Kurt puslu havayı sever!

8 Mayıs 2002

Düşerken slogan bellidir; "Hacim düştü bu işin tadı kalmadı", "Artık uzun süre bu piyasanın beli doğrulmaz", "Yabancı gelmedikçe bu borsanın yükseleceği yok", "Taze para girişi yok", gibi sözler mal toplama zamanıdır. Zamanı gelince, iyi bir haber bahanesiyle borsayı çıkarır, ellerindeki malı da oradan boşaltırlar. Kimin üzerine mi? Tabii ki, "gel gel" yaptıkları gariban, küçük yatırımcının üzerine. Küçük yatırımcılar kuzu olur. Kurt da onları "ham" yapar.Borsa kısa vadede spekülatörlerin elinde oynasa da, uzun vadede etmenler bellidir; ekonomi düzlüğe çıkacak, kar veya yatırımlar artacaksa, şirketlerin bilançoları da düzelecek demektir. Demek ki, önemli olan ekonominin düzelmesidir. İyimserseniz, borsadan alım yapabilirsiniz. Ancak hemen atlamayın. Bir de şirketlerin piyasa değerleri ile defter değerleri arasındaki fark sorunu var. Bizim görebildiğimiz kadarıyla 1999 yılı ortasını esas alırsak dolar bazında bu şirketler (bankalar değil) bayağı ucuz hale gelmiştir. Bir süredir borsa kan kaybediyor. Borsa yükselirken sevindiriyor da, düşerken hayli üzüyor. Özellikle küçük yatırımcı. Ancak spekülatörler düşerken de seviniyor. Malum, spekülatörler, yani al - satçılar, düşerken alır,

Yazının Devamı

Kurt puslu havayı sever!

8 Mayıs 2002


<#comment>Bir süredir borsa kan kaybediyor. Borsa yükselirken sevindiriyor da, düşerken hayli üzüyor. Özellikle küçük yatırımcı. Ancak spekülatörler düşerken de seviniyor. Malum, spekülatörler, yani al - satçılar, düşerken alır, çıkarken de satarlar. Hem de kısa aralıklarla. Böylece torbayı doldururlar. Dolayısıyla dalgalanmalar onlar için kar ortamıdır. Belki de şöyle demek en doğrusu; kurt puslu havayı sever!
Düşerken slogan bellidir; "Hacim düştü bu işin tadı kalmadı", "Artık uzun süre bu piyasanın beli doğrulmaz", "Yabancı gelmedikçe bu borsanın yükseleceği yok", "Taze para girişi yok", gibi sözler mal toplama zamanıdır. Zamanı gelince, iyi bir haber bahanesiyle borsayı çıkarır, ellerindeki malı da oradan boşaltırlar. Kimin üzerine mi? Tabii ki, "gel gel" yaptıkları gariban, küçük yatırımcının üzerine. Küçük yatırımcılar kuzu olur. Kurt da onları "ham" yapar.
Borsa kısa vadede spekülatörlerin elinde oynasa da, uzun vadede etmenler bellidir; ekonomi düzlüğe çıkacak, kar veya yatırımlar artacaksa, şirketlerin bilançoları da düzelecek demektir. Demek ki, önemli olan ekonominin düzelmesidir. İyimserseniz, borsadan alım yapabilirsiniz. Ancak hemen atlamayın. Bir de

Yazının Devamı

Ecevitin sağlığı programın başarısını etkiler mi?

6 Mayıs 2002

Öncelikle Ecevitin sağlık durumu yerine, başbakanlıktan ayrılmasını değerlendirmek daha doğru. Kuşkusuz bu koalisyonun amalgamı (tutkalı) Ecevit. Gerek siyasal deneyimi, gerekse özenli davranışlarıyla hükümeti bugünlere Ecevit taşıdı. Arada karşılaşılan yol kazaları koalisyonun dayanışmasını artırsa da, o, bu kazalarda uyumun bozulmaması için büyük özen gösterdi. Bu nedenle bu hükümetin Ecevitsiz sürmesi zor görünüyor.Ecevitin başbakanlıktan ayrılmasıyla diğer ortakların, özellikle MHPnin koalisyonda kalıp kalmayacağı, veya hangi koşullarda kalacağı, belirsizdir. Bırakınız ortakları, DSPnin içinin bile ne hale geleceği belli değildir. Bütün bunlar bir erken seçime bile yol açabilir, kaygıları hayli egemen. Böylece programa darbe iner, ya da toplum isteksiz olduğu seçenekler arasından olumsuz bir tabloyu oluşturabilir. Çok erken bir seçim, yani ekonomide taşlar yerine oturmadan yapılır ve sandıktan olumsuz bir tablo çıkarsa, bu elbette hiç iyi olmaz. Ancak bu hükümetle de toplumda sürekli bir umut erozyonu oluşuyor. Vatandaş sisteme güvenini yitiriyor. Kaldı ki, koalisyon ortakları arasında bile gelecek yıl bir seçimin olması değerlendiriliyor.Önümüzde üç seçenek bulunuyor:

Yazının Devamı

Ecevit’in sağlığı programın başarısını etkiler mi?

