Üçüncü Boğaz Köprüsü gibi büyük projeler Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Yüksek Planlama Kurulu (YPK) onayından, son olarak Bakanlar Kurulu’na sunularak yaşama geçirilir. CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz bu hatırlatmadan sonra diyor ki:
- Yapılması planlanan 3. Boğaz Köprüsü’ne DPT rezerv koymuş, güzergâha itiraz etmiş ve Karayolları Genel Müdürlüğü’nün yaptığı trafik hesaplarını doğru bulmamıştır. Aynı kurum, daha ayrıntılı ve doğru hesap yapılmasını istemiştir. Ancak hükümet, bu düzeltmeler yerine YPK ve DPT’yi devre dışına çıkararak projeyi Karayolları Genel Müdürlüğü ve Ulaştırma Bakanlığı’na bırakmıştır. Köprünün ihale şartnameleri satışa çıkarılmış; ama, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün yaptığı açıklamaya göre: “Şartname satın alan 16 şirketin isteği üzerine” ihale ertelenmiştir. Şartnamenin gerekli ayrıntıyla ve özenle hazırlanmadığı, büyük eksiklikler taşıdığı söylenmektedir”
Özetle ortada bir skandal var... CHP’li Ali Akgündüz soruyor:
- DPT’nin ileri sürdüğü görüşler neden dikkate alınmamıştır?
- Hükümetin, YPK ve DPT’yi devre dışı bırakma nedenleri nelerdir?
- İhale için 16 şirket neden erteleme görüşü bildirmiştir? Yalnızca şirketlerin itirazı
İktidar karşıtları genellikle yandaş medyanın halkı yanılttığını düşünürler... Gerçekten öyle midir? Kaan Arslanoğlu, “Yanılmanın Gerçekliği” adlı kitabında bu konuda gerçekçi bir analiz yapıyor. Okuyalım:
“Bugün kitlelerin büyük ölçüde sermaye medyasınca yönlendirildiğini biliyoruz. Sözgelimi, yüz binler S... gazetesi alırlar, okurlar. Geleneksel muhalefet bunun nedenleri üstünde durmaktan çok, sonuçları üstünde düşünür. S... gazetesi okuyan insanların yanıltıldığından yakınılır da insanların neden S... gazetesi okuduğu incelenmez. S... okuyan insanların çok büyük bir çoğunluğu aslında yanılmak için o gazeteyi almaktadır. Başka bir deyişle bilinçli bir seçim vardır burada. Bu gazeteyi okuyanları yakından bir inceleyin. Onların pek çok kişilik özelliğinin ortak olduğunu göreceksiniz. Bu insanların yaşam biçimi, hayattan beklentileri, genel dünya görüşleri, okudukları okumadıkları romanlar, gidip beğendikleri filmler bile benzerlik gösterir. Sol muhalif görüşün eksikliği tüm bunları sonuç saymasındandır. Muhakkak ki, burada karşılıklı bir ilişki söz kosudur. Yani, gazeteler yalnızca para kazanmak için kitlelerin ortalama arzularına uygun biçimde çıkarılmamaktadır; işin içinde
Yazgülü Aldoğan arkadaşımız televizyonda tartışırken kendisine hakaret içeren sözler sarf ettiği gerekçesiyle Şamil Tayyar hakkında ceza ve tazminat davası açmıştı.
Geçen yıl açılan davada bu yılın temmuz ayına gün verildi.
Yazgülü arkadaşımız 19 Temmuz sabahı saat 9.45’te Sulh Ceza Mahkemesi kapısında yerini aldı. Bir süre bekledi.. Ne gelen vardı, ne giden... Sebebini soruşturdu:
- Efendim Yargıç Bey bugün gelmedi, dediler...
Yazgülü duvara asılı listeye baktı... Tehdit davaları vardı.. Taciz davaları vardı... Silah gösterme davaları vardı... Beklemeye tahammülü olmayan bu davalar için insanlar aylarca beklemiş ve duruşma günü yargıç gelmemişti... Yazgülü dün avukatına telefon açarak ikinci duruşma için ne zamana gün verildiğini sordu.. Avukatı:
- Önümüzdeki nisana, demez mi?
Diğer acil davalar da çok muhtemelen böyle 9-10 ay öteye atılmış olmalıydı... Yargıda durum bu... Yarı iflas...
Orta Doğu Teknik Üniversitesi sadece Ankara’da var sanırdık... Meğer Kıbrıs’ta ufak bir modeli beş yıldır eğitim verirmiş...
Hafta sonunda Kıbrıs Güzelyurt’ta ODTÜ kampüsünü gezdik... Öğrenci olmadığımıza hayıflandık...
Kıbrıs malumunuz, artık bir turizm ve eğitim adası... 2000’lerde birkaç üniversite birden kuruldu. Ancak ilk yıllar eğitim açısından sıkıntılı geçmiş. Eğitim kalitesinin yükseltilmesi için kimi atılımlar düşünülmüş... Kıbrıs’taki Türkiye Yardım Heyeti, ODTÜ yönetimine çağrıda bulunmuş. Ankara bunu görev bilmiş. Kıbrıs’ta ODTÜ’nün bir küçük modeli kurulmuş. İTÜ’nün de bir kampüs kurması için hazırlık sürüyor.
ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, 3 bin dönüm arazi üzerine kurulmuş son derece modern laboratuar, kütüphane, spor salonu, yurt olanaklarına sahip bir üniversite bugün...
