Rütbe, terfi, tenzil, tayin, onur, liyakat askerlikte önemli kavramlardır.
Hitler döneminin Kara Kuvvetleri Komutanı olan General Werner Von Fritsch’in öyküsü bu kavramlarla örgülenen bir dramdır.
Fritsch esaslı bir askerdir. Tam bir kurmaydır. Ancak Nazi’lere ve S.S’lere pek sıcak bakmaz. Ordu içinde Hitler’e karşı muhalefetin son kalesidir.
Gestapo Şefi Himmler, durumdan vazife çıkararak Fritsch’e bir oyun oynar. Hitler’e Fritsch’in homoseksüel ilişkiler içinde olduğuna ilişkin sahte belgelerden oluşan bir dosya sunulur. Sözde Fritsch, kendisini tren istasyonunda bir erkekle yakalayan Schmidt adlı sabıkalıya yıllardır şantaj parası ödemektedir. Himmler ve Fritsch, Hitler’in önünde yüzleşirken yan kapıdan içeri Schmidt adlı sabıkalı alınır. Generali bir erkekle birlikte gördüğünü Hitler’in yüzüne karşı tekrarlar. Fritsch şaşkınlıktan ağzını açamaz.
Vonn Fritsch bu olaydan sonra bir şeref mahkemesi kurulmasını ister. Araya olaylar girer. Mahkeme aylar sonra toplanır. Gerçekler mahkemede ortaya çıkar. Schmidt Gestapo tarafından tehdit edildiği için korkudan yalan söylediğini itiraf eder.
Bu olay üzerine askerlerin Hitler’e darbe hazırladığı söylentileri yayılır. Hitler
Birinci Ergenekon davasıyla birleştirilen Cumhuriyet gazetesine bomba atılması davasının son duruşmasında 20 yaşındaki tutuklu sanık Bedirhan Şinal’ın “Bombayı bana polis verdi, her şeyi polis planladı” diye özetlenebilecek itirafını dünkü gazetemizde okumuşsunuzdur. Cumhuriyet ve Aydınlık’ın haberini çok daha geniş verdiği duruşma sırasında mahkeme heyeti ile Şinal arasında çarpıcı diyaloglar da yaşandı. O diyaloglardan biri Aydınlık’ta şöyle yer aldı:
Üye Hâkim Sedat Sami Haşıloğlu: Biraz frene basın. Beşiktaş Terör Örgütü falan... Laflara dikkat edin.
Bedirhan Şinal: Zorunuza gitmesin.
Doğu Perinçek: Korkutmayın. Biz bu Beşiktaş Terör Örgütü haberine açılan davadan beraat ettik.
Oturum Başkanı Özese: Mahkemeyi töhmet altında bırakmayın.
Haşıloğlu: 20 yaşında olan bir çocuğun bunları ifade etmesi normal değil. Dinle beni. Öyle hareket etme.
Şinal: Benim 16 yaşımda verdiğim ifadelere inanıyorsunuz da 20 yaşımda verdiğim ifadelere neden inanmıyorsunuz?
ABD Büyükelçisi Frank Ricciardone ABD Senatosu’nda ifade verdi, Türkiye gözlemlerini anlattı... TSK’nın üst kademelerindeki istifalar konusunda:
- Bunun hiçbir şekilde bir gerilemeye neden olmayacağından çok çok eminim, dedi...
Gerileme bir yana... Daha önceki raporlardan, TSK’yla ilgili son gelişmelerden ABD’nin memnun olacağı izlenimi ediniyoruz... ABD’nin Türk ordusuna bakışı 2003 yılında 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin ardından önemli dönüşümler gösterdi. Wikileaks belgeleri arasında yer alan, ABD Büyükelçisi Pearson’un 18 Nisan 2003’te Washington’a gönderdiği “GİZLİ” ibareli telgraf özellikle dikkat çekicidir. Son bölümünde deniyor ki:
“... Türk Genelkurmayı’nın, ABD’nin Irak stratejisine karşı uzatmalı muhalefeti, operasyonel konularda ayak sürümesi ve ABD’nin Irak’ta Türk karşıtı bir gündemi olduğuna dair devam eden suçlamaları, Genelkurmay’ın ABD ile ilişkilere ne kadar bağlı olduğu konusunda daha çok soru sorulmasına yol açtı.”
“...Özkök’ün ABD ile yeniden sağlam bir işbirliği inşa etmek için, Türk Genelkurmayı’ndaki muhaliflerinin emekli olmasını bekleyerek fırsat kolladığı yönünde bazı ipuçlarına sahibiz. İrtibatta olduğumuz kişiler, Türk devlet sistemi
'Küme düşemez'
Fenerbahçe ve birkaç başka takım küme düşürülecek mi?
Hukukçular Birliği Vakfı Başkanı Av. Sinan Kılıçkaya kesin bir dille:
“Futbol takımları küme düşürülemez” diyor....
Doğrusu öne sürdüğü gerekçeler de yabana atılır cinsten değil...
Demekte ki:
“Her alanda olduğu gibi tabii ki futbolda da suç işleyenler sonuna kadar cezalandırılacaktır.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu esiyor; “Her gün 100’den fazla katliam olursa Suriye’ye tepkisiz kalamayız.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gürlüyor;
“Suriye’deki olaylara sessiz kalamayız. Bu iletişim çağında herkesin gözü önünde cereyan eden bu şiddete tepkisiz kalmamız mümkün değildir.”
