CHP kurultaylar tarihine bir yenisini ekliyor... Bugünkü Kurultay, Parti Meclisi’ni yeniden belirleyecek, böylece Kemal Kılıçdaroğlu artık Önder Sav’ın değil, bizzat kendisinin belirlediği kadroyla çalışma imkânı bulacak...
CHP bir yol ayrımında bulunuyor...
Ya Cumhuriyetin temel değerlerini, sosyal demokrasiyi, Atatürk ilkelerini savunan parti kimliği edinecek...
Ya da AKP’nin ve ikinci cumhuriyet ilkelerinin peşinden sürüklenen, renksiz, kokusuz, sıradan bir parti kimliğine yönelecek...
Bugün seçilecek kadronun niteliği, izlenecek siyasetin de ipuçlarını verecek...
Deniz Baykal yıllardır iktidara gelmek konusunda isteksizlikle suçlanıyordu. Ama özellikle son dönemde iyi muhalefet yapıyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu göreve geldiği 6 aydan bu yana aynı gücü gösteremedi. Türban, Güneydoğu, laiklik politikaları tereddüt yarattı.
Haydarpaşa Garı’nın yanan çatısının bir an önce eski haline getrilmesi dileğini dün seslendirmiştik.
Bölge Müdürü Gedikli’nin “çatının yenilenmesi tahminen 1,5 yıl sürer” tahminini bir kenara not ediyoruz.
Gelelim Haydarpaşa Garı ve çevresinin özelleştirilmesi için yapılan Haydarpaşa Port planına..
Plan, Anakent Belediyesi’nin BİMTAŞ adlı kuruluşuna yaptırıldı.
Bundan yaklaşık bir yıl önce Anakent Belediye Meclisi’nden geçirildi...
Koruma Kurulu’na sevk edildi. Hâlâ oradan çıkmadı...
İşin tuhaf tarafını Mimarlar Odası yetkililerinden Mücella Yapıcı anlatıyor:
Balyoz Davası’nın başlamasına 48 saat kala yargılamayı yapacak 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt görevden alındı. Dink davası yargıcı Erkan Canak da beraber.
Yeni HSYK’nın bu ilk icraatını Balyoz Davası avukatlarından Hüseyin Ersöz’e sorduk:
- Uygulamayı nasıl karşıladınız?
- Örneğine hiçbir demokratik hukuk devletinde rastlanamaz... İddianamesi 900 sayfa, ek klasörleri yüz binlerce sayfaya varan bir davaya atanan yargıç iki günde bunları nasıl inceleyecek?
- İki mahkeme başkanı hakkında süren soruşturma olduğu belirtiliyor...
- İki yıldır süren bir soruşturma bu... Görevden almak duruşmaya 48 saat kala mı akla geldi. Kaldı ki süren soruşturmaların Balyoz davasıyla ilgisi de yok... Ayrıca tüm yargıç ve savcılar üzerinde benzer soruşturmalar var.
- Daha önce yaşanmadı mı buna benzer olay?
Çoğunluğunu general, amiral ve albayların oluşturduğu 196 sanıklı Balyoz davası yarın başlıyor.
Balyoz planı ile ilgili tüm suçlayıcı belgeler 11 no’lu CD içinde toplanıyor...
Balyoz Güvenlik Harekât Planı, Oraj ve Suga Harekât Planları, Çarşaf ve Sakal eylem planları, kontrole alınacak hastaneler, ilaç depoları, kapatılacak dernekler, tutuklanacak gazeteciler vs...
Bu CD’nin düzmece olduğu, iddia edildiği gibi 2003 yılında değil en erken 2009 yılında düzenlendiğine ilişkin savları yazmıştık.
Mesela... CD 11’e göre darbe sırasında kontrol altına alınacak ilaç firmalarından biri “Yeni Recordati İlaç”tır... 2003 yılında bu isimde bir firma yok; “Yeni İlaç” diye bir firma var ve bu firma Ekim 2008’de İtalyan Recordati firması tarafından satın alınarak adı 2009’daki genel kurulda “Yeni Recodati İlaç” olarak değiştiriliyor.
