Hayal gücü geniş çizgi dizi “Adventure Time” Türkiye’de pek bilinmiyor ama dünyada hem çocuklar hem yetişkinler arasında çoktan fenomen oldu bile
Dizinin yaratıcısı Pendelton Ward.
Yıllar sonra evde oturup çizgi film seyretmeye başlamamın nedeni “Adventure Time”. Finn ve Jake’in maceraları. Finn dünyanın sonunu getiren mantar savaşlarının ardından sağ kalan tek insan. Bebekken ormanda terk edilmiş olarak bulunuyor. Onu Jake’in babası Joshua evlat ediniyor. Jake şekilden şekle giren sihirli bir köpek. İkisi kardeş gibi büyüyorlar.
Sorunsuz karakter yok
Bu ikilinin birlikte yaşadıkları zaman gelecekte. Bu kıyamet sonrası dönemin adı Adventure Time. Yer, Land of Ooo denen bambaşka bir kıta. Ice King isimli buz kralı dizinin sorunlu karakteri. Ama aslında sorunsuz bir karakter yok çünkü bu çizgi dizi bildiğimiz dizilerden değil. Bir şekilde saykodelik bir dünyada geçiyor ve insanda hakikaten bambaşka diyarlara gitmiş hissi yaratıyor.
Her yıl Kurban Bayramı’nda aynı tartışma. Hayvanseverler itiraz ediyor, kurbanseverler bıçaklarını biliyor, ortalık geriliyor.
Hayvan- severlere göre, kökleri tarih öncesi döneme dayanan bir uygulamanın modern çağda artık yeri yok. Anlamı yok, gereği de yok. Kurbanseverlere göre ise bu bir ibadet. Yapılması şart.
Bu noktada zaten iki taraf arasındaki iletişim kopuyor. Çünkü “Benim inancım böyle” dediniz mi orada söz bitiyor. Bir kutsallık, bir üzerine laf söylenememe hali geliyor. Dokunulmazlık başlıyor. Sıkıysa bir laf et, anında linç.
Hele ki bizim gibi “inanç” özgürlüklerinin diğer alanlardaki özgürlüklerden daha makbul kabul edildiği bir ülkede...
Bugün kız çocukları başlarını kapamada özgür. Çocuklar zorunlu din dersini almada özgür. Çocukluktan başlayarak hayli özgür bir ülkeyiz. Aynı Norveç.
***
Benim yanıtını aradığım soru şu: Bu ülkede kurban kesiminden rahatsız olunma özgürlüğü var mıdır? “Kurbana saygılı olalım, usulünce keselim” falan değil. Basbayağı “Kan görmek istemiyoruz, elinde bıçak koşuşturan insandan rahatsız oluyoruz. Çoluk çocuk hayvan boğazlanmasının bitmesini istiyoruz” denebilir mi?
“Meydan okuma” devam ediyor ama bu defa farklı. Etkilendiğin 10 albümü yazıp eşe dosta meydan okuyorsun, “Haydi sen de dökül bakalım” diye. Hepinize buradan meydan okuyorum. Yazın bakalım albümlerinizi
u ara Facebook’ta bir “en fazla etkilendiğin 10 albümü yaz” rüzgarı esiyor. Etkilendiğin albümleri yazıyorsun ve yazında etiketlediğin insanlardan da aynısını bekliyorsun. Baktım geçen hafta hayli meydan okuyan var. Ortalıkta “etkilendiğim 10 albüm” listeleri uçuşuyor. Bu sayede bir sürü güzel albüm keşfettim. Neredeyse adını unuttuğum, arayı açtığım albümleri yeniden dinledim.
Bu liste müzik gurusu DJ Deniz Pınar’dan gelen meydan okumalı listeye cevabımdır. Ayrıca hepinize meydan okuyorum, listelerinizi bekliyorum (twitter.com/hafifmuzikorg ya da facebook.com/hafifmuzik).
Plağın takılan yerinde ben de takılırdım
“Please Please Me” - The Beatles:Ben müziği bu albümle keşfettim. Bu plağı her gün 150 kere dinler, şarkıların her notasını ezberler, şarkının her çalışında farklı bir aleti çalıyormuş gibi poz keserek hayaller kurardım. Plağın takılan yerinde ben de takılırdım hatta.
“Led Zeppelin” - Led Zeppelin:Blues’u bu albümle keşfettim. Üstelik Led Zeppelin de blues’u bu
Müzik dünyasının iki önemli ismi yeni albümlerini yayınladı. Biri U2, diğeri Radiohead’in solisti Thom Yorke. Bu durum bende ister istemez bir karşılaştırma yapma ihtiyacını doğurdu
1 U2 yeni albümünü Apple sponsorluğunda yayınladı.
Thom Yorke ise yeni albümünü BitTorrent isimli içerik (çoğu zaman korsan denen içerik) paylaşım sitesinde yayınladı.
2 U2 bu hareketiyle endüstrinin tam göbeğinde olduğunu bir kere daha
göstermiş oldu.
Thom Yorke bu hareketiyle müzik sektörü, telifler, korsan, müziğin dağıtımı gibi konularda farklı ve tartışma yaratacak bir perspektife sahip olduğunu bir kere daha göstermiş oldu.
Yorke kimsenin bilgisayarına zorla girmeye kalkmadı
* İktidarın kendi görüşüne göre bir nesil yetiştirme arzusunun ve bu doğrultudaki bir toplum mühendisliğinin somut göstergesidir.