6 Mayıs 2002


<#comment>Ecevit’in sağlık sorunu olmasa bile, bir zindelik sorunu olduğu aşikar. Kaldı ki, halkın sürekli başbakanın sağlığı ile ilgilenmesi elbette pek hoş bir durum değil. Hafta sonu birçok büyük işadamı bu konuyu tartışıyor, değerlendirme istiyordu. İşadamları başbakanın değişmesi durumunda ekonominin ne hale gireceğini merak ediyorlar. Ve hayli tedirginler.
Öncelikle Ecevit’in sağlık durumu yerine, başbakanlıktan ayrılmasını değerlendirmek daha doğru. Kuşkusuz bu koalisyonun amalgamı (tutkalı) Ecevit. Gerek siyasal deneyimi, gerekse özenli davranışlarıyla hükümeti bugünlere Ecevit taşıdı. Arada karşılaşılan yol kazaları koalisyonun dayanışmasını artırsa da, o, bu kazalarda uyumun bozulmaması için büyük özen gösterdi. Bu nedenle bu hükümetin Ecevitsiz sürmesi zor görünüyor.
Ecevit’in başbakanlıktan ayrılmasıyla diğer ortakların, özellikle MHP’nin koalisyonda kalıp kalmayacağı, veya hangi koşullarda kalacağı, belirsizdir. Bırakınız ortakları, DSP’nin içinin bile ne hale geleceği belli değildir. Bütün bunlar bir erken seçime bile yol açabilir, kaygıları hayli egemen. Böylece programa darbe iner, ya da toplum isteksiz olduğu seçenekler arasından olumsuz bir tabloyu

Yazının Devamı

Bekleyişler hızla aşağıya dönüyor!

3 Mayıs 2002

Enflasyon rakamlarının bu düzeye düşmesi faiz oranlarında daha büyük indirimlerin gelmesini sağlar mı? Bizce sağlamaz. Daha doğrusu sağlamamalı. Çünkü elde edilen bu düşük oranlı enflasyon oranları henüz hayli kırılgan bir yapıda. Ekonomi tekrar canlanmaya başladığında tekrar fırlayabilir. Bu nedenle itina gerekiyor. Nitekim, canlanma yönünde kıpırtılar gözlenmeye başladı. Tüketimde güvenin sağlanmaya başlaması ve harcamalarda belli artışlar gözleniyor. Bu nedenle faizleri yavaş yavaş indirmek ve bekleyişlerdeki olumlu gelişmeyi kalıcı hale getirmek gerekiyor. Merkez Bankasının dikkati de buradan kaynaklanıyor.Merkez Bankası uzun süredir bekleyişleri ölçmeye çalışıyor. Bunun için her ay iki defa anket düzenleyerek hem reel sektörde, hem de mali kesimdeki uzmanlara tahminleri soruluyor. Aşağıdaki grafikte de bu yanıtlar, yani 2002 yıl sonu TÜFE endeksi beklentileri, sergileniyor... Ancak burada önemli bir farklılığı belirtmekte yarar var: Anket ekonomistler tarafından yanıtlanıyor. Yani halkın beklentileri farklı olabilir. Dikkat edilirse, ağustos ayında bekleyişler yüzde 64 civarındaymış. Eylül faciası bunun 69a kadar çıkmasına, daha sonra da 73e kadar yükselmesine neden olmuş.

Yazının Devamı

Bekleyişler hızla aşağıya dönüyor!

3 Mayıs 2002


<#comment>Bugün enflasyon rakamları açıklanacak. Olasılıkla da rakamlar makul düzeylerde kalacak. Böylece enflasyondaki düşüş giderek kalıcı bir yapıya girecek. Gerçekten son aylarda açıklanan enflasyon oranları sevindirici düzeyler gösteriyor. Enflasyonun nasıl düştüğü sorusuna en doğru yanıt herhalde bekleyişlerin düşmesi. Bekleyişlerin nasıl gerilediği ise durgunluk ve döviz kurundaki istikrar olarak yanıtlanabilir.
Enflasyon rakamlarının bu düzeye düşmesi faiz oranlarında daha büyük indirimlerin gelmesini sağlar mı? Bizce sağlamaz. Daha doğrusu sağlamamalı. Çünkü elde edilen bu düşük oranlı enflasyon oranları henüz hayli kırılgan bir yapıda. Ekonomi tekrar canlanmaya başladığında tekrar fırlayabilir. Bu nedenle itina gerekiyor. Nitekim, canlanma yönünde kıpırtılar gözlenmeye başladı. Tüketimde güvenin sağlanmaya başlaması ve harcamalarda belli artışlar gözleniyor. Bu nedenle faizleri yavaş yavaş indirmek ve bekleyişlerdeki olumlu gelişmeyi kalıcı hale getirmek gerekiyor. Merkez Bankası’nın dikkati de buradan kaynaklanıyor.
Merkez Bankası uzun süredir bekleyişleri ölçmeye çalışıyor. Bunun için her ay iki defa anket düzenleyerek hem reel sektörde, hem de mali

Yazının Devamı

Devalüasyon ihracattan çok, bilanço etkisi bıraktı

2 Mayıs 2002

O günlerde bilgisayarımızı açtığımızda yağan e - postalar hiç de iltifat yağdırmıyordu. Oysa devalüasyona direnmiş, ancak anlatamamıştık. IMF ise serbest bırakılan kurun olabildiğince yukarı gitmesini arzu ediyordu. Böylece aşırı ölçülere varan devalüasyon ihracatı artıracak, hızlı bir büyüme elde edilecekti. Daha doğrusu cari işlemler sorunu aşılacaktı. Gerçekten de devalüasyon ihracatı bir miktar artırsa da, bu artış daha çok iç piyasadaki durgunluktan kaynaklandı. Cari işlemler sorunu ise en çok ithalattaki çöküşle aşıldı.Devalüasyonun neye yaradığı bu nedenle hayli tartışmalı. Bunu gerek Meksika krizinden, gerekse Asya krizinden biliyoruz. Her iki krizde de hem bankalar, hem de şirketler aşırı döviz borçlu oldukları için devalüasyon ağır hasar vermişti. Önümde bir makale bulunuyor: Piti Disyatat: Parasal krizler ve reel ekonomi: Bankaların rolü, Mayıs 2001 (Currency Crises and the Real Economy: The Role of Banks IMF Working Paper) Bu makalede temel olarak devalüasyonların reel sektör üzerindeki etkisi inceleniyor. Devalüasyonun iç fiyatlara yansımasına "geçirgenlik" (pass - through) deniyor. Ve bu sınırlı kalırsa, temel etki ihracatta rekabetle oluyor. Zamanla işler düzeliyor.

Yazının Devamı

Devalüasyon ihracattan çok, bilanço etkisi bıraktı

2 Mayıs 2002


<#comment>Geçen yıl devalüasyon gecesi vatandaşlar ekranlarda boy boy profesörleri seyrediyorlardı. Hiçbiri "devalüasyon bir an önce yapılmalıdır, çok yarar sağlar" demiyordu. "Yapılmamalıdır, herhalde yapılmaz" diyorlardı. Ancak yapıldı. Ve tabii birçok şirket, birçok banka da beraberinde battı.
O günlerde bilgisayarımızı açtığımızda yağan e - postalar hiç de iltifat yağdırmıyordu. Oysa devalüasyona direnmiş, ancak anlatamamıştık. IMF ise serbest bırakılan kurun olabildiğince yukarı gitmesini arzu ediyordu. Böylece aşırı ölçülere varan devalüasyon ihracatı artıracak, hızlı bir büyüme elde edilecekti. Daha doğrusu cari işlemler sorunu aşılacaktı. Gerçekten de devalüasyon ihracatı bir miktar artırsa da, bu artış daha çok iç piyasadaki durgunluktan kaynaklandı. Cari işlemler sorunu ise en çok ithalattaki çöküşle aşıldı.
Devalüasyonun neye yaradığı bu nedenle hayli tartışmalı. Bunu gerek Meksika krizinden, gerekse Asya krizinden biliyoruz. Her iki krizde de hem bankalar, hem de şirketler aşırı döviz borçlu oldukları için devalüasyon ağır hasar vermişti. Önümde bir makale bulunuyor: Piti Disyatat: Parasal krizler ve reel ekonomi: Bankaların rolü, Mayıs 2001 (Currency Crises

Yazının Devamı