlarından çok daha ötede anlam taşıyor olabilir. Bazı Türk gazeteciler gibi Yunan komşularımız da bu sözlerin gerçek anlamını merak ediyor olabilirler.

Türkiye medyası sorun değil; ama Yunan komşularımızın böyle merakta kalmaları insanın içine sinmiyor. Bir aydınlatma hizmetinin

Yazının Devamı

Bir Trump yazısı daha

23 Ocak 2020

Söz, Trump gerçekten azledilin- ceye kadar, bir daha Trump yazısı yok! Ama ABD tarihinin en talihsiz azil davasına yargılama süreci Senato’da başlarken atılan başlıklara baka baka, siyasetin bu kadar yerle bir edildiğini göre göre okuyucuları sıkma pahasına konuya son bir defa daha değinmemek olmazdı.

ABD’de azil sürecinde parlamentonun alt kanadı Temsilciler Meclisi savcı, üst kanadı Senato mahkeme rolü oynuyor. Okumuş olacağınız üzere, Senato’nun bu oturumlarına anayasa mahkemesi ile Yargıtay karması hükmündeki Yüksek Mahkeme’nin başkanı John Roberts başkanlık ediyor. Bütün üyelerin katıldığı oturumlarda konuşmaları (daha doğrusu, iddiaları kanıtlayan veya çürüten delillerin sunulmasını, tanıkların çağrılmasını) partilerin grup başkan vekilleri idare ediyorlar. Bu durumda Trump’ı savunan Cumhuriyetçi Mitch McConnell, suçlamaları kanıtlamaya çalışan ise Demokrat Chuck Schumer oluyor. Senatörler, sonunda yapacakları oylamada üçte iki oyla Trump’ı azledebilirler. Bu çoğunluk sağlanmazsa, dava reddedilmiş

Yazının Devamı

Eleştirinin sınırı, sınırın eleştirisi

20 Ocak 2020

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, üç ülkede, Azerbaycan, Irak ve İngiltere’de başkentte, Türkiye’yi temsil ettiği halde, sadece uğradığı Bağdat suikastı girişimiyle hatırımdadır. Diplomat olarak NATO’da görev yaptığı sırada Brüksel Üniversitesi’nde yüksek lisans diploması almıştır. Vikipedi’ye göre, İngilizce, Fransızca, Rusça, Almanca ve İtalyanca bilmektedir. İki yıldır CHP Parti Meclisi üyesidir, partisinin kamu diplomasisinden sorumlu genel başkan yardımcısıdır. Bu görevler onun partisi tarafından dışişleri bakanı adayı olarak görüldüğünün göstergesi sayılabilir.

Sn. Çeviköz, Euronews Internet sitesine geçen hafta sonu İngilizce bir yazı yazarak, Türkiye’nin dış politikasını beş noktada, uluslararası dengeyi bozucu, savaşlara karışması, hatta kışkırtmayı teşvik edici, sorumluluktan uzak, tarafsız arabulucuya yakışmayan davranışlarda bulunmakla itham etti; bu politikanın askeri güç kullanımına doğru gittiğini, caydırıcı etkiyi kaybettiğini öne

Yazının Devamı