Niyazi Hoca, Leheb suresi ve Türkçe ibadet

7 Ekim 2002

Sohbetlerin büyük kısmı İslam üzerineydi. Toprağı bol olsun Hoca özellikle bizi çok severdi. Gerçi onun dinle ilgili çoğu fikrine katılmazdık. Ne de olsa Küçükömer - Tahir - Güneş eksenindeki tezler genlerimize yerleşmişti. Üstelik bir de geleneklerine bağlı bir ailede büyümüştük.Ancak Hocanın bir hikayesi vardı ki, hiç unutmam. Niyazi Hoca eski adam olduğundan kuvvetli Arapçası vardı. Bir gün bir Arap arkadaşı evine ziyarete gelmiş. Hoca konuğunu salona almış, başlamışlar koyu sohbete. Sesler zamanla yükselmiş. Bir ara ikramda bulunmak için salonun kapısını aralamış, tam içeri seslenecek ki, bir de ne görsün? Rahmetli annesi açmış ellerini havaya gözleri dolu dolu amin deyip duruyor. Anne ne yapıyorsun deyince de annesi Kuran okununca amin demeden yapamadım evladım demiş.İşte halktaki İslamın durumu. Mümin amin deyip duruyor, ama neye amin dediğini bilmiyor. Böyle İslam olur mu?Namazın bitiminde Kade kısmı vardır. Halk arasında buna ettehüyatüye oturmak da denir. Burada kısa (Mekkede inen) sureler okunur. Leheb suresi de bunlardan biridir. Surenin meali aynen şöyledir: "Ebu Lehebin elleri kurusun; kurudu da! Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. Alevli ateşe yaslanacaktır.

Yazının Devamı

Niyazi Hoca, Leheb suresi ve Türkçe ibadet

7 Ekim 2002


<#comment>1970’li yılların ikinci yarısında İngiltere’de öğrenciydik. Üniversitemizde sosyoloji doktorası yapan birkaç Türk vardı. Ve ne şanstır ki; ünlü toplum bilimci Niyazi Berkes emekliliğini Canterbury’ye yarım saat mesafedeki Margate kasabasında geçiriyordu. Birkaç haftada bir Hoca’yı ziyarete gidiyorduk. Hoca’nın İskoç eşi bize kucak açıyor, böylelikle Hoca da yaşlılığında memleket hasreti çekmiyor, bol bol Türkçe konuşabiliyordu.
Sohbetlerin büyük kısmı İslam üzerineydi. Toprağı bol olsun Hoca özellikle bizi çok severdi. Gerçi onun dinle ilgili çoğu fikrine katılmazdık. Ne de olsa Küçükömer - Tahir - Güneş eksenindeki tezler genlerimize yerleşmişti. Üstelik bir de geleneklerine bağlı bir ailede büyümüştük.
Ancak Hoca’nın bir hikayesi vardı ki, hiç unutmam. Niyazi Hoca eski adam olduğundan kuvvetli Arapçası vardı. Bir gün bir Arap arkadaşı evine ziyarete gelmiş. Hoca konuğunu salona almış, başlamışlar koyu sohbete. Sesler zamanla yükselmiş. Bir ara ikramda bulunmak için salonun kapısını aralamış, tam içeri seslenecek ki, bir de ne görsün? Rahmetli annesi açmış ellerini havaya gözleri dolu dolu amin deyip duruyor. ‘Anne ne yapıyorsun’ deyince de annesi ‘Kuran

Yazının Devamı

Belirsizlikler ortadan kalkınca

4 Ekim 2002

Şimdi hay huy arasında bu değişim gerçekleşiyor. Geçen hafta Meclisin adeta kendini feshetmesini gerçekten zor anlıyoruz. Çünkü Meclisteki temsilcilerin yüzde 90ı geri gelmeyecek. İlk seçim kararı üzerine de yazmıştık; bu seçimler yenilerin ilk seçimi. Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Bayar, Kemal Derviş ve Cem Uzan seçimlere ilk defa giriyorlar. Hepsi genç ve iddialı isimler.Ancak dileğimiz bu seçimlerin eskilerin de son seçimi olması. Gerçi (anketler ne denli doğru çıkar bilinmez ama) bunun da büyük ölçüde gerçekleşeceği anlaşılıyor. Evet, bu seçimlerde son yirmi yılın çoğu lideri barajın altında kalacak. Seçimlerden sonra ANAP, DSP ve MHPde iç sorunların çıkacağı aşikar. AKP, CHP ve Genç Partinin atak yapması ise çok doğal. Genç Parti "krize" tepkinin temsilciliğini üstlenmiş durumda. AKP ise zaten uzun süredir "düzene" tepkinin partisi. AKPnin kurucuları Refah Partisi içinde muhalif (dissident) ve değişimciydiler. Baş kaldırarak yeni bir parti kurdular. Toplum da bu atak gençlere kredi açtı.CHP ise AKPnin yükselişi karşısında modern seçkinlerin bir tutunma arayışını temsil ediyor. Ayrıca Kemal Dervişin getirdiği rüzgar da göz ardı edilmemeli. Kısacası, yükselen partiler tepki oyları

Yazının Devamı

Belirsizlikler ortadan kalkınca

4 Ekim 2002


<#comment>Dünyanın her mali krizle karşılaşılan ülkesinde siyasal değişimler olur. Hatırlayalım, geçen yıl Arjantin’de kriz oluştuğunda ardı ardına kaç başkan değişmişti. Tabii kriz olunca iktidarların hemen değişmesi gerekmez. Bazen bu gecikebilir. Bizde de öyle oldu. 2001 krizinden sonra bir değişim olacağı belliydi, ama Türkiye Arjantin’den akıllı çıktı. Krizin tam ortasında bir de siyasal çalkantı yaratmadı, işi erteledi.
Şimdi hay huy arasında bu değişim gerçekleşiyor. Geçen hafta Meclis’in adeta kendini feshetmesini gerçekten zor anlıyoruz. Çünkü Meclis’teki temsilcilerin yüzde 90’ı geri gelmeyecek. İlk seçim kararı üzerine de yazmıştık; bu seçimler yenilerin ilk seçimi. Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Bayar, Kemal Derviş ve Cem Uzan seçimlere ilk defa giriyorlar. Hepsi genç ve iddialı isimler.
Ancak dileğimiz bu seçimlerin eskilerin de son seçimi olması. Gerçi (anketler ne denli doğru çıkar bilinmez ama) bunun da büyük ölçüde gerçekleşeceği anlaşılıyor. Evet, bu seçimlerde son yirmi yılın çoğu lideri barajın altında kalacak. Seçimlerden sonra ANAP, DSP ve MHP’de iç sorunların çıkacağı aşikar. AKP, CHP ve Genç Parti’nin atak yapması ise çok doğal. Genç Parti "krize"

Yazının Devamı

Hazinenin borç finansman hesabı

3 Ekim 2002

Önceki gün gazetemizde Hazine müsteşarının J. P. Morgandaki sunumu yer aldı. Bu sunum önemli rakamlar içeriyordu. Özellikle 2003 yılının kamu finansman dengesinin nasıl sağlanacağı bu sunumda yer alıyordu. İç borç dinamiği bakımından bu bilgiler çok önem taşıyor. Hazine "olağanüstü bir gelişme olmazsa" 2003 yılında 73 milyar dolarlık borç servisinin yapılacağı hesaplamış. Bu şu anda 2003 yılına sarkan, yahut da 2003 yılında yapılacak olan kısa vadeli borçlanmaların itfa toplamı demek. Bunun yüzde 85i iç borç servisinden kaynaklanmakta; 36 milyar doları anapara, 27 milyar doları da faiz olarak ödenecek. İç borç kısa vadeli olduğundan bu gayet doğal. Dış borçta ise pek sorun gözükmüyor; 11 milyar doların altındaki dış borç servisinin 1.1 milyar doları zaten IMFye ödenecek. Yani yüzde 10unun erteleme opsiyonu var.Ancak Irak müdahalesi bu dengeleri değiştirecektir. İç borcun hem vadesi kısalacaktır, hem de faizi yükselecektir. Kaldı ki, sadece vade kısalsa bile, hem anaparayı, hem de faiz ödemelerini artıracaktır. Faizde yükselmeyi bir tarafa bırakalım, yalnızca faizlerde düşüş gerçekleşmese, reel faizler yine yükselmiş olacaktır. Çünkü enflasyon giderek düşmektedir. Oysa Hazine

