Çin rock’ı “Yaogun”

13 Haziran 2025

Çin rock’ına Yaogun deniyor. Müzikal bir tanım gibi dursa da aslında daha geniş anlamda kökleri 1970’lerde olan, 1989 Tiananmen protestolarıyla kendine alan açmış bir alternatif kültürel akımı anlatmak için kullanıyor. 

Çin’le ilgili bir konu açıldığında ben hep Anthony Bourdain’in bu ülkeye dair düşüncelerini hatırlarım. Çin’i anlamanın mümkün olmadığını, çünkü çok büyük, çok kalabalık, kendi içinde çok çeşitli, çok derin ve farklılıklarla dolu olduğunu söyler. O yüzden Çin’i anlayamayacağını baştan kabul eder, sadece gezer ve gözlemler. Benim de bu ülke hakkındaki düşüncem benzer. Çin’i anlamak benim için çok iddialı ama dünyanın en önemli ekonomik, siyasi ve kültürel güçlerinden biri hakkında turistik klişeler dışında hiçbir şey bilmemek de insanın gücüne gidiyor. 

Corriere Della Sera’nın hafta sonu kültür sanat ekinde karşıma çıkan bir haber bu

Yazının Devamı

Pulp’un yeni albümü “More”: Normal insanların geri dönüşü

8 Haziran 2025

2002’de dağıldıktan 23 yıl sonra “More” adlı yeni albümlerini yayınladılar. Brit Rock’ın temel direklerinden Pulp, ne eskimiş ne de değişmiş

1990’ların Brit Rock döneminden günümüze gelebilen şarkılara, albümlere bakıyoruz. Çoğu nostalji edebiyatının bir parçası oldu çoktan. Mesela Oasis külliyatı, mesela Blur. Ama Pulp pek öyle değil. Bir defa hiçbir zaman ana akım bir müzik yapmadı grup. Müzikleri orijinaldi, kendine hastı. Dönemin sound trendlerine yakın değildi. Rock, pop ve dansın garip bir bileşimiydi. O yüzden de aynı yerden devam eden yeni albümleri nostaljik bir albüm gibi gelmiyor kulağa, aksine yeni ve her hâliyle orijinal duruyor. Bugün Oasis çok büyük bir nostalji turnesine hazırlanırken ve artık günümüzde anlamlı olabilecek yeni şarkılar yapmaktan çok uzakken, Pulp tam tersi yepyeni şarkılarla geliyor karşımıza. Çünkü anlatacak hikâyeleri var hâlâ.

Pulp’ın hikâyeleri, her gün işe giden, geçinmek için çalışmak zorunda olan,

Yazının Devamı

Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi

6 Haziran 2025

Pink Floyd’un Pompeii’deki antik tiyatroda 1971 yılında dört gün süresince kaydettiği performansın Adrian Maben’ın yönettiği filmi “Pink Floyd: Live in Pompeii” yenilenmiş ve remaster edilmiş hâliyle geçenlerde Avrupa’da ve Türkiye’de de vizyona girdi. Bu vesileyle bu performans ve Pink Floyd hakkında pek çok yazı yayınlandı. Ben de bunları keyifle okudum. Ergenliğinin büyük bir bölümü “The Dark Side of The Moon”, “Wish You Were Here” gibi albümlerle geçmiş bedbahtlardan olduğum için Pink Floyd benim için müzikal anlamda memleket gibi bir şey. Yani belli başlı Pink Floyd albümlerini oturup her gün dinlemiyorum, hatta itiraf etmeliyim ki yıllar oldu böyle bir şey yapmayalı, ancak buna gerek de yok, bu müzikler benim varlığımın elim ayağım gibi birer parçası. 

Live in Pompeii’yi de daha önce izlemiştim ama yeniden izleyince burada yer alan ve Pink Floyd’un kitlesel şöhret öncesi dönemine ait deneysel müzikleri daha az bildiğimi hayretle fark ettim.

Yazının Devamı

Kendime sakladığım şarkılar

1 Haziran 2025

Gitarist Marc Ribot’u bugüne Tom Waits, Robert Plant gibi sevdiğimiz müzisyenlere eşlik eden gitarist olarak tanıdık. 71 yaşındaki sanatçı solo albümünde 30 yıla yayılan solo kayıtlarını bir araya getiriyor

71 yaşındaki gitarist Marc Ribot’u bugüne kadar solo işleriyle tanımadık. Adını hep duyduk ama başka büyük müzisyenlerin gitaristi olarak bildik. Bildik derken, biz, yani detaylara takıntılı müzik dinleyicileri, albüm kapaklarının içini açıp her satırını kitap gibi okuyanlar. Albümlerle ilgili çıkan röportajları okuyup, albümde kimler çalışmış tek tek inceleyenler kitlesi.

Marc Ribot, Tom Waits ile uzun yıllar çalıştı. Elton John ile çalıştı. Robert Plant ve Alison Krauss ile çaldı. Marianne Faithfull ile çaldı. Sayısız caz grubunda çaldı. Bu dönemlerde pek çok farklı müzik türünde albümler yaptı ve daha çok caz gitaristi olarak tanındı. “Cazın en özgür müzik türü olduğuna inanıyordum” diyor. Bu elbette şu an inanmadığı anlamına gelmiyor. Sadece hayatındaki

Yazının Devamı

K-Pop, Çin ve Asya’da kültür savaşları

30 Mayıs 2025

Güney Koreli eğlence devi HYPE, rakip eğlence devi SM Entertainment’ta yer alan hisselerini satışa çıkardı. Ve hemen alıcı bulundu. Çinli teknoloji ve eğlence devi Tencent Music.

Asya şu ara ekonomi savaşları gibi kültür savaşlarına da sahne oluyor. Aslına bakarsanız ne ekonomik savaş sadece ekonomik ne de kültür savaşları ekonomiden bağımsız.

Dünyayı artık tamamen etkisi altına alan K-Pop rüzgârının temelinde yer alan Güney Koreli şirketlerden söz ediyoruz. HYPE, SM, YG ve JYP, ülkenin K-Pop üretimini yöneten dev yapılar. Hem yetenek avcılığı yapıyorlar, hem yayıncı ve dağıtıcı olarak faaliyetleri var. Sanatçılarının haklarını ve faaliyetlerini 360 derece kontrol eden, temelinde menajerlik ve kariyer yönetimi mantığıyla hareket eden şirketlerden oluşan iç içe geçmiş bir yapı bu. Teknik olarak K-Pop’u yaratan ve dünyaya sunan şirketler.

Geçenlerde HYPE, SM’deki hisselerinin yüzde 9.38’ini satışa çıkardı ve Çimli müzik devi Tencent 2 milyon 210 bin hisseyi, 243.35 milyar Güney Kore Won’u karşılığında

Yazının Devamı

Tarkan’ı neden eleştiriyorlar?

25 Mayıs 2025

Tarkan’ın yeni şarkısı “Giden Dönmüyor” yayınlandı ve her yeni Tarkan şarkısının ardından olduğu gibi, “Tarkan çok bozdu abi” sezonu açıldı. Tarkan’dan ne istiyorlar anlamıyorum doğrusu. Eli yüzü düzgün bir Tarkan şarkısı işte. Sözler sanırım yakın zamanda yitirdiği annesine yazılmış, ama bazı satırlar tam da öyle değil gibi. Sanki daha genel bir ‘gidene ağıt’ gibi duruyor. X’te birisi şarkının yurt dışına giden gençlere yazıldığını söylemiş. Çok güldüm. Herkes kendince yorumlayabilir, herkesin bir gideni var nasılsa. Tarkan bunu biliyor elbette. Üstelik halkımız dans ederek ağıt yakmayı benimsemiştir. Vücudunuz sallanabilir ama yüz ifadeniz ciddi olacak.

İyi güzel de neden Tarkan bu kadar eleştiriliyor? Mesela Spotify’ın New Music Friday Türkiye listesinde en başta Tarkan var. Altında Zeynep Bastık. Şarkının adı “Kör Sevdam”. E o da klişe, sıradan bir şarkı işte. Klasik pop baladı. Hafif Akdenizlilik (ne de olsa yaz geliyor), sevgiliye sitemler, gidene ağlamalar. Tatil yörelerinde,

Yazının Devamı

Cambaza bak cambaza!

23 Mayıs 2025

Geçenlerde bahsettim, Kuzey İrlandalı rap grubu Kneecap, Coachella müzik festivalinde Filistin lehine mesajlar verdiği için basın ve sosyal medyada bir kitle tarafından linç edilmişti. Kneecap bu olaydan sonra geri adım atmadı. “Mesajınızdan dolayı mağdur olduk” diyenlere “Siz mağdur değilsiniz, ölen 20 bin çocuk mağdur oldu” yanıtını vermişti. 

Hadise anlaşılan o ki yeni bir boyut kazandı. Geçmişe yönelik incelemelerin de sonucunda önceki gün Birleşik Krallık’ta grubun kurucu üyesi Mo Chara hakkında terör suçlamasıyla dava açıldı. Sebep bir konserlerinde Hizbullah bayrağı açmak. Kneecap’in yanıtı yine net: “Sahneye atılan bir bayrağı bahane ederek seyahat özgürlüğümüzü elimizden alıyor, bizim gibi düşünenlere bir ders vermek ve herkesi susturmak istiyorlar. Her şeyden öte dikkatleri bize çekerek süregelen soykırımı perdeliyorlar. Bu bir dikkat dağıtma karnavalı.” 

Eskiden panayırda yankesiciler herkes cambaza bakarken çalışırmış. Yeteri kadar insan bakmadığındaysa

Yazının Devamı

‘İdeallere yer yokmuş gibi davranıyorlar’

18 Mayıs 2025

Geçen hafta İrlandalı rock grubu The Murder Capital’ın Almanya’daki iki konseri Filistin’e özgürlük talep eden mesajları nedeniyle iptal edildi. 1 Haziran’da İstanbul’da çalacak grubun solisti James McGovern anlattı

Son albümünüzün adı “Blindness” (Körlük), neye referans?

Hepimizin yaşadığı sınırlı bakış açısını anlatıyor… Aşkta, hayatta kaçırdığımız her şeyi.

Bir röportajda şöyle demişsiniz: “Kendini ‘tamamlanmış’ hissettiğin gün, ironik bir şekilde, ölmekte olduğun gündür.” Üçüncü albümünüz “Blindness” yayınlandı. Ne ölçüde ‘tamamlanmış’ hissediyorsunuz?

Yüzde 4

Grup üyeleri farklı şehirlerdeyken kayıtlar sırasında kolektif bir çalışmayı nasıl sürdürebildiniz?

Her zaman yalnız ya da birlikte bir şeyler üzerinde çalışıyoruz, bu yüzden iş sürekli akıyor. En azından röportajlarda böyle söylüyoruz.

Yazının Devamı