* Ancak ateist düşünce de dahil tüm inanç, inançsızlık biçimleri müfredata alınırsa bir anlam ifade eder. Yoksa iktidarın dayatmacı zihniyetinin yeni bir sembolü olmaktan öteye geçemez.
* Eğer Başbakan Davutoğlu’nun söylediği gibi bir genel kültür dersiyse, din adamları değil, felsefeci, sosyolog ve tarihçiler tarafından hazırlanıp verilmelidir. Ama teknik olarak namaz kılmayı öğretiyorlar o derste bunu hepimiz biliyoruz.
* “Bizde zorlama yok” iddiasındaki bir dinde bal gibi de zorlama olduğunun bir göstergesidir.
* Bu ülkenin yüzde 99’u Müslüman demek suretiyle yapılan hayali bir homojen toplum tarifine dayandırılmaktadır. Böyle bir toplum yok, hepimiz biliyoruz, sosyoloji bilimi de biliyor.
* Bireyin tercih hakkını hiçe sayan bir uygulamadır. Bu dersin zorunlu olmasına sadece Sünni ya da Müslüman olmayan dindar vatandaşların değil, dindar olsun olmasın herkesin “kendi özgürlüğünü dilediği gibi yaşamak uğruna” karşı olması gerekir.
* 9 yaşındaki kız çocuğunun başörtüsü takıp takmayacağına kendisinin karar vereceğini söyleyen bir
Gündemi boşverin bugün. Sonbahar şahane albümlerle geldi. Geçen hafta yayınlanan dört albümden bahsetmek isterim ama hepsi bu kadar değil, yolda fazlası var...
* “Encyclopedia” - The Drums: İlk iki albümdeki surf müziği ve alternatif 80’ler tadını bu albümde de bekleyen yanılır. Burada belki gene sahilde dolaşan tipler var ama güneşi unutun. Karamsarlık hâkim. Belki basçı ve çocukluk arkadaşı Connor Hanwick’i kaybetmekten, belki iki albümden farklı bir yerlere gelme çabasından, belki hüzün ve neşenin coşkulu bir karışımından oluşan müziklerinde gerçekten de hüznün ağır basmasından.
Bununla birlikte albümde yer alan mesela “I Hope Time Doesn’t Change Him”i ben şu ara tekrara aldım dinliyorum. Smiths tarzı sıkıntı ve güçlü bir melodi iyi bir İngiliz şarkısı yapmak için yeterlidir her zaman. The Drums’ın en iyi değil ama en ilginç albümü.
Ayin müziği havasında
* “Commune” - Goat: İsveç’in kuzeyinde yer alan Korpilombolo köyünden ve bu köyün vudu geleneğinden ilham aldığını iddia eden bir grup Goat. Köyün nüfusu
529 kişiymiş. Kahvede bir sorsak tanıyan var mı bunları diye, gerçeği öğreniriz aslında. Ama hiçbir müzik yazarının Kuzey Kutup Dairesi civarındaki bu köye
Jennifer Lopez ile Iggy Azalea düet yaptıkları “Booty”nin klibinde hayli uyumlu. Ancak Lopez, klipte kendi poposundan daha az görünüyor. Pop müzikte gelinen son nokta sanırım bu
Şarkıda popolar arasındaki ilişkilere ve modern çağda poponun yalnızlığına vurgu yapılıyor. Elbette dünyanın her yerindeki popolar için alınacak önemli dersler var bu şarkıda.”
Sanırım bizim de müzik yazarı olarak bu popo bombardımanına böyle şeyler yazmamız gerekiyor. Gerçekten bugün pop müziğin geldiği yer harika. Popo sallamak (twerking) geçerli bir tarz haline geldi. Bu tarzın en büyükleri arasında bugün Nicki Minaj var. Miley Cyrus genç popo sallamacılardan ve 2000’lerde dünyayı sarmaya başlayan bu önemli geleneği yeniden trend haline getiren isimlerden. Beyonce seviyeli bir popo sallamacı. Daha adını sayamayacağımız onlarca, yüzlerce, binlerce popo sallamacı her kalitede rap’çinin, çılgın olmaya çalışan popçuların arkasında popo sallıyor her gün. Siz işe giderken, kahvenizi çayınızı içerken onlar sabah kalkıp işe gidip popo sallıyor.
Twerking, Afrika kökenli bir etnik dansken artık bugün iyiden iyiye popun çaresizliğinin kanıtı. Müziklerin giderek sıradanlaşıp düşüşe geçtiği bir ortamda
AKP’nin parti programında Kamu Yönetimi başlığı altında bulunan yerel yönetim maddesinde şöyle deniyor:
“Artık demokrasi sadece bir seçme ve seçilme rejimi değil, aynı zamanda katılma ve işbirliği rejimi olarak algılanmaktadır. Bu katılım ve işbirliğini gerçekleştirecek temel birimler ise yerel yönetimlerdir.
Partimiz bu doğrultuda;
1. Mahalli idarelere yerel ihtiyaçlara göre yönetim biçimlerini geliştirme yetkisini verecektir.
2. Yerel yönetimlerin kendi görevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli harcamaları karşılayacak düzeyde ve çeşitlilikte mali güce kavuşmalarını sağlayacaktır.
3. Yerel yönetimlerin karar alma süreci ve bazı faaliyetlerine sivil toplum kuruluşlarının katılımını sağlayacaktır.
4. Kendi alanlarıyla ilgili düzenlemelere gidilmeden önce yerel yönetimlere danışılması ilkesini getirecektir.”