Saç sakal ense durumları

18 Kasım 2014

Lübnan’da hipster’lar cihatçı muamelesi görüyormuş. Polis sakalı gördü mü “Gel bakalım” deyip sorguya alıyormuş yoldan geçeni.
Neyse ki memleket çok gelişti, böyle uygulamalar
bizde yok.
Bugün İstanbul’un “hip” semtlerinde uzun sakalları, askılı pantolon üzerine adem elmasına kadar ilikledikleri gömlekleri ve makosen ayakkabılarıyla özgürce gezen bir nesil var.
IŞİD’e katılmaya giden bir militan olsam, İstanbul’daki “uyum” günlerimde saçı sakalı kesmeden kendime paçaları yukarı sıvanmış bir “skinny” pantolon alır (hani şu bacakları iyice saran dar pantolonlar var ya), Cihangir ya da Moda’da bir kafeye çökerim. Polisin feriştahı gelse ayırt edemez beni hipster’dan. En fazla tipime bakıp, kafayı hafifçe yana döndürerek “Cık cık cık, hayret bi’şey” der, çeker gider.
***
Teşvikiye’de sakallarla bir kafeye oturursanız sizi hipster sanmazlar. Belki Ahmet Hakan ya da Mansur Forutan sanabilirler. Yine de cihatçı demezler. Güvendesiniz.

Yazının Devamı

Sadun Boro'dan ne öğrendim?

16 Kasım 2014

Okluk Koyu’nun en gözden uzak yerinde, çamların kıyısında demirli yelkenliden usulca ayrılan bot iskeleye yanaştı, ak sakallı bilge dede misali Sadun Boro o an karşımda beliriverdi

Evet, aynen böyle oldu. Bütün kitaplarını okuyup satır satır kafama yazıp bütün maceralarına sanki ben de oradaymışım gibi tanık olduğum üstat karşımda belirdi. Ben ne diyeceğimi şaşırdım. Tanıyormuşum gibi “Sadun Abi nasılsınız?” dedim. Botu yanaştırdı “Atla bakalım” dedi.
Sadun Boro bugün 86 yaşında. Dünyayı iki kez dolaştığı Kısmet’le yarım yüzyıllık macerası sona erdi. Tekne artık Koç Müzesi’nde.
O Sonbahar isimli, daha konforlu, katamaran tipi yeni teknesinde yaşıyor.

Adeta teftişe çıkıyor
1966’da seyahate çıktığında teknesinde ne buzdolabı vardı ne ısıtıcı. Elektronik cihazlar yoktu, GPS yoktu, otopilot yoktu,
cep telefonu, internet yoktu. Sekstantla, evet sekstantla güneş ve yıldızlardan rasat alıp fırtınalı denizlerle boğuştu ve 3 bin millik okyanusu geçip Karayipler’i eliyle koymuş gibi buldu. Resmen Kolomb’la aynı şartlarda seyahat etti. Ona saygı duyuyorum.

Yazının Devamı

Pink Floyd’un yeni albümü

15 Kasım 2014

David Gilmour’un Pink Floyd’unun, “Division Bell”den artan 20 yıllık stüdyo kayıtları, “elimizde bunlar vardı, kendimize saklayacağımıza yayınladık” mantığını yansıtıyor

Çok bariz biçimde “elde kalan kayıtları değerlendirelim” albümü olmuş “Endless River”. Evet böyle olduğu, olacağı biliniyordu ama tam bir envanter mantığıyla yayınlayacaklarını bilmiyorduk doğrusu. Baştan aşağı sırayla gidiyor şarkılar. Aralarında bu şarkıları bir “albüm” yapacak bağlantıyı göremedim. David Gilmour bir keresinde “Eskiden bir evde toplanılır, bir albüm koyulup saatlerce dinlenir, tartışılırdı, müzik böyle dinlenirdi” demişti. Bu, o tür bir albüm gibi durmuyor.