Yazının Devamı

Hazine’nin borç finansman hesabı

3 Ekim 2002


<#comment>1960’lı yıllarda ekonomi bürokrasisinin en önde gelen örgütü DPT’ydi. Çünkü o zamanlar kalkınmanın sektör planlamasıyla sağlanacağı inancı çok güçlüydü. DPT müsteşarı adeta ekonomiden sorumlu bakan gibiydi. Sonra bu moda değişti. Sorun ve ilgi ekonomik kalkınmadan çok istikrarın sağlanmasına dönüştü. 1980’li yıllarda Merkez Bankası ön plana çıktı. Bu Merkez Bankası başkanı piyasaların gözünü diktiği kişi haline geldi. Ancak son krizle beraber, bunun da biraz değiştiği görünüyor. O denli kamu borcu ile yaşıyoruz ki, artık Hazine müsteşarı ön plana çıkmış durumda. Tabii bu geçici bir durum. Sonunda iç borç yine para otoritesi ekonominin patronu olacaktır.
Önceki gün gazetemizde Hazine müsteşarının J. P. Morgan’daki sunumu yer aldı. Bu sunum önemli rakamlar içeriyordu. Özellikle 2003 yılının kamu finansman dengesinin nasıl sağlanacağı bu sunumda yer alıyordu. İç borç dinamiği bakımından bu bilgiler çok önem taşıyor. Hazine "olağanüstü bir gelişme olmazsa" 2003 yılında 73 milyar dolarlık borç servisinin yapılacağı hesaplamış. Bu şu anda 2003 yılına sarkan, yahut da 2003 yılında yapılacak olan kısa vadeli borçlanmaların itfa toplamı demek. Bunun yüzde 85’i iç borç

Yazının Devamı

Global serinlemeye doğru

2 Ekim 2002

Önceki akşam IMF Başkanı Horst Köhler CNN televizyonundaydı. İlginçtir, Köhler geçmişteki mali krizlerden önemli dersler çıkardıklarını itiraf ediyordu. Fakirliğin iç koşullardan (örneğin yolsuzluklardan) kaynaklandığını, bunların telafisiyle kalkınmanın sağlanabileceğini savunuyordu. Köhler, topu topu Afrikanın birkaç ülkesinin (özellikle Fildişi Sahili) yönetişim ve şeffaflıkta gösterdiği başarıya işaret edebildi.Gerçi Köhlerin fakirlikle ilgili bir önerisinin de olması gerekmiyordu. Çünkü bu görev aslında Dünya Bankasına ait. Nihayet spiker çok sıkıştırınca "evet zengin ülkeler de daha fazla çaba göstermeliler" diyerek geçiştirdi. Ancak bu çabanın biçiminin açıklanması umutları suya düşürdü. Zengin ülkeler daha hızlı büyüyüp global ortam yaratacaklar ve fakirler de bundan yararlanacaktı!Ancak şu anda dünya ekonomisinde bir global soğuma yaşanıyor. Bunun ABD ekonomisindeki durgunluktan kaynaklandığını biliyoruz. Gerek son yılların aşırı canlanmasının tamamlanma süreci, gerek 11 Eylülün tüketici güveni üzerinde yarattığı hasar, gerekse muhasebe skandalları ABD ekonomisini durgunluğa soktu.Toplantılar arifesinde yayımlanan "Dünya Ekonomisine Bakış" başlıklı IMF raporu ilginç

Yazının Devamı

Global serinlemeye doğru

2 Ekim 2002


<#comment>IMF ve Dünya Bankası’nın Washington’daki güz toplantıları ciddi tepkiler altında sürüyor. Washington sokaklarındaki gösterilerde, her zamanki gibi, IMF’nin küreselleşmeci tavrı eleştiriliyor. Malum bu şekilde küreselleşme fakir ülkeleri daha da fakirleştiriyor.
Önceki akşam IMF Başkanı Horst Köhler CNN televizyonundaydı. İlginçtir, Köhler geçmişteki mali krizlerden önemli dersler çıkardıklarını itiraf ediyordu. Fakirliğin iç koşullardan (örneğin yolsuzluklardan) kaynaklandığını, bunların telafisiyle kalkınmanın sağlanabileceğini savunuyordu. Köhler, topu topu Afrika’nın birkaç ülkesinin (özellikle Fildişi Sahili) yönetişim ve şeffaflıkta gösterdiği başarıya işaret edebildi.
Gerçi Köhler’in fakirlikle ilgili bir önerisinin de olması gerekmiyordu. Çünkü bu görev aslında Dünya Bankası’na ait. Nihayet spiker çok sıkıştırınca "evet zengin ülkeler de daha fazla çaba göstermeliler" diyerek geçiştirdi. Ancak bu çabanın biçiminin açıklanması umutları suya düşürdü. Zengin ülkeler daha hızlı büyüyüp global ortam yaratacaklar ve fakirler de bundan yararlanacaktı!
Ancak şu anda dünya ekonomisinde bir global soğuma yaşanıyor. Bunun ABD ekonomisindeki durgunluktan

Yazının Devamı