Yıllık ücreti Türikye’deki üniversitelerin yarısı kadar; 12 bin TL dolayında.. Bu yıl tüm öğrencilerin burslu okuması kararlaştırılmış... Bir bölümü yüzde 25, bir bölümü yüzde 50, bir bölümü yüzde 100 burslu okuyacak... Yurt ücretleri 3 - 6 bin TL arası... Her sınıfta 12 öğrenci okuyor... Hocalar Kıbrıs Kampüsü tarafından öneriliyor. Ankara’da testlerden geçerek kabul ediliyor...
Giriş
Emekli Büyükelçi Uğur Ergun anlatıyor... “Atina’da birkaç gün önce Akropol Müzesi’ne giderken yol kenarındaki İspanya Büyükelçiliği’ne asılan pankart ve büyükelçiliğin içinde ve önündeki insanlar dikkatimi çekti.
Yunanlılar Gazze’ye yardım götüren Filistin yanlısı bir geminin limanlarından hareketine izin vermemişler.
Bunun üzerine gemideki İspanyollar, İspanyol Büyükelçiliği’ni işgal ederek İspanya Hükümeti’nin bu konuda Yunanistan üzerinde baskı kurmasını talep etmiş.
İşgalcilerin lideri konumundaki Santiago adlı kişiye işgalin sebebini sordum:
- Biz İspanyoluz, İspanya’da vergi ödüyoruz, elçiliği kullanmak hakkımız, dedi.
- Elçilik mensupları bunu onayladı mı, sorumu “Evet” diye cevapladı.
O sırada elçilik mensupları da içerdeymiş.
Gazeteci arkadaşımız Ruşen Çakır, Mirgün Cabas’la birlikte 2008’den bu yana NTV’de sabahları “Yazı İşleri” programını yapıyordu. Diğer birçok program gibi bu da kaldırıldı. Dahası Ruşen Çakır, NTV’nin yeni yayın döneminde hiçbir siyasi içerikli program yayınlamayacağını söylüyor...
NTV’nin siyasi program yapan programcıları teker teker uzaklaştırması bunun işaretiydi kuşkusuz... Can Dündar, Banu Güven, Mirgün Cabas daha önce ekrandan uzaklaştırıldı. Belli ki NTV kendisini iktidarın ağır baskısı altında hissediyor. Ve bu baskı altında eziliyor. Odatv’ye göre NTV’nin başına Star gazetesi Genel Yayın Müdürü Mustafa Karaalioğlu’nun geleceği dahi konuşuluyor...
Acaba bu baskılar Marmaray’la ilgili mi?
Ne alaka diyeceksiniz...
Bu sütunda birkaç kez yazdık... Marmaray’ın elektromekanik aksamının ihalesini alan Doğuş-Alstom-Marubeni ortaklığı dört yıl sonra işi tamamlamadan bıraktı. Anlaşmazlık şu sırada tahkimde. Bu anlaşmazlığın kime ne fatura çıkardığını, devletin ne kadar zarara uğradığını bu sütunda defalarca sorduk, ne bakanlıktan, ne firmalardan yanıt gelmedi. Garanti Bankası gibi bir devin patronu Doğuş Holding neden iktidar baskısı altında eziliyor? Bunun bir yanıtı
Şike soruşturması çok ilginç bir aşamaya geldi...
Biliyorsunuz... Savcılık Türk Futbol Federasyonu’na elindeki kanıtları gönderdi. Bunların bir kozmik odaya kilitlenip ancak belirli kişilere gösterilmesini şart koştu.
Garip olan şu ki... Federasyonda belli kişiler belgeleri görebilecek... Ama Fenerbahçe ve diğer kulüplerin soruşturma geçiren mensupları ile avukatları bu kanıtları göremeyecekler.
İyi de... Federasyon tarafından sorgulanacak kişiler haklarındaki belgeleri görmeden nasıl kendilerini savunacaklar? Belgelerin sahici ya da düzmece olup olmadığını nasıl saptayabilecekler? Belge hukuka uygun değilse bunu nasıl öne sürebilecekler?
Bırakın şüphelileri... Futbol Federasyonu da kanıtların hukukiliğinden emin olamaz. Çünkü bu konuda kesin kararı verecek olan mahkemedir.
O zaman... Nasıl olup da Federasyon hakikiliğine emin olmadığı belgelere göre yargılama yapacak...
Fenerbahçe kulübü dün bu belgelerin bir kopyasının kendilerine verilmesini istedi.
Başbakan Kıbrıs konusunda nihayet kükredi... Denktaş gibi konuştu...
“Adil, kapsamlı ve kurucu iki devlet anlayışı kabul edilmediği sürece bir adım atılması mümkün değildir. Şu anda Kıbrıs diye bir devlet yoktur. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vardır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır...”
Oğul Denktaş da hayret etmiş bu sözlere... Diyor ki:
“Ada’da uzlaşmaz tarafın Rumlar olduğunu anlamış gözüküyorlar. Umarım AKP Hükümetin’deki tavır değişikliği taktik icabı değildir.”
İşte o konuda garanti veremeyiz! Yarın bir anda tam bir U dönüşü gerçekleşebilir. Son olarak Libya’da NATO’nun ne işi var deyip üç gün sonra NATO’nun Libya saldırısına katılmak gibi... Her an her şey olabilir...
* * *
Bu noktada acaba yalaka tabir edilen yazarlar da birkaç satır yazmayı düşünür mü?