Onur Öymen dün verdiği demeçte soruyordu:
“Sessiz, tepkisiz kalamazsın da ne yaparsın? Daha düne kadar Suriye yönetimi ile son derece sıcak ilişkiler içindeydiniz. Onlar Ankara’dan siz Şam’dan çıkmıyordunuz. Sular konusu başta olmak üzere pek çok konuda anlaşmalar yapıyordunuz. O zaman Suriye çok mu demokratikti?”
* * *
Türkiye’de dört haftada 25 asker ve polis öldürüldü. İki asker hâlâ rehin. İktidarın Suriye’den önce teröristlere yataklık eden Irak Hükümeti’ne tepki göstermesi beklenmez mi? Ancak Irak’a karşı en ufak rahatsızlık ifade edilmiyor. Nedense Suriyeli muhalifleri birden kendi vatandaşımızdan fazla sever olduk. Libyalı muhalifleri de öyle.. Adeta üzerlerinde titriyoruz..
“Van’da hain saldırı üç asker şehit...” Güneydoğu’dan artık her gün yukardakine benzer haberler geliyor.
Abdullah Öcalan, “Beni iki taraf da kullanıyor ben artık yokum” diyerek çekildiğini açıkladı.
Abdullah Öcalan’ın “Barış Konseyi kurduk” dediğinin ertesinde 13 askerin şehit edilmesi iplerin onun elinden çıktığını göstermişti.
PKK’da yönetim Cemil Bayık, Duran Kalkan gibi şahinlerin elindedir...
Duran Kalkan’ın 23 Haziran 2009 tarihinde verdiği demeci okuyalım:
“Silahları teslim etmek bir pazarlık konusu dahi değildir. Gerilla asla silahını teslim etmeyecektir. Gerillalar Kürt halkının gerçek savunma gücüdür. Gerilla olmazsa Kürt halkı kendisini emperyalistlere ve katillere teslim eder... Eğer lider Apo’yu da kapsayan bir genel af olursa PKK 1999’daki gibi bir bir ateşkesi gözden geçirebilir. Ancak silahları teslim etmeyecektir”
Görüldüğü gibi.. Savaşmakta kararlı bir yapı var karşımızda.
Aşağıdaki haber, geçen yıl 9 Ağustos’ta NTV’de yayımlanmış:
“2. Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Özel, Yüksek Askeri Şûra’da Jandarma Genel Komutanlığı’na atandıktan sonra, sürpriz bir şekilde kıdem sırasında kendisinden daha geride olan Orgeneral Erdal Ceylanoğlu Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı.
Ankara’da 8 gün süren kriz sonucunda gelen bu hamle Orgeneral Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanlığı’na hazırlanması olarak yorumlandı. Artık Orgeneral Necdet Özel’in 2013 yılında Orgeneral Işık Koşaner’in emekli olmasının ardından Genelkurmay Başkanı olması bekleniyor...”
* * *
Haberden anlaşıldığı gibi... Org. Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanlığı bir son dakika gelişmesi değil. Geçen yıl başlayan hazırlığın sonucu... Koşaner’in bir yıl önce istifa etmesi, planı bir yıl çabuklaştırmıştır. İktidar TSK’yı geleneksel çizgi dışında, kendi görüşü doğrultusunda yeniden dizayn etmek istiyor. Yeni Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in görevi TSK’yı iktidarın istediği çizgiye taşımak olacak... Bu hareketin ordu içindeki yansımaları mı? Bu da önemsenmesi gereken bir soru...
* * *
TSK komuta kademesindeki çalkantılar dış dünyada fazla önemsenmiyor. AB ve ABD’de bir tedirginlik
TSK komuta kademesi görevden çekildi mi, çekilmeye mecbur mu edildi? Herhalde ikincisi... TSK son dönemde öylesine itibar kırıcı davranışlarla karşı karşıya kaldı ki, komutanların makamlarında oturmaya devam etmesi onursuzluk sayılacaktı...
Örneğin 13 şehit verdiğimiz olaydan sonra bölgeye sivil müfettiş gönderilmesi TSK adına hayli onur kırıcı olmuştu.
En büyük başağrısı Balyoz davasıdır.. Balyoz ve Ergenekon davalarında 44 general ve amiral ile 60’ın üzerinde albay tutuklu. TSK mensubu bir gün dahi tutuklu kalsa terfi edemiyor. Bunu normal sayabilirsiniz. Ancak bu davadaki kanıtlar üzerinde büyük tartışma var. Generaller ve amiraller imzasız dijital belgelerle tutuklanmış durumda. Eğer mahkeme sonuçlanır subayın suçsuzluğu kanıtlanırsa yeniden terfi edebiliyor. Denebilir ki generaller albaylar beklesin, suçsuzluğu anlaşılırsa nasıl olsa terfi edecekler. Ne var ki mevcut davaların da görünür bir tarihte bitmesi mümkün değil. Bu durum Genelkurmay ile Başbakan arasında gerginliği artıran en önemli nedenlerden biri...
Bitmedi... Dün mahkemeden “Askeri internet siteleri” ne ilişkin iddianame ile Ege Ordu Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler ve bir dizi generalin yakalanması