Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eurovision şarkı yarışması geçen cumartesi gecesi yapılan büyük finalle sonuçlandı. Bu yıl Portekiz’in başkenti Lizbon’daydı. Yarışmayı İsrail kazandı. Güney Kıbrıs ikinci, Avusturya üçüncü, Almanya dördüncü, İtalya beşinci sırayı aldı. Avustralya bile katılıyor artık bu yarışmaya (20. sırada bitirdiler).

200 milyon kişi canlı izledi. New York Times başta dünyanın saygın basını takip ediyor. Guardian, Telegraph ve daha nice gazetede yorumlar, tahminler yer almıştı. Yarışma sonrası değerlendirmelerini de dün okudum. Avustralya basını yakından ilgilenmiş. Çok matrak bir yazı var The Australian’da, tavsiye ederim. Bütün bu yazılarda kendi kendiyle ve Eurovision’la dalga geçen, kafa bulan ama bir yandan bu gözleri yakan kitch’liğe kayıtsız kalamayan bir üslup hakim.

Haberin Devamı

Biz, puanlama şöyleydi böyleydi diye atarlanıp 2013’te katılmayı bıraktık. 1975’ten bu yana katılıyorduk. 2004’te eleme turları geldikten sonra da 2011 hariç her yıl finale kaldık. 2003’te kazandık. Sonrasında da hep en
üstlerde yer aldık.

Halkımız bu yarışmayı izlemeyi severdi. O gece televizyonun karşısına geçer, eş dost toplaşır, çekirdek çitler, iki litrelik kolayı “pıst” diye açar, belki birasını, rakısını koyar, bağıra çağıra, maç seyreder gibi veya en sevdiği diziyi izler gibi heyecanla kaderine bakardı. Uluslararası arenada ülkemizin temsil edildiğini görmek güzeldi. İşte biz de bu medeniyetin bir parçasıydık. Üstelik birçoğundan da iyiydik. Bazen halimize üzülür, bazen gururlanır, bazen başkalarının şarkılarına bakıp onlar adına utanırdık. Ya da milli duygularla oturduğumuz bu yarışmanın başından bambaşka mazlum bir ülkeyi destekleyerek kalkardık.

Çocukluğumda ürkek, çekingen, hafif aşağılık duygusuyla karışık hislerimiz, ama her şeye rağmen gururlu bir duruşumuz vardı bu yarışmada. Yıllar içinde komedi malzemesine dönüşen Eurovision’a 80’lerden sonra gülmek, dalga geçmek için bakılırdı. Dalga da geçilse herkesin içindeki milli duygular gıdıklanırdı o ayrı. “Guilty pleasure” der Batılılar. Sevmekten utandığımız şeyler.

Haberin Devamı

Yunanistan bize kaç verdi? Yüksek verirse, vaaay Yunanlıları çok seviyoruz, kardeş onlar. Az verirlerse “Zaten bizi sevmiyorlar...” Hangi ülke bize sempatik bakıyor hangisi umursamıyor. Adeta bir uluslararası duygular arenasıydı Eurovision. Ve elbette siyaset arenası. Komşular birbirine veriyor. Birbirine yakın kültürler karşılıklı birbirlerini kolluyor. “Oylar siyasi” denirdi. Sanki hayatta siyasi olmayan bir yer varmış ya da her şey çok adil ve siyaset dışıymış gibi Eurovision’dan beklenirdi adalet.

Bunları da bir kenara bırakın “Türkiye’yi kim temsil edecek?” merakımız vardı.

Magazinin en önemli konularından biriydi. Şu olsun bu olsun, hayır diğeri olsun. Büyük bir isim olsun, yok yok yepyeni bir yüz olsun.

Bu yıl Norveç, Belçika, Rusya, Yunanistan, İsviçre, Polonya gibi bir sürü ülke ilk iki turda elendi. Finallere kalamadı. Ama hiçbiri atarlanıp yarışmayı terk etmedi. Etmiyorlar. Çünkü bu bir eğlence. Bu bir mizah ve hoş vakit geçirme işi.

Bir biz. Biz katılmıyoruz. Asık suratımızla bakıyoruz Avrupa’ya haritanın güneydoğusundan. Dudaklarımız aşağı doğru sarkmış, tek elimiz havada ileri geri sallanırken gergin bir suratla hep mağduruz. Hep atarlanıp duruyoruz. Eurovision’a bile küsmüş bir ülkeyiz biz.

Haberin Devamı

Farkında mısınız?