Planda adı geçen Medical Park Sultangazi adlı hastane bu adı 2008’de, dernekler arasında adı geçen “Liberal Avrupa Derneği” bu adı 2006 yılında almış.
Çetin Doğan’ın avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz, Taraf gazetesi muhabir ve yetkilileri; Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu ve Yıldıray Oğur’a çağrı yaptılar:
İnsan hakları yavaş da olsa gelişiyor, ezilen kesimler gelişen haklardan az - çok yararlanıyor. İstisna; F Tipi hapishanelerde yatan gençler...
Bu tutuklu ve hükümlüler alabildiğine ezildiği gibi kimse de onlara sahip çıkmıyor... Oysa onlar da insan... Onlar da vatandaş...
Kocaeli F Tipi Cezaevi’nden yazan genç okurumuz şöyle diyor:
“Hücreler insan sağlığını bedensel ve psikolojik açıdan hasta ettiği gibi hapishanemizde aylardır doktor yok. Haftada bir gelen doktor birkaç saatte yüzlerce tutsağa bakmak zorunda. Sevk edildiği hastaneye 2 aydır götürülmeyen tutsak var...”
Bu yıl ilk 8 ayda F Tipi hapishanelerde 155 kişi hayatını yitirmiş.
Mektupları okumaya devam ediyoruz:
“Kimi doktorlar kelepçe çıkarmadan muayene dayatıyor. Gerekçesi ise ‘Ben prensip olarak kelepçe çıkarttırmıyorum’ oluyor. Bu tip durumlarda suç duyurusunda bulunuyorduk şimdi onu da yapamıyoruz. Asker, hapishane hücresinden doktora götürürken kendine kelepçelemeyi dayatıyor. Biz de kabul etmediğimiz için doktoru bile görmeden getiriliyoruz...”
Liderlerin birisi demiş ki: - Men dakka dukka...
Öteki ne demiş:
- Sen cakka cukka...
Siyaset kâh böyle boş laflar, kâh yapay öfkeler üzerinde ilerliyor.
Görünüşte koskoca liderler halk için kavga ediyormuş, hizmet için yarışıyormuş havasında... Aldanmayınız...
Bu kayıkçı kavgasının ardında bozuk düzeni ve ana sorunları gizleme çabası vardır.
AKP lideri, her başarısızlığı muhalefete yükleyerek kendi başarısızlığını gizliyor...
Öğrenciler ne istiyor? Öğrenci kollektifleri adına Caner Ertay “Neden yumurta atıyoruz” başlıklı iletisinde yumurtalı eylemlerin nedenleri ve öğrencilerin “talepler”ini şöyle özetliyor:
1- Harçlar tamamen kaldırılmalıdır. Üniversite ticarethaneye çevrilmemelidir.
2- Özgürlük anlayışı türban olan, AKP’nin de ilk başta karşı çıktığı ama sonra ele geçirince kullandığı 12 Eylül ürünü olan YÖK kapatılmalıdır. Yerine başka bir kurum kurulmasını da istemiyoruz.
3- Üniversite öğrencilerine söz, yetki, karar hakkı verilmelidir.
4- Devlet üniversitelerine daha fazla kaynak ayrılmalıdır.
5- Cemaatlerin ve gericiliğin önüne geçilmelidir. Bilimin gelişmesinin önü açılmalıdır.
* * *
PKK lideri Öcalan, avukatları aracılığıyla Gülen cemaatine işbirliği teklif etmiş... İmralı çalışıyor! Sürekli yeni politikalar üretiyor!
Demokratik Toplum Kongresi de Apo’nun direktifleri doğrultusunda Güneydoğu’da “Öz savunma birliği” oluşturulması için faaliyeti sürdürüyor.
Siz bir dernek kurmaya kalkışsanız polisten, savcıdan, muhtardan oradan buradan kırk tane belge almak zorunda kalırsınız.
Adamlar devlet içinde devlet kuruyor...
İktidardan ses seda yok.
CHP mi? AKP’den de sessiz...
CHP Parti Meclisi üyesi, Kürt meselesinde uzman meslektaşımız Mehmet Faraç’a soruyoruz: