Irak’ın gölgesinde AB pazarlığı

9 Aralık 2002


<#comment>Kopenhag zirvesine üç gün kaldı. Ancak Türkiye’yi ilgilendiren karar açıklandı bile: "Tarihe tarih". Hatta daha da temkinlisi; 2004’e dek izleyelim, 2005’te müzakereye başlayalım. O arada ne olacaksa?!
Mamafih, Türkiye diplomasi tarihinin belki en sıkı tam saha presini uygulamayı sürdürüyor. 2003 içinde müzakere tarihi almak için adeta didiniyor. TürkiyeÔnin bu müthiş performansı gerçekten övülmeye değer. Tabii AB’nin takındığı dirençli tavır da yerilmeye! Çünkü yıllardır AB ülkeleri tam üyeliği adeta bir manivela gibi çok kullandılar. Şimdi kaytarmaları ise tam bir etik sorun.
Ancak, bu kaytarmanın nedenlerini de iyi belirlemek gerekiyor. Görüldüğü kadarıyla Türkiye’nin tam üye olmasına temel engel Almanya’dan kaynaklanıyor. Oysa Almanya’yı tarih içinde kendimize en yakın Batılı ülke sanırdık. Özellikle Danimarka ve Hollanda gibi bazı kuzey ülkeleri de buna katılıyor.
Bu ülkelerin bazı ortak özellikleri, kaygıları var;
Birincisi, bu ülkeler AB’nin en gelişmiş ülkeleri. İspanya ve Portekiz de AB’ye katılırken pek sıcak bakmamışlardı. Çünkü genişleme politikasıyla yeni üye ülkeler ciddi mali yardımlar gerektiriyor. Bu da diğer ülkelerin bütçelerini

Yazının Devamı

Bayramlar ve ekonomi

6 Aralık 2002

Bir iktisatçı olarak bu retoriği değiştirebiliriz; mesela bayramların ekonomiye etkisini tartışabiliriz. Hatta eski bayramların farklı etkilerini.Her ülkenin özel günleri vardır. Bunların bazıları alış-veriş gerektirir. Batıda yeni yıl, Noel gibi özel günler alışverişi hızlandırır. Bizde dini bayramlar. Çünkü hediyeler alınır. Böylece paranın dolaşım hızı artar. Bu alışveriş bir ölçüde fiyatlarda kıpırdanma getirse de, paranın dolaşım hızı artarsa bu etki sınırlı kalır. Bayramlık denilen kavram giyimi çağrıştırır. Yiyecekler, eğlence ve kültür ise ikinci sıradadır.Son yıllarda kentleşme kültürümüze de önemli değişimler getirdi. Özellikle büyük kentlerde bayramlar farklılaştı. Bizim memleketimiz olan Kandırada herkes birbirini tanır. Küçük yerdir. Tüm akraba eş dost ziyaret edilebilir. Ancak büyük kentlerde bayramlaşma için hem mesafe sorunu var, hem de eş dostun o diyarda bulunma gereği.Kısacası, son yıllarda orta kesimin bir kısmı ile üst gelir grupları bayramları tatil olanağı olarak görmeye başladı. Bu da şu demek: Üst gelir grupları bayramlarda alışveriş yerine turizmi yeğliyor. Hatta gelir grubu yüksekse dış turizm, biraz daha orta düzeydeyse iç turizm yeğleniyor. Mamafih,

Yazının Devamı

Bayramlar ve ekonomi

6 Aralık 2002


<#comment>Hayırlı bayramlar! Gazetelerde bayramlar üzerine yazı yazmak adetten oldu. Her bayram birçok yazar nostaljik biçimde eski bayramları yad ediyor. "Nerdee o eski bayramlar" diyerek yakınmayan kalmadı neredeyse. Sanki eski bayramlarda sağa sola tatile gitmek vardı da. Geçenlerde otuzlu yaşlarda bir genç bile televizyonda "eskiden bayramlar" diye konuşmaya başlayınca anladım ki, bu artık bir retorik olmuş.
Bir iktisatçı olarak bu retoriği değiştirebiliriz; mesela bayramların ekonomiye etkisini tartışabiliriz. Hatta eski bayramların farklı etkilerini.
Her ülkenin özel günleri vardır. Bunların bazıları alış-veriş gerektirir. Batı’da yeni yıl, Noel gibi özel günler alışverişi hızlandırır. Bizde dini bayramlar. Çünkü hediyeler alınır. Böylece paranın dolaşım hızı artar. Bu alışveriş bir ölçüde fiyatlarda kıpırdanma getirse de, paranın dolaşım hızı artarsa bu etki sınırlı kalır. Bayramlık denilen kavram giyimi çağrıştırır. Yiyecekler, eğlence ve kültür ise ikinci sıradadır.
Son yıllarda kentleşme kültürümüze de önemli değişimler getirdi. Özellikle büyük kentlerde bayramlar farklılaştı. Bizim memleketimiz olan Kandıra’da herkes birbirini tanır. Küçük yerdir. Tüm

Yazının Devamı

Her dört liradan biri batmış durumda!

5 Aralık 2002

Batık kredi gerçeğini tartışmalıyız. Bu konu gerçekten çok önemli. Bankalar kredi musluğunu açamıyor. Açmadan da büyüme hızlanamıyor. Büyümenin olmaması da kredi talebini frenliyor. Yumurta - tavuk misali bir durum açıkçası.Gerçi son zamanlarda büyüme sinyalleri gözlenmeye başladı. Ancak bunun mevcut kapasitenin kullanımında verim artışıyla sağlandığı göz ardı edilmemeli. Mevcut kapasitenin yetersiz kalması ortaya çıktığında kredi talebi de oluşacaktır. Hele hele o dönemde reel faizler daha düşük olursa, bu talep daha da artar. Bunu da sağlayacak olan siyasi belirsizliklerin olmaması.Bankaların donuk kredilerini iki yerden izlemek mümkün. Biri Merkez Bankası (MB) verileri. Diğeri de İMKBye açıkladıkları bilançolar.MB de öteden beri kendisine bildirilen kredilerin batmış olanlarını yayımlıyor. Malum bir zamanlar MBde kurulmuş bir risk merkezi vardı. Bu merkeze tüm bankalar verdikleri kredileri bildirirler. MB de bu kredileri yayımlar. Hem de tüm ayrıntılarıyla. Buna "TCMB Memzuç Risk Cetveli" deniyor. Dolayısıyla, her banka kredi verdiği bir müşterisi hakkında diğer bankalardan aldığı kredileri izleyebilir. Çok yararlı bir sistem. Hatta artık elektronik ortamda en geç bir ay

Yazının Devamı

Her dört liradan biri batmış durumda!

5 Aralık 2002


<#comment>Dünkü yazımızda bankaların durumu hakkında iki bilgiyi vermiştik. İlki, bankaların kriz sonrası giderek sayı olarak azalmasıydı. Oysa son yıllarda banka sahibi olmak gayet karlı sanılıyordu. Şimdi ise bankalar zar zor kar ediyor. Hatta çoğu zararda. İkincisi, bankalar son iki yıldır kredi vermekte zorlanıyor. Hatta bırakın kredi vermeyi, asıl dertleri batık kredileri toparlayabilmek.
Batık kredi gerçeğini tartışmalıyız. Bu konu gerçekten çok önemli. Bankalar kredi musluğunu açamıyor. Açmadan da büyüme hızlanamıyor. Büyümenin olmaması da kredi talebini frenliyor. Yumurta - tavuk misali bir durum açıkçası.
Gerçi son zamanlarda büyüme sinyalleri gözlenmeye başladı. Ancak bunun mevcut kapasitenin kullanımında verim artışıyla sağlandığı göz ardı edilmemeli. Mevcut kapasitenin yetersiz kalması ortaya çıktığında kredi talebi de oluşacaktır. Hele hele o dönemde reel faizler daha düşük olursa, bu talep daha da artar. Bunu da sağlayacak olan siyasi belirsizliklerin olmaması.
Bankaların donuk kredilerini iki yerden izlemek mümkün. Biri Merkez Bankası (MB) verileri. Diğeri de İMKB’ye açıkladıkları bilançolar.
MB de öteden beri kendisine bildirilen kredilerin

Yazının Devamı

Bankacılık nereye?