David Gilmour’a göre son Pink Floyd albümü bu. Nick Mason emin değil, “mezar taşıma ‘Pink Floyd bitti mi emin değil’ diye yazacaklar” açıklamasını yaptı geçenlerde Rolling Stone’a. Roger Waters’a göre bu zaten bir Pink Floyd albümü bile değil. Zamanında davayı kaybetmese bugün Pink Floyd adı altında müzik yapan birileri olmayacaktı. Ona göre son albüm “The Final Cut” idi. Bu adamlar bir aradayken anlaşamazlardı, ayrıldılar hâlâ anlaşamıyorlar yani anlayacağınız.

Kapağıyla tam bir klişe. Doğrusu Pink Floyd’un her biri özenle

Yazının Devamı

Şu “Taksimsel” barışı sağlasak artık!

11 Kasım 2014

2005 yılında dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç TÜRSAB ile yaptığı bir toplantıda açıklamıştı: “AKM yıkılacak, inşallah engel olmazlar.”
Ardından mimar Murat Tabanlıoğlu ne demişti? “AKM’yi yıkmayalım, 20 milyon dolara yenileyelim”. Pahalı gelmişti o zaman.
***
Derken tartışma başladı. Yıkıp yapmak daha hesaplı. Restorasyon pahalı. Herkes finans uzmanı, inşaat mühendisi oldu.
Yetmedi, AKM modern Türk mimarisini yansıtıyor mu yansıtmıyor mu konusunu milletçe masaya yatırdık.
Bütün memleket; siyasetçisi, gazetecisi, simitçisi, taksicisi kültür uzmanı kesildik. Milletimize en iyi operayı nasıl izletiriz diye bakanlar, müsteşarlar, belediye başkanları hepimiz perişan olduk.
Kültüre bizim kadar meraklı millet hakikaten yoktur.

Yazının Devamı

Rakamlar yalan söylemez

9 Kasım 2014

2014’ün en fazla kazanan kadın şarkıcıları listesi açıklandı. Nereden, nasıl kazandılar? Gelirlerinin ne kadarı müzikten?

Beyonce:115 milyon dolar kazandı. Bir yılda
95 konser verdi. Konser başına 2.4 milyon dolar tutarında bilet sattı. H&M ve Pepsi ile yaptığı anlaşmalar ve kendi adıyla çıkardığı albüm gelirlerini katladı.

Taylor Swift:64 milyon dolar kazandı. Yeni albümünü geçen hafta çıkardı ve ilk haftasında 1 milyon satışı aşarak rekor kırdı. Albüm konusunda erken davransa belki Beyonce’nin önünde olacaktı. Country’den popa geçerken hem müzikten hem de Diet Coke, Keds gibi markalarla yaptığı anlaşmalardan kazandı. 25 yaşındaki şarkıcının şu ana kadar en çok kazandığı yıl 2014.

Pink:52 milyon dolar kazandı. Listede yer almasına şaşırdığım bir isim. Türkiye’de pek takipçisi olmadığından duymuyor olsak da 85 konser vermiş. Konser başına 1 milyon dolarlık bilet satmış.

Rihanna:48 milyon dolar kazandı. Bu yıl albüm yapmadı ancak çok satan single’lar çıkardı. Gelirinin kaynağı Eminem’le birlikte çıktıkları Monster Tour oldu. Rihanna yeni albümünü hazırlıyor. Bu albüm çıktığında turneyle birlikte ilk sırayı zorlar.

Perry pazarlamada güçlü

Yazının Devamı

Kestirmeden rock’n roll

8 Kasım 2014

Eskiz’in ilk albümü “Kimsenin Ruhu Duymaz” 23 Ekim’de iTunes’da yayınlandı. Şimdi ikinci albümleriyle meşguller

Eskiz üç kişiden oluşuyor: Deniz Ağan, Can Tunaboylu, Sedat Girgin. Güzel sanatlar resim bölümünden tanışıyorlar. Birlikte stüdyoya girip çalmaya başlamalarıyla grubun da temeli atılmış oluyor. Müzikleri emprovizasyona çok açık; ucu bucağı, sınırı olsun diye pek uğraşılmamış, katıksız bir gitar müziği. 70’lerin “ilkel” rock riff’leri, davul sound’u ve çığlık çığlığa vokaller.
En sevdikleri grup The Beatles ama The Who’dan da etkilendiklerini anlatıyorlar. Müziklerindeki bu ele avuca sığmaz estetik kaba sabalığı (ya da doğallığı/yabanıllığı diyeyim) bu gruba borçlu olduklarını hakikaten düşünebiliriz. Özellikle erken dönem The Who mesela.
Kimi zaman melodik, kimi zaman melankolik, kimi zaman öfkeli olabilen bir albüm “Kimsenin Ruhu Duymaz”.

“Keyifle kaydettik” mesajı veriliyor
“Albümü çıkarsak kimsenin ruhu duymaz” tadında bir ironi mi yapmak istediler bilmiyorum adını koyarken ama Eskiz’den aldığım elektrik, “hakikaten çok dert değil, biz zaten

Yazının Devamı

Din zorunlu, alkol seçmeli, “hacı baba swap” serbest

2 Kasım 2014

Turizm okullarında zorunlu olan alkollü içecek dersini seçmeli, liselerde seçmeli olan din dersini zorunlu yapıyoruz, taviz yok. Ama iş paraya gelince muhafazakarlığı esnetmenin yolu bir şekilde bulunuyor

T urizm meslek liselerinde alkollü içecek hazırlanması ve servisine dair bir ders var. Bu derste muhtelif alkollü içeceklerin hazırlanması ve servisi öğretiliyormuş. Kime? Turizm öğrencilerine. Bu öğrenciler kendilerine öğretilen meslekle ileride geçinecekler, ev bakacaklar, çocuk büyütecekler. Üstelik dünyanın her yerinde geçerli olabilecek bir meslek sahibi olacaklarından gerekirse yurt dışında da hizmet verecekler. Ne güzel.

Otellerde, kulüplerde, restoranlarda, kafelerde çalışacaklar. Belki, memlekette kimse aslında düzgününü, doğrusunun anlamadığı için
en lüks, en gözde mekanda bile sokuşturulan kokteylleri doğru yapmayı öğrenecekler.

Ne güzel. Altın bilezik.

Fakat ne oluyor? Eğitim Bir-Sen isimli sendika bu çocuklara verilen bu gerekli dersi zorunlu müfredattan çıkarttırmaya çalışıyor.

Muhafazakarsan çocuğunun ders seçme şansı var

Sebebi ne? Efendim alkollü içecek var bu derste. Benim çocuğum dindar, içkili yerde çalışmayacak ne gerek var, alkol seçmeli olsu

Yazının Devamı

Flört’ten “Hücum Kayıtlar”

1 Kasım 2014

70’lerin Anadolu popunu kendine has bir üslupla müziğine yansıtan Flört geçenlerde yayımlanan albümü “Hücum Kayıtlar”da bir öz-arşiv çalışması yapmış

Tasarımda trend olmaktansa “zamansız” olmanın en yüce nokta olduğunu düşünürüm. 70 yıl önce tasarlanmış bir koltuk, bir otomobil, bir saat bugün hâlâ gözünüze güzel görünüyorsa bu tasarımdır. Tasarım tarihinin çöp kutusuna bakarsanız orada da trendleri görürsünüz.
Flört’ün müziğine zamansız demek iddialı belki ama böyle bir yanı var. Sanat anlayışları belli bir zamana, 70’lerin Anadolu rock’ına odaklanmış gibi görünse de müzikleri için zamansız diyebilirim. Çünkü düne de ait olabilir, bugüne de, yarına da... Türkiye’de yapılmış en güzel, en kaliteli popüler müziklerin özeti gibi şarkıları.
İlk kez dinleseniz dahi tanıdık gelmesi belki ondan. Barış
Manço’yu da, MFÖ’yü de, Moğollar’ı da, Erkin Koray’ı da, hatta Brit rock’ın temel unsurlarını da bulabilirsiniz bu müziğin katmanlarında kulak dolgunluğunuzun düzeyine göre.
Ozan Kotra, 1998’deki Kim Bunlar ile çıkış yapmıştı. Yola farklı bir ekiple devam kararını 2001’de aldılar... Grubun gitaristi Çağatay Kehribar bir dönem Yaşar Kurt ile çalışıyordu. 2006’da Bay Papağan

Yazının Devamı