Kış yazı kadar güzel bir gün var mı? Aralık ayında yazı hatırlatan.. Yazdan güzel.. Güneş ısıtıyor ama yakmıyor.. Öyle uzun uzadıya kalmıyor, çabucak evine dönüyor..
Cuma böyle bir gündü..
Hem de özgürlük günüm.. Cumartesi yazı yok.. Yani gazetelere gömülmek yok, ajansları takip etmek yok, haberleri izlemek yok, telefonlar yok..
Yok, yok, yok..
İstediğini yapmak var.. Boğaz’a inmek var..
Meğer herkes benim gibi düşünmüş! Meğer herkesin izin günüymüş..
Öğle saati daha Ortaköy’de trafik felç!.. En iyisi tabanvay..
Öyle kolay değil, sorunca Başbakan pat diye cevap vermiyor..
Sorunca bakanlar da cevap vermiyor..
Belediye başkanları da genel müdürler de..
Zor sorulara cevap olmak kolay değil..
Başbakan, yazmadan önce bana sorun, bakanıma sorun, işin aslını astarını söyleyelim ona göre yazın diyor ya..
Kazın ayağı öyle değil..
Bu mesleğe yıllarımızı verdik, biliriz ki; siyasetçiler işlerine gelen soruya cevap verirler işlerine gelmeyeni duymazdan gelirler..
Yayımlanan Wikileaks belgelerine baktığımızda ortaya şu tablo çıkıyor..
Bir kısmı büyükelçinin kişisel yorumu.. Birçoğu dedikodu, o onu demiş, bu bunu yapmış şeklindeki notlar..
Bazıları iftira.. Aslı astarı olmayan şeyler.. Duyum bile değil.. Anlaşılan ABD’li diplomatlar kulaklarına gelen her fısıltıyı kâğıda geçirmiş..
Çirkin olmuş..
Yakışıksız olmuş..
*
Başbakan sert tonla cevap verdi.. ABD’ye çattı; toz bulutu kalktı.. Ortalık bir süre yatışmaz.. ABD’ye tu kaka deme yarışı başlar..
Wikileaks belgeleri için yapılan yorumları dinliyor musunuz?
Birileri ekranlara çıktı; belgelerin orasından girdi, burasından çıktı, Ergenekon şüphesine dikkat çekti, AKP hükümetini yıpratmaya yönelik bir girişim olduğuna getirdi..
Türkiye ile ilgili bilgilerin çok fazla olmasının nedeni buymuş..
Ana yemek AKP’ymiş..
Öteki ülkeler için yazılanlar sosmuş.. Kamuflajmış..
*
Bu tür gard alma, saptırma, hedef şaşırtma amaçlı yorumlara eskiden hayret ederdim..
Önce şu soruya yanıt verelim.. Yayımlandığı kadarıyla Wikileaks belgelerine nasıl bakmalıyız..
Genel anlamda, Amerikalı diplomatların bulundukları ülkeler, o ülkelerin siyasetçileri hakkındaki değerlendirmeleri..
Türkiye belgeleri de öyle.. Yayımlananlara baktım; bir kısmı yorum, bir kısmı duyum, bir kısmı söylenti..
Mesela Erdoğan için çeşitli zamanlarda çeşitli yorumlar yapılmış.. Kişiliği analiz edilmeye çalışılmış..
Mesela eski ABD Büyükelçisi Edelman’ın yorumu var..
Erdoğan’ı nasıl gördüğünü yazmış..
Yazışmaların içinde, Başbakan için övgü dolu sözler de var, sert ifadelerle eleştiriler de..
Referandumdan beri üzerinde ıslarla durduğum konuydu.. Çünkü ortaya çıkan siyasi manzara bize çok farklı şeyler anlatıyordu..
O evetler.. O hayırlar..
Anayasa oylamasının ötesinde bir anlam taşıyordu.. Farklı yaşam biçimlerini simgeliyordu..
Çeşme, Çeşme gibi kalmak istiyordu.. Bingöl de Bingöl gibi.. Gümüşlük’ü, Datça’yı, Ayvalık’ı, Gölçük’ü.. Gölçük’ü de Cunda yapmaya çalışmak anlamsızdı.. Herkes yerinden memnundu..
Referandum sonucu bize bu gerçeği göstermişti..
Herkes istediği mahalleyi seçsin.. Seçtiği mahallenin şartlarına uysun.. Herkes mahallesinde mutlu yaşasın.. Çünkü gördük ki; muhafazakâr liberalle.. Mütedeyyin radikalle aynı sokağı paylaşmaktan rahatsız oluyor..
* * *
Yaşananlara, söylenenlere bakınca, durup düşününce, bir kez daha anladım ki demokrasi zor rejimmiş!..
Dört dörtlük bir demokrasiyi yerleştirmek, saat gibi tıkır tıkır işletmek, emek istiyor, fedakârlık istiyor..
Daha da önemlisi hatırı sayılır miktarda ‘demokrat’ istiyor.. Demokratlığın, hukukun üstünlüğünün lafta kalmaması gerekiyor..
*
O kavramlar; her daim, herkese karşı, her ortamda savunulmazsa, uygulanmazsa, titizlenilmezse o ülkede demokrasi nasıl kök salabilir ki..
Hele hele demokrasi, hukuk, hukukun üstünlüğü gibi kavramları yıllar boyu dilinden düşürmeyenler.. Bu uğurda her türlü fedakârlığa katlananlar.. Çile çekenler, bedel ödeyenler, ömür tüketenler gün gelir de..
Birdenbire..
Bu başlığı yeni atmadık.. Balyoz iddianamesinin mahkeme tarafından kabul edilmesinden sonra attık..
21 Temmuz günü..
(O günlerde yazsaydın ya diyenlere, televizyona çıkıp sallayanlara duyurulur..)
Bu işlerin bu hale geleceği belliydi.. Sürdürülebilir bir durum değildi.. Bir yerden patlayacağı belliydi; infilak etti!..
Peki temmuz ayında ne demişiz..
Şunu:
“Hafife alınacak bir durum değil.. Melese çok ciddi..