Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ev ortamından yapılan online konser yayınları 2010’larda yükselişteydi. Stream meselesi yeni keşfediliyordu. O dönem henüz sosyal medya uygulamalarına entegre olmuş canlı video yayınları geliştirilmediğinden canlı yayın çok pahalı bir şeydi. Her şeyden önce internet altyapısı kaliteli yayınlara izin vermiyordu. Böyle bir yayın için hayli sağlam bir teknik altyapı gerektiğinden, az sayıda sanatçı büyük bir yenilik olarak bu tip yayınları yapmaktaydı. Zaten bu yayınların neden yapıldığı da bir soru işaretiydi çünkü online konserlere ihtiyaç olup olmadığı ya da insanların evden konser izlemesinin herhangi bir ticari anlamının olup olmayacağı bilinmiyordu.

Her şey biraz el yordamıyla ilerliyordu.

Kesin olan şuydu; müzisyenler artık Youtube’a amatörce şarkı söyledikleri videoları koymaya alışmışlardı ve bu şekilde viral olarak büyük üne kavuşmak mümkündü. Tek ihtiyacınız basit bir telefon ve bir gitardı. Youtube gerekli altyapıyı size sağlıyordu.

Online konserler bu konseptin yeni bir adımı olarak gelişti. Ancak pahalı olduklarından yaygınlaşmamışlardı.

2009’da kurulan Londra çıkışlı Sofar Sounds amatör sanatçılara ev konserleri verdirip stream ediyordu. Aynı şekilde 2010’da kurulan Boiler Room da DJ performanslarına odaklı işler yapmaya başlamıştı. Bu dönemde canlı yayın hala pahalı bir şey olduğundan bu iki oluşum ve benzerleri hayli geliştiler. Yeni nesil müziklerin gelişmesinde önemli rol oynadılar ve yeni sanatçılar için seslerini duyuracakları demokratik bir platform oldular. Ancak ne zaman ki Twitter, Facebook, Instagram ve elbette Youtube live stream özelliklerini geliştirip kendi içlerine entegre etti o zaman işin rengi değişti. Bir sonraki aşamaya geçildi. Canlı yayın yapmak için artık tek ihtiyaç bir adet sosyal medya hesabıydı. Bugün hesabını yapamayacağımız kadar çok canlı konser yapılıyor.

İşte tam da bu yüzden, yani işin bir cazibesi kalmadığından, samimi ortamlardan yapılan canlı yayınlar gözden düşmüş, unutulmuştu.

Karantina günlerinde bu eski dost yeniden hatırlandı. Sahneler, barlar, kulüpler, konser salonları kapalı. Ama evlerden konser yayını yapmak mümkün. Şu ara Twitter’da bir dolaşın, onlarca canlı konser yayını haberiyle karşılaşırsınız. Ancak bu geri dönüş kalıcı olur mu? Sanmam.

İnsanlar daha dereyi görmeden paçaları sıvamayı seviyor. O yüzden “Artık her şey değişecek, bundan sonra şöyle böyle olacak” gibisinden büyük büyük yorumlar okuyorum. Artık konserler hep stream edilecekmiş çünkü izolasyon kültürü ağır basacakmış falan filan... Salgın geçtikten sonra da evde oturmaya devam etmek isteyen bir kesim var sanırım.

Canlı yayınlar giderek artıyor. Bu doğru; 2022 yılında internet trafiğinin yüzde 80’inin canlı yayınlardan oluşacağı öngörülmekte. Ama sanatçıların canlı yayında konser vermesi, açıkçası benim için bir tür nostalji. Ve bunun bir geleceğinin olacağına inanmıyorum.
Şu ara evde kapalı kalanlar için güzel bir hizmet. Ancak salgın atlatılınca devam eder mi? Pek çok alan gibi müzik sektörü de büyük değişimlere gebe. Ancak bunun salgınla bir alakası yok. Bunu da başka bir yazıda ele alırım.