4 Aralık 2002

Bununla beraber, o dönemde bankacılık çok revaçtaydı. Çünkü bankalar döviz cinsinden borçlanarak Hazinenin TL cinsinden borçlanma enstrümanlarına yatırım yapıyor ve ciddi karlar elde ediyorlardı. Hatta öyle dönemler olmuştu ki, (Güney - Doğu Asya ve Rusya krizleri gibi) dolar bazında faizler yüzde 45lere tırmanmıştı. Sonunda astronomik boyutlardaki kamu borcu ile karşılaşmış bulunuyoruz: Tam 140 milyar dolar! Ülkemizde, özellikle 1994 mali krizinden sonra, faizin serbest, ancak döviz kurunun enflasyona ayarlı olduğu bir ekonomik model uygulandı. Oysa o model, yani Merkez Bankasının dövizi kontrol ederken Hazinenin kamu açığını finanse etmek için piyasalardan aşırı borçlanması, sürdürülebilir değildi. Nitekim, sürdürülemedi de. 1994 1999 2002Kamu 9 7 6Özel 35 44 29Yabancı 23 22 18TMSF 0 8 2TOPLAM 67 81 55 Toplam banka sayısı 1994 krizinden sonra ülkemizde 67 banka vardı. Tabii karlı görüldüğü için artmaya devam etti ve 1999da toplam banka sayısı 81 oldu. Kamu kesiminde banka sayısı ise azaldı. Bazı yabancı bankalar da çıktılar. Ama özel bankalardaki artış, 35ten 44e çıkarak yüzde 26 oldu. Üstelik 8 bankanın Mevduat Sigortası Fonuna devrine rağmen. Yani eğer bu bankalar da ayakta

Yazının Devamı

Bankacılık nereye?

4 Aralık 2002


<#comment>Ülkemizde, özellikle 1994 mali krizinden sonra, faizin serbest, ancak döviz kurunun enflasyona ayarlı olduğu bir ekonomik model uygulandı. Oysa o model, yani Merkez Bankası’nın dövizi kontrol ederken Hazine’nin kamu açığını finanse etmek için piyasalardan aşırı borçlanması, sürdürülebilir değildi. Nitekim, sürdürülemedi de.
Bununla beraber, o dönemde bankacılık çok revaçtaydı. Çünkü bankalar döviz cinsinden borçlanarak Hazine’nin TL cinsinden borçlanma enstrümanlarına yatırım yapıyor ve ciddi karlar elde ediyorlardı. Hatta öyle dönemler olmuştu ki, (Güney - Doğu Asya ve Rusya krizleri gibi) dolar bazında faizler yüzde 45’lere tırmanmıştı. Sonunda astronomik boyutlardaki kamu borcu ile karşılaşmış bulunuyoruz: Tam 140 milyar dolar!


1994 krizinden sonra ülkemizde 67 banka vardı. Tabii karlı görüldüğü için artmaya devam etti ve 1999’da toplam banka sayısı 81 oldu. Kamu kesiminde banka sayısı ise azaldı. Bazı yabancı bankalar da çıktılar. Ama özel bankalardaki artış, 35’ten 44’e çıkarak yüzde 26 oldu. Üstelik 8 bankanın Mevduat Sigortası Fonu’na devrine rağmen. Yani eğer bu bankalar da ayakta kalabilseydi, artış oranı yüzde 46 olacaktı.
Aşırı

Yazının Devamı

Türban, Kıbrıs ve sorumlu siyaset

2 Aralık 2002

İngiliz başbakanlarından Benjamin Disraeli ise 1866da şöyle demiştir; "Bireyler topluluklar oluşturabilir, ancak ulusları yaratan kurumlardır".Hukuk ve kurumlar aslında mevcudun korunması içindir. Bir anlamda tutuculuktur. Ancak kurallar toplumsal değişimi sınırlamıyor, aksine onun özgür ortamını yaratıyorsa, toplumsal yaşam da düzenlenmiş olur. Toplumsal değişime uygun olarak kuralları değiştirme yetenek ve yetisi ise demokratik toplumlarda politikacılara verilmiştir.Politika bu anlamda dünyanın en zor işidir. Çünkü toplumsal sorunların çözümü kolay değildir. Herkesi memnun etmek zordur. Uygulanacak bir politika kimini memnun ederken, kimini rahatsız edebilir. Oysa amaç hiç kimseyi rahatsız etmeyen (yahut da en az kişiyi rahatsız eden) çözümleri bulmaktır. Okulu olmayan bu meslek, bu nedenle, Tanrı vergisi yetenek ve deneyim gerektirir. Kısacası, politika bir çözüm sanatıdır.Toplumu oluşturan da insanlar olduğuna göre, insanı odaklayan liberal düşünceyle, toplumu odaklayan sol düşünce yaklaşım olarak farklı olsa da hedefi aynıdır. İnsanlar mutluluk arar, toplum da refah! Siyaset, toplumda refahın adil biçimde dağılmasını sağlayabiliyorsa, insana verilebilecek mutluluk da büyük

Yazının Devamı